Aynı Bakıp Farklı Görmek; Yaratıcılık

Yaratıcılık bir kişinin sahip olabileceği en heyecan verici; ama aynı zamanda da en az anlaşılan yeteneklerden biridir. “Yaratıcılık doğuştan mı gelir? Yaratıcı düşünceye özendirilebilir mi? Yaratıcılık kendini her zaman sanatın bir dalıyla mı ortaya koyar? Herkesin yaratıcılık potansiyeli var mıdır? Yaratıcılığın evrensel bir tarifi var mıdır?” gibi sorular yaratıcılık kavramını anlamaya çalışırken sıkça karşımıza çıkar.

Yaratıcılık kimi zaman gözümüzde bir ampul ya da telefonun icadıyken kimi zaman duyguların bir şiir dizesi olup kitapta veya birkaç fırça darbesiyle tabloda yerini bulmasıdır. Bazen de günlük yaşantı içerisinde karşılaşılan problemlere farklı bir noktadan bakmak ve çözüm üretebilmektir. Farklı açılardan ele alınan yaratıcılık; düşünsel, duygusal ve sosyal birçok bileşenin bir arada olduğu, karmaşık bir beceridir.

Araştırmalarda iki tür yaratıcılıktan bahsedilmektedir. Birincisi resim yapmak, müzik bestelemek, roman şiir yazmak gibi yeteneğe bağlı, öğrenilebilen, alıştırmalarla geliştirilebilen ve ürün veren yaratıcı etkinlikler, ikincisi ise, her türlü yaratıcılığın temelinde bulunan yaratıcı tutum ve davranış biçimleridir. Bu tür yaratıcılık ise bir ürünle görünür duruma gelmeyip düşünce boyutunda kalabilir.

Yeni ürünler ortaya koymak, farklı düşünceler üretmek yaşantımız boyunca hepimiz için bir ihtiyaçtır. Mutfakta farklı bir tat bulmaya çalışırken, sevdiğimiz bir kişiye hediye ararken, çocuğumuzu ödüllendirirken, kardeşler arasındaki anlaşmazlığa çözüm üretirken, meslek yaşamımızda ilerlemenin yollarını ararken ve bunun gibi birçok alanda yaratıcılığımızı kullanırız.

Yaratıcı kişinin özellikleri

Yaratıcılığı ölçmeye yönelik çok çeşitli metotlar geliştirilmiştir. Farklı düşünme testleri, tutum, ilgi ve kişilik envanterleri, öğretmen ve arkadaş değerlendirmeleri gibi ölçme araçları sayesinde yaratıcı olarak tanımlanabilen kişilerin özellikleri genel hatlarıyla belirlenmeye çalışılmıştır.

Yaratıcı kişilerin aşağıda yer alan özelliklere sahip olduğu söylenebilir.

  • Meraklı
  • Özgür
  • Esnek, özgün ve çabuk düşünebilen
  • Cesur davranabilen, risk alabilen
  • Değişik strateji ve araçlar kullanabilen
  • Coşkulu
  • Estetik yargısı olan
  • Farklı düşünmeyi seven
  • Hayal gücü yüksek
  • Önsezileri güçlü olan
  • İlgi alanları çok yönlü
  • Senaryo üretebilen
  • Soru sorabilen
  • Durumlara farklı açılardan yaklaşabilen

Yaratıcılık konusunda farklı tanımlar olmakla birlikte yaratıcı düşünme becerisine sahip olan kişilerin belli ortak özellikleri taşımaları gerektiği düşünülmektedir. Bu noktadan bakan Torance ve Fisher gibi araştırmacılar, yaratıcı düşünme becerisinin dört boyutu olduğu belirtilerek, bu boyutları şu şekilde tanımlamaktadırlar:

Akıcılık: Bir probleme çözüm veya sonuç olarak, ardı ardına düşünce üretebilme yeteneğidir. Akıcılık özelliği gösteren bir çocuk bir iki ihtimalden daha fazlasını bulur. Tepkilerin hem miktarı hem de özelliği önemlidir. Çocuk daha çok miktarda tepki üretebildikçe akıcılık artar.

Esneklik: Problem çözerken pek çok farklı yaklaşım veya strateji kullanabilme yeteneğidir. Esnekliğin artması sayesinde çocukta yeni bilgi ve duruma karşı adaptasyon kolaylaşır.

Orijinallik-Özgünlük: Bir problem karşısında sıradan olmayan, farklı ve benzersiz çözümler üretme yeteneğidir. Orijinallik gösteren çocuklar benzersiz, beklenmedik ve yeni fikirler üretirler.

Zenginlik: Birinin fikrini, hikâyesini veya çizimini geliştirme veya genişletme yeteneğidir. Detaylandıran bir insan asıl kavramı genişletir; onu daha ileriye götürür.

Zekâ Ve Yaratıcılık İlişkisi

Yaratıcılık potansiyelinin herkeste belli bir miktarda var olduğu, yaratıcı düşünme yeteneğinin sadece bazı kişilere özgü olmadığı bilinmektedir. Hatta öğrenmeye ilişkin sorunlar yaşayan, akademik performansı düşük olan kişilerin de yaratıcı düşünme becerilerinin geliştirebileceği savunulmaktadır. Yaratıcılığın, zekâ faktörü ile birlikte duygusal ve kişisel faktörlere de dayalı olduğu düşünülmektedir.

Genel olarak zekâ ve yaratıcılık arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Zekâsı yüksek olmak, yaratıcı olmak anlamına gelmese de, yaratıcılığı yüksek olan insanların aynı zamanda ortalama zekânın da üzerinde oldukları bulunmuştur. Bu da göstermektedir ki bir kişinin zekâsı ne kadar yüksekse o kadar yaratıcı fikir ortaya koyabilmektedir.

Buna karşın, zekâsı normal düzeyde veya üstünde olan kişilerin genel zekâsının yaratıcılıklarına katkıda bulunan önemli bir etken olmadığı da yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konmuştur. Bu araştırmalarda, yaratıcı olmak için önemli olanın motivasyon olduğu bulunmuştur.

Jacob Getzels’in yaratıcılık üzerine yaptığı araştırması, genel zekânın yeniden tanımlanmasına yardımcı olmuştur. Getzels, genel zekânın her konuyu kapsadığına dair kabul gören fikre meydan okumuş, yüksek zekâlı çocuklar üzerinde yaptığı bir deneyde, bu çocuklara kelime ilişkilendirme, nesnelerin nasıl kullanıldığını çözme, gizli şekilleri bulma ve hikâye uydurma gibi testler uygulamıştır. Bu deneyin sonucunda zekâ testlerinin tek başına kimin yaratıcı olduğunu kesin olarak öngörmediği sonucuna varmıştır.

Yaratıcılığın Önündeki Engeller

Kültürel Engeller: Toplumsal değerler bir kültürden diğerine değişmektedir. Bazı kültürel değerler yaratıcılığı desteklediği gibi bazıları da engellemektedir. Hayal etmenin boşa harcanan zaman olarak kabul edilmesi, otoritenin söylediklerinin kabul edilip uygulanmasının beklenmesi, oyunun sadece çocuklar için olduğunun düşünülmesi, kültürel engellere örnek olabilir.

Öğrenilen Engeller: Geçmiş yaşantılarımızdan getirdiğimiz alışkanlıklarımız, her bilginin hazır kalıplarla verilmesi bu engele örnek olarak verilebilir.

Duygusal Engeller: Utangaçlık, alay edilme korkusu, yanlış yapma korkusu, belirsizliklere karşı hoşgörü yetersizliği ve aşırı özeleştiri, kendine güvensizlik gibi insanların kendi kendilerine koyduğu duygusal engellerdir.

Algılama Engelleri: Açıkça görülen bilgileri ve verileri sorgulamama, fazla hızlı değerlendirme, tek bir geçerli sonuç bulma zorunluluğu gibi engellerdir.

Yüklü Program Engelleri: Kalıplaşmış konular yığını olan ve belli süre içinde tamamlanması gereken eğitim programlarının da yaratıcılığa engel olabildiği düşünülmektedir.

Diğer bir engel ise kendi kendimize getirdiğimiz sınırlamalardır. “Yaratıcılık yeteneğim yok.”, “Yaratıcı bir insan olduğuma inanmıyorum.” gibi sözler yaratıcılık için engel oluşturur. Her insanda biraz olsun yaratıcılık vardır. Önemli olan bireyin yaratıcı olduğunu ve yaratıcılık potansiyelini artırabileceğine inanmasıdır.

Yaratıcılığı Geliştirmek İçin Anne Babalar Neler Yapabilir?

Bütün çocukların yaratıcılık potansiyeli vardır. Anne babalar olarak bazı küçük önerileri yaşamınıza geçirdiğinizde çocuğunuzun yaratıcılık potansiyelini gün ışığına çıkartabilir ve onun bunu en iyi şekilde kullanmasına yardımcı olabilirsiniz.

  • Her durumu ya da konuyu bir tiyatro oyununa çevirebilirsiniz. Sözcükleri eyleme dökerek çocukların yaratıcılığını geliştirebilirsiniz. Oyuna dönüştürme, fikirleri özgür bırakır. Düşünceler sınırsızca akar. Beynin bütün bölümlerinin aktif olmasını sağlar.
  • Çocuğunuzun belli bir duyguyu düşünmesini, sonrasında bu duyguyu dans yoluyla ifade etmesini isteyebilirsiniz. Bu dans sonrasında, çocuğunuzun hangi duyguyu canlandırdığını tahmin edebilirsiniz.
  • Çocuğunuzun sözel düşüncelerini resme aktarmalarına, hayal kurarak yaratıcı düşünceler geliştirmesine fırsat verebilirsiniz.
  • Çocuğunuzun sanat çalışmaları ile yaratıcı düşünme yeteneğini geliştirmesi için, ona çeşitli malzemeler sunabilirsiniz. (Kumaş, yapıştırıcı, tahta parçaları, renkli kalemler, pamuk, eski magazin dergileri, tel, şerit, sim)
  • Çocuğunuzu yönlendirmeden kaçınarak, ortaya nasıl bir ürün çıkacağını bekleyebilirsiniz.
  • Müzik tüm çocuklara; zihinsel, fiziksel ve duygusal olarak hitap eder, aynı zamanda önemli becerilerin, dilin ve yaratıcılığın gelişime yardımcı olur. Bu nedenle çocuğunuzun müzik dinlemesini ve bir enstrüman çalmasını destekleyebilirsiniz.
  • Çocuğunuzla konuşurken konulara mizahi yönden yaklaşıp, farklı bakış açılarını görmesini sağlayabilirsiniz.
  • Doğa ile olabildiğince iç içe olmak bireyin çevresindeki malzemeleri/olayları/durumu duyu organı ile algılamasını sağlar. Bunun için olabildiğinde çocuğunuzun doğa ile iç içe zaman geçirmesini sağlayabilirsiniz.
  • Çocuğa kendi sınırları içerisinde, baskı kurmadan özgürce düşünebileceği alanların tanınması önemlidir. Çocuğunuza, farklı görüşleri ifade edebilme fırsatı verirken aynı zamanda onun yaptığı hataları da hoş görebilmelisiniz.
  • Çocuğunuzun ortaya koyduğu ürün ile ilgili vereceğiniz geri bildirim, çabalarını takdir etme biçiminiz, onu yaratıcı düşünce konusunda teşvik edecektir.
  • Çocuğunuza; “Bu da ne?” yerine, “Harika görünüyor, bana biraz anlatır mısın?” , “Güneş hiç pembe olur mu?” yerine, “Ne ilginç bir güneş!”, “Neden hepsini kırmızı çizdin ki? Farklı renkler de kullanabilirsin.” yerine, “Belli ki kırmızı kullanmak hoşuna gitmiş!” ,“Seninle gurur duyuyorum” yerine, “Projenden çok gurur duyuyor olmalısın.” gibi söylemler onun motivasyonu artıracaktır.
  • Çocuğunuzun yaratıcılığını geliştirmek için bazı teknikleri de kullanabilirsiniz. Bu tekniklerden biri olan SCAMPER kendi başına anlamı olmayan, İngilizce 7 kelimenin ilk harflerinden oluşmuş bir akrostiştir. Bu tekniğin felsefesine göre her bir fikir var olan başka bir fikirden doğmaktadır.
    • Substitude (Yerine Koyma): Bu aşamada o nesne yerine başka hangi nesnenin konulabileceği üzerinde çalışılır. Örneğin: Pantolon askısı yerine başka ne kullanılabilir? Sorusunu çocuğunuza sorabilirsiniz.
    • Combine (Birleştirme): Bu aşamada farklı düşünceler ve öğeler bir araya getirilir ve birleştirilir. Ne ile neyi birleştirirsek ikisi birlikte iyi çalışır. Pantolon askısı ile neyi birleştirirsek daha gelişmiş bir askı elde ederiz? sorusu bu adıma örnek olabilir.
    • Adapt (Uyarlama): Bu aşamada nesnenin bir amaca ya da duruma uyum sağlaması için üzerinde düzeltme yapılır. Örneğin: Pantolon askısına asılan pantolona askı izi çıkmaması için ne yapılabilir? sorusu bu aşamada sorulabilir.
    • Modify, Minify and Magnify (Değiştirme, Küçültme ve Büyültme): Bu aşamada nesnenin orijinal örneğini alıp formunu değiştirmek için genişletme, şeklini ya da niteliğini büyütme, küçültme, hafifleştirme, yavaşlatma gibi düzenlemeler yapılır. Örneğin: Pantolon askısı daha büyük ve güçlü yapılırsa ne olur? sorusunu çocuğunuza yöneltebilirsiniz.
    • Put To Other Uses (Diğer Kullanımların Yerine Koyma, Amacını Değiştirme): Bu aşamada nesnenin farklı amaçlar için kullanılması düşünülür. Örneğin: Pantolon askısını başka hangi amaçla kullanabiliriz? Sorusunu çocuğunuza sorabilirsiniz.
    • Eliminate (Yok Etme, Çıkarma): Bu aşamada bir nesnenin bir özelliğinin tümünün ya da bir bölümünün atarak ne yapılabileceği düşünülür. Örneğin: Pantolon askısından neleri çıkarabiliriz? diye bir soru sormak, bu aşamada kullanılabilir.
    • Reverse, Rearange (Tersine Çevirme ya da Yeniden Düzenleme): Bu aşamada nesnenin sahip olduğu şekilden farklı olarak düzenlenme yapılır. Pantolon askıları daha farklı nasıl tasarlanabilir? sorusu buna bir örnektir.

Yazan:
Aylin Germiyen Alioğlu
Psikolojik Danışman

Belkıs Elitaş
Psikolojik Danışman

 

Mini Bir Söyleşi: Su Yücel

Su Yücel, Hasan Ali Yücel’in torunu, ressam Güler Yücel ve şair ve çevirmen Can Yücel’in kızı.

Çocukluğunda resim öğretmeninin resmini yarışmaya göndermesiyle başlayan resim serüveni, Strasbourg Beaux-Arts’da aldığı resim eğitimiyle devam etti. Ocak ayında Terakki Vakfı Sanat Galerisi’nde resimleri ile misafirimiz olan Su Yücel’e yaratıcılık ile ilgili düşüncelerini sorduk.

  • Biliyoruz ki aileniz sanatçılardan oluşuyor, bunun yaratıcılığınıza katkısı nasıl oldu? Aile ortamında yaratıcılığınızı besleyen neler vardı?

Bence hem genetik hem çevresel faktörler yaratıcılığımızı birlikte besler. Bu ikisini bir bütün olarak düşünmek gerekir. Ben de sanatçı bir aileden geliyorum. Annemin resim yapması, babamın şair olması ve onların eve gelen arkadaşlarının da sanatçılardan oluşması daha erken yaşta sanatla tanışmamı sağladı. Sanatın hem zor hem de keyifli yanlarını, tanıştığım sanatçılardan görerek çok erken fark ettim.

  • Yaratıcılığınız hangi alanlarda kendisini gösteriyor?

Örneğin, çocukken konservatuvarda uzun yıllar bale yaptım. Daha sonra 13-14 yaşında Senihe Fermen’den resim dersleri aldım. Fransa’da Akademi’ye girdim ve ondan sonra filmlerde sanat yönetmenliği yaptım. Tiyatro dekorları ve tiyatro üzerine çalıştım. Şimdi de Digiturk İZ TV’de yine içinde sanatın yer aldığı bir program hazırlayıp sunuyorum.

  • Sizce aileler çocuklarının yaratıcılığını geliştirmek için neler yapabilirler?

Yaratıcılık sadece sanat alanında değil, aslında hayatın bütün alanlarında geçerlidir. Mutlaka sanatçı olmak gerekmemektedir. Her meslekte sanatın, yaratıcılığın ortaya çıkartılması önemlidir. Bence en acı olan şey insanın yaratıcılığının yok edilmesi, görmezlikten gelinmesidir. Bu bence insanı yok etmek anlamına gelir.

 

Küçük Bir Çocuğun Hikâyesi

Küçük bir kasabada yaşayan bir çocuk varmış. Bir gün başka bir kasabaya taşınmışlar ve kapısı kocaman, duvarları çok yüksek bir okula kaydolmuş. Bu çocuk resim yapmayı çok severmiş. Arabalar, evler, bulutlar, ağaçlar… Okula gittiğinde ilk derse giren öğretmen demiş ki:
-Merhaba ben resim öğretmeninizim. Şimdi bir resim yapacağız.

Çocuk çok sevinmiş, almış eline resim defterini ve boyalarını, başlamış boyamaya. Öğretmen demiş ki:
-Durun. Hemen başlamayın. Ben size ne yapacağınızı söyleyeceğim.

Çocuk durmuş ve tamam demiş. Öğretmen:
-Bir çiçek yapacağız, demiş.

Çocuk “Olsun.” diye geçirmiş içinden. Başlamış turuncu yaprakları olan mor bir çiçek yapmaya.

Öğretmen tekrar durun demiş.
-Ben size bir çiçek göstereceğim ve onu yapacaksınız. Yaprakları yeşil, gövdesi kahverengi, kırmızı bir çiçek.

Çocuk içinden “Ben çiçeğimin turuncu yapraklı olmasını istiyordum.” demiş. Ama öğretmenine bir şey söyleyememiş. Çocuk daha sonra başka bir kasabaya taşınmış. Bu kasabada okula gittiği ilk gün, resim dersinde öğretmeni:
-Ben sizin resim öğretmeninizim. Bugün resim yapacağız, demiş.

Herkes resim defterlerini ve boyalarını çıkartmış ve başlamış çizmeye. Ama bizim küçük çocuk bekliyormuş. Öğretmen sıraların arasında dolaşırken çocuğun çizmediğini fark etmiş ve aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
– Sen neden resim yapmıyorsun. Yoksa resim yapmayı sevmiyor musun?
– Yooo çok seviyorum.
– Peki, neden çizmiyorsun?
– Sizin ne çizeceğimizi söylemenizi bekliyorum.
– Ama istediğini çizebilirsin, bu sana kalmış.
-Her şeyi mi?
-Evet.

Bunun üzerine bizim küçük çocuk çok sevinmiş ve başlamış yaprakları yeşil, gövdesi kahverengi, kırmızı bir çiçek çizmeye…”