Yaşamımızın her alanında hepimizin anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Daha iyi ve doyum içinde yaşayabilmemiz için özellikle yakınımızdaki kişilerden bizi anlamalarını bekleriz. İletişim çatışmalarının çoğu yeterince anlamamak ya da anlaşılmamaktan kaynaklanır. Peki anlaşılmak nedir? Anlaşıldığımızı hissedince neler olur?
Diyelim ki, çocuğunuzun doğum gününde hediye gelen oyuncağı kırılmış. Bağırarak ağlıyor ve oyuncağını istiyor. Ona ne söylerdiniz?
- “Niye bu kadar ağlıyorsun, kırılmış işte.”
- “Ağlama biz gider daha güzelini alırız.”
- “Bu kadar da üzülecek bir durum yok.”
- “Ağlayınca oyuncağın geri mi gelecek?”
- “Bir oyuncak için bu kadar da ağlanmaz ki canım!”
- “Gel biraz boyama yapalım.”
Bu yaklaşımların her biri, çocuğunuza duygusunu basite alma, geçiştirme, ikna etme, suçlama veya öğüt verme şeklinde mesajlar verir. Anlaşılmadığını, yanlış anlaşıldığını ya da dinlenmediğini hissederek kendi duygusunu anlatabilmek için ağlamaya veya bağırmaya devam eder. Aslında çocuğunuzun o anda sadece anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Anlaşıldığını anladığında rahatlayacaktır. Onunla göz teması kurarak “En sevdiğin oyuncağındı ve kırıldığı için üzülüyorsun hem de çok az oynayabildiğini düşünüyorsun. Daha uzun süre oynamak isterdin değil mi?” dediğinizde “Annem ya da babam beni anladı, duygumu kabul ediyor.” diye düşünür ve rahatlar. Bu da sizin çocuğunuzla empati kurduğunuzu gösterir.
Empatik dinleme söz kesmeden, yargılamadan, göz teması kurarak karşımızdaki kişinin ne söylediğini fark etmeye çalışmaktır. Bir kişinin kendisini, karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” denir. Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile eğer anladığımızı ifade etmezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız. Karşımızdaki kişiye onu anladığımızı sözel olarak ifade edebileceğimiz gibi bedenimizle de yansıtabiliriz.
Empati çok sık kullanılan ancak tam olarak ne ifade ettiği az anlaşılan bir kavramdır. Empatik olmak demek karşınızdaki kişi ile aynı düşüncede, fikirde olmak ve aynı duyguları hissediyor olmak değildir. Karşınızdaki kişi ile aynı fikirde olmadan da empatik dinleyebilirsiniz. İnsanlar, olumsuz duyguları çok güçlüyken teselli edilmekten ve kendilerine akıl verilmesinden rahatsızlık duyarlar. Bir kişi çok üzüldüğü veya kırıldığı bir durumu anlatırken onu neşelendirmeye, o duygulardan uzaklaştırmaya çalışmak, o duyguları yaşamayı hata gibi göstermek, duygularını savunmasını ya da açıklamasını istemek, öneriler verip çözümler sunmak destekleyici bir davranış değildir. Dinleyen kişi bu duyguları samimiyet ve anlayışla kabul ederse, olumsuz duygunun şiddeti azalır, kişi rahatlamaya başlar. Bir insanla empati kurmak aynı zamanda ona saygı duymak demektir. Dikkatle dinlendiğimiz ve anlaşıldığımızda kendimizi önemli ve değerli hissederiz. Bu aynı zamanda ilişkiyi de güçlendiren bir durumdur.
Empati; sempati, acıma, özdeşim kurma ve karşımızdakiyle yer değiştirme gibi kavramlarla sıkça karıştırılmaktadır. Empati, bu kavramların hepsini belli bir yönüyle içinde barındıran daha üst düzey bir süreçtir.
En eski ve belki de en etkili tedavi şekli dinlemektir. Çevremizdeki insanlarda en derin değişiklikleri, akıllı sözlerimizle değil, nitelikli bir dinleme ile sağlayabiliriz.
– Dr. Rachel Naomi Remen
ACIMA | ÖZDEŞİM KURMA | SEMPATİ | YER DEĞİŞTİRME | EMPATİ |
· Üzüntünün paylaşılmasıdır.
· Ast üst ilişkisi vardır. |
· Kişi veya grupla kurulan güçlü bağdır.
· Yakınlık kurulunca ortaya çıkar. · Kişi veya grupla aynı değerler, tavırlar benimsenir. |
· Ortak duyguyu hissetmektir.
· Karşımızdaki kişi ağlıyorsa onunla ağlamaktır. · Karşımızdakine hak vermek söz konusudur. |
· Karşımızdaki kişinin yerine geçerek düşünmektir. | · Karşımızdakinin bakış açısıyla bakmak, duygu ve düşüncelerini doğru anlamak, karşımızdakini anladığımızı ona ifade etmektir. |
Neden Empati?
İletişim çatışmalarının çoğu yeterince anlamamak ve anlaşılmamaktan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle empati kurmak iletişim çatışmalarını çözebilen önemli bir anahtardır. Empatik iletişim, insanları birbirine yaklaştırır, ilişki ve iletişim içinde olunan kişiye karşı daha duyarlı olmayı, anlayışlı davranmayı, iki tarafın da birbiriyle daha çok paylaşımda bulunmasını sağlar.
Empati süreci, empati kurulan kişiye iyi geldiği gibi, empati kurana da iyi gelen bir süreçtir. Empati becerileri ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden de diğer insanlara yardım eden kişiler, çevreleri tarafından daha çok sevilirler.
Empatik dinleme, ebeveyn ile çocuk arasında yakınlığı artırır ve iletişimi güçlendirir. Çocuklar anlaşıldıklarını hissettiklerinde, yalnızlıkları ve sıkıntıları azalır.
Çocuklar öfkeli olduğunda bunu yok sayıp onları ikna etmeye çalışmak etkili bir yöntem değildir; ancak ebeveyn öfkeyi kabul ettiğinde çocuk rahatlar.
Empati becerisinin, iletişim çatışmalarını engelleyerek daha olumlu ilişkilerin kurulmasını sağladığı; empatinin kendini açma, toplumsallaşma, sosyal duyarlılık, topluma uyum, yardımlaşma ve diğer sosyal davranışları artırdığı; saldırganlık ve diğer anti-sosyal davranışlar üzerinde azaltıcı bir etkisi olduğu ve çocukların akademik başarılarını artırdığı belirlenmiştir (Ünal’dan aktaran Derman, 2013).
Empati becerisi yüksek olan çocukların daha yardımsever, paylaşımcı, iyi arkadaşlık ilişkileri kurma ve sürdürmede başarılı oldukları ve ahlaki yargılarının da daha gelişmiş olduğu belirlenmiştir (Derman, 2013).
Empati becerisi gelişmiş olan bireyler, daha sağlıklı iletişim kurabilmekte, yaşamı daha iyi anlamlandırabilmekte, sorunların çözümünde daha sağlıklı kararlar verebilmekte ve dolayısıyla daha az saldırgan tutum sergilemektedirler (Türnüklü’den aktaran Derman, 2013).
Empati Genetik mi? Geliştirilebilir mi?
Empati kavramıyla ilişkili birçok araştırma incelendiğinde, empatinin genetik olduğuna dair bulgular olmakla birlikte geliştirilebilir olduğuna dair kanıtların da oldukça fazla olduğu görülmektedir. Empatinin doğuştan geldiği ancak empatik iletişimin ailede ve okulda alınan eğitimlerle de kazanılabildiği görüşü yoğunluk kazanmaktadır.
Empatinin ilk belirtileri bebeklik dönemine kadar uzanmakla birlikte diğer gelişim alanlarında olduğu gibi süreç içinde gelişmektedir. 0-1 yaş arasında bebekler, diğer kişilerin üzüntülerine tepki verirler; ama o kişinin üzüldüğünün farkında olduklarını belli etmezler. 1-2 yaş civarında, bir kişinin üzüntülü olduğunu anlayabilir ancak bu kişinin kendisinden farklı gereksinimlerinin olabileceğinin farkında olmazlar ve bu nedenle uygun olmayan tepkiler gösterebilirler. 2-10 yaş arasında ise çocuklar, diğer insanların duygularının, kendi duygularından farklı olduğunu anlayabilir ve olaylara kendi yorumlarını katmaya başlarlar. Altı yaşından itibaren ise çocuklar kendilerini karşılarındaki kişilerin yerine koyabilmektedirler (Köksal’dan aktaran Önder ve Gülay, 2007).
Bebeklerin, dünyaya geldikleri andan itibaren çevresindekilerin duygularına ve yüz ifadelerine tepki verdikleri bilindiğinden, empatinin doğumla işlemeye başlayan mekanizmalar ve biyolojik bir eğilimle oluştuğu, süreç içinde bu mekanizmaların ve eğilimin geliştiği kabul edilmektedir. Bebekler, anne babasının ya da seçtiği başka birinin değerlerini, davranışlarını ve duygularını taklit ederek ve özdeşim kurarak onların rolüne girmektedirler (Derman, 2013).
Literatüre baktığımızda empati ile ilgili bir çok araştırma dikkati çekmektedir.
Empati eğitim programı uygulanan bir araştırma sonucunda, bu eğitimi alan çocukların eğitim almayan çocuklara göre empatik becerilerinde gelişmeler olduğu görülmüştür. Çocuklara eğitimler devam ederken verilen olumlu geribildirimlerin bu becerilerin gelişmesine katkıda bulunduğu vurgulanmıştır.
Çocukların empati beceri düzeyleri üzerine farklı yıllarda yapılan araştırmalara bakıldığında ise cinsiyete göre bir farklılık olduğu ve özellikle kızların erkeklere göre daha empatik olduğu saptanmıştır. Kızların erkeklere göre daha empatik olduklarını ve orta çocukluk ile ergenlik arasında cinsiyete göre bu farklılığının yaşla birlikte arttığı savunulmaktadır (Eisenberg, Fabes & Spinrad dan aktaran Derman, 2013).
Kız öğrencilerin daha empatik olmaları, annelerini model almaları ile açıklanabilir. Anne babaların empatik eğilim düzeyleri araştırılmış ve annelerin empatik eğilim düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunulmuştur (Ceyhan’dan aktaran Rehber, 2007).
Ailesi tarafından yaramaz olarak nitelendirilen çocukların, diğer çocuklardan daha az empati becerisine sahip oldukları belirlenmiştir. Saldırgan davranışlar gözlenen ailenin çocuklarının empati beceri düzeylerinin, saldırgan davranışlar gözlenmeyen ailenin çocuklarına göre daha düşük olduğu belirlenmiştir (Derman, 2013).
Çatışma çözme becerileri ve empati arasındaki ilişkiyi inceleyen bir başka araştırma ise; bu iki kavram arasındaki olumlu ilişkiye işaret etmektedir. Empatik becerileri gelişmiş öğrencilerin çatışma çözme konusundaki becerilerinin de güçlü olduğu vurgulanmaktadır (Rehber, 2007).
Siber zorbalık ve empatik eğilim arasındaki ilişkiyi konu alan bir araştırmada empatik eğilim düştükçe siber zorbalığın arttığı görülmüştür. Yine aynı araştırma, empatik eğilim düştükçe siber mağduriyetin arttığını göstermiştir. Empatik eğilimin yüksek olmasının bireyleri siber zorbalığa maruz kalmaktan koruduğu görülmektedir. Empatik eğilimi yüksek bireylerin yakın ilişkiler kurma çabası içinde olmasının siber zorbalığın hedefi durumuna gelmelerini önlediği ifade edilebilir, (Peker, Eroğlu ve Ada, 2013).
Öğretmenlerin emparik ilişkiler kurma düzeylerinin ve olumlu sınıf atmosferi oluşturmalarının öğrencilerin akademik gelişimine katkısı olduğu görülmektedir. Empatik bir sınıf ortamı yaratıldığında, öğrenci kendisini duygusal olarak iyi hissetmekte, önemsendiğini düşünmekte ve bu durum akademik başarısına olumlu yönde katkı sağlayabilmektedir. (Peker, Eroğlu ve Ada, 2013)
Son Söz…
Günümüzde bilgiye kolay ulaşılabilmesi, bireyselleşmenin ön plana çıkması, kişilerin kendi kararlarını kendilerinin alması beraberinde insan ilişkilerindeki dinamikleri de etkilemektedir. Kalabalık ailelerden, çekirdek aile yaşamına geçilmesiyle birlikte değerler de birtakım değişimlere uğramıştır. Teknolojinin yoğun olarak kullanılmaya başlanması insanlar arasındaki etkileşimleri de farklılaştırmış ve iletişim biçimi olarak sanala doğru kayılmıştır.
Büyüyen ve gelişen her yapıda olduğu gibi değişim kaçınılmazdır. Önemli olan gerçekten değişmesi gerekenlerin doğru saptanarak var olanı daha iyiye götürmektir. Bütün bu etkenler düşünüldüğünde empatik beceriler konusunda da zaman zaman sıkıntılar yaşanabildiği görülmektedir; ancak araştırma sonuçları da göstermektedir ki ailemizde ve okullarımızda çocuklarımıza vereceğimiz eğitimler ve doğru geribildirimlerle empatiyi geliştirmek mümkündür.
Yazan:
Asude Işık Tunca
Psikolojik Danışman
Belkıs Elitaş
Psikolojik Danışman