Akademik Becerileri Destekleyen Eğitim Ve Yaşam Deneyimleri

Çocukların doğdukları andan itibaren gördükleri, işittikleri, dokunduklarıyla ilgilenmeleri en doğal davranışlarıdır. Dikkatlerini daha uzun süre yoğunlaştırabilmeleri hiç kuşkusuz tesadüfi bir durum olmayıp biz ebeveynlerin onlara yarattığı ortamla ilgilidir. Uyaran zenginliği olan bir ortam, çocuğun bilişsel içerikli tepkilerini artırır. Ev ortamının sunduğu uyaran yoğunluğu sayesinde, erken ve kapsamlı dil gelişimi, meraklı olma ve sürekli soru sorma gibi özellikler gelişmeye başlar.

Çocukların merak dolu sorularının hem cevapsız kalmaması hem de yaşlarına uygun olarak açıklanması biz yetişkinlerin sorumluluğundadır. Anne babaların, çocuklarına sağladığı uyaran zenginliği; keşfetmeye meraklı, hızlı öğrenen, güçlü bir hayal gücüne sahip olan, kolaylıkla kavram oluşturabilen çocukların yetişmesine katkı sağlar. Ayrıca iletişim kurma, sohbet etme, kitap okuma gibi doğal aktiviteler de, çocuklarda zengin kelime hazinelerini oluşturur ve düşüncelerinin akıcı hale gelmesini sağlar. Yaşamın doğal aktiviteleri olarak tanımlanabilecek bu etkinliklerle çocuk, akademik yaşama hazırlık için bilişsel anlamda uyarılmış olur. Bu sayede, hem okul öncesi dönemde hem de ilkokulda, sözel ifadelerinde, okuma becerilerinde ve yazma etkinliklerinde performansı ile dikkat çeker. İlköğretimin ilerleyen yıllarında ise çocuk, var olan bilgilerini kullanarak, yeni kazandığı bilgileri analiz ederek ve bilgiler arasında ilginç bağlantılar kurarak yeni ilişkiler tanımlayabilir. Bu bağlantıları görebilmek, çocuğun senteze ulaşmasına ve yaratıcı fikir üretmesine yardımcı olur.

Çocuğun; resim yaparken neyin resmini yapacağına karar vermesi planlı bir çalışmaya hazır olduğu izlenimini verir. İlk çizgileri oluşturmaya başladığında, bu çizimler sırasında dilini ısırır gibi yapıp kâğıda hafif yan yatarcasına vücudunu bükerek ve esnek bilek hareketleriyle bir nesnenin görüntüsünü oluşturmaya çalışırken dikkat dağıtıcı uyaranları göz ardı ederek resim defterine odaklandığını görürüz. Hatta bu durum, çevresindeki yetişkinlere “Top patlasa duymaz.” tanımını yaptıracaktır. Çocuk bu etkinlik sırasında, zengin hayal gücü sayesinde kendisine yarattığı sihirli dünyadaki olayların birbiri ardına sıralanışını keyifle oluşturup olayın bütünlüğünden kopmamaya, konudan konuya atlamamaya ve hikâyeleştirmeye çalıştığı şekillerin örüntüsünü anlamaya çalışacaktır. Böylece çizimleri anlamlı bir bütüne dönüşecek ve iç dünyasındaki asıl vurgulamak istediği görüntüyü doğal bir biçimde bizlere yansıtacaktır. Bu çizimler, çevresindeki yetişkinlerce merak edilmiyorsa hatta çizimlerinden dolayı eleştiriliyorsa gelişimsel süreç engellenmiş olacaktır. Annesinin resmini çizmiş olan bir çocuk, heyecanla bu resmini annesiyle paylaşırken, annesinden gelen eleştirel tepki üzerine oldukça üzülüp ağlamaya başlayabilir. Bunun üzerine ortamı yumuşatmaya çalışan anne “Ben sadece gözlerimi niye büyük çizdiğini anlamadım.” derken, çocuk ise yaşadığı hayal kırıklığı ile “Onlar senin gözlerin değil, onlar benim çok beğendiğim gözlüklerin.” yanıtını verebilir. Bu noktada, anne baba ürüne değil çocuğun ürün oluştururken kullandığı bilişsel becerilerine yönelik olumlu geri bildirim vermelidir.

Ebeveyn tarafından çok iyi gözlenmesi gereken bir başka durum ise çocuğun akademik becerileridir. Çocuk ne okuyacağına karar verdiğinde, okuyacağı sayfayı bulmak ve her kelimeyi anlamak için bir organizasyon çabası içine girerek “Planlama” işlemini kullanacaktır. “Dikkat” bu okuma işlemi sırasında dikkat dağıtıcı uyaranların göz ardı edilmesi ve uygun uyarıcıya odaklanabilmesidir. “Eşzamanlı Bilişsel İşlemler” cümlenin bir bütün olarak görülmesinde ve verilmek istenen fikirlerin anlaşılmasında kullanılacaktır. “Ardıl Bilişsel İşlemler” ise kelimelerin çözümlenmesi, olayların dizilimini ve örüntüsünü anlamak için kullanılacaktır.

Çocuğun kendisine sunulan uyaranın niteliğini ve niceliğini hiç kuşkusuz ebeveynin sunduğu alternatifler oluşturacaktır. 10 adet oyuncak silah, 20 adet oyuncak araba ya da 30 çeşit bebeği olan çocuğun odasında 5 tane kitabı varsa çocuğun kitap okumaya meraklı olmaması beklenen bir sonuçtur. Üstelik çocuk, bu uyaranların etkin kullanımı için yönlendirilmemişse öğrenmenin en doğal yolu olan oyunun kazanımları da sınırlı olacaktır. Örneğin, okulda “taşıtlar” ünitesi ele alınırken, yaşına uygun olan “Araba ile otobüs birbirine nasıl benzer?” sorusuna kavramsal bir tanımlama yaparak ikisi de “taşıt” yanıtını veremeyecektir. Oysa beklenen, çocuğun oyun sırasında öğrendiği bilgiler ile yaşam deneyimlerini birleştirerek çıkarımlar yapabilmesidir.

Çocuklara, masallar anlatılıp hikâyeler okunan ve onların da yalnızca dinleyici oldukları zamanlar geride kalmıştır. Günümüzde çocuklar, kendilerine sunulan çeşitli nitelik ve nicelikteki uyaranlar arasından kendi seçimlerini yapmaktadırlar. Çocuklar, okudukları bir kitaptan ne öğrendiklerini ve bunu nasıl öğrendiklerini düşünmeye başladıkları bilişsel süreç sonucunda, öğrendiklerine kendi anlamlarını yüklerler. Böylelikle de çocukların ilk öğrenme ürünleri oluşur. Ebeveynin, çocuğunu kendi yaşam deneyimleri üzerine düşünme konusunda yönlendirmesi öğrenmeyi öğretmenin en önemli yoludur. Bu bilişsel farkındalık çocukları üst bilişsel etkinliklere taşıyacak olan organizasyon becerilerine götürecektir. Çocuğun önceki bilgileri ile kitaptan edindiği yeni bilgileri ilişkilendirme çabası içine girmesi “anlam verme çabası” olarak ele alınabilir. Bu anlam verme çabası ile ne kadar yoğun analitik bağlantı kurulabiliyor ise o oranda verimli bir öğrenme davranışı meydana gelecektir.

Kristal ne kadar iyi işlenirse o kadar güzel bir mücevhere ulaşılmaktadır. Aynı şekilde, bir bilgi de ne kadar iyi işlenirse o kadar anlamlı olacaktır. Bilginin işlenmesi eşzamanlı bilişsel işlem performansına bağlıdır. Eşzamanlı bilişsel işlemleri bilgi kristalleştirme performansı olarak tanımlayabiliriz. Arabalarıyla ya da bebekleriyle oynayan çocuk için oynadığı bebeğin anlamı sadece elbisesinin güzelliği ya da oynadığı arabanın renginin kırmızı olması ise bu analitik bağlantı oluşturmak için yeterli olamayacaktır. Oysaki çocuk bebeklerini okuduğu kitaptaki karakterlerle eşleştirip adeta hikâyeyi yeniden oluşturabiliyorsa artık o oyuncağın anlamı görüntüsünün ötesinde değer kazanmaya başlayacaktır.

Yaşam deneyimleri ile oluşan önceki bilgilerin aktif olarak kullanımı, güçlü bir hafızanın yapılanmasına ve hafızadaki bilgi parçacıkları arasında yaratılan zincir benzeri bir düzenin oluşumuna katkı sağlayacaktır. Ardıl bilişsel işlemler birbirinden bağımsız zincir halkalarını oluşturan bilgileri bir araya getirerek güzel bir kolye oluşturmak için gerekecektir. Kolye ile temsil edilmek istenen fikir bütünlüğü, güçlü bir hafıza yoksa fikir uçuşmasına neden olabilecek ve öğrenme performansını olumsuz etkileyen, öğrenmeyi güçleştiren bir durum yaratabilecektir.

Öğrenmede sıkıntı yaşayan öğrenciler kendilerine rehberlik edecek yetişkinlere ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle, bilginin temelini oluşturan dört bilişsel işleme ilişkin ebeveynlerin yapabilecekleri önem kazanmaktadır. Çocuk tarafından ister bir ödevi yerine getirmek amacıyla, isterse meraktan okunan bir kitap ebeveynlere bu bilişsel işlemleri harekete geçirme anlamında doğal bir ortam sunacaktır. Ebeveyn çocuğu ile, onun elinde gördüğü kitap hakkında sohbet ederek bu süreci başlatabilmelidir. Eğer sohbetin içeriği kitaptaki karakterlerin özelliklerine, kitabın temasına yönelik sorulara dönerse doğal olarak çocuk özel ayrıntılar ve öğeler üzerine odaklanmış bu olgusal bilgilerin sınanmasından rahatsız olacaktır. Hiçbir ebeveyn çocuğuyla sohbet ederken öğretmen rolüne girmemelidir.

Çocukla başlatılan sohbet, kavramsal bilginin çocuğun gözünde canlanmasına ve böylece bilgiyi işleme ortamı oluşmasına olanak sağlayacak düzeyde olmalıdır. Bu sohbet sırasında ebeveynin yaşamsal deneyimlerini anlatması, işbirliği gibi kavramsal bir temayı çocuğun yaşamına yansıtabilmesi konusunda ona yol gösterecektir. Ebeveyn, çocuğun okudukları ile nasıl bir ilişkilendirme yaptığını incelemeli ve gerektiğinde yönlendirmeler yapabilmelidir. Bu sırada eşzamanlı bilişsel işlemlerin devreye girerek bilginin bir kristal gibi işlendiği ortam oluşacaktır. Ebeveyn daha sonra kitaba dönüp, çocuğuyla kitabın en beğendiği bölümü hakkında sohbete devam edebilir. Bir günü birlikte geçirmek durumunda kalsa hangi karakterle birlikte olmak istediği, bu kitaptaki temanın tiyatro olarak oynansa hangi rolü üstlenmek istediği vb. gibi sorularla çocuğunu alternatif fikirler oluşturmaya teşvik edebilir. Üretken ve yaratıcı düşünme becerisinin gelişimi adına fikir organize etmeye yönelik bu tür yönlendirmeler planlama olarak kavramsallaştırılmış olan bilişsel işlemi etkin kılacaktır.

Ebeveyn tema ile ilgili kendi anılarını paylaşırken çocuğunun anısal belleğini harekete geçirmek anlamında kendi yaşamında benzer örnekleri olup olmadığı üzerine sohbet başlatabilir. Yaşanmışlıkların kitapta sunulan durumlarla ilişkilendirilerek bilgiler arasında zincir benzeri bir düzen oluşturma çabası ile ardıl bilişsel işlemler etkin hale gelecektir. Bir başka gün benzer temanın ele alındığı başka kaynakları çocuğun kütüphanesine koyan ebeveyn bu yeni uyaranların çocuğun dikkatini çekip çekmeyeceğini gözleme şansına sahip olacaktır.

Kitap okuma örneği yalnızca bilişsel bir aktivite olarak değil duygusal bileşenleri de düşünerek ele alınmalıdır. Örneğin işbirliğinin önemi sadece bir bilgi olarak değil kişileri mutlu eden bir davranış, bir değer olarak da vurgulanabilir. Başkalarının benzer durumlarda hissettikleri hakkındaki paylaşımlar da önemlidir. Ebeveyn, günlük yaşam deneyimlerini ya da akademik kavramları, çocuğun yaşantısıyla ilişkilendirerek, onun; planlama, analitik düşünme, dikkat ve hafıza alanlarındaki bilişsel donanımını artırmış olacaktır.

Konuk Yazar:
Yrd. Doç. Dr. Tamer ERGİN
İstanbul Üniversitesi
Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı