Her anne baba çocuğunun sorumluluk sahibi, mutlu, başarılı bir birey olmasını istediği gibi, dürüstlük, yardımseverlik, hoşgörülü olma, sevgi, saygı ve adalet gibi değerlere sahip olmasını da ister. Bunun için kendi yaşantısıyla örnek olmaya çalışırken, çevresel koşulları da bu doğrultuda planlar. Örneğin, anne baba sokakta yaralı bir hayvan gördüğünde bunu önemseyip ona yardım ediyorsa, araba kullanırken yaya geçidinde yayaya yol veriyorsa, koşullar ne olursa olsun dürüst olmaya çalışıyorsa, tüm bunlar çocuğa ailenin değerleriyle ilgili mesaj verir. Bunların yanı sıra, değerler çocukların bulundukları sosyal ortam, arkadaş çevresi, aldıkları eğitim ile de şekillenir. Anne baba zaman zaman kendi dışındaki etkenler nedeni ile kaygı yaşayabilir. “Acaba benim çocuğum aile değerlerini koruyabilecek mi? Onun değer kazanımında aile olarak rolümüz ne olacak?” sorularını kendine sorar. Peki, yanıt nedir? Elbette ki çevre çocuğun değerlerinin şekillenmesinde etkili olacaktır; ancak aile bağları güçlü, iletişimin açık olduğu noktada çocuk çevresinden edindiklerini harmanlayacak ve kendi aile değerlerini temel alarak yaşantısını şekillendirecektir.
Evrensel Değerler
Değer kavramına literatürde bakıldığında birçok tanımla karşılaşmak mümkündür; ama genel olarak değer iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, faydalı ile zararlı olanın ayırt edildiği inançlardır. Bilgin’e (2003) göre; “Bir değer, belirli bir davranış tarzının veya yaşam amacının bir diğerinden daha üstün olduğu yönündeki oldukça istikrarlı ve derin inançtır.” Değer kavramı nasıl tanımlanırsa tanımlansın değer kavramının en önemli özelliği insan ürünü olması ve insandan insana, kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.
Günümüz dünyası, çok hızlı bir değişim ve dönüşümün olduğu, bilginin üretilmesi, kullanılması ve aktarılmasına yönelik her alanda (sosyal, siyasal, ekonomik vb.) değişmelerin yaşandığı bir dönem içerisindedir. Değişim yaşamın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Ülkeler, kültürler, üretim biçimleri, ilişkiler ve hatta doğa sürekli olarak değişmektedir, insan da doğumdan ölüme hep değişerek bir ömür sürer. İçinde yaşadığımız çağ da birçok açıdan değişimin en fazla ve en hızlı gerçekleştiği çağlardan biridir. Değişimle beraber her çağ yaşamımızdaki değerlerimizi, değerlere verilen anlamları farklılaştırmakta ya da kendi değerlerini üretmektedir. Bu değişim bazen bir değerin önemini kaybetmesine yol açarken, bazen de var olan bir değerin yeniden yapılandırılmasını gerekli kılar. Robert Edgerton üç yüz uygarlığı inceleyerek devam eden kültürlerin ve uzun ömürlü medeniyetlerin hangi değerlerle ayakta kaldığını araştırdığında altı maddeden oluşan evrensel değerleri ortaya koymuştur. Robert Edgerton’ın bahsettiği evrensel değerler gerçeğe saygı, kişisel bütünlük, hakkaniyet, insan onuruna saygı, hizmet ve sevgidir.
Hakkaniyet: Haklı olanın hakkını vermek demektir. Hukuk sisteminin temelinde hakkaniyet vardır.
İnsan Onuruna Saygı: İnsanların maddi durumu ve konumu ne olursa olsun, tüm çocuk, yetişkin ve yaşlıların eşit olmasıdır.
Gerçeğe Saygı: Gerçeğin bizim inancımıza göre değişmeyeceğine olan inançtır. Gerçeğin kapatıldığı ve bir şekilde örtüldüğü toplumlarda korku ön planda olmaktadır.
Kişisel Bütünlük: İnsanın sözleri ile davranışlarının bir bütün içerisinde istikrar göstermesidir. Burada kişinin kendi kendini aldatmaması ve inandığı değerler içerisinde hareket etmesi vardır.
Hizmet: Dünyadaki tüm canlıların birbirlerinin yaşamlarını devam ettirebilmek için birbirlerine hizmet etmesidir.
Sevgi: Benliğimiz dışındaki bir varlığa sevgi ile yaklaşmak, o varlığın gerçeklerini anlayabilme, kabul etmek ve devamında bir çıkar amacı gütmeksizin harekete geçebilmedir.
Değerlerin Aktarılması
Kuşakların bir araya gelmesiyle yaşanan karşılıklı etkileşim toplumsal değerlerin, geleneklerin ve yeniliklerin aktarılmasını sağlar. Bizler dünyaya geldikten sonra kişilerarası ilişkiler ve öğrenme yoluyla toplumun bir parçası haline geliriz ve benimsediğimiz kültürü devam ettirip bizden sonraki kuşaklara aktarırız. Bir çocuğun kişilik gelişimde doğuştan getirdiği özellikler kadar çevre ile etkileşimi yani bu aktarımlar da önemli bir yer tutar. Değerlerin aktarımında sadece bir faktör değil, birbiri ile karşılıklı etkileşimde olan birden fazla faktörün varlığından söz edebiliriz.
“Her nesil kendi şarkısıyla gelir.”
– Grigory Petrov
Ailenin Etkisi
Aile, kişinin değerlerinin ve sosyal alışkanlıklarının şekillenmesinde en önemli etkenlerden biridir. Her kuşak, içine doğduğu ailenin aktardığı yapı doğrultusunda sosyalleşir ve kendini bu çerçeve içinde tanımlar. Aileden devraldığını yeniden üreterek kendi değer yargılarını şekillendirir. Bu süreçte, aile mirasının bazı unsurları dönüştürülerek korunurken, bazıları da terk edilerek yok olur. Böylece kuşaklar arasındaki aktarım bir yandan devam ederken, diğer yandan da kesintiler ve dönüşümlerle belirlenir.
Değişen dünya düzeni kalabalık ailelerden çekirdek ailelere doğru dönüşüme yol açarken yoğun iş temposu da çocuklarla geçirilen zamanı azaltır; ancak biliyoruz ki önemli olan azalan zaman değil, bu az zamanın nasıl değerlendirildiğidir. Geçirilen zaman diliminde ailenin değerlerini çocuklarına aktarabileceği ilişki ortamını yaratabilmesi önemlidir. Çocuklar ebeveynlerinin davranış ve tutumlarını gözlemleyerek onlar için hangi değerin önemli olduğunu kavrar ve zaman içerisinde kendi yaşantılarına bu değerleri aktarırlar.
Eğitimin Etkisi
Her ülke eğitim sistemini kendi kültürel yapısı ile oluşturmaktadır. Okullarda aktarılan değerler, çocukların çevrelerinden gördükleri tepki ve yorumlarla birlikte gelişir. Sınıf ortamında oluşan doku, çocukların değerlerini geliştirmesine zemin oluşturur, öğrenciler çeşitli sorumlulukları alarak, arkadaşları ile iletişime girerek, grup çalışmalarına katılarak, çeşitli sosyal etkinlikler içerisinde var olarak yaşantıyla değerleri deneyimler ve geliştirirler. Bir çocuğun zamanının çoğunu okulda geçirdiği düşünülürse burada kazanılan bilgi, beceri, tutum ve değerlerin çocuğun kişiliğinde değişimlere neden olması kaçınılmazdır.
Sözlü ve Sözsüz Edebi Eseflerin Etkisi
Masallar, hikayeler, romanlar, destanlar, fıkralar değerlerimizi kuşaktan kuşağa aktaran önemli unsurlardır. Bunlar toplumun gerçeğini, değerlerini yansıtırken yeni kuşakların doğruyu ve yanlışı öğrenmesine yardıma olurlar. Nasrettin Hocanın fıkralarında, Keloğlan, La Fontaine, Andersen’ın masallarında iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, erdemli ile erdemsizin, adalet ile adaletsizliğin, alçakgönüllülük ile kibirin, güçlü ile güçsüzün mücadelesi anlatılır. Bunun yanı sıra Hacivat ve Karagöz gibi oyunlarda iyi insan olmanın önemi ön plana çıkarılır. Dostluk ve arkadaşlığın üzerinde olaylar yoğunlaşır, sevgi, saygı, yardımseverlik, dayanışma, dürüstlük gibi önemli değerlerin üzerinde durulur.
Oyun ve Oyuncakların Etkisi
Oyun oynarken çocuklar sadece mutlu olmazlar, aynı zamanda paylaşma, işbirliği, empati, kabul, yardımlaşma, sabır, başkasına saygı duyma gibi değerleri de öğrenirler. Nesilden nesile değişen oyun ve oyuncak seçimleri çocukların farklı değerleri yaşamlarında ön planda tutmalarına etki eder. Geçmişte tahta araba, topaç, hulihop, bez bebek, misket gibi oyuncaklar çocuklar için önemliyken şimdi kızlar için Barbie, Winx gibi bebekler, erkekler için ise Transformers, Power Rangers, Ben 10 gibi kahramanların oyuncakları daha çok tercih ediliyor. Kızların tercih ettiği kahramanlara bakıldığında onların oldukça zayıf, dış görünüşlerine önem veren, kıyafederi renkli ve çeşitli, çok ağır makyajları olan kusursuz karakterler olduğu görülür. Erkeklerin tercihinin ise kötülerle savaşan, sihirli güçleri olan, haksızlığa uğradıkları zaman problemlerini şiddetle çözen kahramanlar olduğu görülür. Bu kahramanlar üzerinden verilen mesaj dünyada sadece iyilerin ve kötülerin olduğudur.
Oysa “Dünyayı insanları, ilişkileri olayları bu kadar keskinleştirmek, bu keskinliği de “siyah-beyaz” karşıtlığında vermek, erkek çocuk kişiliğini fanatizme, saldırganlığa, karşıdakiler hakkında önyargılı olmayı meşrulaştırmaya yönelik etkiler yapmaktadır. Aktarılan değerlerin de bununla bağlantılı olarak düşmanlık, savaş, silahlar, hep kendini iyi ve haklı görmek gibi insanlık değerlerine aykırı nitelikler olarak görmektedir (Atabek, 2003).”
“İnsanı değerli kılan taşıdığı değerlerdir”
Özcan Köknel
Aile Olarak Neler Yapabiliriz?
- Örnek davranışlar içerisinde olmalıyız. Yaralı bir kedi gördüğümüzde ona yardım ediyorsak, bir yaşlının karşıdan karşıya geçmesi için ona destek oluyorsak çocuğumuz da bu davranışlarımızı gözlemleyerek içselleştirecektir.
- Ortama göre değerlerimizi değiştirmemeliyiz. Kırmızı ışıkta durmanın doğru olduğunu biliyorsak bunu sadece kalabalık bir ortamda değil, kimsenin bizi görmeyeceği ortamlarda da dikkate almalıyız.
- Bulunduğumuz duygu durumuna göre davranmamalıyız. Yaşantımız içerisinde ister canımız sıkkın olsun, isterse kızgın olalım duygularımızı kontrol etmeliyiz.
- Karşımızdaki kişiye göre hareket etmemeliyiz. Bizden statü olarak güçlü kişilere daha saygılı davranıp davranışlarımızı kontrol etmek yerine karşımızdaki kişi kim olursa olsun herkese eşit davranmalıyız.
- Duygularımızı tanımak ve onları ifade edebilmek karşımızdaki kişinin de duygularını anlamamızı kolaylaştırır. Bu nedenle çocuklarımızın duygularını tanıması ve ifade edebilmesi için onlarla bol bol sohbet etmeliyiz.
- Çocuklarımıza, öğretmek istediğimiz değerlerle ilgili örnek uygulamalar sunmalıyız. Vermek istediğimiz değer yardımseverlikse bir huzur evine ya da kimsesiz çocuklar evine ziyarete gidebiliriz.
- Oyun çocuğun gelişiminde önemli bir yer tutar. Evimizde eğlenceli zaman geçirebileceğimiz oyun saatleri planlayabiliriz.
- Teknolojik aletler doğru kullanıldığı zaman yararlıdır; ancak teknolojinin çocuğumuz üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek amacı ile seyrettikleri filmleri, reklamları, oynadıkları bilgisayar oyunlarını kontrol etmeliyiz.
- Çocuğumuz doğru davrandığı zaman onu takdir etmeliyiz. Sadece küçük bir gülümseme bile takdir etmenin güzel bir yoludur.
Unutmamalıyız ki;
Çocuklarımıza değerlerimizi verebilmek için onlara sonsuz sevgi ve güven duyduğumuzu hissettirmeliyiz. Çocuklar ne kadar çok sevildiklerini hisseder ve ebeveynlerine güvenirlerse aktarmak istediğiniz değerleri almaya o derece hazır olurlar. Son yıllarda hızla yok olmaya doğru giden değerlerimizi korumak, çocuklarımıza daha yaşanabilir bir dünya bırakmak siz anne babaların ve biz eğitimcilerin temel görevidir.
Adam Gibi Adam Ol Oğlum…
Çevrende herkes şaşırsa, bunu da senden bilse
Sen aklı başında kalabilirsen eğer,
Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
Hem kendine güvenebilirsen eğer,
Bekleyebilirsen usanmadan
Yalanla karşılık vermezsen yalana,
Kendini evliya sanmadan
Kin tutmayabilirsen kin tutana,
Düşlere kapılmadan düş kurabilir
Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer,
Ne kazandım diye sevinir
Ne yıkıldım diye yerinir
İkisine de önem vermeyebilirsen eğer,
Söylediğin doğruyu ve gerçeği büken düzenbaz
Kandırabilir diye safları dert edinmezsen,
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz ve
Yeniden koyulabilirsen işe,
Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı turada bitirsen bile
Yitirdiklerini dolamaksızın diline
Baştan tutabilirsen yolunu,
Yüreğine, sinirine “dayan” diyecek
Direncinden başka şeyin kalmasa da
Herkesin bırakıp gittiği noktaya
Sen dayanabilirsen tek başına,
Ne olursa olsun yine de erdemli kalabilirsen,
Unutmayabilirsen hakkı krallarla gezsen bile
Dost da düşman da incitemezse seni,
Ne küçümser ne de büyültürsen çevreni,
Her saatin her dakikasına
Emeğini katarsan alın terine,
Hakçasına bölüşürsen vicdanındaki adaleti,
Her şeyiyle dünya önüne serilir
Korktuğun yerde el öpmez
Hükümran olduğun yerde ezmezsen,
Oğlum adam oldun demektir..“Üstelik adam gibi bir adam”
– Rudyard Kipling, 1910
Yazan:
Hülya Seferoğlu
Psikolojik Danışman