Çocukluk Çağı Korkuları

Korku Türk Dil Kurumu sözlüğünde; “Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü.” olarak ifade edilmektedir. Aslında korku; öfke, kızgınlık, üzüntü ve mutluluk gibi doğal bir duygudur. Her insan bu duyguları zaman zaman deneyimler. Kelime anlamına bakıldığında ilk etapta yıkıcı ve baş edilmesi zor bir duygu gibi görünse de her duygu gibi korkunun da insanı koruyan bir işlevi vardır. Çünkü korku, hayatı veya yaşamsal değerleri tehdit eden tehlikelere veya tehlike olarak algılanan  durumlara karşı  gösterilen tepkilerle kişiyi korur. (Preuschoff,1995)

Ancak korkunun insanı kısıtlayan ve engelleyen yanları da vardır. Tehdit unsuru olarak görülen şeyler, çeşitli nedenlerle gerçeklikten uzaklaştığında, yaşanmış deneyimler, travmalar kaygıya dönüşüp baş edememe noktasına geldiğinde ya da bir fobi oluşturduğunda ele alınması gereken bir durum haline gelebilmektedir.

Çocukluk çağı korkuları ile ilgili dikkat edilmesi gereken önemli nokta, yaş dönemlerine uygun olup olmadığı ve zamanla ortadan kalkıp kalkmadığıdır. Korkuların kalıcı olmaması için anne baba tutumları önem taşır. Anne babalar, bazen çocuklarının bir şeylerden korkmalarından endişe duyabilirler. Bazen, bu durumdan rahatsız olup kendilerini suçlu hissedebilirler ve nerede hata yaptıklarını düşünebilirler. Oysaki özellikle çocuklar için yaşamın ilk yıllarında bilinmeyenlerin ne kadar çok olduğu düşünülürse, yaşadıkları korkuların doğallığı daha iyi anlaşılır. Çocuk büyüyüp olgunlaştıkça korkularının üstesinden gelmeye çalışır. Unutulmamalıdır ki korkular, çocukların gelişim dönemlerine göre farklılık gösterir; zamanla değişir, birinin yerini diğeri alabilir. (Erol, Şahin,1990)

Korkuların ortaya çıkma dinamikleri bu meseleye yaklaşım ve anlamlandırma açısından önem taşımaktadır. Çocukluk çağı korkularını bu bağlamda beş başlık altında toplamak mümkündür. (Preuschoff,1995)

Kaçınma Davranışı Olan Korkular

Bebeklik ve erken çocukluk döneminde yeni ve bilinmeyen bir durumla karşılaştığında annenin ya da bakım veren kişinin vereceği tepki, bebeğin tepkisi için çok belirleyicidir. Buna bir örnek verecek olunursa çocuk, ilk kez salıncağa binecekken anne veya yanındaki yetişkinin yüz ifadesini ve tepkilerini gözlemler. Anne onun kendine güvenme ve bağımsız olma isteğini destekleyici bir tutum sergiliyorsa, salıncağa binmek çocuk için eğlenceli bir etkinlik olacaktır. Aksi durumda endişeli davranışlar sergilenip çok sayıda uyarıda bulunuluyorsa, çocuğun da endişesi artacak ve bulunduğu işe odaklanamayıp anneye dikkatini verecektir. Bu tutum, çocuğun salıncağa binmekten kaçınmasına neden olacaktır. Yani korku, bir kaçınma davranışı olarak ortaya çıkacaktır.

Şartlanma Davranışı Olarak Korkular

Bebeklik döneminde yüksek sesten korkma içgüdüsel ve doğal bir durumdur. Örneğin bebek banyo yaparken dışarıdan şiddetli bir ses gelirse; bebek, sesle banyo ve suyu birleştirebilir. Yani bebek korku duygusuyla dış dünyadan gelen uyaranı bir araya getirir. Daha sonra bu dış uyaranla karşılaştığı zamanlar o ilk korku duygusuna geri dönebilir.

Endişelerden Kaynaklanan Korkular

Endişelerin yarattığı korkulara daha çok karanlıkta ya da uykuya dalarken rastlanır. Yaklaşık üç yaşlarında çocuk, toplum kurallarını anne ve babası aracılığıyla tanır. Çocuk, istediğini yapma konusunda eskisi kadar özgür değildir. Dolayısıyla çocukta anne babaya karşı kızgınlık duygusu yaratabilir ve anne babaya öfke duymaya başlayabilir. Çocuk bu duyguyu onlara yansıtmaya çekinerek suçluluk duymaya başlayabilir. Bu durumla baş edebilmek için, toplumu ve kuralları temsil eden korkutucu figürler bulup korku ve suçluluk duygularını onlara yansıtabilir. Bunlar; cadı, dev veya hayalet gibi figürler olabilir. Çocuk, uykuya dalmadan önce bu duyguları yaşamasına neden olan; ama aynı zamanda destek veren anne babasını yanında ister. Onlar yanındayken onların varlığından ve sevgisinden emin olur. (Preuschoff,1995)

Hayal Gücünden Kaynaklanan Korkular

Karanlık ve gece, bilinçaltının gizli yerlerine saklanmış düşünce ve hayallerin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Gün içinde pek çok şey yaşayan çocuk, gece olup ortalık sakinleşince düşünceleriyle baş başa kalır. Gündüz, camı süsleyen perde karanlıkta hayalete dönüşebilir. Aynı zamanda gece ve karanlık, insanlık tarihinden beri kötü, uğursuz ve tehlikeli olanla özdeşleştirilmiştir. Çocuklar da büyürken bunu farkında olmadan öğrenebilirler. (Preuschoff,1995)

Olumsuz Deneyimlerle Öğrenilen Korkular

Çocuklar bazı şeylerden korkmayı deneyimleyerek öğrenebilirler. Çocuğun geçirmiş olduğu kaza, deprem, sel, kavga, yaralanma ve ölüm gibi yaşantılar çocukta yeni korkular başlatabilir ya da var olan korkuların uzamasına neden olabilir. Köpek tarafından korkutulan bir çocuk, köpeklerden korkabilir. Hastane ile ilgili hoş olmayan deneyim yaşayan bir çocuk, doktorlardan korkabilir.

Çocuklar gelişimsel olarak karanlık, yalnızlık, yenilik, hırsız, canavar, hayalet ve ölümden korkabilirler. Bu korkular çocukluk çağında sıklıkla görülen korkulardır. ( Yörükoğlu,1992 )

Gelişim Dönemlerine Göre Korkular

Çocukluk korkularının büyük bir bölümü gelişim sürecinin doğal bir parçasıdır. Bu korkular çocuğun yaşına ve gelişim dönemine göre farklılık gösterebilmektedir.

0-2 YAŞ: Bebekler, gök gürültüsü, şimşek gibi ani ve yüksek seslere karşı duyarlıdırlar. Zamanla karanlıktan, yabancılardan ve hayvanlardan korkabilirler. Bebeklerin bu korkuları yaşamaları doğaldır ve bu durum anne babaların yanlış bir şey yaptıkları anlamına gelmez. Güven duygusunun inşa edildiği bu dönemde, bebeğin güvende hissetmesine destek olmak gerekir. Bu yaştaki küçük çocuklar sıklıkla hayvanlardan ve büyük nesnelerden korkma eğiliminde olabilirler. Kendi boyutları küçük olduğu ve hayvanlara ve büyük nesnelere dair anlayışları gelişmemiş olduğu için korku seviyeleri yükselebilir. Karanlık odalardan korktuklarını ifade edebilirler ve geceleri ayrı odalarda uyumak epey zorlu bir hal alabilir. Küçük çocuklar en çok düzen ve rutin olduğu takdirde kendilerini rahat hissederler, yani çevrelerindeki büyük değişimler de potansiyel endişe kaynağı durumundadır. (Akça, Şengül, Uyar,2014)

Ayrılma korkusu, bu yaş döneminde önemli korkulardandır. Bebekler, dünyaya geldikleri andan itibaren bakım veren kişiye, anneye bağlanmaya başlarlar. Bu bağlanmanın güvenli ya da güvensiz oluşunu; annenin, bakım verenin bebeğini sevip kabul etmesi, bebeğin gelişim dönemlerine göre ihtiyaçlarına cevap verebilmesi belirler. Böylece bebek, ihtiyaçları karşılandıkça kendini güvende hissetmeye ve kendisini anlayan, ihtiyaçlarını karşılayabilen bakım verene, anneye sağlıklı bir şekilde bağlanmaya başlar. Artık, dünya o kadar tahmin edilemez bir yer değildir. Böylece çocukta, dünyaya, çevresine ve insanlara karşı temel güven duygusu oluşur. Annenin yani bakım verenin kendisiyle kurduğu sağlıklı ilişki, bebek için diğer ilişkilerin temelini oluşturacak olan bir şablondur. Anne ya da bakım verenle güvenli bağlanma ve sağlıklı ilişki, bütün yapı taşları ile oluşamadığında çocukta temel güven duygusunun oluşması zor olur. Dünyayı tahmin edilemez, belirsiz, güvensiz ve tehlikelerle dolu bir yer olarak algılar. Aynı zamanda, anne çocuktan ayrılırken, kaygılıysa çocuk bunu da hisseder. Çocuk anneden ayrılamadıkça anne de kaygılanır, durum bir döngü içinde devam edebilir. Bebeğin ilk bakım aylarından sonra; 6 aydan itibaren yavaş yavaş anne, bebeği bakımı ile ilgili kısa süreli başkalarına emanet edebilmelidir. Bebeğin, annenin yokluğunda kendini rahatlatabildiğini ve sonra anne ile buluştuğunu tecrübe etmesi önemlidir. (Kılıç,2013).

3-4 Yaş: Bilişsel olarak artan gelişmelerle birlikte, küçük çocukların hayal gücü gelişir, kendilerinin veya başkalarının başına kötü şeyler geldiğini öngörme yetileri de artabilir. Gördükleri rüyalar, canavarlar ya da başka korkunç unsurlarla daha canlı hale gelebilir. Hayvanlardan, maskelerden, karanlıktan korkabilir ve gecenin bir yarısı kaygılanarak teselli edilmek için anne babanın ya da bakım verenin yanına gelebilir. Bu dönemde sıkça kurdukları “Kendim yaparım,” veya “Hayır, ben yapacağım!” gibi cümlelerinden de anlaşılacağı gibi, artan bağımsızlıkları, ebeveynlerinin yardımı olmadan hareket etme isteklerini de artırır.  (Kılıç,2013).

5-6 Yaş: Bu çağda çocuklar fiziksel olarak zarar görmekten ve “kötü insanlardan” korktuklarını dile getirebilirler. Gerçekte olmayan kötü şeyleri hayal etmeye başladıkları zaman, oynadıkları oyunlar da bu konularla ilgili olabilir. Hayaletler, cadılar ya da doğaüstü başka varlıklar ile ilgili kaygı duyduklarını ifade edebilirler. Toplumsal kurallara uyma ile ilgili yaşadıkları iç çatışmalarda, anne babalarına duydukları öfke nedeniyle kendilerini cezalandırmak amacıyla toplumu ifade eden hayalet, cadı gibi kavramlardan korkmaya başlarlar. İç dengeyi bulmaya çalışırlar. Hastalık korkuları, yaralanmalar gibi korkular öğrenme süreci ile öğrenilmiş korkular olarak eklenir. (Preuschoff,1995)

7-8 Yaş: Yalnız kalma korkusu sıkça görülür. Kendi başlarına oynuyor olsalar dahi yanlarında birinin olmasını isteyebilirler. Ölümden bahsedebilirler ve araba ya da uçak kazaları gibi kendilerine zarar verecek şeylerden endişelenmeye başlayabilirler. Karanlık korkusuyla mücadele etmeye devam ederler. Ölüm aslında ayrılık korkusuyla benzerdir. Çocuğun korkusu kendisine yakın olan aile üyelerinden ayrılmak, kendisine ne olacağını bilememektir. Çocuklar soyut düşünce döneminde ölümün gerçek anlamını anlamaya başlar. (MacNamara, 2021)

Dokuz yaştan itibaren; sınav, başarısızlık, bir şeyi yapamama gibi korkular gündeme gelir. Karanlık, hırsız, canavar, cin, uzaylılar gibi dış dünyaya ilişkin korkular yerini beğenilip beğenilmeme gibi sosyal korkulara bırakır. Çocukların korkularını, yaşadıkları deneyimlerin yanı sıra çevresindeki kişilerden aldıkları modellemeler de etkiler. (MacNamara, 2021)

“Korku” ne zaman doğal bir tepki olma durumundan çıkar?

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre fobi, “Kişinin belirli nesneler ya da durumlar karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku, yılgı.” olarak tanımlanmaktadır. Fobi, bir anlamda korkudan korkmaktır. Korkulan durumun ortaya çıkmasından kaygılanmaktır. Korkular ile fobileri birbirinden ayırmak gerekir. Çocuğun yaşadığı korku orantısızsa, istem dışı aşırı bir korku yaşıyorsa, açıklamalarla ikna olmuyorsa ve bu uzun süre devam eden bir durumsa burada bir fobi söz konusu olabilir. (Akça, Şengül, Uyar,2014)

Anne- Babalar Nasıl Destek Olabilir?

Korku yaratan durumla baş edebilmeyi öğrenmesi, çocuğun psiko-sosyal gelişimi bakımından önemlidir. Güven ve kendine yetebilme duygusunun temelleri, korkuyla baş edebilme becerisi sayesinde oluşur. Çocuğa kendini kontrol edebilme, kendi kendine yetebilme becerilerini kazandırarak onun sağlıklı ve olumlu bir kişilik geliştirebilmesini de sağlanmış olur. (Preuschoff,1995)

Herkesin korkuları vardır. Çocuğa yardımcı olabilmek için anne babalar olarak önce kişinin kendi korkularını kabul etmeyi ve anlamayı öğrenmesi, bu konuda olumlu model olması önemlidir. Korku ve kaygının aile içinde nesiller arası geçişi olabileceğini de unutmamak gerekir.

Korkunun nedenini anlamaya çalışmak önemlidir. Çocukluk korkularıyla baş etmeye çalışırken, korkunun bir yaş dönemi özelliği mi, yoksa buna bir olayın mı neden olduğunu anlamak kıymetlidir. Anne babalar; çocuklarıyla kurdukları ilişkiyi gözden geçirmeli, beraber bu konuyu ele almalıdır. Bütün bunlara rağmen korkuda bir azalma olmuyorsa, profesyonel yardım almakta yarar vardır. (Preuschoff,1995)

Korkunun üstüne gidilmeden, çocuğun korkusunun önemsenmesi ve korkusunu yenmesi konusunda zorlanmaması gerekir. Korkusunu yenmesi karşısında onun daha çok sevileceği mesajı verilmemelidir.

Çocuğun korkularıyla asla alay edilmemeli, başkalarının da alay etmesine izin verilmemelidir.

Çocuk korkularını ifade ettiği zaman sakinleştirilmeli, ona bir şey olmasına izin verilmeyeceği ifade edilmelidir. Ona karşı sabırlı olmak gerekir.

Çocuklar kimi zaman korktuğu kişi ya da nesneleri oyunlarına dâhil edebilmektedir. Oyun çocuğun dilidir ve oyun aynı zamanda da çocuğun zorluklarla başa çıkma yöntemidir. Oyun içerisinde çocuğun süper kahraman olup korktuğu canavarı alt edebildiği sıklıkla gözlemlenir. Birlikte oyun oynarken dile gelen korkular en iyi konuşma alanlarıdır. ( Preuschoff, 1995)

Özellikle gece korkulu rüyalar için, çocuğa korkusunun resmini çizdirebilir veya hamurlarla, killerle korkuyu şekillendirmesi ve dönüştürmesi sağlanabilir. Ortaya çıkan şekil birlikte komik bir hale getirilebilir.  Göz, gülen bir ağız ve komik saçlar çizebilir. Ardından da ona bir isim verilerek onun için bir hikâye bile yazılabilir. (Soysal Başa, 2007)

Yazan:
Didem Yıldırım
Uzman Psikolojik Danışman

Kaynakça

Akça, S., Şengül, B., Uyar, T.(2014). Psikopatoloji, Hasta ve Terapist Bağlamında Altı Temel Duygudan Korkunun İncelenmesi, AYNA Klinik Psikoloji Dergisi,1(2),23-29

Erol, N., Şahin, N.(1990). Çocukluk Korkuları, Türk Psikiyatri Dergisi,1,31-38.

Kılıç, E.Z.,(2013). Koridor, Psikeart Dergisi, Sayı:19. Art Dergi.

Preuschoff, G., Ö.Schulz (Çev.).(1995).  Çocukların İçindeki Korkular, Beyaz Yayınları.

Yörükoğlu, A.(1992). Çocuk Ruh Sağlığı, Remzi Kitabevi.

İnternet alıntısı, Mac Namara, D. “What Kids Worry and Fear at Different Ages,  http://macnamara.ca/portfolio/what-kids-worry-and-fear-at-different-ages/ adresinden 24 Eylül 2021 tarihinde alınmıştır.

İnternet Alıntısı, Çocukluk Çağı Korkuları, https://www.izmirodag.com/ergen-detay.aspx?detay=9  adresinden 3 Ekim 2021 tarihinde alınmıştır.

İnternet alıntısı, Soysal B., M., Çocuk ve Korku , (2007, 12 Ağustos),https://www.dbe.com.tr/tr/cocuk-ve-genc/11/cocuk-ve-korku/ adresinden Ağustos 2021 tarihinde alınmıştır.