Öğrenme, deneyimle birlikte değişim ve uyum sağlama becerisi olarak tanımlanmaktadır. Öğrenme yoluyla insan, varlığının devamlılığını sağlar. İnsan; hayatını öğrendiklerinin etkisiyle ya da katkısıyla şekillendirir, çeşitlendirir. Bu da aynı zamanda insanın öğrenme becerisiyle doğru orantılıdır. Pek çok yolla bilgiyi edinir insan. Davranışçı kurama göre öğrenme, uyarıcı ile tepki arasında kurulan bir bağ sonucunda meydana gelir. Bilişsel kuram ise insan hafızasında gerçekleşen zihinsel süreçlerin toplamını öğrenme olarak değerlendirmektedir. Bu kuram, temelini öğrenmenin zihinsel süreçleri üzerine oturtur. Duyuşsal kurama göre öğrenme; bireyin duygusal tepkileri, motivasyonu ve değerleri üzerinden gerçekleşir. Bu kuram, öğrenmenin bilişsel süreçlere ek olarak aynı zamanda duygusal deneyimlerle de şekillendiğini savunmaktadır. Sosyal öğrenme kuramına göre ise birey, başkalarını gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenir. Tüm bu kuramların kendi içerisinde anlamlı bir yere sahip olmasıyla birlikte öğrenmenin biyolojik temellerini bilmek, bu kuramların daha iyi anlaşılması için farklı bir bakış açısı sunmaktadır (Tortora & Grabowski, 1996; Bandura, 1977; Keleş ve Çepni, 2006).
Nörofizyolojik kuram, öğrenmenin biyolojik temellerine odaklanmaktadır. Beynin yapısal ve işlevsel değişimleri aracılığıyla öğrenmeyi açıklar. Beyin, yapısı gereği organik bir bilgisayar gibidir. Tıpkı bilgisayar üzerinden araştırma, hesaplama, analiz yapma gibi şeyleri yapabilmemizi sağlayan kodlamalar/programları bilmenin zorunluluğu gibi öğrenmeyi anlayabilmek için de beynin organik işleyişini bilmek önemlidir.
Nöron ve Öğrenme
Gelişmiş organizmalardan biri olan insan için sinir sistemi ruhsal sistemin en temel unsurudur. Sinir sistemi, hem içsel hem de dışsal olayları algılar ve bu olaylara tepki verir. Duyu organları, tüm bu olayları algılayarak bilgi toplar. Topladığı bu bilgileri, beynin arka kısmında bulunan omurilikteki sinir ağları yardımıyla merkezi sinir sistemine iletir. Duyu organlarının algıladığı tüm bilgiler bilinçli olarak kaydedilmez. Bu bilgilerin yalnızca az bir kısmı bilinçli olarak kaydedilirken, geri kalan kısmı ya bilinç dışına gider ya da kullanılmamaktadır. Tüm bunlardan hareketle, bilinç kendisi için önemli olan bilgileri seçerek kaydettiği anlamına gelir (Korkmaz & Mahiroğlu, 2007).
Sinir sisteminin merkezini beyin oluşturmaktadır. Beyin aynı anda birçok işlevi yerine getirir. Organların düzenli çalışmasını sağlama, hareketleri konrol etme, eş zamanlı düşünebilme ve hareket edebilme, öğrenme, hatırlama gibi birçok işlev beyin tarafından kontol edilir (Uluorta & Atabek, 2002; Wortock, 2002). “İnsan beyninde ortalama 100 milyar hücre bulunmaktadır. Bunların 10-15 milyarı nöron adı verilen düşünme ve öğrenmeyi sağlayan sinir hücreleri, geriye kalanlar ise ‘glia’ adı verilen beslenme ve temizlik gibi işlevler yürüten yardımcı hücrelerdir” (Keleş & Çepni, 2006, s. 67).
İnsan doğduğunda, yetişkin bireyin beyninin beşte biri kadar büyüklükte bir beyne sahiptir. İnsan, nöronların tamamına biyolojik bağlamda sahip olarak dünyaya gelirken beyin gelişimini doğumdan sonra zamanla tamamlamaktadır. Çünkü, nöron ağları arası bağlantı sağlayan dallar (dentrit) yeterli düzeyde bağlantıyı yaş ilerledikçe sağlamaktadır. Aynı zamanda, yaş ilerleyip gelişim devam ettikçe nöronlar arasındaki bağlantıda görevli olan dentrit, akson ve sinaps sayıları da artar. Bu bağlantılar sağlandıkça beynin büyümesi de gerçekleşmektedir. Beyin geliştikçe de vücudun işleyişi kendi içinde yapılandırılmaktadır (Keleş & Çepni, 2006).
İçsel ve dışsal ortamdaki her türlü değişiklik, alıcı hücrelerle elektriksel sinyallere dönüştürülerek sinirler aracılığıyla beyne iletilir. Bir nöron, bağlantılar aracılığıyla dallardan aldığı aldığı bilgiyi, nöronun son uçlarına iletir. Oradan da bu bilgiler, yeni bağlar kurar ve bu bilgiler aktarılır (Özbek ve diğerleri, 2019).
Sinir hücreleriyle örülen ağlardan oluşan beyinde bir ağ ne kadar çok kullanılırsa o kadar kuvvetlenir. Kullanılmayan bağlar zamanla ölür, yok olur. Yani, bir konu hakkında birey ne kadar fazla tekrar yaparsa, ne kadar çok çalışma yaparsa o konu hakkında bağ artar yani o kadar kuvvetli öğrenme gerçekleşir. Beyin hücrelerinin değişim gösterebilme becerisine “nöroplastisite” denilmektedir (Sabır Taştan, 2020). Aynı zamanda, rutinin dışına çıkmak ve yeni deneyimler edinmek nöronların yapısında değişikliklere yol açar, nöroplastisiteyi arttırır. Nöronlardaki değişim iki şekilde olur: nöronların kendi iç yapılarında görülen değişiklik ve nöronların birbirleriyle aralarında kurulacak sinaptik bağlantıların artış. Bu da beyin gelişimi için önemlidir. Yapılan bir araştırmada bir eğitime başlamadan önce, eğitime başladıktan iki hafta sonra ve eğitimin sonunda nöron dalları görüntülenmiştir. Araştırma bulguları, eğitime başladıktan iki hafta sonra gelişmiş yeni nöron dalları olduğunu, eğitim tamamlandıktan sonra ise dal sayısı oldukça fazla olan yeni nöron ağlarının oluştuğunu yani oluşan nöroplastisiteyi göstermiştir.
Öğrenmeyi Etkileyen Unsurlar
Beyin ve öğrenmeye ilişkin araştırmalar incelendiğinde bellek, örüntüleme, dikkat, çevre, duygular, motivasyon, beslenme ve uyku öğrenmeyi etkileyen başlıca unsurlardır (Keleş & Çepni, 2006).
- Bellek
Öğrenmeyle ilgili önemli unsurlardan biri de hafıza ve bellektir. Bilgiyi saklayan ve gerektiğinde tekrar kullanmayı sağlayan beceri, bellek olarak tanımlanmaktadır (Cangöz, 2005). Öğrenilen bilgiler deneyimle desteklendiğinde, sık sık tekrar edildiğinde nöron ağlarını güçlenmektedir. Bu da öğrenmeyi daha etkin kılmakta ve öğrenilen bilgiyi bellekte daha iyi bir şekilde kaydetmeyi sağlamaktadır. İster akademik ister bedensel isterse de sosyal konularda hafıza ve öğrendiklerini geri çağırma yani hatırlama becerisi üçe ayrılmaktadır: duyusal bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek. Duyusal bellek, bireyin çevreyle etkileşime girdiğinde duyu organlarının aldığı uyarıcıları beyne iletmesidir. Duyusal bellek uyarıcılardan aldığı kaydı sadece birkaç saniye tutar. Eğer, dikkat yeteri kadar bu uyarıcılara verilirse duyusal bellekteki bilgiler kısa süreli belleğe aktarılır. Duyusal bellekten kısa süreli belleğe aktarılan bilgiler anlamlı ve bilinçli hale dönüşür. Kısa süreli bellek en çok çalışan bölümdür, bilgilerin çoğu ses olarak bulunmaktadır. Kısa süreli bellekte nöronlar yeni sinapslar oluşmaz. Bilgiler yeterince önemli olursa, yeni sinaptik bağlantılar oluşturulması için zemin hazırlanır. Bilgiler arasında bağlantılar kurulur ve bilgi uzun belleğe aktarılır. Öğrenilen bilgiyi tekrar etmek, özet çıkarmak, bilgi hakkında araştırma yapmak, örneklerle bilgiyi anlamlandırmaya çalışmak bilginin yeni nörolojik ağlar oluşturmasına yani bilginin uzun süreli hafızada kalıcı olmasına olanak sağlar. Kişinin kendisine hatırlatıcı ipuçları belirlemesi, bilgiyle ilgili anahtar kelimeler seçmesi uzun süreli hafızaya aktarılan bilgilerin istenildiği anda geri çağrılmasına katkı sağlayabilir (Cangöz, 2005).
- Örüntüleme
Beyin, yeni bilgiyle karşılaştığında, benzerlikler bulmak için önceki bilgilerini ve deneyimlerini inceler. Beyin; önceki bilgiler, deneyimler ışığında anlamlandırmalar yaparak ve nöronlar arasında bağlantı ağları kurarak yeni edinilen bilgiyle ilgili örüntüler oluşturur. Edinilen yeni bilgiler, aralarındaki ilişkiye göre beyin tarafından gruplanır. Kavram haritaları oluşturmak, bilgiyi çizelge, tablo ya da grafikle desteklemek beynin örüntüleme oluşturmasını destekler ve bilginin uzun süreli belleğe aktarılmasını kolaylaştırır. Tıpkı bilgisayarda dosyalama yapmak gibi eğer bilgiler belleğe doğru şekilde yerleştirilir, kategorilere düzgün ayrılırsa ihtiyaç duyulduğunda bilgiyi geri çağırma daha kolay olacaktır (Semerci, 2018).
- Dikkat
Beynin işleyişini, öğrenmeyi etkileyen diğer bir faktör ise dikkattir. Öğrenme ve hatırlamada dikkat önemli bir yer tutar. Bilginin kalıcı olabilmesi için gerekli nörolojik işlemler beynin ön kısmında “prefrontal kortex” alanında gerçekleşir (Semerci, 2018). Beynin bu bölgesi dürtü kontrolü, yargılama, değerlendirme, organizasyon vb. becerilerini geliştirmeden sorumludur. Beynin ön kısmındaki “prefrontal kortex” doğumdan itibaren gelişmeye başlar ön yetişkinliğe kadar devam eder. Dürtü kontrolü ve dikkat süresi arttıkça öğrenme süreci ve hatırlama da zenginleşecektir. Dikkat kapasitesi yeterince gelişmediğinde ya da dikkat yeterince toparlanamadığında duyusal bellekteki bilgilerin yalnızca küçük bir kısmı kısa süreli belleğe aktarılabilir (Keleş & Çepni, 2006). Düşük dikkat seviyesinin; kısa süreli belleğe iletilen bilgilerin gruplanmasını, tekrar edilmesini, üzerine çalışma yapılmasını da kısıtlayacağından bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarılması güç olabilir.
- Çevre
Birey, doğumdan itibaren çevresiyle etkileşim halindedir. Bu etkileşim, kişinin davranışsal ve fizyolojik gelişimini etkilemektedir. Normal beyin işlevinin yerine getirilmesi için gerekli sinir hücresi ağının kurulmasında çevresel faktörler önemli bir rol oynamaktadır. Genetik ve çevresel faktörlerin etkisini anlamak üzere tek yumurta ikizlerinde beynin hafıza merkezinin büyüklüğü üzerine araştırma yapılmıştır. Araştırma sonucuna göre beynin hafıza merkezinin %40 oranla kalıtsal olarak aktarıldığı, %60 oranla ise çevresel faktörlere bağlı olduğu bulunmuştur. Bu araştırma, çevresel faktörlerin beyin yapısının ve işlevlerinin gelişiminde önemli rol oynadığını ortaya koymaktadır (Akıllıoğlu ve diğerleri, 2009). Özellikle çocukluğun ilk yıllarında oyun, çocuğun kendisinin biyolojik olarak sahip olduğundan içerik olarak daha zengin bir çevreye dahil olmasının bir aracıdır. Çocuk; oyun sayesinde merak eder, araştırır, öğrenir ve öğrendiği bilgileri oyun aracılığıyla kullanmaya başlar. Oyun; hayatın provası, minyatür hali gibidir çocuk için. Oyun faaliyeti, ne kadar içerik olarak zengin olursa, çocuğun bilişsel kapasitesi de zenginleşir, çocuğun beyin fonksiyonları da gelişir. Birey, gelişim çağında yeni uyaranlara maruz kaldığı aktivitelere katılarak çevresini zenginleştirebilir. İlgi ve becerisine göre katılabileceği fiziksel ya da sanatsal aktiviteler, beraberinde sosyal etkileşimi de getireceğinden bireyin çevresinin zenginleşmesine olanak sağlayacaktır. Böylece, çevredeki yeni uyaranlar gelişen beyin işlevi için olumlu bir bileşen olacaktır (Akıllıoğlu ve diğerleri, 2009).
- Duygular
Bir olay veya bilgiyle ilgili duygusal uyarılma düzeyi, hatırlanan ayrıntıların miktarını ve türünü etkilemektedir (Christianson, 1992). Duyguların çok yoğun hissedilmesinin düşünmeyi ve anlamayı olumsuz etkilediği öne sürülmüştür. Dengeli bir performans için en işlevsel olan, duyusal uyarılma düzeyinin ortalama yoğunlukta olmasıdır. Günlük yaşamda karar alırken duygular bu kararların üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Stres altındayken, beyindeki bağlantı alanları ve nöron hücrelerinin zarar gördüğü araştırmalar tarafından ortaya konmuştur. Bu sebeple; bireyin karar verme, düşünme ve sorgulama yetenekleri birey stres altındayken olumsuz etkilenebilir. Eğer birey kendini iyi hissettiği, olumlu duygulara sahip olduğu bir ruhsallıktaysa beyinde salgılanan farklı kimyasallar sayesinde nöronlar arasında daha fazla bağ kurulur ve öğrenme daha kalıcı bir deneyime dönüşür (Wortock, 2002).
- Motivasyon
Motivasyon, öğrenmeyi hem nörolojik hem psikolojik olarak etkileyen bir diğer unsurdur. Bir hedefe ulaşmak için kişinin kendisini içten ve/veya dıştan bir uyaranla harekete geçirmesi motivasyon olarak tanımlanmaktadır. Bir bilgiyi öğrenme, bir durumla başa çıkma, davranış geliştirme için motivasyonun sağlanması ve ödül merkezi beynin aynı bölgesinde iletişime geçer. Böylece bireyin arzu ettiği sonuca ulaşması ödül merkezini harekete geçirir ve motive olmayı sağlar (Himmetoğlu, 2024). Bu da bireye kendisini iyi hissettirir. Birey iyi hissettikçe bu iyilik hali deneyimine katkı sağlayan davranışı tekrar etme motivasyonu kazanır. Bu sayede beyinde odaklanma bölgesi uyarılır, uzun süreli hafızaya aktarım için gerekli adımlardan biri atılmış olur. Hedef koyma ve hedefi gerçekleştirme arzusu kişiyi motive eden bir başka unsurdur. Bireyin kendisine akademik, sosyal ya da gelişim hedefi koymasına yardımcı olacak sorular sormak, onu bu doğrultuda yönlendirmek, sürece odaklanması konusunda teşvik etmek hedefini gerçekleştirdiğinde başarı duygusunu beraberinde getirecektir. Böylece beynin ödül merkezinin hareket geçerek gencin iç motivasyonunu sağlamasına destek olacaktır.
- Beslenme ve Uyku
Beslenme ve uygu düzeyi, beynin öğrenme performansını etkileyen önemli fizyolojik faktörlerdendir. Taze meyve ve sebzelerle beslenmek, karbonhidrat ve şekeri dengeli tüketmek beynin işlevi açısından önemlidir. Günlük bedenin ihtiyacına göre su tüketimi, beyin fonksiyonunun korunması ve vücut dengesi için kritik bir önem taşımaktadır. Susuz kalma süresi fazla olduğunda dikkat, öğrenme ve hafıza zayıflamaktadır. Bedene iyi bakmak ve sağlıklı rutinler oluşturmak önemlidir. Örneğin, kaliteli uyku, hem fizyolojik hem de psikolojik sağlık açısından önem taşımaktadır. Bilişsel ve fiziksel aktivitelerin devam ettiği REM uykusu, birey uykuya geçtikten 90-120 dakika sonra başlar ve aynı gecede 5 defaya kadar tekrar eder. REM uykusu dışında kalan zamanda ise beyin aktivitesi azdır, metabolizma yavaşlamaktadır, büyüme hormonu salgılanmaktadır ve vücut dinlenmektedir. Eğer birey gece yeterince ve kaliteli uyuyamazsa odaklanmada, öğrenmede, hafızada problemler yaşayabilir (Keleş & Çepni, 2006).
Organik bir bilgisayar olarak anılan beyin, biyolojik yapısı gereği ve çevresel faktörlerin de etkisiyle öğrenme sürecine katkı sağlar. O nedenle, öğrenme sadece bilgi düzeyinde değildir. Çevreden uykuya, sağlıklı rutinlerden duyusal uyaranlara kadar her şey öğrenme sürecinde kritiktir ve aynı zamanda beyin gelişimini etkiler. Öğrenme sürecine katkısı olan her durum beynin kimyasal süreçlerinden ayrı düşünülemez. Bu kimyasal süreçlerin de öğrenmeye olan etkisini keşfetmek ömür boyu devam eden öğrenme yolculunu anlamlandırmaya katkı sağlayacaktır.
Yazan:
Edanur Altınöz
Uzman Psikolojik Danışman
Kaynakça
Akıllıoğlu, K., Kocahan, S., Babar Melik, E., Melik, E. (2009). Zengin Çevrenin Beyin Fonksiyonlarındaki Rolü, Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 2009, C. 18, S. 1, s. 13-36.
Bandura, Albert (1977). Social Learning Theory. Oxford, England: Prentice-Hall.
Cangöz, B. (2005). Geçmişten Günümüze Belleği Açıklamaya Yönelik Yaklaşımlara Kısa Bir Bakış, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 22(1), s. 51-62.
Christianson, S. A. (1992) Emotional stress and eyewitness memory: a critical review. Psychol Bull, 112, s. 284-309.
Drubach, D. (2000). The Brain Explained, Upper Saddle River, NJ: Prentice-Hall, Inc.
Himmetoğlu, A. (2024). Motivasyon Sürecinin Nörobilimi. Erişim adresi: https://www.hiwellapp.com/blog/motivasyonun-norobilimi
Keleş, E. & Çepni, S. (2006). Beyin ve Öğrenme, Türk Fen Eğitimi Dergisi, 3:2, s.66-82.
Korkmaz, Ö. & Mahiroğlu, A. (2007). Beyin, Bellek ve Öğrenme. Kastamonu Eğitim Dergisi, 15:1, s. 93-104.
Özbek, L., Temuçin, Ç., Cengiz,B., Öztürk, F. (2019). Synaptıc Transmıssıon: A Model On The Formatıon Of End-Plate Potentıal And A Study On Sımulatıon. Commun.Fac.Sci.Univ.Ank.Series A2-A3, 61:1, s. 24-32.
Özden, Y., (2003). Öğrenme ve Öğretme. Geliştirilmiş 5. Baskı, Pegem A Yayıncılık, Ankara.
Sabır Taştan, N. (2020). Nöroplastisite’nin Etkileri Üzerine Bir Eğitim Programı ve Yeni Bir Teknik Önerisi: Süpürme Tekniği. ODÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 10 (1), s.228-251.
Semerci, B. (2018). Öğrenen Beyin: Nasıl öğreniyoruz?
YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=h4ALOPsyu1w
Tortora, G. ve Grabowski, S. (1996). Principles of Anatomy and Physiology. (8th ed.), New York: HarperCollins College Publishers.
Uluorta, N. & Atabek, E. (2003). Beyin Eğitimi ve Fen Bilgisi Laboratuar Öğretimindeki Yeri. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı: 6, s. 295-304.
Wortock, J., M.,M. (2002). Brain Based Learning Principles Applied to the Teaching of Basic Cardiac Code to Associate degree Nursing Students Using Human Patient Simulator. Yayımlanmamış Doktora Tezi.University of South Florida, Florida.