İnsanlık ilk çağlardan bu yana deneme yanılma yoluyla öğrenerek, çalışarak, araştırarak, keşfederek hayatta kalmayı, değişen koşullara ve zamana ayak uydurmayı başaran, kendi düşünsel becerileriyle bugünkü medeniyet seviyesine ulaşan doğadaki en şaşırtıcı ve ilginç varlıklardan biridir. İnsanın var olma mücadelesine eşlik eden zihinsel gelişimi de her zaman gizemini koruyan bir konudur.
Beyin gelişimi ve öğrenme, yaşam boyunca insanın kendini ve yaşadığı dünyayı tanımasına, anlamlandırmasına, çevresiyle iletişim kurmasına ve gizil güçlerini açığa çıkarmasına olanak sağlayan eşsiz bir süreçtir. Beyin; konuşma, düşünme, öğrenme, dikkat ve bellek gibi bilişsel fonksiyonların yanı sıra, bedenin tüm yaşamsal faaliyetlerini düzenleyen merkezi bir organdır. Her öğrenme yaşantısı, sinir hücreleri arasında elektriksel bir akımla sinaps adı verilen bir bağlantı oluşturarak beyinde biyokimyasal bir değişim yaratır. Öğrenilen bilgilerin sık sık tekrar edilmesi ve gündelik hayatla ilişkilendirilmesi, bilgilerin kalıcılığını arttırdığı gibi daha güçlü nöron bağlantılarının kurulmasını sağlar. Örneğin piyano çalmayı öğrenen bir kişi, pratik yaptıkça piyanoyu daha ustalıkla çalmaya başlar. Çünkü beyinde piyano çalmakla ilgili oluşan bağlantılar kuvvetlenmekte ve piyano çalmak otomatik bir davranışa dönüşmektedir.
Beyin gelişimini etkileyen faktörler genetik, çevre ve deneyimlerdir. Genetik yatkınlık, beyin gelişiminde temel plandır ve sinir hücrelerinin özellikleri ile bağlantı için temel kuralları belirler. Çevre ile sağlıklı etkileşim yaşam boyunca normal beyin işlevleri için gerekli sinaptik bağlantılar kurulmasını sağlar. Anne karnından başlayarak stresten uzak, sağlıklı ve uyaran zengini bir ortam, beynin tüm potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlar. Yaşamın ilk yıllarından itibaren anne-babanın çocukla kurduğu sevgi ve şefkate dayalı yakın ilişki, çocuğun çevresindeki nesneler, oyuncaklar ve oyunlarla olan etkileşimi beyin gelişimi için hayati önem taşır. Erken çocukluk döneminde edinilen deneyimler de beyinde kalıcı izler bırakabilir. (Akdağ, 2015)
Öğrenme yaşam boyu devam eder. Geçmişte, beyin gelişimi ve aktif öğrenme sürecinin çocukluk ve yetişkinlik dönemleriyle sınırlı kaldığı, yaşlılık döneminde ise zihnin gerileme gösterdiği kabul ediliyordu. Ancak, Jerzy Konorski ve Santiago Ramon Y. Cajal gibi öncü nörobilim uzmanları, beynin nöroplastisite olarak adlandırılan bir özelliğe sahip olduğunu ve ‘‘plastik’’ yapısıyla beynin kendini yenileyebildiğini, yeni durumlara uyum sağlayabildiğini ve oluşan hasarlara karşı kendini yeniden organize edebildiğini ortaya koymuşlardır. Beyin, esnekliği sayesinde yaşlılık da dahil olmak üzere her yaş döneminde devinim içinde olup, yeni bilgi, beceri ve alışkanlıklar edinerek yeni nöron bağlantıları kurabilmektedir.
Beyin gelişimi ve öğrenme sürecinde bireylerin tutumları da belirleyicidir. Stanford Üniversitesi Profesörü Carol S.Dweck, insan zihninin işleyişine yönelik olarak yaptığı araştırmalarda bireylerin zihni; sabit zihin ve gelişen zihin olmak üzere iki ayrı şekilde değerlendirdiklerini öne sürmektedir. Bu görüşe göre, sabit zihin yapısını savunan kişiler, zekanın doğuştan geldiği ve değişmez olduğu düşüncesiyle kendilerini geliştirmedikleri için var olan potansiyallerini açığa çıkaramaz. Buna karşılık, gelişen zihin tutumunu benimseyen bireyler ise zihni dinamik bir yapı olarak görüp, bilişsel esneklik, motivasyon, planlama, hedef belirleme, yetenek algısı ve zaman gibi kavramların odağında zeka, yetenek ve ilgi alanlarında ilerleme sağlar. Gelişen beyin tutumuna sahip kişiler, öğrenme hedefleri ile kendilerini geliştirir ve yaşam boyunca yeni şeyler öğrenmeye devam ederler. (Yalçın ve Di̇̇nler, 2022)
Öğrenme Sürecinde Önemli Yıllar
Bebeklik ve erken çocukluk dönemi, beyin gelişimi ve öğrenme süreçleri için en kritik zaman olarak kabul edilir. Yaşamın ilk yılları, öğrenme ve dünyayı keşfetmek için önemli zamanlardır. Bu dönemde beyin gelişimi çok hızlı ilerlediğinden öğrenme sürecine yönelik uyaran yoksunu bir çevre ve ihmal, ileri yaşlara kadar devam edebilen öğrenme sorunlarına sebep olabilmektedir. Çocuğun doğumuyla birlikte sağlıklı bir beyin gelişimine sahip olması ve öğrenme sürecinin desteklenmesi için ebeveynlerin ve bakım verenlerin atacağı ilk adım bebekle göz kontağı kurmak, ona gülümsemek, onunla yumuşak bir ses tonuyla konuşmak, kelimeleri tekrar etmek, şarkı söylemek, ona hikaye, masal anlatmak ve onun özgürce hareket etmesine izin vermek olmalıdır. Erken çocuklukta, emekleme davranışı zihinsel ve bedensel gelişimde önemli rol oynar. Emekleme sürecinde çocuk; hem kol ve bacaklarını eşzamanlı kullanarak bedenini dengede tutmaya çalışmakta, hem de başını kaldırıp çevresindekileri gözlemlemektedir. O sırada çocuğun beyninde yeni nöral bağlantılar kurulmaktadır. Bebeğin emekleme sürecine müdahale edilmesi ya da bir an önce yürümesi için yürüteç benzeri araç kullanılması; onun problem çözme, planlama yapma ve harekete geçme yönünde strateji geliştirmesini engelleyebilir. Bu nedenle, çocuğun koltuğa tırmanma, uzaktaki bir oyuncağı almak için uzanma vb. davranışları karşısında koruyucu bir tutum sergileyerek hemen kucağa almak yerine, çocuğun zarar görebileceği risk faktörlerini ortadan kaldırarak hedefine ulaşmasına destek olunmalıdır. Görsel, dokunsal ve işitsel uyaranlara tepki vermesi için 0-2 yaş aralığındaki çocukların çıngırağıyla oynamasına, onu ağzına almasına ve evde halı, parke gibi farklı yüzeylerde oturmasına izin verilmesi duyu algılarını geliştirir (Si̇dar, 2015).
Çocuk doğal bir merak ve keşfetme güdüsüyle dünyaya gelir ve en iyi oyun oynarken öğrenir. Öğrenirken hissettiği olumlu duygular, aldığı keyif ve ‘’yapabiliyorum’’ düşüncesi, çocuğa öğrenme yolculuğunda ilerlemesi için itici güç oluşturur. Buna karşılık, çocuğun strese maruz kaldığı, kaygısını tetikleyen ve benlik saygısını zedeleyen gerilimli bir ortamda tam öğrenmeden bahsedilemez. Çocuğun sağlıklı bir beyin gelişimine sahip olması ve öğrenme güdüsünün arttırılması için eğitim sürecinde pozitif ve esnek bir yaklaşımla, mükemmeliyetçilikten uzak, bireysel farklılıklarını gözeten ve kendi içindeki gelişime odaklanan bilişsel beceri etkinliklerine ve gelişimsel oyunlara yer verilmelidir. Erken çocukluk döneminde oyun; çocuğun düşünme becerilerini, kavram bilgisini, yaratıcılığını, hayal gücünü geliştiren, sosyalleşmesini, kurallara uyum sağlamasını ve işbirliği yapmasını öğreten doğal bir öğrenme ortamı sunar. Bu nedenle çocuğun günlük rutininde mutlaka akranları ve yetişkinlerle oynayacağı oyunlara yer verilmelidir. Çocukla ‘’önce ben sonra sen’’ şeklinde sıralı oyunlar oynamak, oyunları basitten karmaşığa doğru kurgulamak ve oyunu başardıkça çocuğun yaşına göre bir üst seviyede zorlaştırmak, çok sesli ve renkli oyuncaklar yerine, basit oyuncaklar ve plastik tabak, kağıt, ip vb. günlük yaşamda kullanılan eşyalarla yaratıcı oyunlar kurmasını sağlamak, kurduğu oyunun nasıl oynandığını anlattırmak çocuğun zihinsel gelişimini destekler. Okuldaki akademik yaşama daha kolay uyum sağlayabilmesi, okumayı daha kolay öğrenmesi ve akıl yürütme becerilerini desteklemek için çocuğa bol bol kitap okunmalı, hikaye ve masal anlatılmalıdır. Bu hikayelerdeki olay örgüsünü sıralı bir şekilde anlatmasını istemek, hikayeye yönelik açık uçlu sorular sormak, çocukla gündelik yaşamına yönelik sohbet etmek, ona bilmece, tekerleme, fıkra öğretmek çocuğun algılama, sebep-sonuç ilişkilerini kavrama, hatırlama, konuşma ve kendini ifade etme becerilerini geliştirir. Yazı yazmaya hazırlık olarak, ince motor becerilerini ve el-göz koordinasyonunu geliştirmek üzere; ipe boncuk dizme, makasla kağıt kesme, sınırlı boyama yapma, oyun hamuruyla oynama, resim yapma, sayı sayma, basit matematiksel işlemler yapma, örüntü tamamlama egzersizleri ile fotoğraftaki bir kişinin yaşını tahmin etme oyunları oynanabilir. Çocuğun dikkat, hafıza ve odaklanma becerilerini güçlendirmek için yaşına uygun yap-boz ve bulmaca etkinlikleri yaptırmak, çocukla nesneleri saklama-bulma, gözleri kapalıyken nesneleri tahmin etme ve iki nesnenin benzer ve farklı yanlarını sorma oyunları oynanabilir. Evdeki kare, dikdörtgen ve daire şeklindeki nesneleri bulması istenebilir. Çocuğun küçüklükten itibaren ayakkabı bağlama, düğme ilikleme, saç tarama, diş fırçalama gibi günlük yaşam becerilerini bağımsız olarak kendi başına yapmasını desteklemek, hem sorumluluk almasını hem de öz bakım becerilerini geliştirmesini sağlar. Çocuğa seçenekler sunarak karar verme becerisi kazandırmak, gündelik hayatta karşılaşılabilecek durumlarla ilgili olarak ‘’Sence bunu nasıl çözebiliriz, ne yapmalıyız?’’ sorularını yöneltmek çocuğun akıl yürütme, problem çözme ve özgüven gelişimini destekler. Kas sisteminin desteklenmesi ve kaba motor becerilerinin gelişmesi için çocuğun açık havada, parkta oynaması, ip atlaması, bisiklet sürmesi, müzikle ritm tutması, dans etmesi vb. fiziksel aktiviteler yapması sağlanmalıdır. Doğa yürüyüşleri ile çevresindeki canlıları keşfetmesi, daha önce görmediği yerlere götürülmesi de öğrenme merakını arttırır ve genel kültürünün gelişmesine katkıda bulunabilir (Si̇dar, 2015).
Seçici Beyin
Ergenlik döneminde beyin yeniden yapılanarak, çocukluk dönemindeki her şeyi öğrenmek isteyen beyinden, seçici ve uzmanlaşan beyine dönüşmeye başlar. Yaşamın bu evresinde beyin; bir tür budama işlemiyle kullanılmayan bağlantıları iptal eder, tekrarlarla kalıcı hale gelen bağlantıları güçlendirir. Çoğu anne-babanın gence yönelik olarak ‘‘Hiç kitap okumuyor, eskiden piyano çalardı, artık başka şeylere ilgi duyuyor.’’ vb. söylemleri sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Oysaki bu farklılık, beyin gelişimindeki değişimlerin bir yan ürünüdür. Zihindeki doğal sadeleşme süreci, ergenin beynini daha verimli kullanmasını ve daha hızlı öğrenmesini sağlar. Bu nedenle ergenlik, gencin güçlü yanlarını tanıması, ilgi alanlarını keşfetmesi ve öğrenmeye yönelik faaliyetlerle kendisine yatırım yapması için elverişli bir zamandır.
Ergenlik döneminde beyin, hormonların baskısı altındadır. Arkadan öne doğru gelişen beyinde limbik sistem ön plandadır. Beyinde duyguları yöneten bu bölüm, ergenlik döneminde çok aktiftir ve gencin davranışlarında mantıktan çok his ve duygularının baskın olmasına sebep olur. Özellikle; planlama, dikkat, muhakeme, organize olma, karar verme ve duyguları yönetme gibi üst bilişsel işlevlerden sorumlu olan, alın bölgesinin arkasında yer alan frontal korteks ergen beyninde en geç olgunlaşan kısımdır. Bu nedenle ergenlik aynı zamanda düşünmeden hareket etmek, unutkanlık, dikkatsizlik, risk alma ve bağımlılık gibi davranışların da görülebildiği bir dönemdir. Ebeveynlerin bu gelişim özelliğini dikkate alarak, gençle demokratik bir tutumla karşılıklı anlaşarak belli konularda sınırlar koyması (bilişim araçlarının kullanımı, arkadaş ilişkileri, sosyalleşme vb.), toplum içinde yaşamanın bir gereği olan kural ve kanunların öneminden bahsetmeleri; gencin düşünerek hareket etmesini ve davranışlarının olası sonuçlarını göz önünde bulundurarak riskli durumlardan kaçınmasını sağlayabilir.
Kendini inşa eden ergenin ruhsallığında kimlik arayışı, özerklik ve ayrışma ihtiyacı yoğundur. Bu süreçte genç duygusal yatırımını daha çok akran ilişkilerine yapar. Büyüyen yaşıyla birlikte, özgürlük alanlarının genişletilmesini ister. Aşırı kontrolcü, zorlayıcı, mükemmelliyetçi ve karşılaştırmacı ebeveyn tutumları; gencin kendini yetersiz görmesine, öğrenme motivasyonunun düşmesine ve sosyal becerilerinin körelmesine sebep olabilir.
Ergenlik döneminde gencin duygusal ve bilişsel dalgalanmalarına karşı, sorumluluklarının bilincinde, aktif ve kendini yönetebilen bir birey olması için zaman yönetimi konusunda farkındalık kazandırılmalıdır. Bu kapsamda ajanda kullanması ve haftalık çalışma programı yapması yararlı olabilir. Kendi ayakları üzerinde durabilen, gündelik basit ihtiyaçlarını kendi başına karşılayabilen, becerikli biri olması için ev yaşamında mutlaka görevler verilmelidir. Özellikle, kendi yaşam alanı olan odasının temizliğinden ve düzeninden kendisi sorumlu olmalıdır. Sanat ve spor aktiviteleri gencin duygusal dışa vurumu ve öz güven gelişimi için hayati önem taşır. Seçenekler sunularak, gencin ilgi ve yeteneklerine uygun bir aktiviteye dahil olması sağlanmalıdır. Ergenlik, somut düşünmeden soyut düşünceye geçişin yaşandığı bir evredir. Gencin hayatı sorguladığı, adalet, eşitlik, özgürlük, inanç vb. soyut kavramlarla tanıştığı bir dönemdir. Gencin bu kavramları doğru bir şekilde değerlendirmesi, eleştirel, mantıksal ve yaratıcı düşünme gibi üst düzey düşünme becerileri geliştirmesi, vizyon sahibi olması ve karar alma olgunluğu kazanması için kitap okuma alışkanlığını edinmesi gerekir. Bunun için ebeveyn olarak iyi bir rol model olmak, özel günlerde gence kitap hediye etmek, onu kitap fuarlarına götürmek, bilimsel dergi ve yayınlara abone olmak onu okumaya teşvik edebilir. Genci bilim-teknoloji fuarlarına götürmek, bilim kurgu-belgesel izlemesini sağlamak, genel kültür, sanat ve bilimsel alanlarda yazılan makaleleri okumasını önermek ve ilgisi varsa yazılım-bilgisayar programcılığı vb. kurslara göndermek gencin kişisel gelişimini desteklemeye yardımcı olur. Dikkat ve odaklanma becerilerini geliştirmeye yönelik olarak sudoku, satranç ve strateji oyunları oynaması tavsiye edilebilir. Gencin, yabancı dil öğrenmesi ve bir enstrüman çalması beyninde yeni nöron bağlantılarının kurulmasını sağlayarak bilişsel gelişimine katkıda bulunur. Tiyatro, sinema, müze ve sergi ziyareti vb. etkinlikler yaratıcılığını ve hayal gücünü besler. Yaz tatillerinde bir iş yerinde çalışma deneyimi kazandırılması, aile içinde alınan kararlarda görüşlerine yer verilmesi, doğum günü, tatil planlaması, alışveriş, doktor randevusu ayarlama vb. konularda sorumluluk alması ve kendi yaşamına yönelik konularda seçim yapma hakkı tanınması genci, birey olma yolunda destekleyen yaklaşımlardır.
Yaşlandıkça Bilişsel Faaliyetlerde Gerileme Olur mu?
Beyin kendini yenileyebilme ve değişen koşullara uyum sağlama yeteneğine sahip olsa da, otuzlu yaşlardan itibaren bilişsel bir değişim içine girer ve bu sürecin etkileri kırklı yaşlarda kendini ‘’hafıza sorunları’’ olarak göstermeye başlar. Bununla birlikte, orta yaşlarda sözel beceriler, mekânsal akıl yürütme, matematik ve soyut akıl yürütme gençlik dönemine göre daha ileri seviyede olabilir. Orta yaşla birlikte, beyinde sinir hücrelerinde küçülme ve sinapslarda azalma meydana gelir. Yaşamın bu evresinde, biyolojik yaşlanmanın dışında, stres de nöronlara zarar verip, beynin çalışma performansını düşüren bir sağlık sorunudur. Beyin sisi denilen ve özellikle iş hayatında yoğun çalışan kişilerde; mental karışıklık, odaklanma zorluğu, konsantrasyon güçlüğü ve unutkanlığa sebep olan durum yine stres kökenli bir rahatsızlıktır. Bu nedenle orta yaş ve ilerleyen yaşlarda zihinsel sağlığın korunması için stresi yönetmek, kayıp, yas, depresyon, kaygı bozukluğu vb. durumlarda gerekirse uzman desteği almak yararlı olabilir.
Yetişkinlik ve yaşlılık döneminde sosyal ve entelektüel bir yaşam tarzı benimsemek, hareketli ve aktif olmak, yenilikleri takip etmek, bilişsel süreçler üzerinde tazeleyici bir etki yaratır. Bu kapsamda; eğitim-öğretim süreçlerine devam etmek, farklı konularda kurs ve sertifika programlarına katılmak, bol bol kitap, gazete ve dergi okumak, yazı yazmak, günlük tutmak, bulmaca çözmek, tabu, scrabble, briç vb. oyunlar oynamak, akıldan işlem yapmak, radyo dinlemek, derin ve karmaşık kurguya sahip, karakter bakımından zengin dizi ve filmler izlemek zihinsel süreçleri canlı tutar. Sosyal etkileşim ve çevre yaşam boyu beyin gelişimini etkilemektedir. Bakımevlerine yerleştirilen yaşlılar üzerinde yapılan bir araştırma, ilk altı ay içerisinde IQ’larında belirgin bir düşüş olduğunu göstermiştir. (Keleş ve Çepni̇̇, 2006) Bireyleri arasında duygusal bağların güçlü olduğu bir aileye ve yakın bir arkadaş çevresine sahip olmak, hareketli bir sosyal yaşam sürmek, sosyalleşmek, dernek, kulüp ve yardım kuruluşları gibi kurumlara üye olmak, kişiyi yalnızlık duygusundan uzaklaştırdığı gibi, kişinin ruh sağlını korumaya da yardımcı olabilir. İyimser olmak, olumlu düşünmek, internet ve sosyal medya kullanımını sınırlamak, müzik dinlemek, resim yapmak, el sanatlarıyla uğraşmak ve meditasyon yapmak zihni dinlendirir, huzur verir, stres ve kaygıyı kontrol altına almayı kolaylaştırır. Sağlıklı ve dengeli beslenmek, sebze-meyve ve balık ağırlıklı Akdeniz diyetine yönelmek, yapay tatlandırıcı ve gıda boyası içermeyen organik besinleri tercih etmek, bol su içmek, yeşil çay tüketmek, B vitamini ve ginseng kullanmak, iyi bir uyku düzeni oluşturmak, beyine yeterli düzeyde kan ve oksijen gitmesi için düzenli egzersiz yapmak, sigara ve alkolden uzak durmak, kan tahlili yaptırarak varsa vitamin ve mineral eksikliğini gidermek, tansiyon ve kolesterolü kontrol altında tutmak, yaşa uygun ideal kiloyu korumak beyin fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde sürdürmesini sağlayan olumlu alışkanlıklardır. Yeni deneyimlere açık olmak, farklı hobiler edinmek, hem sağ hem de sol eli etkin olarak kullanmak, günlük rutinlerde farklılıklar yaratmak, yeni yemek tarifleri denemek, daha önce görülmeyen yerlere seyahat etmek vb. etkinlikler beyni genç ve zinde tutmaya yardımcı olabilir.
Zihinsel gelişim ve öğrenme faaliyetleri, insanoğlunun evrim süreci içerisinde değişen tüm yaşam koşullarına uyum sağlamasını ve kendini sürekli geliştirerek, ekosistemde yaşayan en üst bilişsel becerilere sahip olan canlılardan biri olmasını sağlamıştır. İster çocuk, ister ergen isterse yetişkin olsun, yaşam boyunca doğru alışkanlıklarla sağlıklı beyin gelişimini sürdürmek ve ilerleyen yaşla birlikte zihinsel sağlığı korumak mümkün olabilir. Nörobilim alanındaki bilgiler ışığında, ‘’İşleyen demir pas tutmaz.’’ görüşünü benimseyerek, öğrenme tutkusundan asla vazgeçmemek, yaşam boyunca ‘‘öğrenci’’ kalabilmek, her yaş döneminde yeni hedefler belirlemek ve beyni bilişsel egzersizlerle sürekli zinde tutmak, var olan zihinsel potansiyeli geliştirdiği gibi kişinin yaşam kalitesini arttırarak, ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek zihinsel kayıplardan da koruyabilir.
Yazan:
Öykü Yavuzer
Psikolojik Danışman
Kaynakça
Keleş, E. ve Çepni̇̇, S. (2006). Beyin ve öğrenme. Türk Fen Eği̇̇ti̇̇mi̇̇ Dergi̇̇si̇̇.
Korkmaz, Ö. ve Mahi̇̇roğlu, A. (2007). Beyi̇n, bellek ve öğrenme. Kastamonu Eği̇ti̇m Dergi̇si̇.
Akdağ, F. (2015). Çocukta beyi̇n geli̇şi̇mi̇ ve erken müdahale. Hacettepe Uni̇versi̇ty Faculty Of Sci̇ences Journal
Yalçın, V. ve Di̇̇nler, H. (2022). Growth mindset in early childhood: why and how? [Bildiri sunumu]. Ath ınternational academic studies, Ki̇li̇s.
Si̇dar, E. (2015). Beyin gelişimi kurallarının uygulanması. Http://Www.duyusalakademi̇.com/. http://www.duyusalakademi.com/32+beyin-gelisimi-kurallarinin-uygulanmasi-+makale-detay.html
Soner Psikoloji (ty). Çocuklarda Zihinsel Gelişim.
mailto:https://www.sonepsikoloji.com/cocuklarda-zihinsel-gelisim/
Si̇vri̇, R. Ç. (2021). Ergen beyninde neler oluyor. Https://Bi̇li̇mgenc.tubi̇tak.gov.tr/. https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/ergen-beyninde-neler-oluyor
Fener, M.(2024, 4 Ocak). Şaşırtıcı Gerçek! Her gün yaptığınız alışkanlıklar sizi daha zeki yapabilir. Referans Gazetesi
Omay, G. (2017). yaşlanma 4. bölüm – beyni̇ genç tutmanın ve demans veya alzhei̇mer demansını önlemeni̇n yolları. Https://Www.gokselsomay.com/. https://www.gokselsomay.com/yazilarim/yaslanma-4-bolum-beyni-genc-tutmanin-ve-demans-veya-alzheimer-demansini-onlemenin-yollari