Mizahın Gücü

Günlük hayatta sıklıkla mizah ile gülme aynı anlamda kullanılsa da aslında gülme, kahkaha yalnızca mizahın eşlik edenleridir; çünkü gülme, öncelikle mutluluk ve hazzın, bazen sıkıntı ya da saldırganlığın ifadesi olmakla birlikte aynı zamanda bütüne uymayan şeylerin yarattığı bir şaşkınlık ifadesidir. Mizah ise daha çok düşünsel bir alışkanlıktır. Nesin (1973), mizahın sonucunda gülme ortaya çıktığı için mizah ile gülmenin birbirinden ayrı olamayacağını söylerken gülmeyi, mizah kapsamına giren durumların algılanmasıyla kişinin aldığı hazzın dışa vurulduğu psikofizyolojik bir durum olarak tanımlamıştır. Bu bakış açısıyla da mizah yerine gülmece kavramını kullanmayı tercih etmiştir. Gülme, güldürme; kusurlarımızı incelikli bir şekilde ortaya dökmek, bilerek saflıklar yapmak, bizi dinleyenleri, izleyenleri şaşırtmak, başkalarının kusurlarıyla dalga geçmek, rakip gördüklerimizin hatalarından bahsetmek gibi pek çok yolla ortaya çıkabilir.

Mizaha Doğru

Doğumla anne karnındaki güven ortamından ayrılan bebek yeni ortamında güvensiz hissettiğini, kaygılarını ağlamasıyla ve ağlamasına eşlik eden mimikleriyle çevresindekilere gösterir. Annesi tarafından “Bana güven, yanındayım, seni korurum.” mesajlarını alan bebeğin kaygısı azalır, hazzı artar ve yeni duygularını gülümsemelerle, gülücüklerle ifade etmeye başlar. Anneler bebeklerini eğlendirmek, güldürmek için çeşitli oyunlar oynar. Bu oyunlardan biri “cee” oyunudur. Hemen hemen her bebekle oynanan, hepsine neşe veren, güldüren “cee” oyununda elleriyle yüzünü kapatıp aniden açan annesini gören bebek, annesinin yüzünü kapatmasıyla hafif düzeyde bir gerginlik ve heyecan yaşasa da; annesinin yüzünü gördüğünde rahatlar ve gülümsemeye başlar. Bu gülümsemeye ilk mizah olarak bakılabilir. Bir de bebeklerle oynanan gıdıklama oyunları vardır. Gıdıklama oyunundaki şakacıktan saldırıyormuş gibi yapmalar ise bebeğe mizahın aslında gerçek değil sadece oyun, eğlence, şaşırtma olduğunu gösterir. Öğrendiklerini çeşitli şekillerde göstermeye, uygulamaya başlayan bebekler, yaptıkları şaşırtma oyunlarına verilen tepkilerden de her şaşırtmanın komik olarak algılanmadığını, yalnızca uygun olanların komik bulunduğunu deneyimlerler.

Yürümeye başlamak bebekler için yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu dönemin acemi yürüyüşlerinde sık sık düşüşler, kazalar yaşayan bebeklerin bu düşmeleri, kazaları komik bulunup gülündüğünde onlar da canları acımış olsa bile gülmeye başlar ve bir nevi acılarını bastırırlar. Böylelikle mizahın bazen de gerçeği gizleme özelliği olduğunu öğrenirler. Ayrıca bu tecrübeler onlara gülünen şeylerin bazen komik, bazen de komik olmayan özellikte olabileceğini gösterir.

Konuşmaya başlayan çocuğun yasaklı, argo kelimeleri keşfetmesi ise yeni gülmeleri ve yasakları beraberinde getirir. Çocuklar bu tür kelimeleri kendi aralarında söyleyip gülüştükçe bir yandan da mizahın arkadaşlık kurmadaki önemini kavramaya başlarlar. Okul yaşantısıyla mizahın sosyal ilişkiler kurmadaki etkililiğinin önemi iyice gün yüzüne çıkar. Örneğin korkudan çıt çıkarılamayan bir öğretmenin dersinde sınıfı ve öğretmeni güldürmenin yarattığı popülerlik keşfedildiğinde mizahın insanı yalnızlıktan kurtardığı öğrenilir.

Mizahtan Korkulur Mu?

Mizahı bir savunma mekanizması olarak gören Freud, mizahın saldırganlık dürtüsü ile bağlantısına değinmiştir. Her insanda var olan saldırganlık dürtüsünün açıkça ifade edilemeyip çevre tarafından baskılanmasıyla kişinin bu dürtüyü şaka yoluyla ifade ettiğini söylemiştir.

Fıkralar, karikatürler, bazı romanlar, hikâyeler ve çeşitli sahne sanatları ise mizahın, zayıfın güçlüye karşı kullandığı ortak araçlardır. Yöneticilerin adaletsiz tutumları, politika, gelenek-görenek ve törelerdeki tutarsız yönler birer mizah alanı yaratsa da ortaya konan sanat ürünleri muhalif olunca güçlü tarafı rahatsız edebildiği “korkutabildiği” görülmüştür.

Bu toprakların yetiştirdiği en büyük değerlerden biri olan ve gerek fıkraları, gerekse fıkralarından doğan deyimlerle ne zaman başımız sıkışsa hemen imdadımıza yetişen Nasrettin Hoca: “Ya tutarsa diye göle maya çalarak, kazanın doğduğuna inanıyorsak ölebileceğine de…” gibi söylemleriyle dikkatleri çekerek aslında gerçek diye dayatılanlara karşı çıkmayı öğretmiştir topluma. Davalıya da davacıya da hak vererek doğrunun tek olup olmadığını sorgulatan da yine Hoca’dır.

Mizahi Mizaç

Mizah anlayışının başta zekâ ve yaratıcılıkla Mizah anlayışının başta zekâ ve yaratıcılıkla ilişkisi olmakla birlikte birçok bileşeni ve zamanla öğrenilebilir olduğu bilinir. Mizah duygusunun gelişmesinde aile ortamı büyük önem taşır. Olayların, durumların eğlenceli yönünün görüldüğü, mizahtan zevk alınan aile ortamlarında büyüyen çocuklar, benzer tutumları ve davranışları benimserler. Karşılaştıkları sorunların çözümünde mizahı kullanan ebeveynlerin çocukları da aynı yolu izlerler. Hatta zaman içinde sorunların çözümünde mizahi yöntemleri kullanmada ebeveynlerinden daha donanımlı hale gelebilirler. Elbette burada yalnızca ebeveynlerin mizahi becerileri değil çocuklarına karşı tutumlarının pozitif, güven verici ve destekleyici olması da çok önemlidir.

Mizahla iç içe olmak aynı zamanda etrafta olup bitenlerle daha fazla ilgili olmayı gerektirir. Mizah dolu ortamlarda büyüyen çocukların farklı konular ve olaylar hakkında bilgi ve fikir sahibi olmaları onlara genel kültür kazandırırken dil becerilerini de geliştirir. Gelişmiş dil becerilerine sahip olmak ise eğitim, iş ve sosyal hayat için gerekli temel becerilerin başında yer alır.

Mizahın öğrenilmesinde kitapların ve filmlerin de katkısı vardır. Eğlendirmenin, güldürmenin yanı sıra eleştirme ve düşündürme işlevleri olan mizahi filmler ve kitaplar, çocukların bilişsel, duyuşsal ve toplumsal gelişimlerine önemli katkı sağlar. Çocuklar, kitaplardaki ve filmlerdeki karakterlerin sorun çözme becerilerini, duygu ve düşüncelerini ifade etme şekillerini model alırlar. Hayali kahramanlar aracılığıyla ikili ilişkilerdeki çatışmalı durumların mizahla nasıl aşılabileceğini, toplumsal sorunları eleştirmenin ya da kişisel/toplumsal ön yargıları aşmanın farklı yolları olduğunu okuyan, izleyen çocuklar benzer çözümleri yaşamlarında da kullanabilirler. Bir kitabın çocukta anlama ve kavrama değişiklikleri yapabilmesi için kitabın diliyle çocuğun dil becerileri gelişiminin paralel olması gerekir.

Çocuklar için mizahi kitaplar arayanlara, çoğu çocuğun beğenisini kazanan Rıfat Batur’un “Kitap Doktoru”, Christine Nöstlinger’in “Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk” adlı eserleri önerilebilir. Ayrıca Muzaffer İzgü’nün, Aytül Akal’ın, Behiç Ak’ın da eserleri arasından çocuğunuza uygun olanları seçebilirsiniz. Sözü edilen yazarların genelde 9 yaş ve üzeri için kaleme aldıkları eserlerinde uyumsuzlukların tehdit, kavga ve küslük olmadan da üstesinden gelinebileceğinin güzel örnekleri anlatılır.

Eğitimde Mizah

Çok hızlı değişim gösteren günümüz dünyasında her ortamda olduğu gibi okullarda da stres kaynakları oldukça yoğundur. Ödevler, sınavlar ve sürekli değişen sınav sistemleri gibi. Öğrencilerin bu stres yaratan unsurlarla daha iyi baş edebilmeleri ve yaşadıkları duygusal zorlanmaların üstesinden gelebilmeleri için mizah önemli bir araç olarak devreye sokulabilir. Örneğin, sınav gerginliğinin azaltılmasında öğretmenlerin açıklamaları esprili yapması bile etkili olur. Ya da sınav sorularının bazılarının yine güldürürken düşündürecek nitelikte hazırlanması sınav kaygısını azaltabilir. Bu tür düzenlemelerle yaşanabilecek kaygının, endişenin, korkunun dağılması ve yerini olumlu duygulara bırakması sağlanarak öğrencilerin gerçek performanslarını ortaya çıkarmalarına yardımcı olunabilir.

Okullarda gözlük takan, derslerine düzenli çalışan çocuklara her yerde hemen hemen aynı şekilde seslenildiğini, köşe yazarlarının bile beğenmediği meslektaşına yine isimler takarak hitap ettiğini ve bu durumun geleneksel mizah anlayışımıza sığınarak açıklandığını görüyoruz. Aristo tarafından ortaya atılan fikirlerin geliştirilmesiyle ortaya çıkan üstünlük kuramı, mizahın özünde alay olduğunu söylese de bu tür mizahın kişiler ya da gruplarla ilgili klişeler yarattığı, ön yargıları devam ettirdiği ve ötekileştirmeye çanak tuttuğu da açıktır. Günlük yaşamda gülmeye neden olan olaylarla ilgili bir araştırmanın sonuçlarını aktaran Şahin (2012), gülmeye kaynaklık eden olayların %65’inin özünde alay olduğunu ifade eder. Etnik kökene, dine, azınlığa, cinselliğe kısaca her türlü farklılığa karşı üretilmiş olan fıkraların, deyim ve atasözlerinin kullanımına her ortamda olduğu gibi okullarda da dikkat edilmelidir. Dikkat etmek yerine kullanımın tamamen yasaklanması duyguların ifade edileceği alanları ortadan kaldırır ve başka sorunları beraberinde getirir. O nedenle bu tür mizahı hiç kullanmamak yerine ön yargıları ve ayrımcılığı önleyebilmede, eleştirinin nasıl yapılabileceğini öğretmede bir araç olarak kullanmak da mümkündür.

Bilişsel süreçlerden kaynaklanan zekânın, dikkatin, analitik düşünmenin, yaratıcılığın ve gülmeyle dışa yansıyan neşenin, rahatlığın kaynağı olan fıkraların, özenle seçilerek eğitim ortamlarında kullanılmasının yaygınlaştırılması yararlı olur. Fıkralar her derste kullanılabileceği gibi özellikle Türkçe ve edebiyat derslerinde kullanıldığında genelde metin merkezli anlayışa renk getireceklerinden derslerde sıkılan, gülmekten ve güldürmekten hoşlanan çocukların okulu ve öğrenmeyi eğlenceli bulmasında önemli bir rol oynarlar. Fıkralar dışında öğretmenlerin yerine ve zamanına göre iyi espri yapma becerileri de öğrenmeyi sevdirir ve kolaylaştırır. Akademik başarının sadece ders çalışmaya bağlı olmadığı, öğrencilerin kendilerini rahat, huzurlu ve mutlu hissettikleri öğrenme ortamlarında daha kolay öğrenebildikleri bilindiğinden okullarda mizah unsurlarının kullanımının yaygınlaştırılması önerilir. Öğrencilerin hem öğretmenleriyle hem de birbirleriyle paylaşacakları olumlu duygusal deneyimler, birlikte gülüp eğlenmeleri “ben”leri kolayca “biz”e dönüştüreceğinden daha sonra yapılması planlanan pek çok etkinliğin, sosyal sorumluluk projesinin de birlikte yürütülmesini kolaylaştırır.

Eğitim ortamlarında çizgi, fikir ve ironiden oluşan karikatürlerin de önemli bir yeri vardır ve bir eğitim aracı olarak kullanılmasının gittikçe yaygınlaşması sevindiricidir. Karikatürler yoluyla metinler ve kitaplarla yapılan yorumlama ve bir ana fikre ulaşma çalışmaları rahatlıkla yapılabilir. Özellikle uzun metinlerden çok da hoşlanmayan öğrencilerin ilgi ve dikkatlerini derse çekmede ve katılımlarını arttırmada etkili olabilen karikatürler aynı zamanda bir sanat aracı da olduğundan öğrencilerin bu alanlardaki gelişimlerini destekler. Mizah yapabilmek için de yapılan mizahı anlayabilmek için de öncelikle mizahın ne olduğunu anlamak gerekir. Bunu sağlayabilmek, öğrencilerin yaratıcı ve mizahi düşünme becerilerini geliştirebilmek için okullarda çeşitli etkinliklere yer verilebilir. Örneğin öğrencilerin komik olduğunu düşündükleri kitapları getirip arkadaşlarına tanıtmaları ve neden öyle düşündüklerini açıklamaları istenebilir. Belirlenen gün ve zamanlarda düzenli olarak yapılacak bu çalışma düşünen, tartışan, günceli takip eden, mizahi anlayışa sahip öğrencilerin yetişmesine katkı sağlar.

Öğrencilerden komik fotoğraflar, karikatürler biriktirdikleri bir dosya oluşturmaları ve bu dosyalardaki ürünlerden bireysel ya da küçük gruplarla metinler üretmeleri istenebilir. Yaratıcı yazma becerilerini geliştirecek bu çalışma, mizah ögelerini de barındırdığından öğrenciler için daha keyifli olabilir. Ayrıca oluşturulan ürünler arasından belirlenen kriterlere uygun olanlar seçilip ders işlenişlerinde de kullanılabilirse bu durum öğrencileri daha da motive eder. Koridorlardaki ya da sınıflardaki bazı panolar mizah için ayrılarak işlenen konulara uygun, karikatürler, fıkralar, komik resimler araştırılıp asılabileceği gibi öğrencilerin kendi ürünleri de bu panolarda sergilenebilir.

Yazan:
Elmas Özmen
Eğitim Uzmanı