Flört Şiddeti

Yaşam yolculuğunda, erişkinliğe ilk adım olan ergenlik döneminin tatlı bir heyecanıdır romantik ilişkiler… Gencin kişilik gelişimine katkısı olan bu ilişkilerin güvenli bir zemin üzerinde inşa edilmesi oldukça önemlidir. Aksi takdirde gencin yaşadığı güvensiz ilişkinin açtığı yaraları sarabilmesi oldukça zaman alabilir. Flört şiddeti, yaşam içerisinde çoğu zaman farkında olunsa bile kabullenilmesi zor bir durum olarak deneyimlenebilmekte, son yıllarda toplumsal bir sorun haline gelen şiddetin, romantik ilişkilere yansımaları gözlenmektedir. Bu nedenle ebeveynler ve eğitimcilerin, gençlerin dünyasında “güvenli ilişki” kavramına dair farkındalık oluşturması önem taşır. Toplumsal olarak göz ardı edilen ve oldukça önemli olduğunu düşündüğümüz “Flört Şiddeti” üzerine sizler için Zeynep Çatay Çalışkan ile konuştuk. Bu konuda yaptığı çalışmalar sonucunda elde ettiği bilgi ve deneyimlerini paylaştığı samimi ve sıcak röportajı keyifle okumanız dileğiyle…

  • Flört şiddeti tanımından önce ele alınması, bilinmesi gereken kavramlar ve konular nelerdir?

Flört şiddeti gerçekten önemli bir konu. Son yıllarda, hem yurtdışında hem ülkemizde bu konuya giderek daha fazla tepki gösterilmesi de çok olumlu. Her şeyden önce flört şiddetinin adını koymak gerekiyor. Bu kavram oldukça kafa karıştırıcı olabilir. Çünkü işin içinde romantik ilişki var. Bununla beraber çok önemli sınır ihlalleri de var. Aslında flört ilişkisinin kendisi, gelişimsel olarak çok önemli. Hem kendini hem karşı cinsi tanımak, ilişkilerin nasıl yürüdüğünü anlamak, yakınlık kurmayı öğrenmek, duygusal destek alabilmek için de çok önemli bir araç. Aynı zamanda yetişkin anlamındaki ilişki kurma biçimini öğrenmek ve sorumluluk alma haline geçiş için çok önemli bir süreç. Ancak flört ilişkisi içinde işler karışabiliyor. Çünkü çok hızlı bir şekilde duygusal yakınlık kurulabiliyor. Bazen bu yakınlık, bağlanma ve çok yoğun bağımlılık ihtiyaçlarını da tetikleyebiliyor. Bu durum çok ciddi bir güvensizlik yaratabiliyor. Genç, bu duygularla ne yapacağını bilemediği zaman, sınır kavramı çok oturmamış olduğu zaman ve sınır karmaşası yaşadığı zaman bu çok çeşitli şekillerde diğerini kontrol etmeye, onun üzerinde baskı kurmaya ve güç kullanmaya gidebiliyor. Böylece flört ilişkisinin içinde şiddet yaşanmaya başlıyor. Gerçekten bu çok bulanık bir alan. Ayırt etmek biraz zor. Zaten en büyük problem de buradan kaynaklanıyor. Gençler çoğunlukla flört şiddetinin adını koymakta, ne olduğunu anlamakta, bilmekte epey zorlanıyorlar. Bu sebeple de zarar görmüş oluyorlar.

  • Flört şiddeti nedir? Hangi davranışlar flört şiddeti olarak tanımlanabilir?

En zor ve karmaşık tarafı genelde bu oluyor. Çünkü bir ilişki içerisinde gerçekleşiyor; çoğunlukla da romantik bir ilişki içerisinde. İlişki süregidiyor da olabilir, bitmiş de olabilir. Geçmiş bir ilişki üzerinden de olabilir. Burada temel dinamik bir kişinin diğer kişi üzerinde güç ve baskı uygulayarak diğerini kontrol altına almaya çalışması. Sonuç olarak flört şiddeti bir kişinin bu ilişki şeklinde fiziksel, psikolojik veya duygusal olarak zarar görmüş ya da görüyor olması olarak çok kabaca tanımlayabiliriz. Çok farklı şekillerde cereyan ediyor. Her şiddet yaşantısı gibi bunun da alt kategorileri var. Fiziksel olabilir, (fiziksel olarak diğerinin bedenine zarar vererek) duygusal ve psikolojik olabilir (ki en sık karşılaşılan bu) cinsel olabilir. Ayrıca dijital ortamda gerçekleşebilir. Fiziksel şiddet birini zorla tutmak, ona vurmak, bir tür eşya atmak gibi şekillerde cereyan edebilirken duygusal – psikolojik şiddet ise çok farklı formlarda görülüyor. Genelde gördüğümüz şey diğerini küçük düşürmek, değersiz hissettirmek. Buradaki ana tema diğerinin kendine ihtiyacı olduğunu hissettirerek “Bensiz hiç bir şey yapamazsın.” demek. Kısaca diğerini kendine bağımlı hale getirmeye, onun adına kararlar vermeye çalışmak, onu güvensiz ve değersiz hissettirmek.

Psikolojik şiddetin en sık görülen örüntüsü diğerini yalnızlaştırmak. Diğerinin sosyal bağlarını kırmaya çalışmak, arkadaşlarıyla görüşmesini engellemek, ailesinden uzaklaştırmaya çalışmak gibi davranışları içeriyor. Cinsel şiddet de cinsel ilişkiye zorlamak şeklinde gösterebilir kendini. Onun dışında cinsel içerikli malzeme paylaşmaya zorlamak, kendisiyle ilgili fotoğraflar ya da kişinin cinsel ilişkideki isteklerini, arzularını dikkate almayarak, önemsemeyerek, kendi isteklerini dayatmak şeklinde olabilir.

Dijital şiddet ise, teknolojik aletleri kullanarak, bilgisayar, cep telefonu gibi her gün değişen, çoğalan sosyal medya platformlarında kişinin aşağılanması, değersizleştirilmesi, zorbalığa uğraması denebilir. Flört ilişkisi içerisindeki sınır karmaşası dijital platformlara da yansıyor. Kişinin telefonunu sürekli kontrol etmek istemek, şifresini talep etmek ve bunu sanki yakınlığın bir göstergesiymiş gibi algılamak. Sürekli mesajlar atmak, sürekli hemen cevap beklemek, sürekli yerini takip etmek, kimlerle olduğunu takip etmek ve benzeri davranışlar bu başlık altında sayılabilir. Bunun dışında cinsel içerikli fotoğraf paylaşmaya zorlamak da giderek artan sıklıkta görülen bir durum ve gençler açısından çok ciddi riskler yaratıyor.

  • Ebeveynler ya da gençler flört şiddetine maruz kalındığını nasıl fark edebilirler?

Burada gerçekten çok zorlanıyorlar. Çünkü bu biraz toplumsal normlarla da ilgili bir şey ve neyi normal kabul ettiğimizle ilgili durum. Sınır kavramı çok iyi oturmamış olduğu için bu tip davranışlar çoğu kez sevgi göstergesi olarak algılanıyor. En büyük risklerden bir tanesi, sevdiği için böyle davranıyor, kıskandığı için sesini yükseltmesi normal ya da kıskandığı için tüm mesajlarımı kontrol etmek istiyor gibi düşüncelerle bu davranışları normalleştirmek. Sevgilisinin onu duygusal olarak sürekli eleştirmesi, aşağılaması kendi iyiliği içinmiş gibi algılanabiliyor. Bir süre sonra bunun dozu ve şiddeti artmaya başlıyor. Kişinin özgüveni sarsıldığında aslında kişi zarar görmeye başlıyor. Sürekli kontrol çabasının aslında gerçek ilgi olmadığını fark etmeye başlayabiliyor. Bu kadar yoğun kontrol, baskı kurmak, hayatın diğer alanlarını kısıtlamaya çalışmak birer gösterge olabilir ve kişinin özgüveninin, ruh halinin giderek aslında çöküyor oluşu bir tür sinyali olabilir.

Çoğu kez bu tip flört şiddeti gösteren kişilerde çok hızlıca yakınlaşma örüntüsü görülüyor. Aşırı bağlanma, ondan sonra da ilişkide olduğu kişinin bütün zamanını, bütün hayatını talep etme örüntüsü görülüyor. Ayrıca şiddet gösteren kişide yoğun alınganlık görülüyor. Kişi sürekli olarak birisi tarafından rahatlatılma ve özgüvenin pohpohlanması ihtiyacı duyuyor. Bunlar bir takım işaretler olabilir.

Ailelerin bunu fark etmesi ile ilgili ise şunları söyleyebiliriz:

Çocukların özgüveninde bir tür düşüş fark ediyorlarsa, kendine daha güvensiz bir hal ile geliyorsa, daha sık duygu dalgalanmaları yaşıyorsa, eskiden daha sık görüştüğü diğer arkadaşlarıyla görüşmez hale geliyorsa, bunlar bir sıkıntı olduğuna işaret edebilir. Tabii ilişkinin içini tam olarak bilme şansı bazı ailelerin olabilirken bazı ailelerin olamayabiliyor. Çok önemli koruyucu bir etken güçlü bir diyalog kanalının açık kalması. Zaten yapılan bir araştırmada koruyucu etkenlerden bir tanesi aileyle olan yakın ilişki, diğer koruyucu etken ise okulla olan pozitif ilişki, diğer bir etken de gencin sözel ifade gücünün kuvvetli olması yani kendini ifade edebiliyor olması olarak karşımıza çıkıyor. Aslında kendini ifade etme yetisi güçlü olan kişilerde şiddet ilişkisi daha az görülüyor. Çünkü farklı problem çözme becerileri oluyor.

Bir de açıkçası “Sağlıklı ilişki nedir? Sağlıklı sınırlar nedir?” bu kavramların yerleşmiş olması çok önemli ki bence bizim kültürümüz bu açıdan epey eksik. Ailelerin bu kavramları içselleştirip çocuklarına öğretmeleri oldukça önemli. Özellikle gençler düzeyinde üniversite gençlerinde buna dahil lise gençlerinde “Sağlıklı bir flört ilişkisi nedir?, Sağlıklı sınırlar nedir?, Daha sağlıklı çatışma çözme yöntemleri nedir?” kavramları oturmuş değil. Yakın ilişkilerde bu durumları anlatmak için yeterince sözcük dağarcığımız yok. Gençler yakınlığı neredeyse diğeriyle bir bütün olmak gibi algılayabiliyor.

  • Flört şiddetine yol açan sosyolojik nedenler nelerdir?

Gerçekten sosyolojik, toplumsal etkenlerin katkısı çok büyük. Bunların başında aslında kadınların ikincil pozisyonda olduğuna dair inançlar çok yaygın, yani cinsiyet ayrımcılığı. Erkeklerin üstünlüğüne dair her türlü norm, kültürel inanış çok önemli risk faktörü yaratıyor. Bu toplumsal normlar pek çok alanda ne yazık ki pekiştiriliyor. Kültürel olarak da erkeklerin daha dominant olması, daha baskın olması pekiştirilirken kadınların hep biraz daha arkada kalan, hep biraz daha uyum gösteren, diğerlerinin ihtiyaçlarını tatmin etmeye çalışan, bakım veren rolde olmaları özendiriliyor. Erkekler için ilişkilerde ara ara şiddete başvurmak mazur görülebilen davranışlar oluyor. Bu normların güçlülüğü yalnızca flört içinde değil bütün ilişkilerdeki şiddet yaşantılarını belirliyor.

Bir diğer öğe de kıskançlık göstermenin sevginin bir parçası olduğu inanışları ya da kıskançlık yaşantısının şiddete yol açabileceği, bunların mazur görülebileceği türündedir.

  • Flört şiddeti uygulayan kişi davranışlarının karşısındaki kişiye zarar verdiğinin farkında mı?

Çok ciddi boyutta flört şiddeti göstermek psikolojik açıdan, kişilik özellikleri açısından narsistik kişilik özellikleriyle birlikte sıkça görülüyor. Narsistlik kişilik yapısının en önemli özelliklerinden birisi karşısındaki kişinin duygu halini, ihtiyaçlarını çok algılamamak. Empati kuramamak, empati kapasitesinde bir sınırlılık. Hiç yok anlamına gelmiyor, belli düzeyde anlıyorlar elbette. Ancak kendi ihtiyaçları bir şekilde öne geçiyor. Kendi ihtiyaçlarını tatmin etmenin yanında diğerlerinin gördüğü duygusal hasar o kadar belirgin olmuyor. Bu kişilik yapısında diğerini kontrol etme dürtüsü çok önemli ve diğerinin karşısında kendini güçlü hissetmek motivasyonu hep çok belirgin. Bu motivasyonlar diğerinin aslında ne kadar zarar gördüğünü anlamanın hep önüne geçiyor.

Bir de aslında hep gördüğümüz şey döngü. Diğerine karşı sert, kaba, kırıcı davranmak sonra bir şekilde gönlünü almaya çalışmak, ama sonra tekrar aynı örüntü içerisinde kendini bulmak. Oradaki gönlünü alma ne kadar gerçek, bir pişmanlık ifadesi, kişi ne kadar hatasını görüyor orası soru işareti. Çoğunlukla bu gerçek anlamda bir pişmanlık ve özür de olmuyor. Kişi dozunu fazla kaçırdığını düşünebilir ama özünde haklı olduğunu düşünebilir.

Çok kronikleşmiş ve ciddi boyutta şiddet örüntüleri çoğunlukla oldukça problematik çocukluk yaşantılarına dayanıyor. Dolayısıyla buralarda tam olarak iyileşme olmadan bu davranışların tamamen ortadan kalkması oldukça zor. Yine de farkındalık önemli bir etken. Normların oturtulması çok gerekli. Bu noktada bir önceki sorunuzla bağlantılı olarak toplumsal normlar da çok önemli. Şiddete hiç tolerans gösterilmemesi bir toplumda çok belirleyici bir etken oluyor ve tabi ki bu hukuksal boyuttan başlayarak toplumsal boyutu, aile içindeki, okuldaki kültüre kadar her düzeye yansıması gerekiyor.

  • Flört şiddeti hangi yaş aralıklarında ve hangi sıklıkla görülüyor?

ABD’de yapılan bir araştırma sonucuna göre, en sık rastlanan yaş grubu 17-24 yaş arası. Fakat, ortaya çıkış yaşı 11 yaşa kadar inebiliyor. Bu da şu açıdan önemli, erken yaşta flört ilişkisine başlamış olmak da şiddete maruz kalma açısından bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor.

Ne yazık ki flört şiddeti oldukça sık rastlanan bir kavram. Yine ABD ve Kanada’da yapılmış araştırmalarda gençlerin %50’si psikolojik flört şiddetine, %20’si fiziksel şiddete, %12’si cinsel şiddete, %15-40 arasında değişen oranlarda ise dijital şiddete maruz kaldığını bildirmiş.

Türkiye’de üniversite öğrencileri ile yapılmış bir araştırma var. Bu araştırmada öğrencilerin %53’ü şiddete maruz kaldığını bildiriyor. Başka bir araştırmada ise, gençlerin %73’ü duygusal şiddete maruz kaldığını ifade etmiş. Duygusal şiddete uğrama oranı, fiziksel şiddete oranla daha fazla. Ancak duygusal şiddetin arkasından fiziksel şiddetin uygulanma olasılığı da oldukça yüksek.

Yine Türkiye’de üniversite öğrencileri arasında Arslan ve arkadaşlarının 2008 yılında yaptığı bir araştırmada gençlerin %23’ü, partnerlerinin kendilerine tokat atma davranışına maruz kaldıklarını belirtmişler. Günümüzde bu oranın daha da yüksek olabileceğini tahmin ediyorum.

  • Flört şiddetini uygulayanların ortak özelliklerinden bahsedebilir misiniz?

Araştırmalarda bulunan bazı risk faktörleri var. Biri psikopatoloji. Bu çok geniş bir tanımlama, bunun altına pek çok olgu girebilir. Pek çok araştırmada dikkat çeken nokta şu ki, çocuklukta aile içi şiddete maruz kalmış ve tanık olmuş olmak önemli bir risk faktörü. Bu çok belirleyici bir etken oluyor. Şiddete maruz kalanlar açısından da aile içi şiddet konusu oldukça belirleyici bir etken. Şiddete uğrayan bireylerin geçmiş yaşantılarında şiddet ya da istismar yaşantısı görüldüğü araştırmaların sonucunda ortaya çıkan bir bulgu. Şiddet bir tür ilişki kurma biçimi haline gelebiliyor. Kişi geçmişte şiddet barındıran bir ortamda yaşamışsa, bu tür ilişki kurma patenlerine yönelebiliyor. Sonraki ilişkilerinde şiddet içeren davranışlara karşı tolerans gösterme eğilimi de olabiliyor.

Bunun dışında, alkol ve madde kullanımı, diğer ilişkilerde şiddet kullanmış olma, zayıf iletişim becerileri de şiddet uygulama riskini arttırıyor. Ayrıca toplumda, toplumsal cinsiyet rolleri açısından erkeklerin üstünlüğüne ve şiddetin kabul edilebilir olduğuna dair olan inanışlar da flört şiddeti riskini artırıyor. Daha önce bahsettiğim gibi, narsistik kişilik özellikleri de risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor.

  • Flört şiddetine maruz kalanların ortak özelliklerinden bahsedebilir misiniz? “Mağdur” tarafından baktığımızda, çeşitli şekillerde şiddet içeren bir ilişki neden devam ettirilir?

Flört şiddetine maruz kalmada önemli risk faktörleri, aile içi şiddete maruz kalmak ve erken flört ilişkisine başlamış olmak olarak tanımlanabilir. Ayrıca flört şiddetine maruz kalan kızların ortak bir özelliği ise, toplumsal cinsiyet açısından kadının daha aşağıda bir pozisyonda olduğunu kabul edilebilir bulmalarıdır. Şiddetin sorun çözmede kabul edilebilir bir davranış olması toplumumuzda epeyce yaygın. Bir master öğrencimle yaptığımız araştırmada, liseli gençler arasında şiddete dair inanışları araştırdık. Gençlerin neredeyse %50’si şiddetin bazı durumlarda kabul edilebilir bir davranış olduğunu belirtiyorlar. Bir gerekçesi varsa ve karşıdaki kişi tarafından bir aşağılama, bir saldırı geldiğinde o kişiye karşı şiddetin uygulanabilir olduğunu düşünüyorlar. Bu araştırmada, gençlerin %25’i anne ve babaların çocuklarına belli durumlarda fiziksel şiddet uygulayabileceğini düşündüğünü belirtmişti. Eğer çocuk anne babaya saygısızlık etmişse ya da sözlerinden çıkmışsa, anne babalarının onlara fiziksel şiddet uygulayabileceğini kabul ettiklerini belirtmişlerdir. Dolayısıyla, bu tür inanışlar oldukça yaygın.  Kanada’da yapılmış bir araştırmada, flört ilişkisi içerisinde özellikle aldatılma durumunda bir tarafın diğerine tokat atması anlaşılabilir bir davranış olarak kabul edilmiş.

Sorunun diğer bölümündeki, “Mağdur” tarafından çeşitli şekillerde şiddet içeren bir ilişki neden devam ettirilir sorusuna gelince, bu durumun oldukça karmaşık olduğunu söylemek isterim. Bunun içinde pek çok etken var. Birincisi, kişi o noktaya kadar epeyce yalnızlaştırılmış olabiliyor. Dolayısıyla, destek sistemlerini kaybetmiş olabiliyor ya da kaybettiğini düşünüyor olabiliyor. Çevresinde ona yardım edecek kimse olmadığını zannedebilir. Dolayısıyla yalıtılma, yalnızlaştırma kişiyi o ilişkinin içerisinde tutabiliyor.

Bir diğer etken “korku”. Bu korku çok somut bir şey olabilir. Çünkü bu şiddetin içerisinde tehditler de olabilir. Örneğin, “Benden ayrılırsan sana zarar veririm.” şeklindeki söylemler kişiyi ilişkiyi bitirme noktasında durdurabilmektedir. Fiziksel olarak kendisine veya ailesine zarar verme tehditlerinin yanı sıra sosyal olarak (ailesine bazı bilgileri aktaracağı, bazı özel paylaşımları sosyal medya üzerinden yayınlayacağını söylemesi gibi) zarar verme tehditleri de kişi için korkutucu olabilmekte. Ailenin öğrenmesi önemli bir korku etkeni olarak karşımıza çıkıyor. Kişi bununla da tehdit edebiliyor. Diğer bir korku çeşidi ise daha duygusal bir noktada karşımıza çıkıyor. Kişi yalnız kalmaktan korkuyor.  Çünkü eğer bu ilişki içerisinde “bağımlılık” dinamiği oluştuysa kişi “Yalnız kalırım, baş edemem.” gibi hissediyor olabilir. “Ne olursa olsun yine de beni seven, ilgi gösteren birinin olması bana iyi geliyor.” gibi düşünceleri olabilir.

Diğer çok önemli bir duygu da, utanç dinamiği oluyor. Böyle bir ilişkiyi yaşıyor olmaktan utanma, yargılanma endişesi kişiyi şiddet içeren flört ilişkisinin içerisinde tutabiliyor. Toplumda maalesef “Kişi bir ilişkide şiddete uğruyorsa bu onun kendi suçudur.” şeklinde yaygın bir inanış var. Kişi de kendisini suçlamaya başlıyor. “Ben bir şey yaptım ki bunu yaşıyorum ya da bunu yaşadığım için aptalım.” gibi düşünceler kişide suçluluk ve yargılanma endişesi doğuruyor. Bu yüzden de yaşadığı şiddeti saklama eğiliminde oluyor. Kişide suçluluk hissi oluşması, şiddeti uygulayan kişi tarafından bilinçli bir şekilde oluşturuluyor. Karşı tarafı suçlu hissettirmek önemli bir dinamik. “Sen yeterince iyi davranmadığın için, hata yaptığın için, beni mutlu edemediğin için bunlar oluyor.”, “Sen beni kışkırttın, sen sussaydın ben böyle davranmayacaktım.” gibi yaklaşımlarla karşıdaki kişinin suçlu hissetmesine yol açıyor.

Şiddetten kurtulmayı engelleyen diğer bir dinamik ise kişinin kendi çabaları ile karşısındaki kişinin şiddet davranışlarını engelleyebileceğini düşünmesi. “Ben yeterince iyi olursam, yeterince uyumlu olursam bunu değiştirebilirim” diye düşünüyor. Şiddeti ancak bunu uygulayan kişi durdurabilir. Çoğu kez mağdur konumundaki kişi bunu göremiyor maalesef.

Dolayısıyla, tüm bu güvensizlik, suçluluk, çaresizlik hislerinden dolayı kişi şiddet içeren ilişkiden çıkmakta oldukça zorlanıyor ve durumu normalleştirip kabullenmeye çalışıyor. Yoğun bir normalleştirme çabası söz konusu oluyor. “Herkesin sevgilisi böyle şeyler yapıyor, erkekler biraz sert olabiliyor, beni sevdiği ve kıskandığı için böyle davranıyor.” gibi çeşitli mekanizmalarla bu davranışları normalleştiriyor ve bir tarafta da bu umut oluyor. Kişinin değişeceğine dair bir umut ilişkiyi sonlandırmayı engelleyen bir diğer etken olarak karşımıza çıkıyor. “Özür diledi, demek ki pişman, bir daha yapmayacak.” gibi düşünceler olabiliyor. Ancak şiddet davranışına yol açan etmenler çok derinde olduğu için kişinin değişmesi kolay olmayabiliyor.

Diğer enteresan bir durum da, şiddet uygulayan ve şiddet uygulayan rolleri biraz akışkanlık da göstermesi. İlişki içerisinde bir döngü oluşarak karşılıklı olarak iki kişi de birbirine çeşitli şekillerde şiddet uygulayabiliyor. Dozu ve zarar vericiliği aynı olmayabilir ama duygusal şiddet yoluyla karşısındakini kontrol etmeye yönelik çaba karşılıklı bir örüntü haline gelebiliyor.

  • Ailelerin şiddet uygulayan veya şiddet gören çocuklarına nasıl destek olması gerekiyor? Ailelere neler önerirsiniz?

Aslında bu sadece ailenin sorumluğu değil, okullar da, eğitmenler de çok önemli. Öncelikle bunun adının şiddet olduğunun konması çok önemli. Bunun bir tür ilişki kurma yolu değil, bir tür şiddet olduğunun kabul edilmesi çok önemli. İletişim kanallarını açık tutmak elbette ailelerin çocuklarına yardım edebilmesi açısından çok önemli. Gençler arasında, bunu saklama, kendi başına baş etmeye çalışma eğilimi çok yoğun oluyor. Bir tür suçlanma beklentisi de bunu pekiştiriyor. Dolayısıyla ailelerin yargılayıcı olmamaları, suçlayıcı olmamaları çok önemli. Diyalog bu noktada en önemli kurtarıcı etken. Bunun bir çözümünün olabileceği, destek alabileceğini gence hissettirmek gerekli.

Dışardan bakan birisi için şiddet içeren bir ilişkinin içinde kalmak şaşırtıcı olabilir, çok anlamsız görünebilir. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi pek çok mekanizma var aslında genci bu ilişkinin içinde tutan. İlişkiyi sonlandırmak, bu ilişkiden kurtulmak sanıldığı kadar basit bir şey değil. Bu nedenle ailelerin bu durumun bu kadar basit olmadığını kavrayabilmesi de yardım etmeleri açısından oldukça önemli.

Ayrıca gençlere diğer ilişkileri, onları besleyecek diğer arkadaşlıklarını, diğer ilgi alanlarını, etkinliklerini hatırlatmak, bunları canlı tutmaya çalışmak, genci besleyecek başka şeylerin de olduğunu ona göstermek oldukça destekleyici olacaktır. Şiddet içeren bir ilişkiden kurtulmak açısından arkadaş ve akranların gücünü unutmamak lazım. Pek çok genç yaşadığı sorunları arkadaşlarına açabiliyor. Bazen yargılama ve suçlama ile karşılaşabiliyor. Ya da bazen bu normalleştirilebiliyor arkadaşlar tarafından. Sorunun aşılmasında arkadaşların da birbirine destek olması oldukça önemli.

Bunun dışında eğer genç öğrenci ise, aile okuldaki psikolojik danışmanlardan da destek isteyebilir veya bir uzmana başvurabilir. Bu yaşantının oldukça sık rastlanan bir durum olduğunu ailelerin bilmesi çocuklarına yardım etmeleri açısından önemli bir nokta. Bunun yüzünden utanç veya suçluluk duymaya gerek olmadığının hissettirilmesi genci desteklemek açısından gerekli.

Yurtdışında yapılan bir araştırmada gençlerin, “Sağlıklı ilişki nedir? Nasıl kurulur? Bunu bilmiyoruz.” dediklerini görüyoruz. Aslında erken yaşta buna dair eğitimler almanın onlara faydalı olabileceğini söylemişler. “Sağlıklı bir flört ilişkisi nedir? Sınırlar nasıl işlemelidir? Çatışma çözme yöntemleri neler olmalıdır? Kendini ifade etme yolları neler olmalıdır?” konularında gençleri bilinçlendirmek koruyucu yöntemlerin başında geliyor.

  • Güvenli ilişki kavramını tanımlayarak, bu kavramı toplumun tüm bireylerinde yerleştirmek için yapılması gerekenleri aktarabilir misiniz?

Güvenli bir ilişki dediğimizde ilişki içerisinde iki kişinin birbirine destek ve güven figürü olmasından bahsediyoruz. Bu bir yandan yakınlık içeriyor, diğer bir yandan da karşılıklı olarak sınırlara saygı duymayı gerektiriyor. Yakınlık kurulduğunda o mesafeye tahammül etmek bazen zor da olabiliyor. Çünkü orada pek çok farklı istek, ihtiyaç da ortaya çıkabiliyor. Bunların, karşı taraf tarafından tamamen karşılanmıyor olması da hayal kırıklığı yaratabiliyor. O duyguya tahammül etmek zor olabiliyor. Aslında en zor ama önemli becerilerden biri de bu duruma tahammül edebilmek. Diğerinin bizden farklı istekleri, tercihleri, ihtiyaçları olabileceğini anlayabilmek, bunu hep aklımızda tutabilmek. Diğerinin istekleri ve tercihleri benimkilerden farklı olabilir ve bu onun beni sevmediği, beni reddettiği anlamına gelmez düşüncesine sahip olabilmek güvenli bir ilişkinin ön koşulu. Hayal kırıklığı yaşadığımız zamanlarda da bunu çatışmacı olmadan, daha kendi duygularımızı anlatarak, “ben dili” kullanarak, karşı tarafı suçlamadan, eleştirmeden kendi içsel deneyimimizi ifade edebilmeyi öğrenmek çok önemli.  Bunlar sadece flört ilişkisinde değil, yaşamımızdaki tüm ilişkilerde mutlu ve huzurlu olabilmemiz, sağlıklı ilişkiler kurabilmemiz açısından aklımızda tutmamız gereken kavramlar. Flört ilişkisinin diğer ilişkilerden tek farkı romantizm içermesi. Kişi kendini romantik bir ilişki içerisinde çok daha kırılgan hissedebiliyor. Reddedilme kaygısı hepimiz için çok derin ve temel bir kaygı ve bu kaygı ile özellikle romantik bir ilişkide baş etmek diğer ilişkilere oranla çok daha zor olabiliyor. Baş edemediğimiz noktada da bunu karşı tarafa yansıtabiliyoruz. Kendimizi değersiz hissetme riskine karşı, karşı tarafı değersiz hissettirmeye çalışıyoruz. Bu ne yazık ki, çok temel bir savunma mekanizması ama çok sağlıksız. Bütün bu kavramları öğrenmek ilişkilerin daha güvenli olması açısından gerekli ve önemli. Kendimizi hangi savunma mekanizmalarıyla savunmaya çalışıyoruz ama bunu yaparken de ilişkilerimize nasıl zarar veriyoruz konusunun iyi anlaşılması gerekiyor.

Röportaj:
Dr. Zeynep Çatay Çalışkan
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi,
Klinik Psikolog, Psikoterapist, Dans/Hareket Terapisti

Öğretim Üyesi Dr. Zeynep Çatay Çalışkan
Lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünden aldıktan sonra Boston’daki Lesley Üniversitesinde Dışavurumcu Sanat Terapileri ve Dans/Hareket Terapisi alanında master yaptı. Daha sonra New York’ta bulunan Long Island Üniversitesinde Klinik Psikoloji doktorasını tamamladı. Eylül 2005 tarihinden beri İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim üyesidir. Anne-baba çocuk ilişkisinin çeşitli boyutları, duygu sosyalizasyonu ve regülasyonu, ebeveyn destek programları üstüne uygulamalı çalışmalar ve araştırma projeleri yürütmektedir. Zihin- beden ilişkisi ve psikoterapide somatik süreçler diğer araştırma alanlarıdır.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yaratıcı Hareket ve Dans/Hareket Terapisi Sertifika Programının direktörlüğünü yürütmektedir. Çocuklar, gençler ve yetişkinlerle psikoterapi ve dans/hareket terapisi çalışmalarına devam etmektedir. Türk Psikologlar Derneği üyesidir ve dernekte etik kurul üyeliği görevinde bulunmuştur. 2013 yılından beri Sanat Psikoterapileri Derneği yönetim kurulu üyesidir.