Atatürk’ün genel sekreterlerinden Haşan Rıza Soyak anlatıyor:
“Bir İstanbul seyahatinden Ankara’ya dönüyordum. Derhal Köşk’e gittim. Yardımcılara Atatürk’ün ne durumda olduğunu sordum.
– İki gün, iki gecedir devamlı okuyor, birkaç defa banyo yaptı ve şezlongda istirahat etti, dediler. Hemen yatak odasına gittim. Atatürk, koltuğa bağdaş kurmuş oturuyordu. Çoğu kez böyle otururdu. Elinde bir tarih kitabı vardı, bitirmeye çalışıyordu. Bana,
– Hoş geldin, dedikten sonra, elime bir kitap geçti, bilmem ne zamandan beri okuyorum, diye ilave etti.
– Yorulmadınız mı, Paşam? diye sordum.
– Hayır, dedi, yalnız gözlerim yaşarıyor; fakat onun da çaresini buldum. Biraz tülbent aldırttım ve parça parça kestirttim. Bu parçalarla gözlerimi siliyorum.”
– Niyazi Ahmet Banoğlu
Eğitimin en önemli amaçlarından biri; öğrencilerin duygu, düşünce ve hayallerini geliştirmelerini sağlamak, kendi problemlerini çözebilecek ve sağlıklı kararlar verebilecek bireyler haline gelmelerini desteklemektir. Bunun ilk adımlarından biri de okumayla atılır.
Temel dil becerilerinin gelişimini desteklemede en önemli etkenlerden biri olan okuma, okul programlarının omurgası niteliğindedir.
Hemen her derste okumanın önemli bir yeri vardır. Bugün öğretim araçlarının çok gelişmesine karşın yine de okuma, okul hayatında yerini ve değerini korumakta, öğrenim geniş ölçüde okumaya dayanmaktadır.
Okuma, bilgi dağarcığını zenginleştiren, bireyin dünyasını geliştiren, kişiliğini şekillendiren, ömür boyunca kullandığımız en etkili öğrenme alanıdır. Bundan dolayı bütün toplumlarda o toplumun bireylerinin okuma oranlarını artırmak önemli hedeflerden biridir. Bireyleri gerçek anlamda okuma alışkanlığını kazanmış toplumlar, uygar ve ileri toplumlar arasında sayılır.
Öğrencilerin okuma seviyesini saptamak ve onları okuma üzerinde düşündürmek, dahası okuma oranını arttırmak amacıyla yapılan bir ankette; “Bir kitabı okumanızda etken olan nedir?” sorusunun; “kitapçıda rastlayıp beğenilmesi”, “en çok okunan kitaplar arasında yer alması”, “arkadaş tavsiyesi’ ve “ödev olarak verilmesi” şeklinde cevaplandırıldığı görülmüştür. Ankete katılanların % 66’ sı okuma alışkanlığının kazanılması için kişinin istekli olması gerektiğini belirtirken, % 15’i öğretmenlerin, % 7’si arkadaşların ve % 8’i anne-babaların bu konuda etkili olduğunu söylemiştir. Televizyonun insanları çok etkilediği düşünülmesine rağmen kitap okuma alışkanlığını kazandırma konusunda % 2 gibi çok düşük bir etkisi olduğu görülmüştür.
“100 liranız olsa öncelikle ne alırsınız? ” sorusuna düşünüldüğünün aksine % 26 oranında kitap, % 23 oranında ise giyecek denilirken, kaset, film cd’si ve oyun cd’si diyenlerin toplamı “kitap alırım” diyenlerin oranına ancak yaklaşabilmiştir.
Öğrencilerin daha çok yabancı eserleri okudukları, yerli yazarların ele aldıkları konuları ilgi çekici bulmadıkları için az okudukları ortaya çıkmıştır. Çünkü yerli yazarların tanıtımlarını yeterince yapamadıklarını ve dillerinin sade olmadığını söylemişlerdir. Bir başka araştırmada da, özellikle erkek öğrencilerin birbirlerine en çok maçlardan veya izledikleri filmlerden söz ettikleri, okuduğu kitaplar üzerine sohbet edenlerin oranının ise %10’da kaldığı görülmüştür.
Öğrenciler internetten kitap okumak veya cd’den dinlemek yerine daha çok kitaptan okumayı tercih etmişler ve bu yöntemin okuma alışkanlığında daha etkili olacağını belirtmişlerdir.
Öğrencilerin önemli bir kısmı yatmadan önce kitap okurken, okul dönüşü okuma oranı % 11 ’de kalmıştır. Hafta sonları herhangi bir saatte okuyanların oranı ise % 22’dir. Sabah kitap okuyanların olmadığını söylemek mümkün, çünkü oranı % 1 olarak belirtilmiştir. Okul kütüphanelerinin okuma alışkanlığını kazanmada katkısı olacağına inananların oranı % 70’i bulurken, sınıf kitaplıklarının faydalı olacağını düşünenlerin oranı % 57’fe kalmıştır.
Türkiye’de okuma alışkanlığının olmadığı kanısı yaygındır. Almanya, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde insanlar otobüste, metroda giderken bile kitap okurken ülkemizde bu görüntülere çok nadir rastlanmaktadır.
Neden okumuyoruz? diye insanlara sorulduğunda genellikle “Zamanım olmuyor.” ,“Çok yoğun çalışıyorum”, “Kitaplar çok pahalı”, “Yaşam mücadelesi içerisinde aldığım maaşla öncelikli ihtiyaçlarımı ancak karşılıyorum.” gibi cevaplar verdiklerini görüyoruz. Ayrıca kitap okumak, bir boş zaman aktivitesi olarak algılanıyor.
“Unutmayın ki, milletleri ilerleten ve yükselten, zengin kitaplıklarıdır.”
– H. Flecher
Okuma Alışkanlığını Kazandırmak İçin;
- Çocukluk yıllarını iyi değerlendirin
Olumlu olumsuz bütün alışkanlıklar küçük yaşlarda kazanılır. Eğer çocuğunuza kitap okuma alışkanlığı edindirmek istiyorsanız, daha okula başlamadan ona boyama ve sesli kitaplar alabilirsiniz. Okula başlayıp okumayı öğrendikten sonra resimli kitaplardan resimsizlere doğru dengeli bir şekilde geçebilirsiniz.
- Örnek Olun
Çocuğunuza örnek olmalısınız. Bu sigara içmeye benzer. Eğer sigara içerseniz o da içebilir. Çocuğunuz sizi kitap okurken görürse, onda da kitap okuma hevesi belirebilir ve bu heves yavaş yavaş alışkanlığa dönüşebilir.
- Kitap hediye edin
Onun beğendiği ve sizinde önemsediğiniz kitaplardan hediye edin. Bu kitaplar hakkında sohbet edebileceğiniz ortamlar yaratın. Ayrıca aynı kitapları okuyarak bu sohbetlerdeki paylaşımlarınızı çoğaltabilirsiniz.
- Sohbet konularınızda kitabın yeri olsun
Kitap okumayı destekleyen bir diğer uygulamada kitabı günlük yaşamın içine almaktır. “….. kitap çok güzelmiş, …..dan söz ediyor, aynı yazarın ….. kitapları da çok güzel” gibi sözler mutlaka çocuğunuzun zihninde yer edecektir. Bir süre sonra o da okuduğu kitaplardan söz edecek, sizin gibi konuşabilmek için daha fazla okuma yolunu seçecektir.
- Okuma zamanı planlayın
Zamansızlıktan şikayet ediyoruz ama günde 15 dakikamızı okumaya ayırsak, ayda 450 dakika, yılda 5400 dakika okumuş oluruz. Yılda 90 saat (yaklaşık 4 gün) okumakta hiç okumamaktan çok daha iyidir. Ailece haftada bir iki akşamı da “Okuma Saati” olarak planlayabilirsiniz. Okuma saatinizin son on dakikasında birbirinize okuduklarınız hakkında bilgi verebilirsiniz. Böylece karşılıklı bir fikir alışverişi, keyifli bir sohbet ortamı doğacaktır.
- Her çocuğun bir kütüphanesi olmalıdır
Çocuğunuzun odasına yapacağınız masrafın bir kısmını kütüphane için ayırmaya ne dersiniz? Hatta imkân varsa çocuğunuz kendi kütüphanesini kendisi yapmalı, süslemeli, boyamalı… Bu şekilde kitabı ve kütüphaneyi daha çok sahiplenecektir. Kütüphane, çocuğunuzda kitap alma, kitap edinme, paylaşma ve biriktirme davranışlarına önemli katkı sağlayacaktır. Kütüphanesinde okuduğu her kitabın adını kaydedebileceği bir defter de hediye edebilirsiniz.
- Kitap değiş tokuşu yapmalarına izin verin
Kaybolur, geri gelmez kaygısı yaşamadan arkadaşlarıyla kitaplarını değiştirmeleri ve sohbet etmeleri bu alışkanlığı olumlu etkileyecektir.
- Çocuğunuzu kitap seçimi konusunda yönlendirin
Her yaş düzeyine uygun kitaplar vardır. İlkokuldaki çocuğun dünya klasiklerini okumasını isterseniz, baştan kaybetmiş olursunuz. Çocuğunuzun yaş düzeyine göre okuması gereken kitapları belirleyip, bunları çocuğunuza önerin. Fakat “bu kitabı okuyacaksın” diye baskı yapmayın. Çocuklar eğlenceli kitapları diğerlerine tercih edebilirler. O zaman yemek seçiminde uyguladığınız taktiği hatırlayın. Sebze yemeğini yemeyene tatlı yok! Çocuğunuza “eğer bu kitabı okursan, diğerini de okuyabilirsin” tarzı yaklaşırsanız, iki kitap birden okumasını sağlamış olursunuz.
- Kitap fuarlarına götürün
Bu tür ortamları görmesi, kitap yazarlarıyla tanışıp, kitaplarını imzalatması onu motive edecektir.
- Doğum günü etkinlikleri gibi kitap okuma ve tartışma etkinlikleri düzenleyin
Doğum günleri ve yemek organizasyonları gibi kitap okuma ve tartışma etkinliklerini de bir kitapçıda, kafede veya uygun bir ortamda düzenli aralıklarla gerçekleştirebilirsiniz.
“Okumayı sevmek, yaşamdaki can sıkıcı saatleri güzel saatlerle değiştirmektir.”
– Montesquieu
- Kelime oyunları kitap okumayı teşvik edebilir
Çocuğunuza şiddete dayalı oyunlar oynaması yerine kelime oyunları oynamasını önerin. Hatta birlikte oynayın. Çocuğunuza ne kadar kelime bilirse, bu oyunlarda o kadar başarılı olacağını, çok kelime bilmenin yolunun da çok okumaktan geçtiğini söylemeyi unutmayın.
- Kısa şiirler, güzel sözler, tekerlemeler bulun
Bunları karşılıklı okuyabilir, anlamları üzerinde konuşabilirsiniz. Çocuğunuzu da bu tür güzel sözler, şiirler, tekerlemeler bulmaya ve sizinle paylaşmaya teşvik edebilirsiniz. Onun bulup getirdiği bu tür yazılara merakla okuduktan sonra soracağınız sorularla yorum yapmasını, düşünmesini sağlayabilirsiniz.
- Çocuğunuzun ilgisini çekebilecek ya da sizin ilginizi çeken kitap, gazete ve dergi yazılarını ona yüksek sesle okutun
Okuttuktan sonra kitap ile ilgili sorular sorarak düşünmesini, yorum yapmasını, fikrini söylemesini, hayal gücünü kullanmasını sağlayın. Çocuğunuzu da size sorular sormaya teşvik edebilirsiniz. Bazen de soru ve cevap kısmını, yazılı paylaşıma dönüştürebilirsiniz. Hatta oluşturacağınız bir panoya da bu yazıları asabilirsiniz.
- Kitap okumak, yetişkinlik döneminde de alışkanlığa dönüşebilir!
Çocuklar için önerilenler siz yetişkinler içinde geçerlidir. Yaşam içinde koşuşturmanız fazla olsa da, kitap okuma konusunda kararlı davranın. Başlangıçta hangi kitabı okuyacağınıza karar veremeyebilirsiniz. Bu noktada bir arkadaşınızın önerisi veya “Çok Satanlar Listesi” size ışık tutabilir. Yaşam akışınıza göre, okumak için bir zaman dilimi belirleyin ve her gün mümkünse aynı saatte kitabınızı okuyun. 3-4 hafta kendinizi zorlayarak bunu uygulamaya çalışın. Kitap okumanın alışkanlığa dönüştüğünü göreceksiniz. Etrafınızdaki arkadaşlarınızla kitaplarınızı, dergilerinizi değiştirin.
“Kitap Okumak Bize Ne Kazandırır?”
Konusunda Yapılan Bir Araştırma
Pittsburg’daki Carnegie Mellon Üniversitesi Bilişsel Beyin Görüntüleme Merkezi araştırmacılarından Marjel Just ve Timothy Keller, 8-12 yaşları arasındaki çocuklarda okumanın beyin üzerindeki etkilerini araştırdılar. Deney grubu, okuma problemi olan çocuklardan, kontrol grubu ise, normal düzeyde okuyabilen çocuklardan oluşuyordu. Araştırmacılar, Manyetik Rezonans Görüntüleme Tekniği kullanarak çocukların beyinlerini incelediler. Bu teknikte, beynin değişik bölgeleri arasında bilgi akışını sağlayan “beyaz madde”nin bulunduğu bölgelere baktılar. Çalışmanın sonucunda okuması zayıf olan çocukların beyinlerinde yer alan beyaz maddenin yapısal kalitesinin, normal okuyan çocuklarınkine kıyasla daha düşük olduğu görüldü.
Just ve Keller çalışmalarının devamında, okuması zayıf olan çocuklara bir sonraki ders yılında 100 saatlik özel bir program uyguladılar. Bu programda öğrenciler belli kelime ve cümleleri defalarca tekrar ederek okumalarını ilerlettiler. Programın bitiminde çocukların beyin görüntüleri yeniden alındığında, sadece okuma yeteneklerinin değil, beyin dokularının da olumlu yönde değiştiği ortaya çıktı. Yoğun program, bu çocukların beyinlerinin beyaz maddesinde iyileşmeye neden oldu. Meydana gelen değişiklik önemli düzeydeydi. Daha da önemlisi, iyileşme miktarı ile okumadaki ilerleme arasında bire bir bağlantı olmasıydı. Beyinlerinde daha fazla iyileşme olan çocukların, okumalarında da daha fazla iyileşme gözlenmişti. Daha önce yapılan çalışmalarla bu son çalışma birlikte değerlendirildiğinde, okumanın beyinde sadece gri maddeyi değil, sinirler arası bağlantıları sağlayan beyaz maddeyi de etkilediği ortaya çıkmış oldu. Bir başka deyişle, okuma beyinde yapısal değişikliğe neden olmuştu.
Yazan :
Nesrin Taşdemir Yılmaz
Uzman Psikolojik Danışman