Çocukluk dönemi, sosyal ve duygusal gelişimin en hızlı yaşandığı dönemlerden biridir. Sosyalleşmenin hem oyun hem okul gruplarıyla yoğun olduğu bu dönemde, sosyal ve duygusal beceriler de kazanılmaya başlanır. Duyguları fark etmek, uygun bir yolla ifade etmek, güçlü ve zayıf duyguları yönetmek gibi beceriler, çocukların yaşamları boyunca sosyal ilişkilerinde gösterecekleri tutum ve davranışları oluşturmasına yardımcı olur. Bu becerilerden biri de duygusal esnekliktir. Duygusal esneklik, çocukların sağlıklı bir şekilde büyümeleri ve gelişmeleri için son derece önemlidir.
Duygusal esneklik nedir ve neden çocuklar için bu kadar önemlidir?
Duygusal zekânın ayrılmaz bir parçası olan duygusal esneklik, bireylerin duygusal tepkilerini anlama, düzenleme ve uygun tepkiler vererek sağlıklı bir şekilde yönetme yeteneği olarak tanımlanır. Bu önemli yetenek, çocukların duygusal dengeyi koruma, stresle başa çıkma, problem çözme ve yaşamın zorluklarına adapte olma becerilerini içerir. Duygusal olarak esnek bir çocuk, deneyimlerini sağlıklı bir şekilde yönetebilir, stresle başa çıkabilir ve olumsuz durumları daha kolay aşabilir. Bu yetenek, çocukların duygusal dünyalarını keşfetmelerine ve yönetmelerine yardımcı olan temel bir beceridir.
Çocuklar, dünyayı keşfetme süreçlerinde ve duygusal zenginliklerini anlamaya çalışırken bir dizi deneyim yaşarlar. Bu deneyimler, duyguları tanıma ve özgürce ifade etme, başkalarının ne hissettiğini anlama becerisini de içerir. Çocuklar, yaş dönemine özgü sosyalleşme ağının içinde farklı pratikler kazanıp sosyal ilişkilerin karmaşıklığını yönetmeyi denerler. Duygusal esneklik, sadece sosyal ilişkilerle bağlantılı bir beceri olmaktan çok daha fazlasıdır. İlkokula başlayan çocuk için eksikliğe tahammül edebilmesi, zorluklar karşısında yılmaması, karşılaştığı sorunlar için farklı çözüm yollarını deneyebilmesi, açık görüşlü bir şekilde olaylara yaklaşabilmesi, akademik bir merak ve performans gösterebilmesi duygusal esnek olmasıyla yakından ilişkilidir. Ergenliğe doğru ilerledikçe, duygusal esneklik yeniden tanımlanmaya başlanır. Ergenlik döneminin kendine has duygusal değişimleri içindeki genç, duygusal esnekliği oranında değişim ve zorluklarla daha etkili başa çıkma yöntemleri bulur. Duygusal deneyimlerini anlayan ve yönetebilen ergen, bu becerilerini yetişkinliğe taşır. Yetişkin için duygusal esneklik kavramı, iş dünyasındaki zorluklara, ilişkilerdeki karmaşıklıklara ve yaşamın getirdiği değişimlere uyum sağlamayı içerir. Esnek bir yetişkin, zorluklarla başa çıkabilen, empati becerisi yüksek ve sosyal olarak uyumlu bir bireydir.
Bir çocuğun duygusal güvenliği, onun dünyayı keşfetme cesaretini artırır.
Mary Pipher
Çocukta duygusal esneklik becerisi, sosyal, akademik, fiziksel olarak pek çok becerinin gelişimini etkiler. Duygusal esnek bir çocuk, sosyal ilişkilerinde dengeyi bulmakta daha hızlıdır. Stresli sosyal durumlarda başa çıkma becerilerini kullanmayı sürdürebilir. Yaşadığı karmaşa, sorun ve çatışmaları daha kolay dile getirir. Sorunlar üzerine konuşabilmek, çocuk için iyileştiricidir. Derdini anlatabilen çocuk bunu karşıdan bir yardım göreceğine dair beslediği umut aracılığıyla yapar. Bir zorlukla karşılaştığında yanındaki diğer insanlardan yardım ve anlayış göreceğine güvenir. Bu güven duygusu çocuğun sosyal dinamiklerini besler. Aynı zamanda “empati” duygusunu güçlendirir. Empati yapabilen bir çocuk, yardıma ihtiyaç duyan bir başkasına destek olmak, onun yaşadığı zorlukları anlamak, sorunların çözümüne ortak olmak gibi konularda duyarlı ve içtendir. Zor anlarda yardım bulacağına inandığı için başkalarına yardım etmekte de cömert ve anlayışlıdır.
Duygusal esneklik becerisinin akademik yaşantıya pozitif yöndeki etkileri de su götürmez bir gerçektir. Stresi yönetme yeteneği, çocukların akademik zorluklarla daha etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcıdır. Akademik yaşantı, bilinmeyen, öğrenilmesi gereken, yeni pek çok bilgi ve beceri ile doludur. Öğrenmek, kaygıyı yükselten bir süreçtir. Duygusal esnek çocuk için bu kaygıyı yönetmek nispeten daha kolaydır. Hatta bu yapıdaki bir çocuk yeniliklerle karşılaşmak konusunda yüksek bir motivasyon gösterebilir. Risk alarak yaratıcılığı geliştirme, araştırma yapma ve yeni öğrendiği bir konu hakkında derinleşme gibi konularda şevk duyar. Daha zor, daha karmaşık ve yeni bilgileri kendiliğinden talep edebilir. Dolayısıyla hata yapmaktan korkmaz ve kendini daha rahat ortaya koyar. Bu da öğrenmenin daha kalıcı hale gelmesine yardımcı olur.
Hayatın içindeki kimi öğrenmelerle deneyimler iç içe geçmektedir. Onları belli kategorilere ayırmak hem kısıtlayıcı hem de zordur. Örneğin sorunlar, hayatın bir parçasıdır. Sosyal ilişkilerin içinde sorunlar yaşamak da oldukça doğaldır. Okul ortamına girmekle beraber sorunlara sorular da katılır. Sosyal ilişkilerinde yaşadığı problemleri çözmeye hevesli ve duygusal olarak buna dayanma gücünü kendinde hisseden bir birey, kağıt üzerindeki problemleri çözmek konusunda da benzer bir iradeyi gösterebilir. Sosyal, akademik ya da fiziksel bir deneme girişiminde eksikliklerin, zayıflıkların ve bazen başarısızlıkların olabileceği fikrine açıktır. Karamsarlığa düşmez, sorunlar ve sorulardan kaçmaz.
Deneyimler ve öğrenmeler aracılığıyla çocuk, kendi içinde geliştirmesi gereken yönleri fark ederken iyi yaptığı şeylerin de farkındalığına ulaşır. Bu süreç “öz saygı” denilebilecek başka bir önemli beceriyi düşünmeye itmelidir. Öz saygısı gelişmiş çocuk, kendi iyi yaptığı şeylerle ilgili başarısını fark edip kendini kutlayabilir. Benzer şekilde, başkalarını takdir etme konusunda da daha açıktır. İlişkilerinde yapıcı, yardımsever, kendisini ve karşısındakini değerli gören bir tutum sergiler.
Üstesinden geldiklerimizle güçleniriz.
John Burroughs
Çağın hızı nedeniyle bugünün çocukları ve gençleri, öncekilerden çok daha büyük ve hızlı değişimleri deneyimlemektedir. Değişimleri uyum içinde ve hızlıca karşılayabilmek, mental, ruhsal ve fiziksel sağlık açısından oldukça anlamlıdır. Bu değişimlere direnmek ise kişinin kendini daha mutsuz hissetmesine ve yaşam doyumunun azalmasına sebep olabilir. Bu açıdan bakıldığında değişimle dost olabilmek, travma tepkilerinden korunmak ve sağlıklı bir büyüme için oldukça kıymetli bir durumdur.
Esnek bir duygusal zihin, hızlı değişimler karşısında pozitif sınırlar belirleyerek bireyin kendi özgün uyumlanma tepkilerini ortaya koymasını sağlar. Duygusal esnek bir çocuk için duygusal bir zekanın oluşumu da söz konusudur. Duygusal zeka, duyguların anlaşılmasının çok ötesinde davranışların organizasyonu için de önemlidir. Sağlıklı ve olumlu sınırlar ile kişiliğin oluşturulması ve ortaya konması için de kaçınılmaz bir değer taşır. Duygusal zeka, çocuğun hissettiği duyguları anlamasını ve en sağlıklı şekilde tutumlarına, davranışlarına dönüştürmesini içerir. Çocuk, bazı duyguların kocaman ve şiddetli hissedilebileceğini, bazı duyguların ise daha hafif ve taşıması kolay bir şekilde hissedilebileceğini duyumsar. Duyguların kalıcı olmadığını, yer değiştirebildiğini, artabildiğini ve azalabildiğini anlayan çocuk, toleransı güçlü bir bireye dönüşür. Kendini güvende hisseder ve dış dünyayı güvenli bir yer olarak anlar.
Duygusal Farkındalık: Çocuklara Duyguları Tanımayı ve İsimlendirmeyi Öğretmek
Duygusal farkındalık, duygusal esneklik yolculuğundaki temel taşlardan biridir. Bu beceriyi çocuklara öğretmek, onların duygusal zekâlarını ve psikolojik dayanıklılıklarını güçlendirmenin önemli bir adımıdır. Küçük yaşlarda duygusal ifadeleri tanıma ve isimlendirme yeteneği, çocukların deneyimlerini etkili bir şekilde yönetmelerine olanak tanır. Bu önemli beceriyi çocuklara kazandırmanın bazı etkili yolları vardır. Basit ifadelerle başlayarak temel duyguları tanıtmak ve mutluluk, üzüntü, korku, öfke gibi duyguları resimler veya çıkartmalar aracılığıyla tanımlamak işe yarar.
Ebeveynler ve yetişkinler olarak, duygusal farkındalık becerilerini modellemek oldukça etkilidir. Çocuklar, çevrelerindeki yetişkinlerin duygusal ifadelerini gözlemleyerek bu becerileri öğrenirler. Açıkça ifade edilmiş duygusal tepkileri paylaşmak, çocukların duygularını daha iyi anlamalarına katkı sağlar. “Bugün gerçekten mutluyum çünkü…” veya “Bu durum beni üzdü çünkü…” gibi ifadelerle duygusal deneyimleri paylaşmak, çocuklarla duygusal bağ kurmayı güçlendirir.
Hikâyeler ve kitaplar, çocukların duygusal farkındalık becerilerini geliştirmek için harika birer araçtır. Duygusal ifadeleri içeren kitapları okuyarak veya hikâyeler anlatarak, çocuklar duygusal zenginliklerini keşfederken eğlenceli bir öğrenme deneyimi yaşayabilirler.
Oyunlar da çocukların bu alanda gelişmesinde etkili bir yol sunar. Duygusal ifadeleri taklit etmeye dayalı oyunlar veya duygu kartlarıyla hazırlanan farklı aktiviteler, çocukların duyguları tanıma ve yönetebilme becerilerini artırabilir. Oyunların yanı sıra günlük rutinlerde “Günün nasıl geçti?” veya “Yaşadığın bu durum sana neler hissettirdi?” gibi sorular sormak, çocukları deneyimlerini paylaşmaya, farkındalık becerilerini günlük hayata dahil etmelerine yardımcı olabilir.
Çocuklukta Duygusal Esneklik ve Olumsuz Duyguların Normal Olduğunu Kabul Etme
Çocuklar dünyayı keşfederken, pek çok farklı duyguyla karşılaşırlar. Duygusal gelişim sürekli bir yolculuktur ve bu yolculuğa mutluluk, sevinç, heyecan gibi olumlu duyguların yanı sıra zaman zaman üzüntü, korku, öfke gibi olumsuz duygular da eşlik eder. Bu tür duyguları deneyimlemek, çocukların duygusal dünyalarını keşfedebilmeleri ve yönetebilmeleri için bir fırsattır. Çocukların olumsuz duygular yaşamaları, onların insan olduğunun ve çevrelerindeki dünyayı anlamaya çalıştıklarının bir göstergesidir. Örneğin, bir çocuğun bir oyuncağı kaybolduğunda üzülmesi veya bir arkadaşıyla yaşadığı bir anlaşmazlık sonrası öfkelendiğini fark etmesi oldukça doğaldır (Salovey ve Mayer, 1990).
Olumsuz duygular, dünyayı anlama, sınırları keşfetme ve öğrenme sürecinin bir parçasıdır. Bu deneyimlerin birçok işlevi vardır. Örneğin, korku, tehlikeleri tanımalarına ve kaçınmalarına yardımcı olurken; öfke, sınırlarını belirleme ve ihtiyaçlarını ifade etmeyi öğrenme yoludur. Üzüntü ise kayıp ve değişiklikle başa çıkmalarına yardımcı olur. Çocuklar, olumsuz duyguları deneyimlediklerinde genellikle karmaşık hissederler. Çocuklara, bu duyguların normal ve kabul edilebilir olduğu anlatılmalıdır. Bu, çocukların bu duyguları ifade etmekten çekinmemelerine ve duygusal deneyimlerini paylaşmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda, olumsuz duyguların olumlu bir şekilde ifade edilebileceği ve yönlendirilebileceği öğretilmelidir. Örneğin, öfkenin bağırmak yerine sözcüklerle ifade edilebileceği ve bu şekilde sorunların çözülebileceği öğretilebilir (Brackett vd., 2011).
Çocuklara duygularını tanıma yolculuğunda rehberlik ederken, onlara duyguların çeşitliliğini ve bu duyguların vücutlarında nasıl belirtiler yarattığını anlatmak önemlidir. Duygularını ifade etmeyi öğrenen çocuklar, duygusal düzenleme becerilerini daha etkili bir şekilde kullanma yeteneğine sahip olacaklardır. Reddedilmemeleri ve duygularını açıkça ifade etmeye cesaretlendirilmeleri, duygularını düzenleme süreçlerini kolaylaştıracaktır.
Duyguları tanıma ve düzenleme sürecinde, bireyin biricik olmasından dolayı, çocuğa has, çocuğa iyi gelen yöntemin keşfedilmesi de önemlidir. Derin nefes alma egzersizleri, rahatlama teknikleri, güvenli bir yer hayal etme gibi oyunlar aracılığıyla çocuklar, olumsuz duygularla baş etme ve kendi kendilerini sakinleştirme becerilerini geliştirebilirler. Sanat etkinlikleri, yaratıcılığa dair diğer uğraşlar, dans, müzik ya da spor aktiviteleri de diğer öneriler olarak sıralanabilir. Yine de bu önerilerin her çocuk için etkin sonuçlar veremeyebileceğini akılda tutmak önemlidir. Bireysel farklılıkları ve çocuğun ilgi alanlarını göz önünde bulundurarak, çeşitli denemeler yapmak en etkili yaklaşım olacaktır. Bunun için de çocukla açık bir iletişim kanalı oluşturarak ona iyi gelecek sakinleşme yöntemini birlikte düşünmek, birlikte bulmak ve sürdürülebilir kılmak gerekir.
Yazan:
Almina Gül En
Psikolojik Danışman
Kaynakça
Brackett, M. A. (2019). Permission to Feel: Unlocking the Power of Emotions to Help Our Kids, Ourselves, and Our Society. Celadon Books.
Brackett, M. A., & Rivers, S. E. (2014). Transformative school leadership. Phi Delta Kappan, 96(7), 44-49.
Brackett, M. A., Rivers, S. E., & Salovey, P. (2011). Emotional intelligence: Implications for personal, social, academic, and workplace success. Social and Personality Psychology Compass, 5(1), 88-103.
Denham, S. A., Bassett, H. H., & Zinsser, K. (2012). Early childhood teachers as socializers of young children’s emotional competence. Early Childhood Education Journal, 40(3), 137-143.
Greenberg, M. T., Kusche, C. A., & Mihalic, S. F. (1998). Promoting emotional competence in school-aged children: The effects of the PATHS curriculum. Development and Psychopathology, 10(2), 193-218.
Jennings, P. A., & Greenberg, M. T. (2009). The prosocial classroom: Teacher social and emotional competence in relation to student and classroom outcomes. Review of Educational Research, 79(1), 491-525.
Raver, C. C., Jones, S. M., Li-Grining, C., Metzger, M., Champion, K. M., & Sardin, L. (2008). Improving preschool classroom processes: Preliminary findings from a randomized trial implemented in Head Start settings. Early Childhood Research Quarterly, 23(1), 10-26.
Salovey, P., & Grewal, D. (2005). The science of emotional intelligence. Current Directions in Psychological Science, 14(6), 281-285.