Boşanmanın Ardından

Bir kadın ve bir erkeğin farklı değerler, kültürler ve aile öyküleriyle bir araya geldikleri, kendilerini yeniden ortaya koydukları, ifade ettikleri, tanımladıkları, farklılıklarıyla bir arada yaşadıkları bir yapı olan evlilikte çiftlerin birbirleriyle uyumlu ve sorunsuz bir yaşam sürmeleri beklenir. “İyi günde kötü günde, bir ömür boyu sürmesi” beklentisiyle çıkılan yolda zaman zaman sorunlar yaşanmakta ve bazen evlilikler boşanma ile sonuçlanmaktadır. Eskiden evlenenlere “bir yastıkta kocayın” denilirken şimdi ise ilk 5 yılı atlatmaları beklenmektedir. Yapılan araştırmalar da boşanmaların en çok ilk 5 yıl içerisinde gerçekleştiğini göstermektedir.

Masalların sonunda, birbirini seven iki insanın birbirine kavuştuğuna, mutlu olduklarına “Onlar ermiş muradına….” sözüyle vurgu yapılırken, boşanmaya dair bir sona yer verilmemektedir. Bunun nedeni, boşanmanın herkes tarafından istenen, beklenen bir durum olmamasıyla, mutluluğun karşıtı bir durum olmasıyla ilgili olabilir; çünkü insanlar genelde mutlu olmak ve bu mutluluğun bir ömür boyu sürmesi dilekleriyle evlenirler.

Boşanmanın tarihçesine baktığımızda, boşanma ile ilgili ilk kuralların eski Babil’de, Hamurabi Kanunları (M.Ö. 1760) içerisinde yer aldığını görüyoruz. Hamurabi Kanunları’nda; “Adam kendisine bir çocuk veren karısından ya da kendisine bir çocuk veren kadından ayrılmak isterse, o zaman karısına çeyizini geri verir ve çocuklarına baksın diye tarlanın, bahçenin ve malların bir kısmının kullanım hakkını verir. Çocuklarını büyüttüğü zaman çocuklara verilenlerden bir parça, oğlanınkine eşit olan bir parça da kadına verilir. Ondan sonra kalbinin erkeği ile evlenebilir.” ifadesine yer verilir. Bu kanunu okuduğumuzda mal paylaşımı, nafaka, velayet ve ayrılıktan sonraki yaşama ilişkin kuralların o dönemde bile olduğunu görürüz. Eskiden boşanma bazı dinlerde yasaklanan, hoş görülmeyen bir durum iken bugüne baktığımızda bireylerin iyiliği ve çıkarları önem kazanmıştır.

Boşanma, sadece eşleri ve çocukları ilgilendiren bir durum gibi gözükse de aslında bu süreci yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, toplumu, toplumun sosyal yapısını, değer sistemini de etkilemektedir. Dünyadaki boşanma ile ilgili istatistiksel veriler boşanmanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu göstermektedir. Peki neden tüm dünyada boşanmalar artmaktadır?

Türkiye’deki boşanma oranları diğer ülkelere göre daha az olsa da, kendi içinde artış olduğu da bir gerçektir.

Türkiye İstatistik Kurumu Verileri
  Evlenme Sayısı Boşanma Sayısı
2011 Yılı 1. Dönem (Ocak-Şubat-Mart) 100.067 31.653
2012 Yılı 1. Dönem (Ocak-Şubat-Mart) 107.942 33.474

 

Yaşanan ekonomik, sosyal, kültürel değişiklikler, aile ve evlilik üzerinde birçok değişime neden olmuştur. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda boşanmaya bakış açısı zaman içinde değişmiştir. Boşanma günümüzde sık görülebilen bir durum olmuştur. Bireysel gelişme ve yaşama dair seçeneklerin artmasıyla birlikte geleneksel ailenin çökmesi, boşanmanın ebeveynler ve çocuklar açısından birçok olumlu ve olumsuz sonuçlarını da beraberinde getirmiştir.

Ne Oluyor da Bazı Evlilikler Boşanma ile Sonuçlanıyor?

Eşlerin evlilik öncesinde birbirlerini yeteri kadar tanımamış olmaları evliliğin boşanma ile sonuçlanmasına neden olabilmektedir. Eşlerin birbirini idealleştirme durumu ne kadar fazla ise eşe yüklenen umutlar ve beklentilerin gerçeğe uymama olasılığı da o kadar artar. Bu durum karşısında eşler kendilerini aldanmış ve aldatılmış hissederler. Çiftler bazen de evliliklerinde kendi hayal ve beklentilerinin gerçekleşmesini isterler ama her nedense karşısındakinin hayal ve beklentisini unuturlar. Farklı sosyo-ekonomik çevreye ve farklı aile kültürlerine sahip olmak da olay ve durumları farklı şekilde anlamaya ve yorumlamaya neden olabilmektedir. Bu farklılıklarla yaşam sürdürülemediği zaman da evlilik sonlanabilir. Eşlerin birbirlerinin özgürlüğünü kısıtlamaları ve aralarındaki iletişim sorunları da evliliğe zarar vermektedir. Şiddet, aldatma, kıskançlık, ekonomik sorunlar, eşlerin ailelerinin evliliklere karışması ve kişisel problemler de evlilikleri bitirmektedir.

Evliliğin gerçekleşmesi gibi boşanma ile sonuçlanması da yaşamın bir parçasıdır. Kültürel değişimlerin bireylerin eğitim ve gereksinimlerine yansıması, aile yaşantılarının da farklılaşmasına neden olmaktadır. Gelişmiş toplumlarda değer sistemlerinin değişmesiyle birlikte evlilik kurumunun devamı konusunda baskının azalması, boşanan eşlere toplumdaki bireylerin daha hoşgörülü davranabilmesi, bireysel yaşam felsefesi ve yeni özgürlük anlayışları boşanmayı kolaylaştırmakta ve artırmaktadır. (Özgüven’den aktaran Yavuzer, 2011).

Boşanmaların artmasında toplumsal değişimler, özellikle kadının ekonomik, sosyal statüsünün değişmesi, ekonomik bağımsızlığını kazanması, hakkını arayabilmesi ve bireysel mutluluğun öne çıkması da önemli etkenlerdir. Yolunda gitmeyen evliliklere daha çabuk nokta koyma eğilimi artmıştır. Evliliğin devam etmesi, herkes tarafından istenen bir durum olmasına rağmen yaşamın kişiler için çekilemez olması halinde, evliliği sürdürmektense boşanmak daha iyi bir yol olabilmektedir.

Boşanma Süreci ve Aşamaları

Boşanma, eşleri hem duygusal hem sosyal hem de ekonomik yönden etkileyen bir süreçtir. Boşanma sürecinde gerçekleşen altı aşamadan bahsedilir. Eşler içinde bulundukları koşullara göre farklı yoğunlukta farklı sıralarda bu aşamaları yaşamaktadırlar. Bunlar;

  1. Duygusal Boşanma, kötüye giden bir evliliğin ilk göstergesi olup eşlerin birbirlerine yabancılaşması, birbirlerine olan güvenlerinin ve çekiciliklerinin yok olması aşaması,
  2. Yasal Boşanma, birçok toplumda bir neden doğrultusunda sorumlu mahkeme, avukat ve hakimler tarafından ele alınmasını
  3. Ekonomik Boşanma, eşlerin sahip oldukları malların paylaşımını yapmalarıyla, ekonomik birlikteliklerini ayırmalarını,
  4. Ebeveyn Boşanması, velayetin kimde olacağı, tek ebeveynle yaşama, diğeri ile görüşmelerini,
  5. Sosyal Boşanma, arkadaş ve çevrenin değişmesini,
  6. Psikolojik Boşanma ise kişilerin kendini ayrı bir birey olarak görme alışkanlığını, kişisel özerklik kazanmalarını içeren aşamalar vardır.

(Bohannon’dan aktaran Yavuzer, 2011)

Boşanmada Eşler Ne Yaşar?

Boşanma, insan yaşamında birçok değişikliği beraberinde getiren önemli bir stres kaynağıdır. Var olan düzenin, alışkanlıkların değişmesi ve yeni bir düzenin oluşturulması, yaşama geçirilmesi çiftler için zor ve sancılı bir süreçtir. Eğer evlilikte sahip olunan çocuk/çocuklar varsa süreç biraz daha sıkıntılı geçebilir. Bu süreçten etkilenme düzeyi herkeste farklı görülebilir. Özellikle kadınların ekonomik özgürlükleri yoksa ve çocuğun velayeti kendisinde ise yaşanılan sıkıntılar biraz daha fazla olabilir.

Yaptıkları duygusal yatırımda hayal kırıklığı yaşamaları nedeniyle boşanma sonrası hem kadınlar hem de erkekler duygusal problemler yaşamaktadırlar. Boşanan eşler, ilk başlarda sürekli olarak uzun bir süre boşanma öncesi ve sonrasında yaşananları düşünürler. Daha sonra da yeni bir yaşam kurma, yeni bir düzen oluşturma ve bu düzene alışma konusuyla meşgul olurlar. Geleceğe yönelik kaygı ve korku yaşarlar. Eskiye göre hassas, alıngan ya da sinirli olabilirler.

Araştırmalar, boşanma sürecini yaşayan eşlerde uyku bozuklukları görüldüğünü, iş performansında bozulma olduğunu, kaygı, üzüntü, kızgınlık duygularını yaşadıklarını, kendilerini terk edilmiş, yetersiz, değersiz ve yalnız hissettiklerini, karşı tarafı ya da kendilerini suçlama eğiliminde olduklarını göstermektedir.

Boşanmada eşlerin bu kadar çok duyguyu bir arada yaşamaları çok doğaldır; çünkü boşanma kişinin hayatında önemli bir yaşam değişikliğidir.

Boşanmada Çocuklar Ne Yaşar?

Çocuklar doğal olarak, anne babalarıyla bir arada yaşamak ister. Ancak anne baba bir arada yapamıyorsa, evde sürekli kavga varsa, anne baba mutsuz ise çocuklar da mutsuz olur. Böyle durumlarda boşanma ile hem çiftlerin hem de çocukların daha az zararla bu süreçten çıkmaları sağlanır. Evlilik çocuk için yapılmadığı gibi, evliliğin çocuk için sürdürülmesi de doğru değildir.

Aile yapısını ve aile üyelerini etkileyen en önemli değişimlerin başında boşanma gelmektedir. Ayrılık, boşanma insanın kendisi için olduğu kadar çocuğu için de bir sınavdır. Çocuklar boşanmanın seyircisi değil bu sürecin bir parçasıdırlar. Eğer evlilikte bir gerginlik varsa ve anne baba mutsuz ise çocukların bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak evde anne-babasının kavgasını görmek, duymak bir çocuğu anne-babasının boşanmasına hazırlamaz. Anne ya da babadan biri evden ayrıldığında veya boşanma gerçekleştiğinde, çocuk için zor bir dönem başlayacaktır. Yapılan araştırmalar okul öncesi dönemde ve ergenlik döneminde olumsuz etkilenmelerin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Boşanma ile birlikte, çocuk ve ergenlerde uyum ve davranış problemlerinin yanı sıra depresyon görülme riski de bulunmaktadır. Boşanmanın çocuk üzerindeki etkileri, çocukta hemen gözlemlenebileceği gibi bazı etkileri de uzun vadede ortaya çıkabilmektedir. Evdeki gerginlikler, tartışmalar, çocuğun alıştığı düzenin değişmesi, bir ebeveynin evden ayrılması, boşanma, çocuğun güven duygusunun azalmasına, çocukta geleceği ile ilgili belirsizlik oluşmasına, endişe, kaygı, kızgınlık duygularını yaşamasına sebep olur.

Çocuk, yaşı küçük ise anne babasının kendisi yüzünden boşandıklarını, anlaşamadıklarını düşünebilir. Bundan suçluluk duyabilir. Anne babasını tekrar birleştirme, bir araya getirme hayalleriyle planlar yapar. Boşanmada çocuğun bir suçu olmadığı anne baba arasındaki sorunlardan, anlaşmazlıklardan kaynaklandığı çocuğa anlatılmalıdır.

Kolay ve sık ağlama, çabuk öfkelenme, alıngan olma, çevresindekilerin kendisini sevmediğini sık söyleme, sevdiği şeyleri yapmama ya da bunlardan keyif almama, suçluluk duyma, gerginlik, mutsuzluk, uyku problemleri, daha küçük yaş gruplarında alt ıslatma, tırnak yeme görülebilmekte, biraz daha büyük yaş gruplarında ise okul başarısında düşme, arkadaşlık ilişkilerinde sorun yaşama, kendini yalnız, değersiz hissetme vb. gibi etkiler de gözlenebilmektedir.

Çocuğun yaşı, kişilik yapısı, anne-babanın tutumları, yaklaşımı, çocuğun sorunlarla baş etme becerisi, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi de çocuğun boşanmadan etkilenmesinde belirleyicidir.

Gelişim dönemlerine göre çocukların boşanmayı nasıl algıladıkları ve ne gibi tepkiler verdikleri Haluk Yavuzer’in (2011) “Çocuğu Tanımak ve Anlamak” kitabında aşağıdaki gibi ifade edilmektedir.

Oyun Çocukluğu Dönemi (1-3 Yaş)
Nasıl Algılar? Olası Tepkiler
Anne- babadan birinin evden ayrıldığını anlar. Ama nedenini anlayamaz.
  • Daha fazla ağlama, bağlanma
  • Uyku problemleri
  • Altına kaçırma, parmak emmenin tekrar başlaması
  • Öfke patlamaları
  • Isırma ve rahatsız edici davranma

 

Okul Öncesi Dönem (3-6 Yaş)
Nasıl Algılar? Olası Tepkiler
Boşanmanın anlamını bilmemekle birlikte, anne-babadan birinin hayatında aktif olmadığını fark eder.
  • Yaşananlardan kendisini sorumlu hisseder.
  • Birlikte yaşadığı anne ya da babasına karşı hırçın ve öfkeli olur.
  • Uyku düzeni bozulur. Geceleri kabus görebilir.

 

Okul Dönemi (6-11 Yaş)
Nasıl Algılar? Olası Tepkiler
Boşanmanın ne olduğunu anlamaya başlar. Anne-babasının artık birlikte yaşamayacağını ve birbirlerini eskisi gibi sevmeyeceklerini anlar.
  • Kendisini aldatılmış hisseder.
  • Ebeveyninden gidenin geri geleceğini umut eder.
  • Arkadaşlarını görmezden gelir.
  • Baş ve karın ağrılarından şikayet eder.
  • Uyku düzeni bozulur. Uyuma güçlükleri yaşar.
  • Boşanmadan sorumlu tuttuğu, birlikte olduğu anne ya da babasını hırpalar ve hırçınlaşır.

Çocuğa Kim, Ne Zaman, Nasıl Söylemeli?

Boşanma kararının alınması ve bundan sonraki süreçte anne baba tutumları, çocuk ruh sağlığı açısından önemlidir. Boşanma kararı mümkünse, çocuğa anne baba tarafından birlikte anlatılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ortak bir dil kullanarak, suçlama içermeden bunu çocuğa anlatmaktır. Böylece çocuğun farklı iki hikâye duyması ve kafasının karışması engellenecektir. Eğer birden fazla çocuk varsa ve yaşları birbirine yakın ise onlara aynı anda anlatılmalıdır. Yaşı küçük olan varsa, büyük olana daha sonra daha detaylı anlatılabilir. Çocuğun önünde anne babanın kavga etme riski var ise, çocuğa boşanma kararını ayrı anlatmaları daha doğru olacaktır.

Boşanma kararı eşler arasında kesin olarak kararlaştırılmadan çocukla paylaşılmamalıdır. Kesin olmayan bir kararın paylaşılması çocuğun kafasında belirsizlik oluşmasına sebep olacaktır. Sık sık ayrılıp barışan çiftler, çocuğun, anne babasının ayrılmayacağına dair umut etmesine ve ardından hayal kırıklığı yaşamasına sebep olacaktır.

Boşanma kararı, çocuğun yaşına uygun olarak onun anlayabileceği cümlelerle, tutarlı, kısa, net ve açık bir dille anlatılmalıdır. Boşanmadan sonra yaşamında ne gibi değişiklikler olacağı, kimin yanında kalacağı, ne zaman ve hangi zaman aralıklarında diğer ebeveyni ile görüşeceği, yaşamının nasıl bir düzende devam edeceği bilgisi çocuk ile paylaşılmalıdır ki çocuğun kafasında oluşabilecek korku ve kaygıların ya da kötü senaryolarının önü kesilebilsin. Kısıtlı bir zaman dilimi yerine, çocuğun sorularının da olabileceği düşünülerek uygun bir zaman aralığı belirlenerek, yetişkinleri ilgilendiren detaylara girmeden çocuğun soruları cevaplandırılmalıdır. Bu karar ev ortamında konuşulmalı, yolda yürürken, arabada giderken ya da kafe, restoran ve alışveriş merkezleri gibi kalabalık ortamlarda yapılmamalıdır. Çocuğun kendini güvende ve rahat hissettiği bir ortam olması, duygularını rahatlıkla yaşamasına izin verir.

Boşanınca Anne-Babalık Biter mi?

“Çiftler eşlerinden boşanabilir ama çocuğundan asla boşanamaz.” Aslında çok bilinen, tekrarlanan bir söz olmasına rağmen zaman zaman yaşama geçirilemediği de görülür. Anne babaların çocuklarıyla olan bağları ömür boyu sürer. Boşanma ile sadece eş olma rolü biter, anne-babalık rolü bitmez. Boşanma sürecinin iyi atlatılması, ayrılmanın anne baba ve çocuk tarafından nasıl algılandığına bağlıdır. Eş olma rolü anne babalık rolünden ayırt edildiğinde çocuğun da bu dönemi daha iyi atlattığı görülür. Önemli olan anne babanın, çocuğa boşanmanın ne olduğunu, ne olmadığını doğru anlatabilmeleri, boşanma sonrasında yaşamında olacak değişiklikler hakkında onu bilgilendirmeleri, anne babası olarak daima onu seveceklerine ve yanında olacaklarına dair güveni vermeleridir.

Çocuk Anne Babasının Boşanmasıyla Nasıl Baş eder?

Anne babası yeni boşanmış olan 10 yaşındaki A. şöyle anlatıyor. “Hafta içi annemle kalıyorum. Annemle birlikteyken bana, babamla evliliklerinde, babamın kendisine ne kadar kötülük yaptığını, yaşadıkları, yaşadığımız birçok olayı tekrar tekrar anlatıyor. Babamla hafta sonu görüştüğümde, o da annemin kötü biri olduğunu anlatıp duruyor. Anneannem de zaten en baştan beri, babamı gözünün tutmadığını, sevmediğini söylüyor. Aynı şekilde halam da anneme kızıp söyleniyor. Ben ise ne yapacağımı bilemiyorum.”

Boşanma sürecinde bazı çocuklar yukarıda A.’nın yaşadığı sürecin benzerlerini ya da daha fazlasını yaşamaktadır. Bazen boşanma sürecinde ve sonrasında eski eşler güç savaşına girip çocuklarının duygularını görmezden gelirler. Aslında bu süreç iyi yönetilemediği zaman çocuklar için risk taşıyan bir durumdur. Anne babaların çocuklarının ruh sağlığını korumak için boşanma ve boşanma sonrasında dikkat etmeleri gereken bazı noktalar vardır. Bunlara bakacak olursak;

  • Çocuğun yaşına uygun olarak boşanmanın ne olduğu açıklanmalıdır. Çocuğa, anne babasının birbirlerini eskisi gibi sevmedikleri ancak birbirlerine saygı duydukları anlatılmalıdır.
  • Çocuğa, her zaman yanında olacaklarına dair güven verilmelidir.
  • Anne babalar boşanma süreciyle başetmek için gerekiyorsa bir uzman desteği almalıdır; çünkü anne babaların bu süreci iyi atlatmaları çocuklarının da bu süreci kolay yaşamalarına yardımcı olur.
  • Boşanma sonrasında çocuk en çok düzene ihtiyaç duyar. Çok önemli bir durum olmadığı sürece çocukla görüşmeler aksatılmamalıdır.
  • Boşanma sonrasında, koşullar ölçüsünde mümkünse çocuğun yaşadığı ev ve okulun değiştirilmemesi çocuğun uyumunu destekleyecektir.
  • Ayrılan bazı anne babalar kızgınlık ve kırgınlıklarını azaltmak için çocuklarına birbirlerini kötüleme eğilimindedirler.
  • Eski eşler arasındaki çatışmalar olabildiğince en aza indirilmelidir. Diğer ebeveyni kötüleyici konuşmalardan kaçınmak gerekir. Aynı şekilde aile büyüklerinin ya da yakınlarının boşanma ile ilgili olarak diğer ebeveyni kötüleyici konuşmalar yapması çocuk için yıpratıcı olur.
  • Bazı anne babalar birbirleriyle hiçbir şekilde görüşmeyip çocuk aracılığı ile iletişimi sağlarlar. Bu durum çocuğun arada kalmasına ve mutsuz olmasına neden olacaktır.
  • Anne babalar kendi haklılıklarına vurgu yapıp diğer tarafın ne kadar haksız olduğunu sürekli anlatarak çocuğu taraf olmaya zorlamamalıdır. Çocuk, taşıması güç olan bir yükle karşı karşıya getirilmemelidir.
  • Anne babaların boşanma sonrasında ilişki düzeylerini ayarlamaları da önemlidir. Hiç görüşmemek, çocuk için ortak karar verilmesi gereken durumlarda bunu sağlayamamak çocuğa zarar verecektir ya da hiç ayrılmamış gibi çok sık görüşmek, beraber tatile gitmek gibi durumlar çocuğun kafasının karışmasına ve anne babasının tekrar evleneceği ile ilgili hayaller kurmasına neden olacaktır.
  • Çocuk için yapılan ortak paylaşımlar devam etmelidir. Doğum günü, karne günü vb. “Biz ayrılmış olabiliriz ama annen baban olarak yine özel zamanlarında seninle birlikte olacağız.” mesajı çocuğa verilip gerçekleştirilmeye çalışılmalıdır.
  • Anne babanın yaşamında yeni biri olduğunda, güvenilen ve yolunda giden bir ilişki ise, ileriye yönelik evlilik planı varsa çocukla tanıştırılmalıdır ki aralarında bir ilişki kurulabilsin.
  • Çocuğun, birlikte yaşamadığı ebeveyni ile görüşmesi konusunda olumlu yönlendirmelerde bulunulmalıdır.
  • Çocukla birlikte yaşamayan ebeveyn suçluluk duygusu ile çocuğun her istediğini yapmamalıdır.

Son Söz…

Anne Babalıktan Boşanılmaz!

Anne babanın nasıl boşandıkları, evliliklerinin bitişini nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra eski eşle ilişkilerini nasıl sürdürdükleri, yaşamlarındaki bu değişime nasıl uyum sağladıkları ve anne babalıktan boşanılmayacağının bilincinde olup çocukları ile ilgilenmeye devam etmeleri, çocuğun da bu süreci ruh sağlığı açısından daha iyi atlatmasına, gelecek yaşantısına sağlıklı bir birey olarak devam etmesine yardımcı olacaktır.

Yazan:
Melek Atakul
Uzman Psikolojik Danışman