İş Kaybı Çocuklarla Nasıl Konuşulmalıdır?

İşsizlik durumu, kişinin kendine, ailesine, çevresine dolayısıyla da topluma maliyetler yükleyen önemli bir problemdir. İşsizlik, küresel bir boyut taşımakla birlikte, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun tüm ülkeler için en önemli sorunların başında gelmektedir. Türkiye de işsizlik oranının en yüksek olduğu ülkelerden biridir.

İşsizliğin yarattığı sorunların başında kişilerin maruz kaldığı gelir kaybı yani ekonomik güvenceden yoksun kalma gelmektedir. Çalışmanın getirdiği maddi ve manevi avantajlardan yoksun kalan kişi birçok sorun yaşayabilmekte, yaşanan sorunlar ise toplum ve aile düzenini bozabilmektedir. Yaşanılan bu süreçte yetişkinlerdeki stres ve kaygı düzeyi artış göstermektedir. Aynı süreçleri aileleriyle birlikte deneyimleyen çocuklarda da benzer kaygılar ortaya çıkmaktadır. Dergimizin bu sayısında tüm dünyada yaşanan bu sorunun birey bazında ne şekilde ele alınması gerektiği üzerinde durduk ve derlediğimiz çevirilerle konuyu evrensel başlıklar altında ele almaya çalıştık.

Bitmeyen Sorular…

Ailedeki herhangi bir ebeveynin istifa etmesi ya da işten çıkarılması sonucunda, çocuklar yaşadıkları kaygıları ailelerine çeşitli sorular sorarak gidermeye çalışmaktadırlar. Aileler bu süreçte “Baba/anne, işten niye ayrıldın?”, “Dışarıya yemeğe çıkabilecek miyiz?”,“Arkadaşlarıma ne diyeceğim?”, “Şu anda oturduğumuz evde oturmaya devam edebilecek miyiz?”, “Eğer işin olmazsa okula gitmeye nasıl devam edeceğim?” gibi sorularla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ailelerin birçoğunun, çocuklardan gelen çeşitli sorulara cevap vermekten kaçındıkları ve iş kaybını çocuklarla açık bir şekilde paylaşarak yüzleşmek yerine, yaşanılan durumu gizleme eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu süreçten çocukları haberdar etmemek, onları belirsizlik içinde bırakmakta ve kaygı düzeylerinin artmasına neden olmaktadır.

Çocuklar ebeveynlerini adeta bir radar gibi izlemektedirler. Onlara yaşanılan durum aktarılmasa da, çocuklar yetişkinlerin beden dilinden, stres düzeylerinden, ses tonlamalarından ve yüz ifadelerinden bir şeylerin ters gittiğini hissetmektedirler. Gereken açıklamalar yapılmadığında, yaşanılan sorunun kendilerinden kaynaklandığını düşünebilmektedirler. Güncel durumun onlarla paylaşılmaması bir haksızlık olduğu gibi, bu durumu herhangi bir şekilde aile bireyleri dışındaki kişilerden duymaları, ailelerine olan güvenlerini ciddi biçimde zedeleyecektir.

Açıklamaya Nereden Başlanmalıdır?

“8 yaşındaki Amanda babası işten geldiğinde bir şeylerin yanlış gittiğini hissetmişti. Babası üzgün görünüyordu ve ona her zamanki gibi sarılmamıştı. Bu durum Amanda’nın kaygısını artırdı. Daha sonra babasının, annesine, iş yerinde kendi çalıştığı bölümün kapatıldığını söylediğini duydu. O sırada annesi ağlamaya başladı. Amanda, kaygılı ve kafası karışmış bir şekilde mutfağa giderek ne olduğunu sorduğunda, annesi ona babasının işten kovulduğunu ve artık bir işi olmadığını söyledi. Küçük kızın iş kaybetmenin neden kötü olduğu konusunda pek bir fikri yoktu. Ancak anne ve babasını o halde görmek onu korkutmuştu. Gece yatağa yattığında daha önce annesinin ona söylediği bir şeyi hatırladı. Annesi yolda yürürken ona kaldırımda yatan insanları göstermişti ve işlerini kaybettikleri için orada olduklarını söylemişti. Annesi, gece Amanda’nın odasına üstünü örtmeye geldiğinde, küçük kız annesine ağlayarak, tekrar tekrar “Babam kovuldu.” diyordu ve en sonunda “Biz de soğukta dışarıda mı uyuyacağız?” diyerek ağlamaya devam etmişti…”

Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi iş kaybının yarattığı ekonomik ve duygusal karışıklığı küçük çocuklara açıklamak kolay değildir. Bazı çocuklar henüz “iş” kelimesinin bile ne anlama geldiğini bilmeyebilirler. Onlar için annenin ya da babanın işe gidiyor olması, bir süre evde olmamaları ve o sırada onlarla başka birinin ilgilenmesi anlamına gelmektedir. Böyle düşünüldüğünde, “iş kaybı” kavramı bir nebze anlamlı gelebilir. Aslında küçük bir çocuk için ebeveyninin işini kaybetmesi, kendisiyle daha fazla vakit geçirme fırsatı bulacağından daha mutlu edici bir durum olarak değerlendirilebilir. Daha büyük çocuklar, mantıklı düşünebilme evresinde olmasalar bile, ebeveynlerinin işe para kazanmak için gittiğini anlayabilirler. Amanda, iş kaybını direk evsizlikle ilişkilendirmiştir. Ancak başka bir çocuk, ailesinin onu yaz kampına gönderemeyeceği sonucunu da çıkarabilir. Çocuklara açıklama yapılırken aşağıdaki ele alınan noktalara dikkat edilmelidir.

Öncelikle çocuğa nasıl bir açıklama yapılacağı planlanmalıdır. Planlama yapmak hem konuyu anlatanı hem de dinleyeni rahatlatacaktır. İyi bir planlama yapıldığında, açıklama yapılırken yaşanabilecek olası kaygı durumu da kontrol altında tutulabilecektir.

Açıklama yapmak için tüm aile bireylerinin müsait olduğu ve herhangi bir nedenle bölünme olasılığı olmayan bir zaman dilimi seçilmelidir. Bu süreçte çocuklar çok fazla soru sorma ihtiyacında olabilir. Bu nedenle açıklama yapılırken onların yeterince soru sorabilecekleri kadar vakit olması sağlanmalıdır.

Yaş grubuna uygun bir dil kullanmak gereklidir. Küçük çocuklar henüz soyut düşünme becerilerine geçmediklerinden, yapılan bazı açıklamaları anlayamayabilirler. Bu nedenle açıklama yapılırken mecaz anlamlar ve soyut ifadelerden kaçınılmalı, mümkün olduğunca açık ve anlaşılır bir dil kullanılmalıdır. “İşimi kaybettim.” denildiğinde, küçük bir çocuk “O halde niye bulmuyorsun?” şeklinde düz bir mantıkla soru sorabilir. “İşten atılma”, “azaltmaya gitme” gibi yetişkinlerin anlayacağı düzeyde ifadelerin kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Onun yerine “Bir süreliğine bir işim olmadığı için, bazı şeyler alabilecek kadar paramız olmayacak.” gibi daha somut açıklamalar yapılarak çocuğun durumu anlaması kolaylaştırabilir.

4 ya da 5 yaşında bir çocuğa “Baban/annen bugün işten ayrıldı yani bir süre bir fabrikaya ya da hastaneye gidemeyecek. Ama yeni bir iş bakacak, böylece gidecek yeni bir iş yeri olacak.” demek yeterli olabilir.

7-8 yaşlarında bir çocuk işe gitme konusuyla ilgili daha fazla şey anlayabileceği için, ona yapılabilecek açıklama şu şekilde olabilir; “Baban/annen dün işten ayrıldı. Para kazandığı ve işini çok sevdiği için biraz üzgün hissediyor. Ama bir an önce yeni bir iş bakacak ve büyük ihtimalle çok daha iyi bir iş bulacak. Bir süre sonra her şey eskisi gibi olacak. Bu süreçte, senin için bir şey değişmeyecek, sen yine okula gidip arkadaşlarınla oynuyor olacaksın ve her zaman yaptığın şeyleri yapmaya devam edeceksin.”

10-11 yaşlarındaki bir çocuğa yapılacak açıklama ise ; “Baban/annen dün işten ayrıldı. Biraz hayal kırıklığı yaşıyor çünkü işini seviyordu ve kazandığı parayla hoşumuza giden şeyler almaktan zevk alıyordu. Baban/annen yeni bir iş bulacak ve her şey eskisi gibi yoluna girecek. Bu süreçte bizim de harcamalarımıza biraz dikkat etmemiz gerekecek, örneğin sinemaya gitmek yerine evde film izleyebiliriz, ancak hayatımızdaki diğer rutinler aynı şekilde devam ediyor olacak.” şeklinde olabilir.

Eşler tutum birliği içinde olmalıdır. Çocuklar tüm aile bireylerinden aynı mesajı almalıdır. Ailenin kendi içinde uzlaşamadığı konular olsa bile, çocuklara açıklama yapılırken fikir ayrılıkları bir kenara konulmalı ve hedef yalnızca yaşanılan durumu açıklamak olmalıdır.

Sorulan her sorunun ciddiye alınması gerekmektedir. Sorulan sorulara mümkün olan en uygun cevap verilmelidir. Sorunun cevabı bilinmiyorsa, bu konuyla ilgili düşünüp sonra cevap verilebileceği söylenmelidir. Durumu konuşmak için her zaman vakit yaratılmalıdır.

Tartışmaya açık olmak gerekir. Ne olup bittiğini sindirmek için çocuklarla bir kez konuşmak bazen yeterli olmayabilir. Yaşanılan durumla ilgili her zaman tartışabileceklerini ve sorularına her zaman yanıt alabileceklerini bilmeleri kendilerini daha güvende hissettirecektir.

Çocuklardan gelebilecek her tür tepkiye ve davranışa hazırlıklı olunmalıdır. Çocuklar olaylar karşısında değişik tepkiler gösterebilirler. Bazı çocuklar içe kapanabilir, ağlayabilir ya da öfkeli hissedebilir. Bu tür tepkiler görüldüğünde bunun disiplin etme zamanı olmadığı akılda tutulmalıdır ve çocuğun yaşadığı duygu adlandırılarak, durum sakince yeniden ele alınmalıdır. Çocuğun yaşadığı duygu kabul edilmelidir ve onu yaşamasına izin verilmelidir.

Ailede olabilecek değişiklikler üzerine konuşulmalıdır. Birçok çocuğun öncelikli düşüncesi yaşanan durumun onları kişisel olarak nasıl etkileyeceğidir. Bu süreçte çocuğa karşı dürüst davranmalı ve olası değişimlerle ilgili bilgi verilmelidir. Mesela; dışarıda daha az yemek yemek, öğle yemeği için çantada daha fazla yiyecek taşımak, sinemaya gitmemek, elektriği gereksiz harcamamak, masrafları düşürmek gibi konular konuşulmalıdır. Hatta masrafların nasıl kısılabileceği ile ilgili çocuklardan öneri istenilebilir. Çocuklarla problem çözme oyunu oynanabilir. Mesela birlikte çok para harcamadan yapılabilecek şeylerin listesi yapılabilir; bisiklet sürmek, evde oyun oynamak, yakın bir arkadaşı ziyaret etmek, özel bir aile yemeği hazırlamak gibi aktiviteler yapılabilir ya da birlikte alışverişe giderek bütçeli bir alışverişin nasıl yapılabileceği paylaşımında bulunulabilir.

En kötü senaryoda bile olumlu düşünmeye gayret gösterilmelidir. Çocuklar her durumda aile büyüklerinin davranışlarını ve genel ruh hallerini izler ve kendi tutumlarını ailelerinin duruşuna göre belirlerler. Çok gergin hissedilse bile çocukların karşısında her şeyin eski haline döneceği yönünde özgüvenli bir duruş sergilemek, onların kendilerini güvende hissetmeleri açısından önemlidir. Bir çocuğu en çok anne ya da babasını duygusal olarak kontrolden çıkmış olarak görmek strese sokmaktadır. İş kaybı yaşandığında üzgün olunması beklenen bir duygu durumudur ve çocukların bu duygu durumunu görmesinde bir sakınca yoktur ancak aşırı duygusal tepkilere şahit olmaları, kendilerini güvende hissetmelerini olumsuz yönde etkileyecektir.

Yeni bir iş arama planından söz edilmelidir. Çocuklar uzun açıklamalara ve tartışmalara gerek duymazlar. Bu nedenle kısaca yeni bir iş arandığını ve bunun da bir zaman alacağını söylemek gerekir. Ebeveyninin gelecekle ilgili bir planı olduğunu bilmek (ne yapılacağı hakkında bir fikir olmasa bile) çocuklara kendilerini daha güvende hissettirecektir.

Normal rutini sürdürmek önemlidir. Çocuklar rutini sever ve bu onlara kendilerini güvende hissettirir. Eğer günlük harcamalardan kesilecekse öncelik çocuğun rutinini bozan şeyler olmamalıdır. Yemeğin aynı saatte yenilmesi, yatak, banyo ve oyun saatlerinin her zamanki saatinde olmasına önem verilmelidir. Aile bireyleri kendilerini kötü hissetseler de eğer çocuk uyumadan hikâye okunuyorsa bu rutin sürdürülmelidir.

Rutinde olabilecek değişiklikler en baştan konuşulmadır. Uzun bir zaman çalışılmayacaksa ve önemli değişiklikler olacaksa, rutin değiştirilmeden önce, çocuğu buna önceden hazırlamak gerekir. Mesela 6 yaşındaki bir çocuk özel okuldan devlet okuluna verilecekse, bu değişiklik senenin başında yapılmalıdır. Böylece geçişler daha normal bir hale gelebilir. Yeni bir okulu ve öğretmeni olacağı önceden söylenmelidir. Okul başlamadan birlikte ziyarete gidilmeli, mümkünse öğretmenle tanışılmalıdır. Okuldan gelip gidişin nasıl olacağı, okuldan alacak kişi, öğle yemeği gibi rutinde olabilecek değişiklikler çocuklara anlatılmalıdır.

Gerçekler karşısında verilen tepkilere dikkat edilmelidir. Bazı aileler olumsuz durumlarda çocuklarını duygusal ve ekonomik stresten uzak tutmak için yeni oyuncaklar alırlar ve her zamankinden farklı davranışlar sergilerler. Ancak bu durum özellikle küçük çocukların kafasını karıştırabilir ve gerçekle ilgili yanlış algı geliştirmelerine neden olabilir. Çocuklar anne ve babalarının para konusunda olumsuz bir durum içinde olduğunu gördükleri halde, kendilerine hediye alınması konusunda soru işareti yaşayabilirler. Gerçeğin ne olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşadıkları gibi, ailelerinin samimiyetini de sorgulamaya başlayabilirler. Yaşanan olumsuz olaylar karşısında zıt bir tutum sergilemek, sanki bu durum yokmuş gibi davranmayı öğrenmelerine sebep olmaktadır. Aslında hiçbir şey yokmuş gibi davranmanın tam aksine, çocuklar ailelerini ilgilendiren ve dâhil oldukları her tür krizden haberdar olmalıdır.

Duygusal olarak çocuklara yaslanmamak gerekir. Çocuklara hiçbir zaman travma iyileştirici bir rol yüklenmemelidir. Özellikle tek ebeveyn olma durumlarında “Anne/baba kendini kötü hissediyor, yalnız olmak istemiyor.” diyerek çocuklarla birlikte uyumak teklif etmemelidir. Çocuklar kriz durumlarıyla ilgili bilgilendirilmek isterler ancak yaşanan durumu tamir etmek onlara ağır gelebilir.

Durumun düzelmesi için çocukların çok fazla sorumluluk almasına izin verilmemelidir. Yaşanan zor dönemlerde çocuklar bazen yaşlarının üstünde tepkiler vererek yardımcı olmak isteyebilirler. Böyle durumlarda “Evet kötü hissediyorum ve sen de bunu düzeltmek için yardım etmek istiyorsun. Şunu bilmeni istiyorum ki bu çabalarını takdir ediyorum. Ama bazen bir süreliğine insanlar kötü hissedebilir. Yakın bir zamanda daha iyi hissediyor olacağım. Şunu bilmeni istiyorum ki her zaman seni önemsiyor olacağım ve arkanda olacağım. Seni çok seviyorum ve seninde beni sevdiğini biliyor olmam bana kendimi iyi hissettiriyor.” şeklinde açıklamalar yapılabilir.

Gerekli durumlarda bir uzmandan yardım alınmalıdır. Bazen çocuklar yaşadıkları stresi iştah kaybı, uykusuzluk, okulda notların düşmesi, alt ıslatma, çeşitli davranış problemleri şeklinde dışa yansıtabilirler. Eğer çocuk yeterince olgunsa, duyguları ve nasıl hissettiği ile ilgili konuşulabilir. Daha küçük bir çocuk için ise birlikte geçirilen zaman dilimi artırılabilir. Eğer birkaç hafta süreyle sıra dışı davranışlarda değişiklik olmamış ise bir uzmandan yardım almak sorunun daha kısa sürede çözülmesine yardımcı olacaktır.

Çeviren:
Begüm Mutlu
Uzman Psikolog