Dünyaya kendisine bakım verecek olana bağımlı olarak gelen çocuk; anne ve babasıyla beslenme, güvenlik ve şefkat alma yoluyla bağ kurar. Zaman ilerledikçe, ebeveynler bu bağımlı yapıdan çıkıp çocuğun bağımsız ve özerk olmasını destekleyen bir konumda olmaya başlarlar. Bu özerklik dönemiyle birlikte, özellikle ergenlik sürecinde, çocuğun ve ebeveynin dünyayı anlayış ve algılayış süreci birbirinden farklılaşır.
Anne babalar ile çocukları arasındaki fikir ayrılıkları, çoğu zaman birbirlerini etkileme ve kendi yaklaşımlarını kabul ettirme arzularından doğar. Çatışmalar ve ayrılıklar bir yana, zaman içerisinde değişmeyen temel birtakım değerlerin ebeveynden çocuğa aktarımı kaçınılmazdır. Toplumsal değerlerin taşıyıcısı olan ebeveynler, kendi aile kültürlerini bir köprü olarak gelecek neslin topraklarına doğru konumlandırırlar. Anne babalar, aradaki zamansal farklılıkları, değişen kültür ortamlarını, kuşakların doğal olarak katıldıkları çevreyi ve hızı göz ardı etmeden bu aktarımı başlatır. Bunun sonucunda, her ne kadar nesiller farklı olsa da ebeveynlerin ve çocukların kuşak fark etmeksizin bazı değerlerinin aynı olması sağlanır. Bu, ahlak gelişimi sürecini anlamlandırmamızı sağlayan bir aktarım sürecidir.
Toplumsal değerlerin ve ahlak gelişiminin aile sisteminde nasıl oluşturulduğu ve çocuklara nasıl aktarıldığına dair sosyolojik, psikolojik ve felsefi açıdan pek çok yorum vardır. Çocuklar büyürken, ebeveynlerinin ve büyüdükleri çevrenin de desteğiyle toplumsal değerleri öğrenir. Toplumsal değerleri öğrenirken bir yandan da kendi değer yargılarını oluştururlar. Toplumsal değerleri öğrenme ve kişisel ilke, değer yargılarının oluşması ahlak gelişimi olarak tanımlanır (Tuzcuoğlu, 2014). Ahlak gelişimini anlamaya çalışırken vicdan, empati, özgecilik, doğruluk gibi bazı kavramlarla ilişkisini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Ahlak Gelişimi ve Vicdan
Türk Dil Kurumu (2023), vicdanı “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan duygu.” olarak tanımlar. Vicdanın gelişmesiyle birlikte birey, iyi-kötü ve doğru-yanlış gibi ayrımlarda bulunabilir.
Vicdan iki alanda kendini gösterir: duygusal ve bilişsel. Çocuklar ilkokula başlayana kadar duygusal vicdan göze çarpmaktadır. Çocukluk çağında otoritenin ilk simgesi olan anne babalar, aynı zamanda çocuklar için vicdanının sesi konumundadır. Çocuk, bir durumla ilgili doğru-yanlış ayrımının neden kaynaklandığının farkında değildir; zaman içinde ebeveyninin o durumla ilgili olan yargısı çocuk tarafından benimsenir. Yaklaşımlarını, nedenini bilmeksizin, ebeveyninden gördüğü şekilde belirler.
Çocuk ilkokul çağına geldiğinde sorgulama yeteneği artar. Böylece bilişsel vicdan gelişmeye başlar ve duygusal vicdan zamanla yerini bilişsel vicdana bırakır. Çocuk için ebeveynin yaklaşımları tek doğru olmaktan çıkmaya başlar. Ebeveynin söyledikleri, öğretileri arasında iyi-kötü ayrımını anlamlandırmaya başlar. Bilişsel vicdanın gelişmesiyle birlikte ebeveynler, neden-sonuç ilişkisini çocukla birlikte düşünmeye ve konuşmaya başladıklarında çocuğun muhakeme yeteneğine ve vicdan gelişimi sürecine katkıda bulunabilirler.
Ahlak Gelişimi ve Empati
Ahlak gelişimine katkıda bulunacak bir diğer kavram ise “empati”dir. Bireyin, kendisini karşısındakinin yerine koyarak olayları onun duygusuyla ve düşünceleriyle anlamaya gayret etmesi empati (duygudaşlık) olarak tanımlanmıştır (Dökmen, 2016).
Ahlak gelişiminde çocukların empati becerisi önemli bir yer tutar. Empati becerisi, Kohlberg’e (1984) göre 6 yaşından itibaren gelişmeye başlar. Bu beceriyi geliştirmek için ebeveynler kendi duygularını adlandırarak çocuklarıyla paylaşabilir, böylece onlara rol model olabilirler. Örneğin günlük yaşantılar ve bu yaşantıların getirdiği duygular (neşeli, umutlu, endişeli, kızgın vb.) çocuklara anlatılabilir. Çevredeki kişilerin yaşadığı durumlar hakkında ebeveynler kendi hislerini çocuklarına söyleyebilirler. Ya da olası durumlar hakkında kişilerin neler hissedebilecekleri hakkında konuşabilirler, beraber fikir yürütebilirler.
Yapılan araştırmalarda empati becerisi ve ahlaki yargılama becerisi gelişen çocukların şiddet kullanmadan problemlerini çözmede başarılı oldukları gözlenmiştir (Aydoğan, 2018).
Ahlak Gelişimi ve Özgecilik
Empatiyle birlikte anılan özgecilik kavramı “kişisel fayda gözetmeksizin başkasına yararlı olmaya çalışan kimse” olarak tanımlanmıştır (TDK, 2023).
Özgeci birey, karşısındaki bireye herhangi bir karşılık beklemeksizin yardım eder. Özgecilik, empati becerisiyle kol kola giden bir kavramdır. Çocuklarda 9-10 yaş itibariyle özgecilik gelişmeye başlar. 9-10 yaş öncesinde yardım etme davranışıyla ilgili hikayeler okumak, sosyal sorumluluk gerektiren konulara birlikte katılmak, yardımlaşma davranışının her iki taraf için de yarattığı olumlu duygular üzerinde düşünmek, çocuğa rol-model olmak, özgecilik kavramının çocuğun hayatında yer bulmasına katkı sağlayabilir. Böylece çocuklarda iç görü ve empati gelişir.
Ahlak Gelişimi ve Doğruluk
Doğruluk kavramı, çocuğun ahlak gelişiminde önemli kavramlarından bir diğeridir. Bireyin yargılarının gerçeğe uygun olması doğruluk (hakikat) anlamına gelmektedir (TDK, 2023).
Ahlak gelişiminde bireyin yargılarının dış dünyaya, gerçeğe uygun olması önemlidir (Aydoğan, 2018). Koşulsuz sevildiğini ve kabul gördüğünü hisseden çocuklar gerçeği anlatmada daha az tereddüt ederler. Çocuklar iki yaşından itibaren yaşanan durumları kendi bakış açısıyla anlatabilir, gerçeği saklayabilirler. Zaman zaman doğruyu anlatmamak, çocuğun istediği şeyi elde etmesi veya ebeveynin sevgisini kaybetmemesi gibi kazançlar sağlayabilir. Yaşanan durumu farklı anlatma ihtiyacı, çocuklarla konuşulabilir. Bu ihtiyacın başka nasıl giderilebileceği konusunda fikir alışverişi yapılabilir. Böylece ebeveynler için çocuğun doğruluk kavramını içselleştirmesine yardımcı fırsatlar yakalanır.
Doğruluk ve dürüstlük kavramları bireysel yaklaşımlardan çok toplumsal olarak da ele alınması gereken kavramlardır. Bu kavramları aile kültürü ile birlikte ele almak çocuk için anlamayı kolaylaştırabilir. Sebebi ne olursa olsun, aile kültüründe dürüstlüğün önemli bir yeri olduğu vurgusu, yalan söyleme davranışı konusunda önleyici olacaktır.
Bunlara ek olarak, cevabı bilinen soruları çocuğa yeniden sormak ona güvenilmediği mesajını taşıyacaktır. Özellikle küçük yaşlarda çocuklar, ebeveyni memnun etme ihtiyacı duyar. Ebeveyni memnun etmeye dair arzu, yaşananları objektif bir şekilde açıklamasını zorlaştırabilir. Bu nedenle çocuğun hakikati anlatmasını önemsemek ve hataları dinlerken büyük tepkiler vermekten kaçınmak önemlidir. Yaşanan bir olayın doğrusu dinlenildiğinde, ebeveynin memnuniyetini göstermesi, varsa hatalı davranış üzerine konuşması, durum hakkında olası sonuçları değerlendirmesi destekleyicidir. Ebeveynler, yaşanan durumun olduğundan farklı anlatıldığını fark ettiklerinde sakin kalamayabilirler. Gergin, sert ya da cezalandırıcı tutumlar, çocukların gerçeği daha çok saklamasına neden olur. Çocuklar, gerçeği söylediklerinde büyük tepkilerle karşılaşmayacaklarına inandıklarında doğruluk kavramını içselleştirmek konusunda yol alabilirler.
Ahlak Gelişimine Yönelik Teoriler
Ahlak gelişimi teorisyenlerinden Piaget’e (1932) göre 0-2 yaş aralığında çocuklar kuralların varlığından haberdar değildir. 2-6 yaş aralığında ise çocuklar kuralların farkında olurlar fakat kuralların neden önemli olduğunu, kurallara neden uymak gerektiğini, kuralların amacını anlayamazlar. Yetişkinlerin koyduğu kuralları değiştirmenin doğru olmadığını düşünürler. Kurallarla ilgili neden sonuç ilişkisi kuramadıklarından onları içselleştiremezler. Çocuklarda 6 yaşından sonra somut işlemler dönemi başlar. Bu yüzden ahlak gelişiminin de 6 yaşından sonra başladığı düşünülür. İçselleştirme olmasa bile çocuğun ahlak kurallarını benimseyebilmesine zemin hazırlamak adına evrensel doğru-yanlış, iyi-kötü davranışların uygun zamanda aile içinde konuşulması önemlidir.
Ahlak gelişiminde, çocuklar 9 yaşına kadar dışa bağımlıdır. Yetişkinlerin koyduğu kuralları sorgulamazlar ve değiştirilmesinin mümkün olmadığına inanırlar. Hatta başkalarının da kendileri gibi aynı kurallara uyduğunu düşünürler. “Ahlaki gerçekçilik” olarak adlandırılan bu dönemde, kurallara uymamanın getirdiği fiziksel sonuçlara göre çocukların yargıları oluşur (Meriç, 2021).
Çocuklar 9-10 yaşından itibaren “ahlaki özerklik” dönemine geçiş yapar (Piaget, 1932). Olayları değerlendirirken görecelik kavramı devreye girer. Yetişkinlerin koyduğu kuralların değiştirilemez olduğu inancı, yerini duruma, niyete ve ihtiyaca göre kuralların değişebileceği, esneyebileceği düşüncesine bırakır (Meriç, 2021). Çocukların çevresinin de gelişmesiyle kurallar hakkında inançları değişime uğrayabilir. Kendi inançlarına göre değerlendirme yaparlar ve ona göre davranmaya başlarlar. Aynı zamanda, karşılıklı fikir birliğine, iş birliğine açık hale gelirler. Bu yüzden, kuralların nedenini ve olası sonuçlarını aile içinde konuşmak, bu süreçte çocuğun da fikrini almak, kendi düşüncesini paylaşması konusunda cesaretlendirmek ve çocuğu fikir birliğine davet etmek ahlaki gelişim açısından çocuğun yararına olacaktır.
Kurallar, çocuklar için koruyucu bir işlev görür. Bu açıdan bakıldığında, kuralların olmaması, çocukların kendilerini koruyan bariyerlerden mahrum kalmaları anlamına gelir. Kural, bu açıdan fiziksel ve duygusal olarak bir fren mekanizmasıdır. Bu mekanizmanın yokluğu, çocukta korku yaratır.
Kohlberg (1978) de Piaget (1932) gibi ahlaki gelişimde başlangıç noktasının dışsal kurallara bağlılık olduğunu paylaşır ve bu dönemi “Gelenek Öncesi Düzey” olarak adlandırır. Çocukta 9 yaşa kadar devam eden gelenek öncesi düzeyde, ödül-yaptırım ilişkisinin davranışın sonucuyla uyumlu olması dikkat edilmesi gereken hassas bir noktadır. Bu dönemde, çocuk tarafından, otoritenin ilk simgesi olan ebeveynlerin tutarlı davranışlarına göre, kurallar içselleştirilmeye başlanır. Bu dönemin devamında yaygın olarak ergenlik dönemine denk gelen “Geleneksel Düzey” vardır. Bu dönemde birey, ait olduğu grubun kararlarına/kurallarına uyum sağlar ve içselleştirir. Grubun kurallarının doğru ya da yanlış olması hakkında sorgulama yapmaz. Bu dönemin sonuna doğru ise benlik saygısı, güven, sadakat, empati, erdem gibi değerler bireyi davranışlarında yönlendirir (Meriç, 2021). Bu teoride sonraki dönem “Gelenek Sonrası Düzey” olarak ifade edilir. Bireyin kendi yargıları, doğruları ve ilkeleri doğrultusunda başkasının haklarına da saygı duyarak seçimler yapması Kohlberg’e (1978) göre ahlak gelişiminin son basamağıdır ve yetişkinlik dönemine özgüdür.
Fiziksel, duygusal, zihinsel gelişim süreçleriyle ahlak gelişimi süreci paraleldir. Çocuk, kendi bedenini kontrol etmeye başladığında ahlak gelişimi de başlar. Bireyler, ahlak kurallarını önce en yakınlarından, aile bireylerinden ve çevrelerindeki diğer kişilerden gözlemleyerek, model alarak öğrenirler (Bandura, 1977). Yani, gelişimin ilk döneminde, çocuklar yalnız kulaklarıyla değil gözleriyle de duyarlar (Karakuz, 2023). Ergenlik süreci tamamlanana kadar bu kuralları içselleştirmek için yetişkinlerin kendilerine eşlik etmelerine ihtiyaç duyarlar. Bu anlamda aileler çocuklarının ahlaki gelişimini desteklemek adına aşağıdaki önerileri dikkate alabilir:
- Aile içinde ritüeller ve gelenekler oluşturmak ailenin kendi kültürünü oluşturmasına yardımcı olabilir. Örneğin barınak ziyaretleri, gönüllülük esasına dayalı işler yapmak, akşam yemeklerini beraber yemek, kutu oyunları oynamak gibi. Böylece, aile içerisinde vicdan, empati, hakikat, iyilik, erdem gibi bazı kavramları konuşmak için alan açılabilir.
- Aile değerlerinin birlikte tartışılması, neden sonuç ilişkisi kurulması ve sonucunda fikir birliğine varılması çocuğun bu değerleri benimsemesine olanak sağlayabilir.
- Olumlu benlik algısı gelişimi çocuğun bireysel değerlerini oluşturmasına yardımcı olacaktır. Bunun için çocuğa güven duyulduğunu hissettirmek önemlidir.
- Kurallar ve sınırlar konusunda anne ve baba olarak tutarlı olmak, çocuğun kafasının karışmasını da önleyecektir.
Yazan:
Edanur Altınöz
Uzman Psikolojik Danışman
Kaynakça
Akün, E. (2013). Yapısal Aile Sistemleri Kuramı Bağlamında Ergenlik Döneminde Aile Yapisi ve Ergenlik Dönemi Sorunları. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 53:1, s. 5-116.
Aydoğan, Y. (2018). Ahlak gelişimi. Y. Aydoğan, A. Özyürek ve G. Gültekin Akduman (Ed.), Erken Çocukluk Döneminde Gelişim (ss. 139-168). Vize Yayıncılık.
Bandura, A. (1977). Social Learning Theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall.
Dökmen, Ü. (2016). Sanatta ve günlük yaşamda iletişim çatışmaları ve empati. Remzi Kitabevi.
Karakuz, E. Ö. (2023). Çocukta Ahlaki Gelişim. Veli Akademileri, Beşiktaş Rehberlik ve Araştırma Merkezi. 21 Kasım 2023. İstanbul.
Kohlberg, L. (1978). Revisions in the theory and practice of moral development. New Directions for Child and Adolescent Development, (2), 83-87. https://doi.org/10.1002/cd.23219780207
Kohlberg, L. (1984). Essays on moral development: The psychology of moral development. San Francisco, CA: Harper and Row.
Meriç, A. (2021). Ahlak Gelişimi. A. Meriç & E. Meriç (Ed.), Çocuk Gelişimi I-II, s. 237-264.
Piaget, J. (1932). The moral judgement of the child. Free Press. https://archive.org/details/moraljudgmentoft005613mbp/ (Erişim tarihi:19 Kasım 2023)
Tuzcuoğlu, S. (2014). Kişilik Gelişimi. B. Aydın (Ed.), Eğitim Psikolojisi (Gelişim ve Öğrenme), (3. Baskı, ss. 123-155). Nobel Akademik Yayıncılık.