Duygusal Zeka mı? Entelektüel Zeka mı?

Ebeveynler olarak birçoğumuz çocuklarımızın sadece akademik alanda başarılı olmalarını değil aynı zamanda birey olarak kendi ayakları üzerinde durmalarını, problemlerini çözebilmelerini, kendini tanıyan, yönetebilen, empati ve iletişim kurabilen bireyler olmalarını arzularız. Aslında çocuklarımızın bu doğrultuda yetişebilmeleri için sadece IQ olarak bilinen entelektüel zekâlarını değil aynı zamanda EQ olarak adlandırılan duygusal zekâlarının da desteklenmesi önemlidir. Yapılan son araştırmalar bu konunun önemini sıklıkla vurgulamakta ve günümüz eğitim sistemleri de her geçen gün bu bakış açısına göre şekillenmektedir. Duygusal zekâ, 1995’ten itibaren iş dünyasının da literatürüne girmiştir. Başlangıçta duygusallıkla karıştırılan ve biraz da küçümsenen duygusal zekâ, bugün artık meslekte yükselmenin vazgeçilmez parçası olarak görülmektedir. Geçmişte IQ bir işe kabul edilmek için yeterliyken bugün IQ ve EQ birlikte aranıyor ve duygusal zekâ ise işte yükselme ölçüsü olarak görülüyor. Biz de bu çeviride sizler için hem sosyal yaşamda hem de iş yaşamında önemli olan duygusal zekâ kavramını bilimsel kaynaklardan derlediğimiz çevirilerle ele almaya çalıştık.

1990’lı yıllarda “Duygusal Zeka” Harvard Üniversitesi’nden Salovey ile New Hampshire Üniversitesi’nden Mayer tarafından ele alınmıştır. Onlara göre duygusal zekâ; kişinin kendisinin ve diğerlerinin duygularını izlemesi, bunlar arasında ayırım yapabilmesi, bu bilgiyi düşünce ve eylemlerinde kullanabilmesini içeren bir zekâ türüdür.

Duygusal zekâ kavramı, Goleman’ın (1995),“Duygusal Zekâ Neden IQ’dan Daha Önemlidir?” kitabında daha kapsamlı ele alınmış; bireylerin kişisel başarılarında duygusal zekânın önemli bir rol almaya başladığı ve entelektüel zekâya göre daha çok geliştirilebilir ve iyileştirilebilir olduğu örneklerle açıklanmıştır. Goleman duygusal zekâyı, kendimizin ve başkalarının duygularını tanıma, harekete geçirebilme, başkalarının duygularını anlama, kendi içimizde ve sosyal ilişkilerimizde duyguları iyi yönetebilme yeteneği olarak tanımlamaktadır. Goleman, bu tanımı yaparken Salovey ve Mayer’in duygusal zekâ tanımında sözü edilen beceri alanlarından yola çıkarak duygusal zekâyı kişisel yetkinlikler ve sosyal yetkinlikler olarak iki ana başlıkta ele almıştır.

Kişisel Yetkinlikler
Kişisel yetkinlikler, kendimizi nasıl yönettiğimizi belirleyen yetkinliklerdir.

  • Kendini tanımak: Kendinin farkında olmak, içsel durumunu, tercihlerini, kaynaklarını ve sezgilerini tanımaktır.
  • Kendini yönetme: Kendini yönetme becerisinin temelinde öz bilinç yatar. Bu bilinç oluşmadığında kişi başkaları tarafından yönetilir.
  • Motivasyon: Kişinin kendini harekete geçirmesini, hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıran duygusal süreçlerdir.

Sosyal Yetkinlikler
Sosyal yetkinlikler, ilişkileri nasıl yönettiğimizi belirleyen yetkinliklerdir.

  • Empati: Başkalarının duygularını anlamaktır. İnsan ilişkilerinin temelinde yatan empati kurma becerisi kişinin kendini tanıması ile gelişir. Empati kurabilmek başkalarının neye ihtiyacı olduğuna, ne istediğine karşı duyarlı olabilmeyi gerektirir.
  • Sosyal Yetkinlik: İletişim, liderlik, ekip çalışması, çatışma çözümü gibi beceriler karşımızdaki kişilerle sağlıklı ilişkiler kurmamızı sağlar.

Goleman, duygusal zekâyı geliştirmenin önemli unsurlardan birinin bireyin kendini tanıması olduğunu söyler. Bu zor bir süreç gibi görünse de kişinin kararlılığı, kendi duygularının farkında olması ve kendini kontrol edebilmesi ile bu süreç kolaylaşmaktadır. İletişim kurma becerisi kendini tanıma aşamasında önemli bir rol oynamaktadır. Kendini anlamak için kişinin duygularını gözden geçirmesi kadar duygularının sorumluluğunu üstlenerek ifade edebilmesi de önemlidir. İletişim kurarken bir kişinin karşısındakini anlayabilmesi adına empati kurması kişiye “Sen benim için değerlisin, duygularına önem veriyorum.” mesajını verir. Başka bireylerin duygularını ifade edebilmesi için ne hissettiğini sormak, bireylerin duygularını tanımalarına ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olur. Kişinin problemi görmesi, kabul etmesi, uygun çözüm yolları araması ve gelen eleştirilere ön yargısız bir şekilde bakması kurulan iletişimi güçlendirmektedir. Bir tartışma ortamında karşılıklı olarak duyguların dile getirilmesi ilişkide saygıyı ve özeni beraberinde getirir.

Goleman, aile ortamının duygusal zekânın gelişiminde önemli rol oynadığını, çocukların ilk duygusal deneyimlerini aile içinde edindiklerini söyler. Bu deneyimlerin sadece anne babanın çocuklarına söyledikleri ve yaptıkları ile değil, kendi hislerini ifade edişleriyle ve aralarındaki etkileşim modeliyle de aktarıldığını belirtir.

Araştırmalar duygusal zekânın gelişmesinde genetik özelliklerin payı olduğunu söylemekle beraber, duygusal zekânın en çok çocukluk döneminde geliştiğini vurgular. California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada duygusal zekânın desteklendiği çocukların ileriki iş ve özel yaşantılarında daha başarılı olduklarını hatta daha az depresyon, kaygı bozukluğu yaşadıklarını ve uzun süreli ikili ilişkiler kurabildiklerini göstermektedir. Pacific Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırmada ise duygusal zekâsı yüksek olan çocukların okuldaki performanslarının ve arkadaş ilişkilerinin oldukça iyi olduğu ortaya çıkmıştır.

Anne Baba Olarak Çocuklarımızda Duygusal Zekâyı Geliştirmek İçin Neler Yapabiliriz?

  • Anne babaların yaşanan duyguyu net bir şekilde isimlendirmesi önemlidir. Böylelikle ebeveynini gözlemleyen çocuk kendi duygusunu da tanımlayabilecektir.
  • Duyguyu tanımlarken zengin bir kelime dağarcığı kullanmak önemlidir. Mutlu ve üzgün olma dışında pek çok duygu vardır. Bazen, duygular daha karmaşık ve iç içe geçmiş olabilir. Bu noktada zengin kelime haznesi kullanma duygunun daha iyi açıklanmasını sağlar.
  • Çocuğun duygusunu anlamak, onaylamak ve kabul etmek önemsendiğini görmesini sağlar. Özgüvenini destekler. Duygusunu görmezden gelmek ise öfkesini artırır.
  • Anne baba olarak başka kişilerin acılarına saygı göstermek ve empati kurmak çocuğun da başkalarının acısını görebilmesini, paylaşabilmesini ve bu yolla empati kurmasını destekler.
  • Çocuğun her bireyin farklı duyguya ve düşünceye sahip olabileceğini görebilmesini sağlamak önemlidir. Bu nedenle farklı bakış açılarını kabul eden bir tutum sergilemek gerekir.
  • Etkili iletişim kurma becerisini geliştirmek önemlidir. Anne baba arasında kurulan iletişim şekli çocukların tecrübe edecekleri ilk iletişim modelidir. Bu nedenle ebeveyn olarak iletişim kurarken seçtiğimiz kelimelere, kurduğumuz cümlelere dikkat etmek yararlı olacaktır.

Çeviren:
Aylin Germiyen Alioğlu
Psikolojik Danışman