Olumsuz Her Yaşantı Travmaya Davetiye Çıkarır mı?

Travma, günlük hayatın akışını sekteye uğratacak kadar zorlayıcı, bireyin dayanma gücünü aşan, güvende olmaya dair tehlike oluşturan bir durum olarak tanımlanabilir. Bu durum ne kadar doğrudan ve büyük bir tehdit oluşturuyorsa o kişi üzerindeki etkisi de o derece büyük olur. Travma tanımı yapılırken “tehdit” terimi kullanılır çünkü travmatik olaylarda bireyin yaşamına, vücut bütünlüğüne, yakın aile bireylerine/sevdiklerine yönelik bir tehdit ve riskli bir durum söz konusudur.

Spinoza’ya göre; “Bedenin hareket gücünü arttıran, azaltan, sınırlayan ya da genişleten her şey, zihnin hareket gücünü arttırır, azaltır, sınırlar ya da genişletir. Ayrıca zihnin hareket gücünü arttıran, azaltan, sınırlayan ya da genişleten her şey, bedenin hareket gücünü arttırır, azaltır, sınırlar ya da genişletir.”  (Levine 2013). Spinoza bu ifadesinde beden ve zihinsel işleyişin etkileşiminin altını çizer. Güner (2016)’de benzer bir şekilde, travmanın hem bedeni hem zihni etkilediğinden, bedenin hareket gücünü artıran veya azaltan her şeyin zihnin hareket gücünü de sınırlandırdığı ya da artırdığından bahseder. Güner’e göre olumsuz yaşantılar sonucunda bedende de derin reaksiyonlar oluşur ve bedenin dengesi bozulur. Beden gerilir, büzülür, donup kalır ve bazen de çaresizlikten yıkılabilir. Tehlike karşısında beden ve zihin iç içe geçmiş gibidir, duygular bedende yaşar. Bedeni ve zihni bir bütün gibi düşünmeden travmayı anlamak mümkün değildir. Bu yaşantıyı parkta çok eğlenirken hiç beklemediği anda salıncaktan düşen bir çocuk üzerinden örneklendirir. Böyle bir deneyim yaşamakta olan çocuğun bedeninde önce gerilme, kasılma, sonra acı ve sonra da donup kalma tepkisi yaşanabilir. Ebeveynin çocuğuna neler olup bittiğini, bundan sonra neler yapacaklarını açıklayarak onu yatıştırabilmesinin, çocuğun esneme gücünü arttıracağından söz eder. Ama bu durum karşısında çığlık çığlığa bağıran veya donup kalan bir ebeveynin beden ve zihin dengesine kavuşamadığı için çocuğuna doğru bir şekilde eşlik edemeyeceğini ifade eder.

Çocuğun travmatize edici bir olay yaşadığında olayı nasıl algılayacağı, yorumlayacağı ve nasıl bir tepki oluşturacağı, anne babasının tutumlarıyla bağlantılıdır. Yaşadığı bu olayla çocuk büyük olasılıkla ilk kez karşılaşmaktadır ve bu durumla ilgili herhangi bir davranış kalıbı oluşturmamıştır. Bu nedenle çocuğun ilk yapacağı şey, anne ve babasını izlemek olacaktır. Anne babanın yaşanan duruma dair yorum ve tutumları, çocuğun bu yaşantıyı algılama şeklini ve baş etme becerilerini etkileyecektir. Yaşamsal deneyim eksikliğinden dolayı çocuk yaşadığı durumu anne babanın göstereceği tepkiyle eşleştirerek anlamlandıracaktır. Anne babanın zor durumlarla baş etme kapasitesi,  çocuk için de yol gösterici olacaktır.

Olumsuz Yaşantıdan Kaçınmak Mümkün müdür?

Çocuklarını zarar görmeden yetiştirmek, anne babaların arzusudur. Anne babalar bu arzularını gerçekleştiremediklerini düşündükleri zamanlarda, yetersiz ve/veya çaresiz hissedebilirler; sanki eksik şeyler varmış gibi düşüncelere kapılabilirler. Çocuklarını koruma isteğiyle her an şüphe içinde olabilir, kaygıları artabilir. Ancak çocukları için sürekli konforlu ve sorunsuz bir yaşam sağlama çabası rasyonel ve gerçekçi değildir.

Anne-babaların, çocuk yetiştirmenin bilimsel dayanaklarını öğrenme çabaları önemlidir, ancak bu kaynakların güvenilir veriler içermesi, içinde yaşanılan toplumun normlarıyla ilişkili olması, kişisel deneyimlerin bilimsel verilerin önüne geçmemesi gerekir. Anne-babalar, zihinlerinde karmaşa yaratan çok fazla içerikle donandığında hareket alanını kaybedip, hata yapmamak adına harekete geçmekte zorlanabilirler. Anne-babalık, çocukla birlikte çıkılan yolculukta kazanılan deneyimlerle, bilgilerle ve sahip olunan değerlerin katkısıyla öğrenilir.

İnsan hayatının her evresinde olduğu gibi, çocukluk döneminde de stres verici durumların olması doğaldır. Çocuklar günlük yaşamlarında zorlayıcı durumlarla karşılaşabilirler; bir oyundan dışlanabilir, tıbbi müdahale gerektirecek bir kaza geçirebilir, ekranda şiddet görüntüleri izleyebilir, kokutucu bir masal dinleyebilirler. Bu gibi yaşantıların normal koşullar altında bir travmaya dönüşmeyeceği bilinmelidir. Çünkü mutluluk, neşe, hüzün, hayal kırıklığı gibi pek çok duygu hayatın içinde deneyimlenir. Çocuğun yaşanan durum üzerine düşünmesi, kendisinde tedirginlik yaratan duyguları ifade etmesi olumsuzluklarla başa çıkabilecek gücü keşfetmesini sağlar. Çocuğun çok rahat baş edebileceği deneyimleri yaşamasından korkmak, her olumsuz yaşantıyı travma saymak çocukların hayat koşulları karşısında esnekliğini ve dayanıklılığını olumsuz etkileyerek, yeni yaşam deneyimlerine hazırlıklı olmalarına engel olur. Yetişkinin, çocuğun durumu anlamlandırmasını sağlayacak açıklamaları çocuğun çözüm üretme becerisini ve ruhsal esnekliğini artırır.

Çocuğun hayatında sonsuz bir konfor alanı sağlamaya çalışan anne babalar, çocuğun zaman geçirdiği tüm alanlarda (okul, spor ve eğlence ortamları gibi) yaşanan durumları kontrol etme ihtiyacında olabilirler. Çocukları için sorunsuz bir yaşamı idealize ederken, bu yaklaşımlarıyla çocuğun sıradan olumsuz yaşantılarla baş etmesini zorlaştırabilir ve özerkliğini kazanmasını engelleyebilir. Yaşına uygun ortamlarda kontrolü çocuğa bırakabilmek,  çocuğun yeni beceriler geliştirmesi için fırsat sağlar.

Her birey olumsuz yaşantılarla baş edebilecek kadar dayanıklıdır. Çocuğun dünyaya geldiği andan itibaren anne babasıyla kuracağı güvenli bağın sağlayacağı güç ve yakın ailesiyle kurulan olumlu ilişkiler, karşılaşacağı zorlukların üstesinden gelmesini de destekleyecektir. Anne rahmindeki güvenli ve rahat ortamdan dünyaya gelme ve bebeğin ihtiyaçlarının karşılanması sürecindeki her türlü yaşantı, bebek için oldukça zorlayıcıdır. Bebeğin ilk zamanlar ihtiyaçlarını anlatma yolu olan ağlama davranışının bakım veren tarafından zamanında anlaşılması, istekli ve olumlu bir tutum içinde olunması, bebeğin zorluklar karşısında vereceği tepkilerin temellerini oluşturacaktır. Yaşamın öngörülemez zorlukları karşısında çocukların yaşadıkları zorlayıcı duyguları fark etmeleri, ifade etmeleri ve yönetebilir olmaları için bu güvenli bağlar destekleyici olacaktır. “Bazı çocukların dayanıklılığı ve esnekliği diğerlerine göre daha güçlüdür. Bazen bu çocukların mizacı, bazen de güvenli bağlandıkları, onları tehlike anında yatıştırmayı bilen, koruyabilen, kapsayabilen, kendileri de kolay kolay travmatize olmayan, güven veren ebeveynleridir. Dayanıklılığı güçlü olan çocuklar keşfetmeye açık ve meraklıdır. Bu keşifler sırasında aldıkları ufak tefek yaralar, çatışmalar dayanıklılıklarını arttırır. Başka çocuklarla ilişki kurmaktan, yeni ilişkilerden hoşlanırlar. Paylaşmayı severler. Aynı zamanda bireyselliklerini, kişisel alanlarını, haklarını tanırlar, bilirler ve korurlar. Duygularının farkına varabilir ve ifade edebilirler. Başlarına kötü bir şey geldiğinde yakınları tarafından desteklenirler, esnerler ve hızla eski yaşantılarına geri dönebilirler. Olumsuz yaşantıları geride bırakma kapasiteleri çok güçlüdür.” (Güner, 2016). Hangi deneyimlerin çocuğun duygusal iyilik halini bozabileceğini öngörebilmek ve olumsuz yaşantıdan her zaman onu koruyabilmek mümkün olmasa da bunların yarattığı olumsuzlukları onarmak mümkündür. Ebeveynin çocukla kurduğu ilişki ve sunduğu çevre, olumsuzluklarla baş edebilmesi için çocuğa yol gösterici olacaktır.

Olumsuz Yaşantının Ardından…

Çocuklar büyükleri şaşırtacak kadar dirençli ama aynı zamanda da hassastırlar. Uygun destek sağlandığında yaşadıkları zor deneyimlerin üstesinden gelebilirler ve rutin hayata devam edebilirler. Ancak bu zor yaşantıların üstesinden gelme ve zorluklar karşısında esnek olabilme becerisini destekleyebilmek için anne babaların da bazı beceriler konusunda kendilerini güçlendirmeleri gerekmektedir. “Bir ebeveynin kendi travmalarının farkında olması ve çocuğunun geçirdiği olumsuz yaşam deneyimleri sonucunda kendi travmalarının tetiklenmemesini sağlaması da çok önemlidir. Böylece olumsuz olaylar karşısında, düşünme becerisini kaybetmeyen, gözlemleyebilen, dinleyebilen, izleyebilen bir ebeveyn haline gelinebilir ve çocukların travmatik yaşantı sonrası ihtiyaçları karşılanabilir. Olumsuz yaşam deneyimleri karşısında kendini hemen toparlayabilen ve yatıştırabilen yetişkinler haline gelmeyi başarabilen ebeveynlerin çocukları şanslıdır. Olumsuz yaşam deneyimleri onları kolay kolay travmatize etmeyecektir (Güner, 2016).

  • Olumsuz yaşantı sonrası acı çekmekte olan çocuk bu acıdan kaçınmak için saldırgan ve hırçın tavırlar sergileyebilir. Çocuğu zorlayan bir yaşantı sonrasında; duygularının kabulü, güvenli ortam, kapsayıcı tutum, çocuğun iyileşme basamaklarına adım atmasını kolaylaştıracaktır.
  • Zorlayıcı bir yaşantı sonrası tutarlı, nazik ve güvene dayalı ilişkiler kurmak ve çocuğa şefkatli olmak gereklidir. Şefkat oldukça güçlü bir duygudur ve zorlayıcı deneyimlerin çocuğun ruhsallığı üzerindeki olumsuz etkisini hafifletmekle birlikte bedensel gerilimin giderilmesine de destek olur.
  • Çocuğa zaman ayrılarak kendini nasıl hissettiği ve neler yaşadığını ifade etmesine alan açılması önemlidir. Duygularını ifade etmekte güçlük yaşayan çocuklar için hareketli oyunlar, yaratıcı drama oyunlarıyla duygularını ifade etme fırsatı sunmak rahatlamalarının sağlaması açısından yararlı olacaktır.
  • Çocuğun zorlayıcı bir yaşantıyla karşılaştığında neler yaşadığının bilinmesi, yetişkinin nasıl bir yol izleneceğinin asıl belirleyici unsuru olacaktır.

Son söz olarak, yetişkinlerin düşündüklerinin aksine çocukların olumsuz yaşantılara karşı toleranslı ve esnek olabildikleri unutulmamalıdır. Çocukların büyük bir bölümü stres yaratan yaşantılar sonrası günlük rutinlerine kısa sürede dönerek uyum sağlayabilmektedirler. Ayrıca, çocuğun her zaman hayatın zorlayıcı süreçlerine maruz kalabileceği ancak bu zorluklarla baş edebilmesini sağlayacak güvenli, destekleyici ortamı ve ilişkileri sağlamanın baş etme sürecinde iyileştirici etki sunacağı hep akılda tutulmalıdır.

Yazan:
Fatoş Zeynep Çubuk
Uzman Psikolojik Danışman

Kaynakça

Levine, P.A.  ve Frederick, A.(2013.) Çev Yalçınkaya Z., Kaplanı Uyandırmak Travmayı İyileştirmek, Butik Yayıncılık

Güner, O. (2016). Yalnızlık, Gelişim Sayı 12 / http://gelisim.terakki.org.tr/cocuklar-ve-travma/