İletişimin Sessiz Anahtarı: Beden Dili

Hiç düşündünüz mü bir arkadaşımızla karşılaştığımızda ona “Merhaba’’ demeden önce başka neler diyoruz? Sadece kullandığımız kelimeler ile mi sınırlı kalıyoruz? Kelimeler dışında hareketlerimizin, mimik ve jestlerimizin, beden duruşumuzun, insanlarla aramıza koyduğumuz mesafenin, giyimimizin iletişim içinde çok önemli bir yeri olduğunu biliyor muyuz? Kişiler arası iletişimde bizler duygu ve düşüncelerimizi dile getirirken, sözler zaman zaman yetersiz kalabilir; çünkü kullandığımız kelimelere kattığımız mimiklerimiz, ses tonumuz, beden hareketlerimiz kelimelerle bütünleşir.

Bir anne çocuğunun özelikle ilk yıllarında onunla iletişim kurmak için tamamen sözel olmayan kanalları, yani ağırlıklı olarak beden dilini kullanır. Anne çocuk arasındaki bu iletişim aslında ilk olarak anne karnında başlar. Anne rahminde bebek annenin hareketlerini hisseder, annenin dinlenmesi ya da çok hareketli olmasına göre onunda hareketliliğinde değişiklik olur. Anne, bebeğinin karnında hareket halinde olduğunu gördüğünde ve elini karnına koyduğunda bebeğin tepki verdiği ya da sakinleştiği görülür.

Bebek, doğduktan sonra ilk teması anne ile olur ve anneyle arasındaki bildik iletişim de böyle başlar. Bebek doğduktan sonra hiç tanımadığı uyaranlarla karşılaşır. Bu uyaranları anlamak, anlamlandırmak ve kendini anlatmak zorundadır. İşte bu dönemde bebek, kendini sadece beden dili ile anlatabilmektedir. Bebek genellikle çıkardığı seslerle, ses tonlamasıyla bazen ağlayarak bazen el kol hareketleriyle bazen de beğendiği ve istediği durumu gözleriyle takip ederek kendini anlatmaya çalışır. Anne de bebeğin beden dilini anlayarak iletişime karşılık verir. Bazen duygularını da annesinin yüzüne bakarak şekillendirir. Örneğin, yeni yürümeye başlamış bir çocuk, düştüğünde başını kaldırıp çevresine bakar. Annesinin endişeli halini görürse ağlar, ancak anne sakin bir ifade ile ona karşılık verirse yerinden kalkıp tekrar yürümeye çalışır. Bağımsızlaşma da annenin yüzündeki bir ifade ile oluşur. Bebek, yürüyerek anneden ayrılmaya başladığında dönüp onun yüzüne bakar. Endişeliyse uzaklaşmanın kötü bir durum olduğunu düşünüp geri döner. Ama annesinin yüzünde destekleyici bir gülümseme varsa biraz daha uzağa gider.

Kültürün Beden Diline Yansımaları

Beden diline insanlık tarihi açısından baktığımızda en eski iletişim aracı olduğunu görürüz. İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşırlardı. Kişilerin birbirini anlamalarında önemli bir yeri olan beden dili, hem doğuştan getirdiklerimizle hem de yaşadığımız kültürün etkisiyle şekillenir. İletişimde, ilk izlenimler önemlidir. İnsan davranışları, diğer insanlar üzerinde yaratılan ilk izlenim sonrasında şekillenir. İnsanlar üzerinde yarattığımız ilk izlenim 30 saniye ile 5 dakika içinde oluşur.

1746 yılında, Fransız düşünür Etienne Bonnot tarafından ortaya atılan, 1970’li yıllarda Colorado Üniversitesi’nden antropolog Gordon Hewes tarafından desteklenen araştırmalara göre, eski çağlardaki kâşiflerin, keşfettikleri ülkelerde çevirmen ve sözlük olmadan yerli halk ile sınırlı sayıda el işaretleri ile anlaşmaları, sözcüklere dayanmayan evrensel bir dilin varlığını ortaya koymuştur.

“1981 yılında California Üniversitesinde Albert Mihrabian tarafından yapılan araştırmada, bir mesajın etkisinin yaklaşık %7 sinin sözel (kelimeler), %38 inin sesli (ses tonu, sesin yükselip alçalması ve diğer sesler) ve %55 inin de sözel olmayan (beden dili) öğelerden oluştuğunu ortaya koymuştur.”

Yapılan başka bir araştırmada da, beş farklı kültürden gelen insanların yüz ifadeleri incelenmiş, her kültürde insanların duygularını göstermek için aynı temel yüz hareketlerinin kullanıldığı görülmüş ve bu davranışların doğuştan geldiği sonucuna varılmıştır. Çeşitli kültürlerde yapılan araştırmalar; mutluluk, korku, öfke, hayret, üzüntü ve tiksinti gibi duygu ifadelerinin, ortak yüz anlatımları olduğunu göstermiştir. Bir Türkün mutlu olduğu zaman verdiği bedensel tepkiler ile bir Fransızın mutlu olduğu zaman verdiği bedensel tepkiler birbirinden çok da farklı değildir. Ancak nüfus arttıkça değişen yaşam tarzları, alışkanlıklar, dinsel inançlar, yaşanan coğrafya ve iklimlere bağlı olarak beden dillinde de kültürel farklılıklar ortaya çıkmıştır. Her toplumun kendi kültürel yapısı içinde kullandığı jest ve mimikler vardır. İnsanların doğuştan getirdiği ortak jest ve mimikler bile yaşadıkları toplumların kültürü içinde biçimlenir. “Asya Öztürk’ün İstanbul’da yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye ‘de batı bölgelerinde yetişenler beden dillerini daha az kullanırken, güney kökenli olanların çok daha fazla kullandıkları görülmüştür. Aynı şekilde kültür düzeyi arttıkça da beden dili kullanımının azaldığı görülmüştür.” (İzgören, 2011). İngiltere’de yüksek ekonomik düzeyde olan ailelerin çocuklarının okuduğu okullarda, çocukların konuşurken beden dillerini daha az kullanmaları için dersler aldıkları bilinmektedir. Bu derslerde, bir topluluk önünde nasıl konuşacakları öğretilirken, koltuklarının altlarına kitap konulup el ve kollarını hareket ettirmemeleri sağlanmaktadır.

Vücudumuz Bizi Ele Veriyor

Bilgisayarların/robotların insan hareketlerini tanıyıp yorumlayabilmesi için yapılan araştırmalar, çizgi filmler ve bilgisayar oyunlarında beden hareketlerinin çok daha iyi yapılandırılmaya çalışılması, kişilere başarılı olabilmeleri için “etkili beden dili ve davranış teknikleri” öğreten bir endüstrinin oluşması, bilişsel psikoloji ve dilbilim araştırmalarındaki gelişmeler, iletişimde beden dilinin etkisine vurgu yapıyor. Bu nedenle karşımızdaki kişinin beden dilini anlamak ve kendi beden dilimizi daha doğru kullanabilmek için beden dilinin öğelerini tanımak önem kazanıyor.

  • Yüz İfadeleri

İnsan yüzü, duyguların ifadesinde en temel araç olarak kabul edilir. Bizim duygularımız ve bu duyguların yüzümüze yansıması birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Yüzümüz bir ayna gibidir; çünkü biz yüzümüzle güleriz, yüzümüzle ağlarız, yüzümüzle anlaşılır, yüzümüzle onay veririz.

Aslında yüz ifadelerini anlamak sanıldığı kadar kolay değildir; çünkü zamanla duygularımızı maskelemeyi öğrendiğimiz gibi abartılı yüz ifadeleri kullanarak da duygularımız gizleriz.

Yüz ifadeleri ile birlikte ele alacağımız en önemli iletişim aracımız ise gözdür. Gözlerin vücudun odak noktasıdır ve tüm iletişim işaretleri arasında en açıklayıcı ve doğru bilgileri verir. Aslında insanlar arasındaki ilk temas gözlerle başlar. Eğer gözle kurulan temasta kişiler karşılıklı olarak bir memnuniyetsizlik hissederlerse iletişiminin devamı gelmeyebilir.

Karşımızdaki kişiyle konuşurken nereye baktığımız da ilişki açısından önemlidir. Doğrudan konuştuğumuz kişiye bakmak, karşımızdakine samimiyetimizi iletmemize yardımcı olup vermek istediğimiz mesajımızın etkisini artırırken yere bakarak veya gözlerimizi kaçırarak konuşmamız, kendimize olan güvensizliğin ifadesi olarak da yorumlanabilir. Ancak karşımızdaki kişinin sürekli olarak gözlerinin içine bakmanın da iletişimi engelleyen bir durum olabileceğini unutmamak gerekir.

  • Beden Duruşu

Beden duruşu, duygusal durum ve ilişkileri anlamak ve anlatmak için zengin bir bilgi kaynağıdır. Yürüyüşümüz, oturuşumuz aslında karşımızdaki kişi için bir mesajdır. Eğer iyi bir gözlemciysek bir insana bakarak onun duygusal durumunu anlayabiliriz.

İnsanlarla olan ilişkilerimizde çok farklı beden duruşları sergileriz. Örneğin bir arkadaşımızla konuşurken, bize çok özel bir konudan bahsediyorsa öne eğiliriz ancak karşımızdaki kişiyi dinlemekten çok hoşlanmıyor ya da konudan rahatsız oluyorsak kendimizi biraz arkaya atarak araya mesafe koyarız.

Bir kişi ile ya da bir topluluk önünde konuşurken eğilerek, boynu bükük durmak ne kadar hatalı ise aşırı omuzları kaldırmış, göğsü çıkartarak durmak da o kadar yanlıştır. Bu karşı tarafa meydan okur bir tavır sergilediğimizi gösterir.

  • Jest ve Mimikler

Jest ve mimikler duygu ve düşüncelerimizi karşımızdaki kişiye iletir. Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri oluştururken, baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin kullanımı jestleri oluşturur. Mimiklerimiz evrensel, jestlerimiz ise daha çok kültüre dayalıdır. Jest ve mimikler bazen istendik, bazen istem dışı olarak ortaya çıkar. Örneğin, üzüldüğü bir konuyu anlatan kişiyi dinlerken, yüzümüzde buna göre bir ifade oluşur. Sıkıntılı bir durumu dinliyorsak, gülümsemeyiz.

Uygun ölçüde ve uygun şiddette yapılan jestler konuşmaya güç katar. Sert ve sinirli jestlerin kullanımı, dinleyenlerde rahatsızlık uyandırırken; sakin ve yumuşak jestlerin kişinin kendine güvenini, konuya hâkimiyetini ortaya koyar. Örneğin;

  • Otururken bacak bacak üstüne atarak kolları bağlamak sinirli, çekingen ya da savunmacı yaklaşıma,
  • Otururken bacak bacak üstüne atarken üst bacağı sallama sıkılmaya,
  • Bacaklar diz kapağından kırılarak geri çekilip ayaklar sandalyenin altında tutulursa, bu kişinin bulunduğu ortamdan çok hoşnut olmadığına; söylenmesi gereken bazı şeyleri henüz söyleyemediğine veya söylemek istemediğine,
  • Direk göz teması kurmamak ya da kısa süreli kurmak, her an bulunan ortamdan çıkmak istercesine kapıya ya da cama doğru bakmak kişinin bir savunma durumunda olduğuna,
  • Karşımızdaki kişinin söylediklerini dinlerken başı hafifçe sallamak karşımızdaki kişiyi anladığımıza ve hak verdiğimize,
  • Çeneye hafif hafif vurma karar verme aşamasında olunduğumuza,
  • Elleri boynun arkasına alıp kenetlemek kontrolü ele almaya,
  • Topluluk önünde konuşurken kolları yukarı kaldırmak, yumruk yapmak başarı, güç ve mücadeleye,
  • Ayakta elleri arkaya kavuşturarak konuşmak güç, üstünlük ve kendine güvene,
  • Konuşma sırasında elimizle avuç içimiz yukarı doğru göstererek konuşmak güven, dostluk, uyum ve uzlaşmaya, avuç içi aşağıya doğru konuşmak kişinin hassas tarafını dış dünyaya kapadığına,
  • Konuşurken elleri ovuşturmak olumlu beklentiye,
  • Elin sıkılarak işaret parmağının havaya kaldırılması, konuşmaya otoriter bir hava verirken o kişinin savunduğu görüş karşısındaki ısrarına,
  • Konuşurken devamlı yutkunmak stres ve utanca işarettir.

“Ruhun gizemi bedenin hareketleri ile açığa çıkar.”
– Michelangelo

Alan Kullanımı ve Mesafe

Alan ve mesafe kullanımı yüz yüze ilişkilerimizi kontrol etmemizi, duygularımızı aktarmamızı ve kontrol edilebilmemizi sağlayan önemli bir iletişim öğesidir. Hepimizin hareket etmek, uyumak ve bazı ihtiyaçlarımızı gidermek için kullandığımız kendimize özgü alanlarımız vardır. Bir insana çok yakın durmak, yakın oturmak veya elini omzuna, sırtına koymak, koluna, eline değmek ilişkiye belirli bir yakınlık ve sıcaklık katarken bazı kişiler için bu tarz davranışlar rahatsızlık verici olabilir. Bu nedenle ikili ilişkilerde öncelikle karşımızdaki kişinin kendine özel belirlediği mesafe alanlarını önceden gözlemlemek ve anlamaya çalışmak gerekir.

Antropolog Hall (1968) bu alanları dört grupla açıklamıştır:

  • Özel Mesafe: 30-35 santimlik bir alanı kapsar. Duygusal bakımdan çok yakın hissettiğimiz kişilerin, yakın arkadaşımız, eşimiz, çocuğumuz gibi bu mesafeye girmelerine izin veririz. Çok yakın olmadığımız bir kişinin özel mesafemize girmesi durumunda ise rahatsızlık duyar ve göz temasına girmemeye çalışırız. Asansörler buna en güzel örnektir.
  • Kişisel Mesafe: 40-80 santim arasında değişen ikinci bölgeyi oluşturur. Sosyal ortamda, birbirini tanıyan ve rahat konuşan insanlar ve eşler tarafından kullanılır. Bir sohbet ortamını buna örnek olabilir.
  • Sosyal Mesafe: Bu bölge 80-200 santim arasında değişkenlik gösteren rahat konuşulan ancak resmi ilişkilerin sürdürüldüğü mesafedir. Genellikle, satıcılarla müşteriler ve işyerinde beraber çalışan insanlar arasındaki ilişkiler bu mesafede sürdürülür.
  • Genel Topluma Açık Mesafe: Tanımadığımız kişilerle iletişim içinde olduğumuzda kullandığımız mesafedir. İki metre ve daha fazla alanı ifade eder.

Unutmamalıyız ki bir kişi ile olan mesafemiz ona karşı duyduğumuz hisler hakkında ipucu olabilir. Alan kullanımınızı biraz daha yakından gözlemlerseniz kendiniz ve karşınızdaki kişilerin duygularını daha iyi anlayabilirsiniz.

Giyim

Bizim statümüz, toplumda üstlendiğimiz roller tarafından belirlenir. Giyimimiz bizlerin sözleri ve bedeni kadar beğenilerimizi, o an içinde bulunduğumuz ruhsal durumumuzu, karşımızdakine verdiğimiz önemi ve değeri gösterir. Yerine ve zamanına uymayan giysilerimiz değerli olan birçok sözümüzün önemsenmemesine neden olabilir.

Beden iç dünyamızın eldivenidir.
Zuhal ve Acar Baltaş

Her toplumun kültüründe kullandığı beden dili, kullanım biçimi o kültürün kendine özgüdür. Örneğin;

Parmakları yukarı doğru birleştirerek yapılan hareket

  • Türklerde bir şeyi çok beğenme
  • İtalyanlarda ne saçmalıyorsun
  • Araplarda yavaşla
  • Kıbrıs Türkleri arasında gününü göreceksin

Beş parmak açık eli kaldırıp karşımızdakine göstermek

  • Türklerde durdurulması gereken kişiyi durdurmak
  • Batı Afrikalılarda ve Yunanlarda küfür anlamına

Başparmakla işaret parmağı birleştirerek yapılan jest

  • Amerikalılarda problem yok
  • Japonlarda para
  • Latinlerde küfür
  • Fransızlarda değersiz, sıfır anlamına

Başparmağı havaya kaldırmak

  • Birçok toplumda “Her şey yolunda” veya “Tamam” anlamına
  • İranlılarda, Afganlarda, Nijeryalılarda, ayrıca İtalyan ve Yunanların hakaret anlamına

Eli boğaza götürmek

  • Araplarda tehdit ya da koruma
  • Güney Amerikalılarda gerçekçi olmayan üzüntü ve alay
  • İtalyanlarda sinirlenme anlamına

Kulağın memesi tutularak yapılan hareket

  • Türklerde bir konuda ders alınması gerektiği
  • Brezilyalılarda yemeğin çok güzel olduğu anlamına gelmektedir.

Son Söz…

Birçok araştırma duygularımızın beden dilimizi, beden dilimizin de duygularımızı etkilediğini göstermektedir. Bu nedenle hem kendimizi hem de karşımızdakini daha yakından tanımak için beden dilinin ne söylediğini anlamak gerekir. Örneğin, televizyon seyretmek beden dilini gözlemlemek için bir araç olabilir. Televizyonun sesini kapatarak konuyu anlamaya çalıştıktan sonra seyredilen bölümü tekrar gözden geçirip ne kadar doğru algıladığımızı kontrol edebiliriz. Ya da sessiz filmler izleyebiliriz. Bir pandomim sanatçısının jest ve mimiklerini seyretmek de beden dilini okumayı öğrenmek için iyi bir yol olabilir.

Bedenimizin yaptığı her hareketin bir anlamı vardır, hiçbiri rastgele ve anlamsız değildir; çünkü bedenimiz bir bütündür.

Yazan:
Hülya Seferoğlu
Psikolojik Danışman