Beynin Gizemli Dünyası: Ayna Nöronlar

Her alandaki bilimsel buluş ve yarattığı teknolojik gelişmelerle altın çağını yaşamakta olan insanoğlunun, araştırma konusu kendisi olunca aynı başarıyı sağladığını söyleyemeyiz. Pek çok konuyu bilmemizi, öğrenmemizi, keşfetmemizi ve yaratmamızı sağlayan beynimiz birçok yönüyle gizemini sürdürmektedir. İnsan beyninin, sinir sisteminin ve davranışlarının karmaşıklığı her geçen gün yeni buluş ve araştırmalarla açıklanmaya çalışılsa da keşfedilecek bir sistem olarak bizi beklemektedir.

Bir bardak su içmek, sağlıklı olan herkes için ne kadar basit bir davranıştır değil mi? Bakın bu basit davranışı gerçekleştirmek için insan beyninde neler oluyor?

İnsanın;

  • Suya gereksinimi olduğunun farkına varması,
  • Su bardağını ve içindeki suyu tanıması,
  • O koşullar içinde suyu içmesinin içinde bulunduğu sosyal ortamda normal bir davranış olduğuna karar vermesi,
  • Eli su bardağına uzanırken mesafe ve uzanma hızını eşit ayarlayıp bardağı tutması,
  • Tuttuğu bardağı uygun hız ve mesafede ağzına getirmesi,
  • Ağza girmesi istenilen su miktarı ile bardağın ağızla oluşturduğu açıyı ayarlaması

ve buna benzer yüzlerce davranışsal ve algısal süreç arasında dengeleme ve işbirliği yapabilmesi gerekir.

Örnekten de anlaşıldığı gibi bu kadar basit bir davranışın gerçekleşmesinde bile onlarca hatta yüzlerce sinirsel süreç rol oynamaktadır.

Sinir sistemine yakından bakarsak;
İnsan sinir sistemi, bedenin her yerine yayılmış, elektriksel ve kimyasal yolla birbiriyle ilişki halinde bulunan nöronlardan (sinir hücresi) oluşur. Nöronlar öğrenme, hatırlama, düşünme, algılama gibi bilişsel davranışları da içeren her türlü insan davranışının merkezinde yer alır. Yani nöronlar beynimizdeki temel alıcı ve verici işlevlerden sorumludur.

Sinir hücreleri vücudumuzu telefon ağı gibi kaplamıştır.
Sinirler vücudun her bölgesinden gelen uyarıları ilgili merkeze ve merkezi sinir sisteminden gelen emirleri de ilgili organlara iletir. Uyarılar, merkezi sinir sistemine duyu sinirleri, merkezi sinir sisteminden çıkan emirler de motor sinirler (harekete yöneltici sinirler) üzerinden kaslara ve salgı bezlerine iletilir. Duyu sinirleri ve motor sinirleri arasında bağlantının kurulması da ara sinirler sayesinde olur. Duyu organlarımızda görme, işitme, tatma, dokunma vb. duyularla ilgili uyarıları alan “özel uyan alıcıları” bulunur. Sinir hücreleri ile bağlantılı olan bu uyarı alıcılar ile ışık, ses, acı, tatlı, basınç gibi uyarılar beyne iletilir. Beyin, sinir hücrelerinin tüm etkinliklerini düzenleyen bir organ olduğu için, bu uyarıları değerlendirerek gereken emirleri ilgili organlara gönderir.

Beyin ve sinir sistemi ile ilgili olarak hala keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca bilinmeyenlerden biri de ayna nöronlardır…

Yeni Bir Keşif: Ayna Nöronlar

Bazı beyin hücrelerinin başkalarının aklından geçenleri okumamızı sağladığını düşünen İtalyan sinirbilimcilerinden Parma Üniversitesi’nden V.Gallase, G.Rizzolatti ve meslektaşları 1990’lı yılların başlarında, makak maymunlarının beyinlerinde F5 olarak adlandırdıkları bölgedeki sinir hücrelerinin yaydığı sinyalleri izlemek için, maymunlara kuru üzüm, elma dilimi, küp ve küre şeklinde nesneler verirken ilginç bir olaya tanık oldular. Maymunlardan biri, tepsi içindeki bu nesneleri görmesine rağmen maymunun sinir hücrelerinde hiçbir değişiklik olmadığı halde, deneyi yapan kişinin eliyle bir nesneyi tutup kendisine yaklaştırmasını gören maymunun beynindeki F5 bölgesindeki nöronlann harekete geçtiği fark edildi. Maymunun kendisi de nesneyi tutup kaldırdığı zaman da aynı nöronlar harekete geçiyordu. Böylece maymunun kendisi bir hareket yaparken tetiklenen nöronlar ile aynı hareketi yapan insanı izlerken tetiklenen nöronların aynı nöronlar olduğu anlaşıldı.

Bilim adamları beyindeki motor sisteminin yalnızca hareketleri kontrol etmediğini, aynı zamanda başkalarının hareketlerini kopyaladığını da ileri sürdüler ve bu nöronları “ayna nöron” olarak isimlendirdiler.

Bu görüşe kuşku ile bakan diğer bilim adamları yeni araştırmalar yaparken yine İtalya’da, Ferrara Üniversitesi’nden L. Fadiga, insanlarda da maymun beyninde olduğu gibi böyle bir sistem olduğuna ilişkin bazı ipuçları elde etti. Bunun için deneklerin elindeki özel kasların nasıl hareket ettiğini inceledi. Deneyin sonunda beyinde bir ayna sisteminin bulunduğunu ortaya çıkarttı, ancak bunun yeri hakkında herhangi bir bilgi elde edemedi.

Daha sonra Amerika’dan Los Angeles Güney California Üniversitesi’nden S. Grafton, Rizzolatti ile birlikte beyin görüntüleme çalışmaları sırasında beynin konuşma ile ilişkili olan broca bölgesinde hareketlilik olduğunu tespit etti. Los Angeles Tıp Fakültesi’nden M. Lacoboni de benzer bir çalışmada broca bölgesinin etkin olduğunu teyit etti. Böylece ayna nöronların beynin hangi bölgesinde olduğu konusunda da yeni bir keşif ortaya çıktı. Anlaşıldı ki ayna nöronlar beynin konuşma ile ilgili olan broca bölgesinde bulunduğu bilim insanlarınca kabul görmeye başladı.

Ayna nöronların keşfi çok yakın zamanlara dayandığı için fonksiyonları tam olarak bilinmemekte ve araştırmalar devam etmektedir. Fakat ayna nöronların, taklit, duygu bulaşması, konuşma, zihin kuramı gibi işlevlerle ilişkili olduğu bilim insanlarınca öne sürülmektedir.

Yapılan araştırmalar, beyinde duyguları kodlayan bölgelerin, aynı duyguları yaşayan kişilere baktığımızda da aktive olduğunu ortaya koymaktadır.

Ayna Nöronların Fonksiyonları

  • Ayna Nöronlar ve Duygu Bulaşması

Kendimizi üzüntülü insanların yanında üzüntülü, neşeli insanların yanında neşeli bir ruh halinde bulabiliriz. İnsanlar sosyal bir etkileşim içine girdiklerinde birbirlerinin yüz ifadelerini, el ve kol hareketlerini, davranışlarını bilinç dışı bir şeklide kopyalama eğilimine sahiptirler. Bazı bilim adamları bir duygu durumunda olan insanın yüz ifadesini izleyen kişilerde otomatik olarak aynalanan bir motor aktivasyonu oluştuğunu ve bu durumun ayna nöronlarla açıklanabileceğini ileri sürmektedirler.

  • Ayna Nöronlar ve Taklit

Gelişim sürecinde, taklit etme önemli bir öğrenme çeşitidir. Taklit etme, insanların bir beceriyi kazanmak için deneme-yanılma gibi daha fazla zaman alan bir süreç içine girmeden, başkalarını izleyerek birçok yeteneği kazanmasına olanak sağlar. Ayrıca taklit, insanların niyetlerini ve isteklerini anlayabilmemizi sağlayan yüz, el ve kol hareketlerini anlamlandırma gibi temel sosyal becerilerin gelişiminde de önemli bir yere sahiptir.

Ayna nöronların taklit etme üzerindeki kesin rolü henüz kanıtlanmamakla birlikte, işitme ve görme duyuları aracılığı ile taklit etme davranışlarında rol aldığı ve başkalarını anlayabilme yetenekleri için anahtar bir temel oluşturduğu varsayılmaktadır.

  • Ayna Nöronlar ve Empati

Kendimiz yaşamasak da çok uzaklarda olan deprem, sel, yangın gibi felaketleri medya aracılığı ile izlediğimizde bu faciaları yaşayan insanların acılarını kilometrelerce uzaktan hissedebiliriz.

Çok uzaklarda olsa bile başka insanların acılarını anlayabilmek, hissedebilmek akıl almaz bir insanlık yeteneğidir. Peki, bu nasıl mümkün oluyor?

Bu sorunun cevabı kişilerin empati kurma yeteneği ile açıklanabilir. Empati bir bireyin kendisini başkalarının yerine koyarak, onların düşünce, inanç ya da duygularını anlayabilmesi anlamına gelir. Empatiyi açıklamak için zihin kuramı yaklaşımı öne sürülmüş olsa da yeni deneysel bulgular, karşımızdaki insanların düşünce, duygu ve inançlarını benzer bir zihinsel durum ya da duygu yaşıyormuş gibi içsel bir taklit yoluyla anladığımız fikrini ortaya koymaktadır. Yapılan araştırmalar, beyinde duyguları kodlayan bölgelerin, aynı duyguları yaşayan kişilere baktığımızda da aktive olduğunu ortaya koymaktadır. Bu da ayna nöron mekanizmasının hem başkalarının davranışlarını yargılarken hem de onların deneyimlerini, algılarını ve duygularını işlerken aktive olabileceğini akıllara getirmektedir.

Ayrıca, insanlar başkalarını taklit ettikçe daha fazla empatik olma eğilimine sahiptirler. Ayna nöronların hareketleri tanımlama ve taklit etme özelliği dikkate alındığında, empati ile ilişkili olduğu düşünülebilir. Ayrıca Thagard (2007) insanların, eylemler gibi duyguları da anlıyor olmasının ayna nöronlarla ilişkili olabileceği görüşündedir. Bu nedenle ayna nöronların empatinin biyolojik temelini oluşturduğu düşüncesi bu alanda büyük bir adım olabilir.

  • Otizm ve Ayna Nöronlar

Otizm, sosyal işlevlerde anormallikler, iletişim sorunları ve çevreye olan ilginin azalması gibi üç ana etken ile ilişkilendirilen gelişimsel bir bozukluktur. Otizm olan kişilerde duygusal ve sosyal gelişmede kısıtlılık ve problemler, göz temasından kaçınma, seslenince bakmama, yüz ifadelerinde beklenen duyguyu yakalayamama, taklide dayalı öğrenmenin azlığı, arkadaş ilişkisi geliştirememe, duygularını başkaları ile paylaşamama, başkalarının gösterdiği duygulara karşılık verememe şeklinde belirtiler görülmektedir.

Yakın zamana kadar otizm daha çok beyindeki zihin kuramı modülünde meydana gelen özgül bir bozukluk şeklinde açıklanmaktaydı. Fakat, bu alanda yapılan çalışmalar ve ayna nöron mekanizmasının empati ile ilişkili olduğuna dair bulgular, otistik spektrum bozukluklarının bazı yönlerinin ayna nöron sistemi (ANS) işlevlerindeki bir bozulmadan kaynaklanabileceğini düşündürtmektedir. Otizmi olan çocuklarda tam olarak bir bozukluktan bahsedilmese de, ayna nöron gelişiminde belirli bir seviyede gecikme ya da eksik gelişim olduğu düşünülmektedir. Ayna nöronlarda meydana gelen gelişme geriliği ya da aksaklıkların; odaklanma, el kol hareketlerini algılama ve taklit yapabilme yeteneğine engel olarak iletişim kurma gibi karşılıklı sosyal beceri gelişiminde yaşanan sorunları açıklayabileceği ileri sürülmektedir.

Otizme bağlı sorunların, sadece ayın nöron mekanizmasındaki bir bozukluk ya da taklit edememe gibi basit bir modelle açıklamak mümkün değildir. Fakat otizmde bulunan algılananı harekete çevirme probleminin, ayna nöron bozukluğu hipotezini destekler nitelikte olduğu düşünülmektedir.

  • Ayna Nöronlar ve Konuşma

Son zamanlarda yapılan araştırmalarla bilim adamları, ayna nöronların insanların dil öğreniminde bir rolünün olabileceği varsayımında bulunmuşlardır. Bu bilim adamlarından Rizolatti ve Arbib, maymunlarda ayna nöronların bulunduğu bölgenin insanlardaki broca denilen konuşma üretim bölgesine denk geldiğini ileri sürmüşlerdir. İleride ayna nöronların konuşma üzerindeki etkisinin bilimsel çalışmalarla ortaya konması, dil gelişiminin diğer basamaklarını açıklamak için de büyük bir önem taşımaktadır.

  • Ayna Nöronlar ve Zihin Kuramı

Çevremizde insanlar çeşitli düşüncelerle farklı davranışlarda bulunurlar. Bizim de olaylar karşısında nasıl davranacağımız, insanların davranışlarının ardındaki nedenlere göre değişiklik gösterebilir. Önceleri diğer bireylerin istek, inanç ve niyetlerini anlayabilme yetisi zihin kuramı ile açıklanmaktaydı. Fakat son zamanlarda, ayna nöron sisteminin (ANS) keşfi ile insanların davranışlarının arkasındaki niyetlerin yorumlanmasında taklit teorisine dayanan alternatif bir açıklama getirilmiştir. Bu yaklaşıma göre, insanlar ayna nöron sistemi (ANS) aracılığı ile diğer insanların davranışlarını kendi motor sistemlerinde kopyalayarak yapılan davranışın nedenlerini anlayabilmektedirler. Gallese ve Goldman da ayna nöronlar sayesinde insanların kendilerini başka insanların yerine koyarak, onların hareketlerini nasıl oluşturduğuna dair bir plan yapabildiklerini ve böylece karşısındaki kişilerin zihinsel durumlarını anlayabildiklerini ileri sürmüşlerdir.

  • Ayna Nöronlar ve Sürü Psikolojisi

İnsanlarda çok güçlü bir ait olma duygusu vardır. Ait olma dürtümüzün devamında bir de onay alma dürtümüz gelişir çünkü onay almak bizi sosyal çevremize ait kılar. Farkında olarak ya da olmayarak ait olduğumuz -ya da ait olmak istediğimiz- gruba uyum sağlamak için fikirlerimizde, davranışlarımızda değişiklikler yapabiliriz. Örneğin, yeni bir gruba giren çoğu insan, hakim olan giyim tarzını çok kısa sürede çözüp gruba benzemeye başlayabilir. Bilim adamları bir yere ait olup insanlarla hareket etme ihtiyacımızın temel nedeninin ayna nöronlar olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Fransa’da Jean Nicod Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi olan Pierre Jacob’un ekip çalışmasına dayanarak çete davranışları ve sürü psikolojisi gibi öğelerin altında insan beynindeki “ayna nöron”ların yer alabileceği belirtilmiştir.

Ayna Nöronlara Yönelik Karşıt Görüş

Ayna nöron mekanizmasının işlevlerine dair iddialara karşıt görüşler sunan bilimadamları da bulunmaktadır. Bu bilim adamları ayna nöronların önemini ve fonksiyonlarını açıklarken daha temkinli davranmak gerektiğini düşünmektedir. Edinburg Üniversitesi Dilbilimi Profesörü Hurford, ayna nöronlarla ilgili düzeltilmesi gereken iki ana yanlış anlaşılmanın olduğunu belirtmiştir.

Ayna nöronların dil gelişimini anlamada yardımcı olacağı ileri sürülmüştür. Her türlü iletişim için, mesajı gönderen ve alan kişi arasında ortak bir anlayış olmalıdır. Ayna nöronlar bu ortak anlayışın nasıl kazanıldığını açıklar mı sorusuna, Rizolatti ve Arbib “evet” demektedirler. Prof.Hurford (2004) ise, popüler açıklamaların bazen olayları abartabileceğini ya da basite indirgeyebileceğini savunarak, ayna nöronların, insan dilindeki sesler ve anlamlar arasındaki eşleşmeyi yapacak gerekli alt yapıyı oluşturamayacağını iddia etmektedir. Elma kelimesinin telaffuzu, duyu ve motor alanında elma kavramına benzer hiçbir şey çağrıştırmaz. Henüz konuşmayan bir çocuğun kafasında bir elma kavramı olabilir ve bu kavramın oluşumunda da bazı nöronların etkisi vardır. Ayrıca bu çocuğun elma kelimesine dair nöronlardan oluşan bir ses temsili vardır. Fakat Hurford’a göre, kavramlar ve ses imgelerinde yer alan nöronlar arasında önceden varolan bir örtüşme söz konusu değildir. Ses ve anlam arasındaki bu bağlantı sonradan öğrenilir. Böylece ayna nöronlar insanlara kendi dillerindeki kelimeleri öğrenmelerinde uç noktada bir fayda sağlıyormuş gibi görülemez.

Ayrıca, bebeklerin kelime öğrenmeleri hızlı eşleştirme şeklindedir. Bebekler kelimeleri ve anlamlarını çok çabuk öğrenebilirler. Bazen hayatlarında sadece bir kez görüp ismini duydukları bir objeyi hemen kelime haznelerine dahil ederler. Bu da zaten çok hızlı olan kelime öğrenme sürecinde ayna nöron mekanizmasının kolaylaştırıcı bir etkisinin olmadığını gösterir. Prof. Hurford’a (2004) göre, ayna nöron mekanizmasının dil gelişimini açıklayabilmesi için bu alanda daha çok çalışmanın yapılması gerekmektedir.

Bir diğer karşıt görüş ise, ayna nöron gibi yapılanmalara benzeyen başka yapıların da olduğudur. Örneğin, otomatik davranışlar, ayna nöron yapısını yansıtıyor olabilir. Otomatik davranış, bir uyarıcı algılandığında gerçekleştirilen davranış olarak tanımlanır. Bu süreçte davranış ve algı bir anda olmaz. Algının gerçekleştiği algı aralığı ve davranışın gerçekleştiği bir motor aralığı vardır. Algı aralığının başlangıcı, motor aralıklığının başlangıcından önce gelir fakat hızlı davranışlarda bu iki aralık kesişir.

Böylece, insanlar bir davranışın algılanmasında ve yapılmasında ayna nöronlar adı verilen özel nöronların rol aldığı kanısına kapılabilir.

Benzer bir şekilde insanlarda esneme ve gülme davranışları başka insanları gözlerken çoğunlukla istemsiz olarak oluşur. Fakat bir kişi isterse, başkaları gülerken kendi gülmesine engel olabilir. Ayrıca bir insanın otomatik gülme mekanizmasının çalışması için buna uygun bir ruh halinde olması gerekir. Tabi ki doğru koşullarda başkalarını gülerken izlemek insanın gülmesine neden olur. Yani bu tür taklit davranışları sadece ayna nöron mekanizması ile açıklanmayabilir.

Bunları Biliyor musunuz?

  • İnsan beyninin toplam ağırlığımızın %2’sini oluşturduğunu,
  • İnsan beyninin bir günde yaklaşık olarak 70.000 düşünce ürettiğini,
  • Beynimizin enerjimizin %20 sini harcadığını ve beynin uyanıkken harcadığı 25 watlık enerji ile bir ampulün yanabileceğini,
  • Beyindeki diğer hücreler öldüğünde yerine yenilerinin geldiğini fakat birçok sinir hücresinin öldüğünde yenilenmediğini,
  • Eski Mısırlılar ve Yunanlıların vücudun düşünen kısmının kalp olduğuna inandıklarını,
  • Sinir hücrelerinin vücuttaki en eski ve uzun hücreler olduğunu,
  • Beynimizin %70 inden fazlasının su olduğunu,
  • Doğumdan 5 ay önce bir bebekte 200 milyar nöron olduğunu, ancak bunların doğana kadar yarısının öldüğünü,
  • Henüz doğmamış bebeklerin saniyede 2000 adet nöron ürettiklerini ancak 25 yaşından sonra günde yaklaşık 12.000 hücrenin ölmeye başladığını,
  • Egzersizin yeni nöron üretilmesine yardımcı olduğunu

biliyor musunuz?

Son Gelişme

Nisan 2010 tarihine kadar bir varsayım olan ve karşıt görüşleri de bulunan “Ayna Nöron” kavramı Kaliforniya Üniversitesi’nden Dritzhak Fried’in laboratuvarında doktora sonrası çalışmasını yapan bir arkadaşı ve onların meslektaşları tarafından doğrudan tespit edilip kaydedilmiştir. Bu çalışma Curren Biology adlı bilimsel derginin Nisan 2010 sayısında da yayınlanmıştır.

Yazan:
Hülya Seferoğlu
Psikolojik Danışman

Sevcan Ayaş Köksal
Psikolojik Danışman

Uzman Görüşü: “Ayna Nöronlar”
Psikiyatrist Prof. Dr. Tarık Yılmaz