Onda Var, Bende Niye Yok?
HASET

Bir tüketim çağının içinde hayatını sürdürmeye çalışan günümüz insanı, her geçen gün daha da artan şekilde, tüketim uyaranlarına maruz kalıyor. Televizyon ekranlarında dakikalarca süren reklamlar, telefonlara düşen markalara ait bildirimler, internet sayfalarının tüm köşelerini kaplayan dikkat çekici tanıtımlar… Her şeyin ulaşılabilir ve kolay elde edilebilir olduğuna dair mesajların verildiği o çekici, rengârenk görseller… Zamanla sosyal medya kanallarının kullanımının artmasıyla da birlikte bu anlayışın daha yaygın ve görünür hale geldiği söylenebilir. Eskiden küçük dünyası içinde hayatını sürdüren insan için artık kendisini ortaya koyabileceği daha geniş ve kalabalık bir ortam söz konusu.

Güzel evlerin, eğlenceli seyahatlerin, keyifli yemeklerin, kaliteli kıyafetlerin, kısacası “sahip olunanların” sadece yakın çevreye değil herkese, kolayca gösterilebildiği bir ortam sunar sosyal medya. Ancak madalyonun diğer yüzünde ise “sahip olunamayanlar” nedeniyle zaman zaman hissedilen mutsuzluk, yetersizlik, tatminsizlik, eksiklik gibi duygular yer alır. Sosyal medya ve tüketim kültürünün; bu duyguları besleyen, görece daha kolay gün yüzüne çıkmasına neden olan bir yönü de vardır. Bu hislerin gün geçtikçe daha çok insan tarafından paylaşıldığı göz önünde bulundurulduğunda, “haset” gibi güçlü bir duyguyu ele almak, günümüz insanını anlamak adına anlamlı olacaktır.

Haset, temelinde yokluğun olduğu ve bu yokluğun da bir başkası ile yapılan kıyaslamalar üzerinden fark edildiği zorlayıcı bir duygudur. Kişinin, kendisinde ol(a)mayan bir şeyi, bir başkasında gördüğünde, o şeyi elde etmeye yönelik olarak hissettiği yoğun istektir. O “şey” kimi zaman mutlu bir aile tablosu, kimi zaman başarılı bir iş yaşantısı, kimi zaman da sahip olunan zenginliktir. Haset duyan kişi, genelde bu niteliklere sahip olmadığı için kendisiyle karşılaştırdığı kişiye karşı kötü niyet besler, içten içe onun da tüm bunlardan mahrum kalmasını diler. Kendini, öteki ile aynı seviyede görmez. Daha aşağıda bir yerde konumlandırır. O yerde kendini yetersiz ve değersiz hisseder, utanç duyar yaşadıklarından. Tüm bu süreçte mutsuzluk, huzursuzluk, hayal kırıklığı, umutsuzluk, kızgınlık, öfke hasete eşlik eden duygulardır.

Haset Duyanın iç Dünyası

Haset edilen kişiyi düşünmek, tekrarlayıcı bir şekilde onunla kendini kıyaslamak, bu kıyaslamalardan her seferinde yenik çıkmak kişi için oldukça yorucu bir zihinsel süreç haline gelebilir.  “Neden o mutlu kişi ben değilim? Neden ben değil de o daha başarılı? Neden o yaptı da ben yapamadım?” Kişi, sanki hayatının belli bir noktasında takılıp kalmış gibidir. O takılıp kaldığı noktada devamlı kendi yeterliliğini, kapasitesini, becerilerini sorgular. Zamanla bu durum kişiyi içten içe tüketen bir kısır döngüye dönüşür. Sonuç olarak kişi; tüm enerjisini kendi potansiyelini geliştirmek için harcamak yerine, bu zihinsel sürece harcamış olur. Bu durum kişinin kendisini hem edilgen bir şekilde algılamasına hem de yorgun, üzgün, mutsuz ve kızgın bir ruh haline geçmesine neden olur. Ama bu kızgınlık sadece haset duyduğu kişiye karşı değildir, aynı zamanda kendinedir de. Yapamadığı, başaramadığı, elde edemediği için kendine kızar. Dolasıyla haset en çok da kişinin kendisiyle olan ilişkisinin bozulmasına yol açar.

Günlük yaşantıda, kişiler genellikle kendileriyle benzer koşullarda yaşayan, aynı ortamı paylaşan hatta kimi zaman en yakınında oldukları kişilere karşı haset duyar.  Bunun yanı sıra hasetin odağı olan özelliğin de kişi için anlamlı olması gerekir. Örneğin, başarılı olmaya önem veren biri için en yakın arkadaşının işinde belli bir konuma ulaşmış ve iyi bir kazanç elde ediyor olması, onun için haset duyulacak bir durum olabilir. Kendisi istediği mesleği yapamıyorken ya da arzu ettiği geliri kazanamıyorken, bu noktada arkadaşının “ona göre” başarılı olması kendisini kötü hissetmesine neden olabilir. Arkadaşı, zamanla onun için başarısızlığını gösteren bir aynaya dönüşebilir. Baktığında içinde eksik kalmış yanlarını hatırlatan bir ayna… Bu duygularla baş etmekte zorlanan kişi, gün geçtikçe arkadaşıyla arasına mesafe koyabilir, soğuk ve kırıcı davranabilir, ona küsebilir. Bu durum kişinin sosyal ilişkilerinin bozulmasına, daha içine kapanık birine dönüşmesine neden olabilir.

Haset, kimi zaman kişinin daha saldırgan tutumlar sergilemesine yol açabilir. Kişi, hasetin verdiği acıyla baş edemediği için hasetin kaynağı olan “o” kişinin ortadan yok olmasını ister. Bu hissini bastırmak için de ona dolaylı yoldan zarar verecek eylemlere başvurur. Haset duyulan kişinin arkasından konuşmak, ona olumsuz yakıştırmalar yapmak, sürekli açığını arayıp yanlışını kollamak bu davranış kalıplarından bazılarıdır. Böyle yaparak haset ettiği kişinin başkalarının gözündeki değerini sarsmaya çalışır. Yani tüm eforunu kendini yukarı çekmek yerine, karşısındakini aşağı çekmek için harcar. Madem ben onunla aynı seviyede değilim; o zaman o aşağı insin diye düşünür. Haset kişi bunu başardığında, bundan da oldukça haz duyar. İçindeki huzursuzluğun da dineceğini düşünür. Ancak bu sadece bir yanılsamadan ibarettir. Nihai olarak her daim kendinden daha başarılı, daha güzel, daha zengin, daha becerikli birine denk gelmesi olasıdır. Denk geldiğinde hasetin yıkıcı yüzü kuşkusuz ki kendini yeniden gösterecektir.

Haset duyan kişi genellikle duygularını inkâr etme ya da saklama eğilimi içine girer. Çünkü duygularını açık ettiğinde aslında kendi eksikliğini, utancını da gözler önüne sermiş olur. Bununla yüzleşmek zor ve sarsıcı olduğu için de haset duygusu derinlerde bir yerlere itilir. Hasetin gizlenmesinin bir diğer sebebi de toplumsal ve kültürel olarak ona atfedilen anlamların olumsuzluğudur. İnsanlık tarihi hasetin yıkıcı yönünün anlatıldığı pek çok hikâye, masal ve efsaneyle doludur. Toplumda bir karşılığı yoktur; çünkü başkasına ait olana bir göz koyma halidir haset. Ayıplanma, yadırganma, dışlanma kaygısı duyan haset kişiler, hislerini dile getirmekten kaçınırlar böylelikle. Hatta hasetin bu “gizli saklı” yönünün, zaman içerisinde kimi toplumsal ritüellerin de bir çeşit kaynağı haline geldiği söylenebilir. Nereden geleceği kestirilemeyen haset bakışların etkisinden korunmak için nazar boncuklarının, at nallarının vb. halen kullanılması bu ritüellerden bazılarıdır.

Haset Mi? Kıskançlık Mı?

Kıskançlık ve haset, gündelik yaşantıda genellikle birbirleri yerine kullanılan ama aslında birbirlerinden önemli noktalarda ayrılan iki farklı duygudur. Bu noktada kıskançlık ve haset arasındaki farklılıkların altını çizmek, haset duygusunu yakından tanımak adına faydalı olacaktır.

Haset, olmayanı elde etmeye dair arzudur. Kıskançlık ise eldekini kaybetme korkusudur. Yani kıskançlıkta kişi, kendisiyle ilişkide olan tarafın, ona olan ilgisini, sevgisini kaybedeceğini düşünür. Bu ihtimalin endişesi ve korkusu ile hareket eder. Davranışlarının temelinde mevcut ilişkisini olduğu haliyle koruma güdüsü vardır. Bu bir arkadaşlık ilişkisi üzerinden ele alındığında, kişinin sevdiği bir arkadaşını başkalarıyla paylaşmama isteği bu duruma örnek olarak verilebilir. Kişi, tüm ilginin odağında kendisinin olmasını ister. Arkadaşının başkasıyla da benzer bir samimiyeti yaşamasını, içten bir diyalog geliştirmesini, sahici bir yakınlık kurmasını istemez. Çünkü böyle olursa kendisine duyacağı hislerin değişeceğini, belki de gün geçtikçe bağlarının kopacağını düşünür. Kişinin bu noktada hissettiği duygudur kıskançlık. Bu ilişkide, kişinin arkadaşının sahip olduğu girişkenlik ve iletişim kurma becerisi karşısında duyabileceği eksiklik ve yetersizlik duygusu ise hasettir. Haset ve kıskançlık kimi durumlarda burada olduğu gibi birbirine eşlik eden duygular olarak da karşımıza çıkabilir.

Hasette, ikili bir ilişki söz konusudur. Haset duyan ve bu duyguyu uyandıran olmak üzere iki kişi söz konusudur. Buna karşılık kıskançlık, üçüncü kişinin sahnede belirmesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Kıskanan, kıskanılan ve aradaki ilişkiye karşı tehdit unsuru olan üçüncü kişidir. Bu duruma anne baba, büyük çocuk ve yeni doğan arasındaki ilişki örnek verilebilir. Daha önce tüm ilgi ve sevgiyi, anne babasından direkt alan büyük çocuk; bir üçüncü kişi olan kardeşinin doğmasıyla birlikte endişelenebilir. Kendisine duyulan ilgi ve sevgiyi kaybedeceğinden korkabilir ve dolayısıyla kardeşini kıskanabilir.

Hem haset hem de kıskançlık, negatif çağrışımları olan duygulardır. Ancak buna rağmen kişiler, hasete göre kıskandıklarını daha rahat ifade edebilirler. Çünkü kıskançlık, sahip olanı kaybetmemeye dair bir çabayı temsil eder. Bunun da toplumsal ve kültürel yapıda tartışmalı da olsa kabul edilebilir bir karşılığı vardır. Bu nedenle kıskanan kişi için duygularını dile dökmek kimi zaman daha kolay olabilir.

Haset Duygusunu Dönüştürebilme

Haset, baş edilmesi güç bir duyguyken, sağlıklı bir ruhsallık adına, bu duyguyu daha yapıcı bir noktadan ele almak ne derece mümkün? Kişinin bir yandan kendi potansiyelini ortaya çıkarmasına engel olabilen yıkıcı bir duyguyken, bir yandan da eksikliklerini tamamlamasını sağlayacak bir motivasyon kaynağı olabilir mi? Peki bu noktada haset duygusuyla baş edebilmek ya da işlevsel bir güce dönüştürebilmek için neler yapılabilir?

Haset her ne kadar olumsuz ve yıkıcı yönü ağır basan bir duygu olsa da tıpkı sevinmek, üzülmek, öfkelenmek gibi insana özgü bir duygudur. Bu güçlü duygunun varlığını kabul etmek ve gündelik yaşantıda nelere, ne kadar etki ettiğini gözden geçirmek gerekir.  Kimileri hasetle baş edemediği zamanlarda; mutluluğun, sevincin, neşenin hakim olduğu ortamlardan, ilişkilerden uzak durmaya çalışır, kendisini yalnızlaştırır. Kimileriyse, hissettiği yoksunluk hissine karşılık; ötekinin de benzer duyguları hissedebilmesi için uğraşır. Kişi kendi eksikliklerine ya da tam tersi bir başkasının sahip olduklarına o kadar odaklanır ki bir yandan zamanın da akıp gittiğini unutur hale gelir. Oysa insan ömrü kısa, yapılmak istenenler ise bir hayli fazladır. Başkasının hayatını dikkatle izlemek için zaman harcamak yerine, kişinin kendi hayatının filmini çekebilmek için adım atması gerekir. Bunun için de öncelikle hasetin neleri alıp götürdüğüne dışarıdan bir gözle bakabilmek, yaşantıdan neleri eksilttiğini görebilmek, tüm bunlarla ilgili farkındalık geliştirebilmek önemlidir.

Kişi; enerjisini kendini eksik hissettiği alanları tamamlamak, içindeki boşlukları anlamlı parçalarla doldurmak için harcamalıdır. Tüm yatırımını başkalarına odaklanmak yerine kendine yapmalıdır. Haset ve motivasyon denildiğinde zihinde sanki birbirinden çok uzak iki kavram canlanıyor olabilir. Ancak hasetin duygusu değişikliğe, ilerlemeye, kendini geliştirmeye yönelik kullanılabilirse; hissettirdiği güçlü duygular, harekete geçme motivasyonu sağlayabilir. Böylelikle haset itici güce dönüşebilir. Aslında gündelik yaşamda “gıpta etmek” dediğimiz durumun da karşılığıdır bu. Gıpta, kişinin bir başkasında gördüğü ve beğendiği bir özelliğin kendisinde olmasını istemesidir. Disiplinli bir şekilde çalışan ve başarılı olan bir kişiyi düşünelim. Ya da düzenli spor yaptığı için sağlıklı bir bedene sahip olan birini. Gıpta etmek, arzu edilen ve olması temenni edilen bu beceriler için kişinin çaba sarf etmesidir aynı zamanda. Değişime yönelik sarf edilen bu çaba, haset duygusunun dinmesini sağlayabilir.

Kişinin, kendini sürekli başkalarıyla olumsuz yönde kıyaslamaktan da kaçınması gerekir. Her ne kadar kişiler genellikle kendi çevrelerindeki, kendilerine benzer nitelikteki kişilere karşı haset duysalar da yine de herkesin kendine özgü karakteri ve becerisi olduğunu unutmamak gerekir. Bazıları merdivenleri daha kolay ve hızlı çıkabilir. Bazıları ise çıkarken soluk soluğa kalabilir, durup dinlenebilir hatta bazen düşüp tekrar devam edebilir. Dolayısıyla da herkesin hayat yolculuğu farklı olabilir. Bu yolculukta, kişinin rakibi bir başkası değil kendisi olmalıdır. Başkalarının adımlarını takip etmek yerine, kişi kendi yolunu takip etmeli, kendi iç sesine kulak vermeli, kendi isteklerine göre hayallerini şekillendirmelidir.

Haset için bir nevi kişinin kendisiyle olan savaşı da denilebilir, galibi olmayan ve bir türlü bitmek bilmeyen. Ancak yarattığı tahribat düşünüldüğünde, bir noktadan sonra kişinin kendisiyle yaptığı bu savaşı sonlandırması gerekir. Bu ateşkesin en önemli adımlarından birisi ise kişinin kendini kabul etmesidir. Eksik yönleriyle, becerileriyle, yapabildikleriyle ve yapamadıklarıyla olduğu gibi kabul etmesi, yani kişinin kendisiyle barışmasıdır. Kendini sürekli başkalarının gözünden değerlendirmek, oldurulamayan her şey için kendini eleştirmek oldukça yorucu ve yıpratıcı bir durumdur. Haset duygusunu besleyen bu davranış kalıplarını bir kenara bırakmak ve bunun yerine kişinin kendisine karşı şefkatli davranması ve bağışlayıcı olması gerekir. Kişinin kendi zayıf yönlerini görebilmesi, bu yönleriyle de kendini sevebilmesi aslında kişiyi güçlü kılabilecek bir özelliktir. Bu nedenle yargılayıcı bir bakış açısındansa, hayata ve kendine karşı pozitif bir bakış açısını benimsemek, sahip olunan güzel şeylere dair şükran duymak, kişiyi haset duygusundan uzaklaştırabilir.

Ailedeki Görünümü

Aile içinde anne baba tarafından sergilenen fazlasıyla eleştirel tutum, çocuğun kendine duyduğu güveni zedeleyebilir; kendini yetersiz hissetmesine neden olabilir. Kendini yetersiz ve eksik hisseden çocuğun, bir şeyleri başarmaya ya da değiştirmeye dair inancı da kırılabilir. Bu tutum çocuğun kendi benliğini ortaya koymaktan çekinmesine, kendini olduğu gibi kabul edebilmesine engel olabilir. Tam tersi şekilde şımartılan çocuklarda da temelsiz bir özgüven duygusu gelişebilir. Çocuk, istediği her şeyi “o an” elde edebileceğine dair bir inanış geliştirebilir. Her iki tutumun da haseti besleyen yönleri vardır. Dolayısıyla da çocuğu sürekli eleştirmekten, başkalarıyla kıyaslamaktan kaçınmak gerekir.  Aile içinde belirli kurallar belirlemek, çocuğun bu kurallara uyum göstermesine yardımcı olmak, yeri geldiğinde çocuğa “hayır” cevabını verebilmek ve bu noktada tutarlı olmak, çocuğun sağlıklı bir gelişim süreci yaşaması adına önemlidir.

Kişinin, kendisine olduğu gibi çocuğuna karşı gösterdiği kabul duygusunun da önemi fazladır. Her çocuk kendine özgü yeteneklere ve becerilere sahiptir. Her çocuğun kendine has zevkleri ve renkleri vardır. Bazen ebeveynler, başarının tanımını yaparken çocuklarının kapasitelerini, ilgi ve beğenilerini göz ardı edebilir. Oysaki başarının tek bir tanımı yoktur. Kimi çocuğun spor kabiliyeti ön planda iken kimisinin de akademik becerileri daha ön planda olabilir. Anne baba çocuğu, başka çocukların başarıyla değil kendi becerileri üzerinden kazanabilecekleri başarı ile değerlendirmeli. Ayrıca asıl önemli olan sonuç ne olursa olsun, çocuğun süreçte harcadığı çabadır. Bunun önemi çocuğa söylenmeli, çocuğun kendini geliştirmek, eksik olduğunu düşündüğü yönlerini tamamlamak için gösterdiği çaba takdir edilmelidir.

Her çocuğun hikâyesi farklıdır. Bunu bilerek hareket etmek, çocuğu olduğu gibi kabul etmek, ne olursa olsun önemli olan onu sevgi ve şefkatle sarmalamaktır. Böylece, çocukta memnuniyet, doyum, şükran gibi duyguların yerleşmesi ve içselleşmesi mümkün. Çocukluk dönemi boyunca deneyimlenen bu duygular, hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde kişinin hayata ve kendisine karşı daha olumlu bir bakış açısı edinmesini kolaylaştıracaktır. Bu durum çocuğun hasedin yıkıcı yönüne değil, onun dönüştürücü ruhunu daha kolay benimsemesine yardımcı olacaktır.

Yazan:
Gülseren Kaya
Uzman Psikolojik Danışman

Kaynakça

Parman, Talat. (2022). Kıskançlık ve Haset; Psikanaliz Defterleri 7 – Çocuk ve Ergen Çalışmaları. İstanbul: Yapı Kredi Yayınevi

Navaro, Leyla. (2007). Haset ve Rekabet. İstanbul. Remzi Kitapevi

Kaynak Deniz, B. (2020). Haset Duygusu Üzerine Sosyal Psikolojik Bir Değerlendirme. https://www.researchgate.net/publication/344479724_Haset_duygusu_uzerine_sosyal_psikolojik_bir_degerlendirme adresinden Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.

İrk, E., Gürses, İ. (2021). Hasedin İnsan Hayatındaki Yıkıcı Etkileri ve Çözüm Önerileri. https://dergipark.org.tr/tr/pub/uluifd/issue/66610/910994 adresine Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.

Tuna, Ezgi. (2018). Haset ve Kıskançlığın Tanımlanması ve Klinik Görünümü. https://www.researchgate.net/publication/330441586 adresine Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.

Johartchi, T. (2023). Kıskançlığın Üstesinden Nasıl Gelinir? https://www.wikihow.com/Overcome-Envy adresine Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.

Ayluçtarhan, Z. (2022). Kıskançlık ve Haset. https://www.butunpsikoloji.com/haset-ve-kiskanclik/ adresine Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.