Bilinçli Farkındalık: Mindfulness

“Bilinçli Farkındalık: Mindfulness” geçmişi çok eskilere dayansa da, son zamanlarda daha çok karşımıza çıkmaktadır. Bilinçli farkındalık ve kabul kavramlarıyla, düşüncelere değil, duyulara yoğunlaşarak, “an”ı daha kaliteli yaşamak üzerine odaklanmaktadır. Bu kavramı, 2014 yılında ülkemizde kurduğu Mindfulness Institute ile bizlerle tanıştıran Prof. Dr. Zümra Atalay’a sorduk. Mindfulness’ın nasıl bir yolculuk olduğunu anlatan röportajımızı keyifle okumanız dileğiyle…

  • Farklı disiplinlerden kişiler “Mindfulness” eğitimleri vermektedir. Türkiye’de bu konunun yaygınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mindfulness, bireylerin iyi oluş halini artıran bir yaklaşım. Bu nedenle ruh sağlığı alanının içinde görülüyor ancak şu anki uygulanan haliyle dünyada bir terapi yerine geçmiyor. Bu bir destekleyici grup çalışması ve Jon Kabat Zinn tarafından geliştirilmiş olan MBSR (Mindfulnes Temelli Stres Azaltma) programı, bütün mindfulness temelli programlarının büyük annesi diye adlandırılmaktadır. Aslında ruh sağlığı uzmanları tarafından direkt uygulanmak üzere geliştirilmiş bir program değildir ve bir terapi yerine geçmez. Dikkatli olunması gereken nokta tam olarak bir terapi yerine geçmiyor olmasıdır ve bu nedenle de burada uzmanlar uygulayabilir diye bir şey söyleyemiyoruz. Mindfulness bir öğretidir. Eğer bu öğretiyi terapi şeklinde uyguluyorsanız, mindfulness temelli terapi uyguladığınızı dile getiriyorsanız elbette terapist olmanız gerekiyor. Ayrıca mindfulness temelli kognitif terapi (MBCT) programı da bir grup çalışmasıdır. MBCT uygulayıcısı olmak için de ruh sağlığı alanından olmak gerekiyor. Dolayısıyla, mindfulness’ı nasıl, hangi niyetle, hangi şekilde ve hangi programla sunduğunuz önemli. Elbette burada bir açık çıkıyor ortaya. O zaman herkes mindfulness öğretebilir mi? Bir kere mindfulness pratikleri uygulayanlar ve uygulatanlar için en önemli şey, sizde vücut bulmasıdır. Bu bence eğitimin ötesinde, eğitimden de önemli. Mindfulness’ı öğretmek için onu bilmek de yetmiyor, deneyimsel bir program olduğu için sizin o süreçten geçmiş olmanız gerekiyor. Herhangi bir ruh sağlığı uzmanı da mindfulness eğitimi almadan, bunu kendi üzerinde deneyimlemeden uygulayamaz. Sadece ruh sağlığı uzmanı olmak mindfulness uygulamak için yeterli değildir. Çünkü birçok insandan duyduğum şey, okuduğundan bambaşka olduğuna dair. Deneyimleme sürecine girildiğinde katılımcılar, biz bir şey bilmiyormuşuz diyebiliyorlar. Çünkü deneyim çok farklı. Okuduklarımız hakkında bir şey öğrenebiliriz ama uygulama süreci, deneyimin kendisidir. Biri size nasıl araba sürüleceğini anlatabilir, bununla ilgili fasiküller okuyabilirsiniz ama araba kullanmayı ancak direksiyonunun başına geçip onu sürmeye başladığınızda anlayabilirsiniz. Mindfulness böyle bir şey. Direksiyonun başına geçip sürmeniz gerekiyor. Onun için de burada iki şey önemli. Birincisi ruh sağlığı uzmanları mindfulness’ı uygulama yetkisine direkt sahip değildir. İkincisi mindfulness’ı bir terapi yöntemi olarak, terapötik olarak insanlara sunuyorsanız, sizin bir ruh sağlığı uzmanı olmanız gerekiyor. Bir mindfulness eğitmeni olmak için, her ikisine de gerek yok. Bir mindfulness eğitmeni olmak için, mindfulness sürecinden geçmeniz gerekiyor. MBSR eğitmeni olmanız için MBSR eğitmenliği programını almış olmanız gerekiyor. Aslında süreç hem bilgi hem deneyim ile yoğruluyor.

  • Psikoloji alanında farklı kuramlarla çalışan meslektaşlarımızın, danışanlarla ilişkilerinde uymaları gereken etik kurallar bulunuyor. Bu çalışmayı yapan kişilerin eğitimi nasıl olmalıdır? Yardım almak isteyen kişilerin nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?

Elbette sertifikasyon bir kişinin, bir şeyi tamamen yapması anlamına gelmez. Sertifikasyon da çok önemli bir belirleyici fakat bir şeyi bilmek ayrı, öğretmek ayrı bir boyuttur. Öğretebilme süreci için deneyimden meta boyuta geçilmesi gereklidir. Ardındaki pedagojiyi bilmeniz gerekmektedir. İyi bir matematik bilgisine sahip olmanız, iyi matematik öğreteceğiniz anlamına gelmiyor. Burada da üçüncü bir boyuta geçiyoruz. Bilgi, deneyim ve arkasındaki pedagoji. Pedagoji de bize nasıl öğreteceğiniz konusunda destek sağlayan kısımdır. Enstitü olarak her yıl MBSR eğitmenliği kursu açıyoruz. Bu program ile MBSR’ın nasıl öğretileceğini ve nasıl sunulacağını anlatıyoruz. Deneyimsel öğrenme sürecine nasıl yardımcı olacaksınız, sizin bir eğitmen olarak konumunuz ne olmalı? Katılımcıyla nasıl bir iletişim kurmalısınız? Sadece bilmek ve aktarmaktan ziyade bu süreç nasıl yürütülür o öğretiliyor. Etik kuralları, ölçmemiz mümkün değil. Burada en ölçülebilir somut şey; sertifikasyon. Uluslararası sertifikasyon. Bununla ilgili Dünya’da belli başlı kriterler var. Mindfulness eğitmenleriyle ilgili dernekler var. Türkiye’de de bizim mindfulness eğitmenleri derneğimiz yani ‘MINDED’ kuruldu. Avrupa Mindfulness Eğitmenleri Derneği; çatı kuruluşuna bağlı kurulan MINDED, Avrupa Mindfulness Eğitmenler Derneği tarafından tanınmış bir dernektir. Avrupa’daki bütün dernekleri belirleyen şey kriterlerdir. Bu belirli kriterlerde eğitim almış kişiler, mindfulness eğitmeni olarak görülüyor. Bunun için belli bir saatlik eğitim, belli bir derecede uygulama, süpervizyon süreci, eğitmen olmak için belirlenmiş kriterlerdendir. Dolayısıyla aslında herkes mindfulness eğitmeni olamaz, Dünya’da MBSR eğitmeni olmanın belli kriterleri vardır.

  • Web sitenizde “Mindfulness’ın kavramsal değil, deneyimsel olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.” demişsiniz, bu konuyu biraz detaylandırabilir misiniz?

Araba sürmek ya da bisiklet sürmek gibi aslında deneyimsel olan durumları kavramsallaştırmak da her zaman o kadar kolay olmuyor. Araba kullanan birine nasıl kullanıyorsun dediğinizde, belki anlatabilir ama birçok şeyi aslında otomatik olarak yapıyordur. Mindfulness uygulamaya yönelik bir yaklaşımdır, aslında uygulama ile çalışır. Teorik bilgi elbette ki çok önemli ama uygulama ve meditasyon pratikleri kesinlikle vazgeçilmez boyutu. Deneyim boyutuna geçmenin tek yolu kendi üzerinizde uygulamak. Mindfulness da tıpkı psikanaliz gibi aslında. Kendi sürecinizden geçiyorsunuz, kendi meditasyonunuzu yapıyorsunuz, kendi süpervizyonunuzu alıyorsunuz ve daha sonra o bilgiden değil, daha çok beceriden ve deneyimden öğretim yapıyorsunuz. Kendi süreciniz ve deneyimleriniz öğretim boyutunda devreye giriyor.

  • Mindfulness’ın Budist felsefeye dayandığı söyleniyor. Bazı yerlerde de bilişsel terapiler içinde yer aldığı belirtiliyor. Mindfulness felsefi bir akım mıdır? Bilimsel açıdan desteklenen çalışmalar var mı?

Aslında her yaklaşımın, insana ve yaşama dair bir anlayışı vardır. Ardında felsefesi olmayan hiçbir yaklaşım bence yeterince etkili bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla mindfulness insana dair olan yaklaşımını, Budist felsefeden alır ama bu birçok öğretinin, birçok yaklaşımın içinde de olan bir şey, yeni bir bakış açısı değildir. Ayrıca mindfulness tamamen seküler bir yaklaşımdır. Dünyadaki akredite mindfulness eğitimleri tamamen sekülerdir. Mindfulness, Budizm felsefesinin insana dair bakış açısını alırken, Budizm ile ilişkisi yoktur. Hatta Jon Kabat Zinn şöyle demiştir: “Buda da Budist değildi, insana dair bir anlayışı vardı. O yüzden insanlar onu takip etti.’ Bilişsel davranışçı terapilerin içinde üçüncü dalga olarak geçiyor olmasına rağmen, ben bunu bir bilişsel davranışçı müdahale olarak görmüyorum açıkçası. Üçüncü dalga terimini ben hiç kullanmam. Bilişsel davranışçı terapiler, düşüncenin içeriğini değiştirmekle ilgilenirler mindfulness temelli yaklaşımlar, düşüncenin içeriğine hiç müdahale etmezler, sürecine müdahale ederler. Dolayısıyla bu anlamda çok büyük bir farklılaşma vardır. Onun için ben mindfulness’ı gerçekten de yeni bir bilişsel davranışçı terapi olarak yorumlamam. Yakın zamanda Jon Kabat Zinn’in kendisi de MINDED derneğinin konuğuyken aynı şeyi söyledi. Mindfulness kesinlikle yeni bir bilişsel davranışçı terapi yöntemi değildir. Çok iddialıyım bu konuda, değildir. Onun için mindfulness kendi başına bir yaklaşımdır. Elbette ki kendine dair bir anlayışı ve uygulaması vardır ve terapötik süreçlere de bir etkisi olmuştur. Bu etki, düşüncenin içeriğinden çok sürece odaklanması, değişimden çok kabule odaklanmasıdır. Bilişsel davranışçı terapistler buna çok ihtiyaç duymuşlardır ve mindfulness’ın bu çerçevesini aldılar sadece. Bu nedenle yeni bir türev oluşmadı. Sanki buradaki anlayışı kendilerine entegre ettiler. Bu, yeni bir yaklaşım olarak ya da onlara alternatif olarak, onların yeni bir dalı olarak ortaya kesinlikle çıkmadı. Çıkış yöntemi böyle değil. Mindfulness başlı başına iyi oluş halini artıran destekleyici bir programdır.

  • Konuyla ilgili ilk çalışmaları Prof. Dr. Jon Kabat Zinn, MIT (Massachusetts Institute of Technology) Üniversitesi Mindfulness Merkezinde gerçekleştirmiş. Mindfulness Temelli Stres Azaltma Programı (MBSR) ile başlamış. Şu anda da stres azaltma amaçlı kullanımları daha mı yaygın?  Dünya üzerinde nasıl kullanılıyor?

Açıkçası Mindfulness Temelli Stres Azaltma Programı, programın adı ama ben stres kavramını mindfulness kavramı ile yan yana kullanmak istemiyorum. Sadece programın adı stres azaltma programı. Stres dediğimiz olgunun kendisi aslında her tür acı ve zorlanma. Dolayısıyla bunu daha çok günümüzde zorlayıcı duygu ve durumlarla beraber yaşamayı öğrenebilme olarak çeviriyoruz. Zorlayıcı duygu ve durumlarla baş etme, stresle baş etme, stresi azaltma kavramları aslında Jon Kabat Zinn’in çok hoşlanmadığı kavramlardır. Bir şeyi azaltmak, değiştirmek veya bir şeyle savaşmak, baş etmek kelimeleri yerine bir şeyi fark etmek ve onunla beraber devam etmek kelimeleri daha uygundur. Tanımlamalardaki bu değişiklik enteresan bir biçimde, beraber devam etmeye gönüllü olma hali, bizi ne bir şeyleri değiştirmemek için miskinliğe sevk ediyor, ne de değiştirmeye engel oluyor. Paradoksal bir biçimde, bir şeyle devam etmeye gönüllü olduğunuzda deniz daha berraklaştığı için daha iyi çözüm yolları bulabiliyorsunuz. Mindfulness’ın orijinalliği zaten buradan geliyor. Paradoksal bir değişim hedeflemeden, paradoksal bir değişim elde ediyorsunuz. Olumsuz duygularla kalabilmek, duygusal bir emisyondur aslında. Bizde sıkıntı yaratan şey, durumun kendisi değildir zaten, durumu karşılama biçimimizdir. Yaşamda zorluk vardır, yaşamda zorlukları bazen bertaraf edebiliriz, bazen edemeyiz; çünkü biz seçimimiz olmayan bir bedende dünyayaya geliyoruz. Seçimimiz olmayan bir coğrafyada, seçimimiz olmayan bir ailede, seçimimiz olmayan bir DNA ile ve seçimimiz olmayan bir zamanda dünyaya geliyoruz. Dolayısıyla bu birçok seçimimiz olmayan duruma ek olarak, çoğu zaman zihnimizde olan düşünce ve duyguları da seçemiyoruz. Bütün bunlarla beraber, düşünceler ve duygular birden beliriveriyor. Dolayısıyla mindfulness’ın burada vurguladığı tek nokta şu oluyor, önemli olan bu seçimimiz olmayan birçok şeyin içinde, onu deneyimleme biçimimizdir. Acı kaçınılmazdır ama onu deneyimleme biçimimiz, bizim acı çekip çekmememizi belirler. Dolayısıyla, acı standarttır, acı çekmemek opsiyoneldir.

  • Hangi alanlarda uygulanılmasının elverişli olduğunu düşünüyorsunuz? Hangi alanlarda kullanılmasının uygun olmadığını düşünürsünüz? Böyle bir ayırım yapabilmek mümkün müdür?

Mindfulness tanılar ötesi, transdiyagnostik olarak geçiyor. Eğer bu bir ruh sağlığı alanında kullanılacaksa, insanların iyi oluşuna etki eden bir grup çalışması diyoruz, direk müdahale eden bir şey olarak ele almıyoruz. Temel nokta, tanılar ötesi olması. Bireyin yaşadığı zorluk, depresyon, anksiyete gibi bir tanı olabilir. Yaşamsal zorluklarla ilişkili problemler olabilir. İşle ve aileyle ilişkili problemler, sağlık problemleri olabilir. Mindfulness hepsinin altında belli temel mekanizmalar olduğunu ön görüyor. Mindfulnes’ın savı bu. Özellikle duygu regülasyonu, düşüncelerin regülasyonu, düşünceleri fark edebilme, bedenle bir ilişki kurabilme, bedenle olan temas, erken dönem duyguları fark edebilmek için de çok önemli. Bir diğeri de benliğe dair bir algı. Bu mekanizmayla çalışıyor. Aslında, temelde bana göre dört tane. Araştırmalara dair okuduğum kaynaklardan ve kendi deneyimlerimden edindiğim, mindfulness için dört tane mekanizma çok önemli. Duygu regülasyonu, bedensel farkındalık, benliğe dair bir algı ve düşüncelerin regülasyonu ya da dikkatin regülasyonu da diyebiliriz. Dört boyutta inceliyorlar. Tanı ve kişinin şikâyeti, rahatsızlığı ne olursa olsun aslında bunlarla ilgili bir düzenleme yapıldığında, değişim oluyor çünkü mindfulness içerik odaklı değil, süreç odaklıdır. Dolayısıyla, beliren zorluk bedensel de olsa zihinsel de olsa, mevcut durumlardan da kaynaklansa organizma aynı tepkiyi veriyor. Mindfulness organizmadaki tepkiyi düzenlemek üzerine aslında. Mindfulness temelli müdahalelerde,  olayları ve içeriği değil, içeriğe verilen yanıtları, içeriği deneyimleme biçimini düzenlemek üzerine bir programlama, yapılandırma yapılıyor. Ben bunu nasıl çözümleyebilirim yerine,  şu anda bende ne oluyor, bende şu anda neler olup bitiyor? Soru biçimini değiştirmek önemli. Farkındalık bize bunu kazandırıyor. Dolayısıyla biz farkındalığı kazandığımızda, otomatik pilottan çıkıyoruz. Bize zorluk yarattığını bildiğimiz ama aynı zamanda değiştiremediğimiz, elimizde olmadan tekrarlayan bir şekilde yaptığımız her şey otomatik pilottan kaynaklıdır. Bir zamanlar belki kendimizi korumak için, kendimizi daha sağlıklı tutmak için yaşamımıza getirdiğimiz ama şu anda istemeden de olsa kalıplaşmış şekilde kullandığımız tepkilerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla biz bunları fark ettiğimiz zaman zaten doğal olarak bir çözülüm oluyor. Otomatik reaksiyonlar yerine seçilmiş yanıtlar verebilmemizi sağlıyor. Tüm bunları bir bütün olarak ele almak. Duygu, düşünce, davranış. “Şu anda bende neler oluyor?” Mindfulness’ın bir mottosu olsa “Bu nedir?” olurdu.

  • Pandemi sürecinde belirsizlikler ile başa çıkmaya çalışmada, yeni durumlara uyum sağlamada etkisini değerlendirebilir misiniz?

Belirsizlik, her zaman bizi zorlayan bir kavram. Biz hep belirli acılar çekmek, acı çekeceksek de bildiğimiz acıları yaşamak isteriz. Bilmediğimiz iyilik halini bile, aslında bildiğimiz zorluğa tercih ederiz. Onun için belirsizlik ve bilinmezlik oldum olası insanları rahatsız eden bir durum olmuştur. Aslında mindfulness buna şöyle bir çözüm getiriyor. Şimdiki anın içinde her şey belirlidir. Bizim için belirsiz olan gelecektir ve gelecek, her zaman belirsizdir. Geleceğin her zaman için belirsiz olduğunu kabul etme hali, zaten bize o belirsizlikle beraber yaşayabilme, belirsizliğin içinde de konforlu olabilme halini getirir. Şu an için her şey bellidir zaten. Bizim için belirsiz olan bir sonraki aşamadır. Bir sonraki aşamayı bilmek istemek, çok insani bir durumdur. Biz prova yapmak isteriz, hazırlamak isteriz kendimizi. Sistem bu şekilde işliyor. Bir sonraki aşamayı düşünmek üzerine. Bizim meselemiz  “bir sonraki aşamayı düşünme, zaten belirsiz” diye bir söylemden ziyade, şimdiki anın içinde kendimize konforlu bir alan oluşturmak. Ben bunu bazen hacı yatmaz metaforuna benzetiyorum. Hacı yatmazın altındaki, o ağır olan kısım, her zaman sağa sola da gitse, geri geleceğini düşündürür. Endişelenebiliriz de, geçmişi de düşünebiliriz. Çevremizdeki zorluklara da takılıp kalabiliriz. Kendimizle ilgili zorlanmalara da takılabiliriz ama her seferinde hacı yatmaz şimdiki ana dönebilir. Onun dik durabileceği güvenli bir yeri vardır. Nasıl olduğu belli olan ve hacı yatmaz dediğin şey bellidir. Hiçbir zaman düşmeyeceğini biliriz. Aslında şimdiki an farkındalığı da tıpkı bunun gibi. Şimdiki an, hacı yatmazdaki ağır yer, bizim için belirlidir. Hacı yatmazın hangi yöne, nereye yatacağını bilemeyebiliriz. Sonuç da duruma göre değişir, bildiğimiz tek bir şey vardır, ne olursa olsun oraya gelecektir. Dolayısıyla belirsizlikle birlikte konforlu kalabilmenin en rahat yolu güvendir. Neye güven? Bir, şimdiki ana güven. İki, her şeyin gelip geçici olduğuna güven. Hiçbir şey sonsuza kadar kalmıyor. Her şey gelip geçecek. Hiçbir şey sabit ve durağan değildir ve hiçbir şey direk çözülebilir değildir. Dolayısıyla bu, her şeyin geçici olduğuna güven hali, bizim belirsizliğin içinde konforlu kalmamızı sağlıyor. Bu güveni nasıl elde ediyoruz? Mindfulness bize bunu nasıl öğretiyor? İyi bir şimdiki an farkındalığı yaratarak. Biz hacı yatmazın ağır olan kısmına yatırım yapıyoruz. Sürekli bu anda kalarak, bu ana dair algımızı geliştiriyoruz. Her kaygı duyduğumuzda, her zorlandığımızda, bizi belirsizlik her rahatsız ettiğinde tekrar dönebileceğimiz bir merkez var. Bu an var. Bu ana dönebiliriz ve bunu, bedenle, nefesle şu andaki duyumlar yoluyla yapabiliyoruz. Zorlandığımız her an otomatik olarak, güvenli ve her şeyin belli olduğu yere dönebiliyoruz. Hayal edebileceğimiz bir yer de değil üstelik. Gerçekten de orada çok soyutlaşıyor mindfulness. Orada kavramsaldan çıkıp deneyimsele dönüşüyor. Deneyimlerde zihniniz hep uçuşuyor. Onu fark ediyorsunuz. Mindfulness’taki temel niyet, düşüncenin hep şimdiki anda kalması değildir. Zihniniz uçuştuğunda fark edip, onu nezaketle tekrar getirebilmek.  Her zaman çalıştığımız budur. Ne olursa olsun, buraya gel, buraya gel! Öyle bir yerleşiyor ki bir süre sonra siz otomatik olarak onu yapabiliyorsunuz.

  • Mindfulness temelli yaklaşımlar, bireyin herhangi bir desteğe ihtiyaç duymadan kendi kendine yardım etmesini mi hedefler? Bu sürecin avantajları ve dezavantajları var mıdır?

Mindfulness temelli yaklaşımlar bireyin herhangi bir yardıma ihtiyaç duymadan kendi kendine idare etmesini sağlamaz. Böyle bir vaadi yoktur. Bunlar destekleyici yaklaşımlardır. Bunların yüzeysel öğrenilmesini de sakıncalı buluyorum. Bazen YouTube’dan bir video izleyerek, bir kitap okuyarak, özlü sözlerden iyileşmeye çalışmak bireyin kendi kendine eziyet etmesidir. O zaman daha büyük bir yetersizlik duygusu oluşur ve sorun daha çözümlenemez bir hal alır. Bazı insanlar bunu tesadüfi bir şekilde yapmış olabilirler. Ama insanlar hep rehberlere ihtiyaç duyarlar. Mindfulness temelli yaklaşımlar, bireysel terapi yerine geçmez. Biz Mindfulness Temelli Stres Azaltma Programı (MBSR) ve Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi (MBCT) dediğimiz grup çalışması olan ve akredite eğitmen tarafından yürütülen bu çalışmalara katılmadan önce herkesle ön görüşme yapıyoruz. Bireyin bireysel terapi alması durumunda, bu çalışmaya başvurmuş olmaması gerekir. Gerçekten o an için akut bir depresyon yaşayan, bireysel bir müdahale gerektiren bir durum varsa biz bu kurslara almıyoruz. O nedenle birinci kriterimiz yardım edemesen de zarar verme şeklinde olmalıdır. Dolayısıyla bu müdahale çalışmalarıyla bireyin bireysel terapi alması gereken durumlara direk olarak müdahale edersek aynı zamanda zarar vermiş oluruz.

  • Mindfulness temelli yaklaşımların önemli kavramlarından bahseder misiniz? (Başlangıç ruhu, merak, otomatik pilot, dikkat, niyet vb.) Anda kalmak için önerileriniz nelerdir?

Mindfulness sadece basit bir şekilde dikkatimizi şimdiki ana yönlendirme yaklaşımı değildir.  Basit bir şekilde bizde neler olup bittiğini fark etme durumu da değildir. Bende neler olduğunu fark etmek birinci boyutudur. İkinci boyut, bu fark ettiklerimizi karşılama biçimimiz ve bu karşılama biçimimizdeki tutumlardır. Burada bahsettiğimiz tutumlar, bizde ve çevremizde şimdiki anda fark ettiğimiz şeyleri karşılamamız için mindfulness eğitimlerinde gizil olarak verilen tutumlardır. Bu tutumları bir mindfulness hocası kendisi orada durarak/ bulunarak öğretir. Orada o tutumların vücut bulmuş hali diğer bireylere yansır ve öğrenmeyi sağlar.  Bu da deneyimsel öğrenmeyi sağlar. Yoksa bu tanımları tek tek açıklamak çok anlamlı olmaz. Diğer taraftan bu tutumlar / tanımlar oldukça önemlidir. Basitçe mindfulness bir dikkat geliştirme yaklaşımı olurdu eğer bu tutumlar / tanımlar olmasaydı.  Dolayısıyla bu tutumlar bütün bir eğitim sürecinin içinde, mindfulness öğrenme sürecinin içinde bize bunu öğreten kişiden aktarılan tutumlardır. Meditasyonlar ve uygulamalar sırasında aktarılan tutumlardır diyebiliriz. Mindfulness’ın en önemli uygulaması meditasyonlardır. Meditasyonlar sırasında, meditasyona rehberlik eden kişinin söylemleri çok önemlidir.  Örneğin, dikkat dağılınca, “Dikkatiniz her dağıldığında onu nazikçe şimdiki ana getirin.” söylemi gibi. Bu cümlenin anlamı şudur: “Dikkatiniz her dağıldığında kendinizi kötü hissedeceksiniz, bu işi yapamıyorsunuz, sanki yanlış bir şey yapmışsınız gibi düşüneceksiniz. O andan uzaklaşmış gibi hissedeceksiniz.” Öyle bir zamanda, yanlış yaptığınızı düşündüğünüz anda nezaketle o ana dönmek aslında kendinize şefkat göstermektir.

  • Mindfulness temelli yaklaşımlarda bireyin kendisi ve diğerleri ile kurduğu ilişkide şefkat kavramının sıkça ele alındığını görüyoruz. Kalabalık şehirlerde, yalnızlaşan bireyin ihtiyacına bir arayış olabilir mi? Şefkat konusunda ve duygu regülasyonu konusunda neler söylemek istersiniz?

Şefkat aslında her bireyin ihtiyacıdır. Öncelikle, başkalarıyla kurduğumuz ilişkiler,  kendi ilişkimizden başlar. Tüm öğretiler kendimizle olan ilişkimizi çok önemser.  Kendimizi nasıl algıladığımız, benlik algımız, kendimizle olan ilişkimiz, zorlanmalara bakış açımız, bir acı anında kendimize nasıl davrandığımız. İşte şefkat aslında bize bunu öğretiyor. İster yalnızlaşmış birey olsun, ister bütün kalabalıklar içinde olan birey olsun, burada acıyı nasıl ele aldığımız önemli. Her şey yolunda giderken, insanlar ben nasıl bir konuda destek almalıyım, bana ne iyi gelir diye bakmıyorlar.  Biz zorlanma anında arayış içine giriyoruz.  İnsan olarak dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duymamız bir zorlanma anında başlıyor.  Bu zorlanma anını birçoğumuz geç fark ediyoruz.  Mindfulness aslında bir tür önleyici müdahaledir. Çünkü herhangi bir şey belirdikten sonra biz sadece o beliren şeyle ilgilenmiyoruz, onun yaratmış olduğu hasarı da geriye dönük müdahale edip ele almak durumunda kalıyoruz.  Halbuki tam buluşma anında fark ettiğimiz zaman olay büyümeden çekirdek halindeyken yakalayabiliyoruz. Acı içinde olduğunuzu, zorlandığınızı fark edebilmek çok önemli.  Ama buna engel olan bazı şeyler var. Zorlandığınızı fark ederseniz, bu süreç sizin için meşakkatli, emek vermeniz gereken bir süreç oluyor. Dolayısıyla görmezden gelme eğilimimiz çok fazla oluyor.  Bir süre sonra iş işten geçtikten sonra da daha zor oluyor. Dolayısıyla, şefkat bize zorlanma anımızı fark ettirerek, özellikle kendimizle daha şefkatli, daha anlayışlı bir biçime dönüştürebilmemizi sağlıyor. Şefkat ve duyarlılık hali aslında topluma yansıyan bir şey. Bir okuldaki öğrenci eğer bunu öğrenebilirse,  akran zorbalığının da önüne geçmiş olunur. Çünkü kendinde olduğu gibi, başka arkadaşının zorlanmasına da duyarlı olur.  Şefkat her şey gibi özde başlıyor. Şefkat bazen de çok sert olabilir. Şefkatin bir yin boyutu vardır, bir de yen boyutu vardır. Kuvvetli hayır da bir şefkat olabilir. Şefkat, her zaman yumuşak bir şeymiş gibi algılanıyor. Benim canımın istediği durum bana zararlı ise, ona hayır demek koskocaman bir şefkattir. Hayır dediğinizde, ardından gelen zorlanmayla kalabilmek, acıya tahammül edebilmek halidir şefkat. Çünkü birçok hayır, devamında acıyı getirir. Şefkat güçlü olmayı gerektirir.

  • Mindfulness temelli programların yetişkin olarak aile ve iş yaşamında hangi alanlarda katkısı olabilir? Anne babalara çocukları ile ilişkilerinde neler önermek istersiniz?

Biz nasıl bir insan isek öyle anne baba oluyoruz. Bu çok ayrı bir şey değil. Çocuklar da öyle, onlar da bizi örnek alıyorlar. Anne babanın birbiriyle olan ilişkisi, olaylara, hayata bakış açısı, birbirlerine bakış açısı çok önemli. Mindfulness bir denge halidir, orta yolu bulma halidir. Daha önce ifade ettiğim gibi iki zıt şeyin bir arada olma halidir. Hem dik hem esnek olabilmektir. Hem sınırları belirleyebilmek, kararlı olabilmek, hem de hatalara karşı toleranslı olabilme halidir. Bunu yapabilmek biz insanlar için çok kolay değildir. Anne babalar için de kolay değildir. Bu dengeyi kaskatı bir şekilde tek bir davranış modeli ile yapabilmemiz mümkün değildir.  Denge hep yalpalamayı gerektirir. Denge için hep orta yolu bulmak gereklidir. Orta yolu bulmak için önce bir sallanıp sağa sola gitmek gerekir. Kendiniz için de sınırlarınızı bulabilmek, duygularınızı düzenleyebilmek, otomatik reaksiyonlardan kaçınabilmek ve seçilmiş tepkiler verebilmek çok önemli. Ben içerikle ilgilenmiyorum. Davranış öyle olmalı, şöyle olmalı demiyorum. Her ailenin kendine göre bir dinamiği ve anlayış biçimi vardır. Ben şuna çok önem veriyorum. Çocuğunuza eğer hayır diyemediğiniz için evet diyorsanız, bu sıkıntılı bir durumdur. Ama evet demek sizin seçiminizse, o zaman sorun yoktur. Burada anahtar nokta, davranış ne olursa olsun, “Evet veya hayır demenin sizin seçiminiz mi değil mi?” olduğu noktasıdır. Sizin seçiminizse, sonrasında nasıl hissediyorsunuz? Çünkü aileler otomatik tepkiler vermeye eğilimlidirler. Onlar da ailelerinden getirdikleri tepkileri verirler veya o anki ruhsal durumlarından kaynaklanan tepkiler verebilirler. Ailelerin de dürtüsel olması çok sık karşılaşılan bir durum. Aniden kızmak ve sonra pişman olmak gibi. O nedenle, “durabilmek” gerekli. Eğer bir şey için cevap veremiyorsanız, çocuğunuzdan müddet isteyin. Bunu benim düşünmem lazım diyebilirsiniz. Uyaran ve tepki arasında süreyi kullanmak ebeveynler için çok önemli. Mükemmel olmamak biz insanlara ait bir şey. Ebeveynlikte de hata yapmaktan korkmak yerine otomatik tepkilerimizin ve o anda yaptığımız şeyin o anda farkına varmak çok önemli. Bazen otoriter davranmanız gerekir, bazen de çok demokratik olmak gerekir. Bazen anlayışla dinlemeniz, bazen de “Burada kararı ben veriyorum.” diyebilmek gerekir. Bağlama göre değişir. Ebeveyn çocuk ilişkisinde, kabul gerekir. Kabul etmek demek, her yapılanın doğru olması demek değildir. Çocuğun acı çekebileceğini, zorlanabileceğini de kabul etmek gerekir. Zorlanmasına tahammül edebilmek gerekir. Ne yaparsa yapsın siz çocuğunuz için duygusal ulaşılabilir olmalısınız. Aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz, tartışmaların sonucunda çocuklarda iyi bir tartışma becerisi geliştirmeniz önemli. Tartışma yapmak becerisi de ailede başlıyor. Farklı düşüncelere saygı göstermek de ailede gelişen bir şeydir. İlla her konuşmada bir kazanan, bir patron olması gerekmez. Anne babalar otoritelerini kaybetmekten korkmamalı, anne babalar her zaman haklı olmayabilirler çocuklarının karşısında. Bunu kabul etmek de oldukça önemli.

Röportaj:
Prof. Dr. Zümra Atalay

Prof. Dr. Zümra Atalay
MEF Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü öğretim üyesidir. Mindfulness eğitmenidir. 2014 yılında Mindfulness Institute Türkiye’yi kurmuştur. Temel çalışma alanı bilinçli farkındalık (mindfulness), bilinçli farkındalık temelli terapiler, şefkat (compassion) ve şefkat temelli terapilerdir. Doktora tezi de bu iki konu üzerinedir. TUBITAK bursu ile misafir öğretim üyesi olarak bulunduğu Rochester Üniversitesi Psikoloji Bölümünde “Mindfulness ve Psikolojik İhtiyaçlar” üzerine bir proje yapmıştır. Bu konu ile ilgili Uluslararası indekslerde taranan ve ulusal hakemli dergilerde makaleleri, TUBITAK projeleri, ulusal ve uluslararası kongrelerde bildirimleri, yüksek lisans ve doktora düzeyinde vermiş olduğu dersleri, danışmanlığını yaptığı yüksek lisans ve doktora tezleri bulunmaktadır. Zümra Atalay Mindfulness Temelli Stres Azaltma Programı (MBSR), Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi (MBCT), İş yerlerinde kullanılan Search Inside Yourself (SIY), Okullar için b foundations ve Mindfulness Temelli Şefkatli Yaşam (MBCL) Eğitici Eğitmenidir. 8 ülkede eğitim veren IMA’nın uluslararası eğitmenidir. EAMBA (Europian Association of Mindfulness Based Approaches) kurulduğundan beri aktif üyesidir. Üniversitede verdiği derslerin ve akademik çalışmaların yanı sıra Mindfulness Institute bünyesinde düzenli aralıklarla MBSR (Mindfulness Based Stress Reduction Program) ve MBCT (Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi) grup çalışmaları, yurt içi ve yurt dışından alanında uzman kişiler ile çeşitli alanlara yönelik mindfulness eğitimleri ve eğitici eğitmenlikleri düzenlemektedir. Ayrıca kurumlara yönelik eğitimler ve bireysel terapi seansları vermektedir. Aynı zamanda Mindfulness ve Şefkat ile ilgili 3 kitabın yazarıdır.