Herkes İçin, Her Yasta Spor

  • En son ne zaman koştunuz ya da yürüyüş yaptınız?
  • Ne zaman bir basketbol ya da futbol maçı oynayarak takım içinde yer almanın hazzını yaşadınız?
  • Günlük yaşamınızda spora yer veriyor musunuz?

Bir gün okuldan döndüğümde evimizin bahçesinde bir at durduğunu gördüm. Bir midilli! Gözlerime inanamadım. Büyükanneme şaşkınlık ve sevinçle baktım.

– “Evet” dedi
– “Bu at senin. Ona bakabilecek misin?”

Çocukken asla erkenden kalkamaz ve her gün okula geç kalırdım. Sınıfa girdikten sonra hala uyuyor olurdum. Bir midilli sahibi olduktan sonra her gün erkenden uyanmaya başladım, önce ahırı temizliyor sonra da atımı gezdiriyordum. Gezi sonrasında onun ayaklarını yıkayıp kurutuyor, saman ve suyunu veriyordum. Daha sonra hazırlanıp okuluma gidiyordum. Okuldan döndüğüm de birlikteliğimiz devam ediyordu. Çocukluğumda başlayan at sevgisi bugün hala yaşantımın önemli bir parçası.

Atıma olan sorumluluk duygum, sevgim benim spora başlamamı ve düzenli yaşamamı sağladı. Bol oksijen alan bir vücutta, miskin bir beynin yeri yoktu. Spor zamanı iyi kullanmamı sağlayarak beni disipline etmişti. Araştıran, iyi iletişim kuran, açık görüşlü, duyarlı ve ilkeli olmamı sağlamıştı.”

Bir sınıf öğretmenimizin anısında anlattıkları aslında sporun, bizlerin yaşantısına yaptığı dokunuşları ne kadar güzel ortaya koyuyor. İnsanoğlu ilk çağlardan beri beslenmek, barınmak, kendinden daha güçlü olana karşı kendini korumak ve yaşamını devam ettirmek için çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Bu var oluş mücadelesinde stratejilerini fiziksel açıdan güçlü, hızlı ve dayanıklı olmak üzerine kurmuştur. Bu stratejiler zamanla kuşaktan kuşağa aktarılıp kuralları olan spor dallarına dönüşmüştür. Böylece önceleri bir savunma ve savaş stratejisi olarak başlayan sportif etkinlikler ülkeler arası ilişkiler geliştikçe içinde dostluk, rekabet ve eğlenceyi de barındıran evrensel etkinliklere dönüşmüştür.

Sporun Yaşamımıza Katkıları

Günümüzde teknolojik araçların yaşantımıza girmesiyle birlikte zamanının büyük çoğunluğunu bilgisayar ve TV karşısında hareketsiz bir şekilde geçiren bireyler haline dönüştük. Hatta yürüyüş mesafelerine bile birçoğumuz arabamızla gidiyoruz. Ev işlerinde kullanılan aletler, bize zaman kazandırmış olsa da bedenimizin hareketsiz kalmasına neden oldular. Teknolojinin bize kazandırdığı zamanı biz ne yaptık? Yine televizyon, bilgisayar başında geçirerek teknolojiye yatırdık. Hareketsiz kalan bedenimiz güçsüzleşti, esnekliğini kaybetti hatta aşırı kilolar nedeniyle sağlık sorunları yaşamaya başladı. Ayağa kalkıp silkinmemiz için sporun yararlarını yeniden gözden geçirelim, bilgilerimizi tazeleyelim.

  • Bedeni Besler!

Sporun en belirgin katkılarının başında kilo kontrolü, motor becerileri, kalp sağlığı ve esneklik gibi fiziksel gelişime olan etkisi gelir. Egzersiz, solunumu arttırdığı için kandaki oksijen miktarı artarak tüm organlara ve beyne yeterli oksijen taşınmasını, bağışıklık sisteminin güçlenmesini, kolestrolün ve yüksek tansiyonun düşmesini, kanser riskinin %30 azalmasını sağlar (Ivey, 2011). Spor, toksinlerin vücuttan atılmasını, kas, kemik yapısının güçlü kalmasını ve hormon üretimi sağlayarak yaşlanmayı geciktirir. Ayrıca spor deriye ve saça kan pompalanmasını sağlayarak sağlıklı ve dinç bir görünüme katkıda bulunur.

  • Yaşamı disipline Eder!

Spor, kişinin özgüven kazanmasına, sabırlı olmasına, hedefler oluşturmasına, zamanı iyi yönetmesine katkı sağlar. Spor faaliyetlerinin kişisel disiplini geliştirme ve cesareti arttırma gibi karakteri şekillendirici etkileri de bulunur. Sporda başarılı olmak için takım kurallarına uyma, başarısızlıkla mücadele etme gibi nitelikler gereklidir. Spor yapan genç sporcularla spor yapmayan gençler karşılaştırıldığında spor yapanların yapmayanlardan daha çalışkan, daha girişken, zor koşullarda daha çok direnç ve uyum gösteren bireyler oldukları bulunmuştur.

  • Yaşama Tutunmanın Bir Dalıdır!

Spor insanların sosyalleşmelerinde ve kendilerini ifade edebilmelerinde en kolay yollardan biridir. Sporun kazandırdığı sosyal ortamlar; bireylerin sorumluk almalarına, akranları tarafından fark edilip kabul edilmelerine, sosyal yetkinlik kazanmalarına olanak tanır. Bir kulübe ya da takıma devam eden bireyler aidiyet ve kabul duygusunu yaşarlar. Farklı düşünce ve inançlara tolerans göstermeyi öğrenirler. Spor, aynı zamanda fedakârlık, adillik, sadakat, sorumluluk, güvenirlilik, hoşgörü ve disiplinli olma gibi önemli sosyal değerlerin kazanılmasında ve kalıcı hale gelmesinde güçlü bir araçtır.

  • Duygusal Yaşantıyı Dengeler!

Neumann ve Tiryaki (1999-2000)’nin araştırma sonuçlarına göre, spor yapanların spor yapmayanlara göre duygusal olarak daha dengeli ve daha dışa dönük bir karaktere sahip oldukları belirlenmiştir (Küçük ve Veysel, 2004). Yine yapılan araştırmalara göre, spor etkinliklerine katılan kişilerin katılmayanlara göre daha girişken ve kontrollü oldukları, fiziksel yetenek ve özgüvene sahip oldukları bulunmuştur. Kanada’da 10 yaşlarında 201 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, 12 ay düzenli spor etkinliklerinde yer alan utangaç çocukların spor etkinliklerinde yer almayan utangaç çocuklara göre daha fazla özgüvene sahip oldukları ve sosyal endişelerinde azalma olduğu bulunmuştur. (Findlay & Coplan, 2008). Spor etkinliklerine katılmak bireylere duygularını ifade etme şansım da yaratır. Spor; saldırganlık, öfke, utangaçlık gibi duyguların sağlıklı bir şekilde dışa vurulmasını, ayrıca bu duyguların kontrol edilmesini sağlar.

  • Ruhun İlacıdır. Nörolojik Ve Psikolojik Sağlığa Katkıda Bulunur!

Harvard Üniversitesi psikiyatristlerinden Dr. John J. Ratey, SPARK adlı kitabında egzersizin beyin hücrelerinin yapımında ve korunmasında rol alan proteini arttırmada etkisi olduğunu ayrıca dikkat gelişimi, bilişsel gerilemenin gecikmesi ve Alzheimer riskinin azalması ile ilişkili olduğunu yazmıştır. Dr. John Ratey egzersizin depresyonu azaltmada ilaç ve terapi kadar etkili olduğunu belirtmektedir (Mitchell, 2008). Birçok araştırma fiziksel aktivitenin endişe ve depresyon gibi psikolojik problemleri önleyici ve azaltıcı rolünü ortaya koymaktadır.

  • Akademik Başarıyı Destekler!

Spor, çocukların zamanı daha iyi kullanmalarını, karar verme, problem çözme, stratejik düşünme ve konsantre olma becerilerini geliştirmelerini, rakiplerini ve takım arkadaşlarını izleme, çevresel koşulları kontrol etme, koçun verdiği yönergeleri dinleme gibi farklı becerileri aynı anda kullanmalarını sağladığı için ders başarılarının artmasına neden olmaktadır. Illinois Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, fiziksel olarak aktif ve formda olma ile 9-10 yaşlarındaki çocukların beyin gelişimi arasında bir ilişki bulmuşlardır. Fiziksel olarak daha formda olan öğrencilerin öğrenme ve hafıza açısından önemli rolü olan hipokampüs bölgelerinin daha büyük olduğu ve hafıza testlerinde daha yüksek performans sergiledikleri görülmüştür.

Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.
– Mustafa Kemal Atatürk

Bireysel Ve Takım Sporları

Bireysel ve takım sporlarının kişilere farklı alanlarda katkıları olduğu için çocukların hem bireysel hem de takım sporlarını denemelerine olanak verilmelidir. Bireysel sporlarda (tenis, yüzme, eskrim gibi) kişi yaşadığı zorlukları tek başına aştığı için özgüveni ve sorumluluk duygusu gelişir. Kendisi ile yarışmayı ve sınırlarım belirlemeyi öğrenir. Takım sporları (futbol, voleybol, hentbol, basketbol gibi) ise, iletişim becerisini, yardımlaşmayı, paylaşmayı, takım halinde hareket edebilmeyi geliştirir. Bireylerin takım içerisinde kişisel hırslarını kontrol etmeyi öğrenmelerini sağlar. Arkadaşları tarafından kabul duygusunu yaşamak hem çocuklar hem de ergenler için çok önemlidir. Bu nedenle bir takımın üyesi olmak onların bu ihtiyacım gidermelerine yardımcı olur.

Her çocuğun büyüme ve gelişimi farklıdır. Aynı yaştaki çocukların fiziksel yetenek ve olgunlukları birbirinden farklı olduğu için de çocukların katılacakları ve yapacakları spor programları bu doğrultuda planlanmalıdır.

2-3 yaş döneminde sadece koşma, yakalama, zıplama gibi temel hareketleri yapabilirler. Dolayısıyla aileler bu yaşta bir spor dalını tercih etmek yerine çocuklarının oyun oynamalarını sağlamalıdır. Bu amaçla bahçede koşma, yürüme, dans etme gibi etkinlikler seçilmelidir.

4 yaş döneminden itibaren özellikle jimnastik, dans ve yüzme gibi sporlara başlanabilir.

5-7 yaş döneminde çocukların bireysel spora yönlendirilmeleri daha uygun olacaktır. Bu dönemde fiziksel dengenin gelişmesi ve dikkat süresinin biraz daha uzaması nedeniyle hareketli nesneleri daha iyi izleyebilirler. Gelişim özellikleri dikkate alındığında uzun süreli ve yorucu olmayan, küçük ve sık molalar içeren spor etkinliklerinin daha olumlu katkısı olacaktır. İp atlama, hafif toplarla oynama, seksek, jimnastik, bisiklete binme gibi fiziksel aktiviteler önerilen etkinliklerden bazılarıdır.

8-10 yaş döneminde çocukların daha karmaşık aktiviteleri yapabilme becerilerinde artış gözlenir. Bu dönemde koşma, yüzme, tırmanma, artistik buz pateni, tenis, binicilik, okçuluk, aikido, kayak, tenis, yüzme gibi bireysel sporlarla basketbol, yelken, hentbol, futbol, su topu, voleybol gibi takım sporlarına yönlendirilebilirler. Kurallara uyma, takımla birlikte hareket etme gibi kavramlar yerleşmeye başlar.

10 yaş ve sonrası dönemde fiziksel gelişim için daha sistemli ve programlı spor yapmak faydalıdır. Çünkü daha karmaşık aktivitelerin üstesinden gelinebildiği bir dönemdir. Oyunun kurallarına dikkat edildiği bu dönemde teknik ve taktik çalışmaları daha rahat gerçekleştirilir. Sosyal açıdan ilişkilerin, iletişimin, arkadaşlığın gelişmesine de bu dönemde yapılan sporların olumlu etkisi vardır. Daha önceki yaşlarda başladıkları spor dallarını bu yaş döneminde daha organize şekilde yapabilirler. Atletizm, tekvando, güreş gibi daha fazla güç gerektiren sporlara da bu yaştan itibaren başlayabilirler.

İyi Niyetle Yapılan Yanlışlar

Sportif aktiviteler yarışma şeklinde olduğunda rekabeti de içinde barındırır. Rekabet duygusu çocuklar için olumlu olabilir. Rekabet, bireyin zihinsel ve fiziksel becerilerini geliştirmesini sağlar. Problem çözme becerilerini ve takım çalışmasını öğrenmesine ve bireysel hedeflerini tanımasına olanak verir. Fakat bazı ebeveynler sadece kazanmaya odaklanarak rekabet duygusunu çok yoğun yaşarlar. Çocuklarını bir şampiyon olarak görmek isterler ve bu duygunun etkisi altında kalarak onları yönlendirirler. Bu yaklaşımları çocuklarının aşırı kaygı yaşamasına neden olurken, kendileri de sürecin tadını çıkaramazlar. Rekabet içeren aktivitelerin olumlu etkisinin olabilmesi için sadece kazanmaya veya kaybetmeye değil, çocuğun çabasına odaklanmak gerekir. Örneğin, “bu yarışmadan çok zevk almış görünüyorsun” ya da “yarışmada yeni taktikler denemen çok hoşuma gitti’ gibi sözler motive edicidir ve sürece odaklanıldığını gösterir. Çocukları arkadaştan veya kardeşleri ile karşılaştırmamakla sportif yaşamını bir yarışmaya dönüştürmemek için önemlidir.

Anne-babalar bazen kendi ilgi alanlarına göre çocuğu bir spor dalına yönlendirirler. Çocuğun istek, ilgi, yaş ve yeteneğini dikkate almadan yapılan bu yönlendirmeler çocuk için sporu keyif veren bir aktivite olmaktan çıkarıp eziyet haline dönüştürür. Bu tutum, çocuğun kendine olan güven duygusunu da zedeler.

Çocuğunuz hangi spor dalını seçerse seçsin ve bu spor dalında başarısı ne olursa olsun onu her koşulda sevdiğinizi hissettirin ve onu spor yaparken izlediğinizde olumlu bildirimler vermeyi unutmayın.

Sağlıklı ve keyifli bir yaşamın anahtarı olan spora yoğunluğunuz ne olursa olsun zaman ayırmanız ve bu konuda çocuğunuza iyi bir model olmanız dileğiyle…

Yazan:
Melek Atakul
Uzm.Psikolojik Danışman

Sevcan Ayaş Köksal
Uzm.Psikolojik Danışman