Ergenlik insanlığın çok eski dönemlerden beri ilgi alanı olan bir konudur. Ergenliğin izleri mitolojiye hatta belki daha da eskiye kadar uzanır. Yaşamın bu özel dönemi, edebiyatın, psikolojinin ve başka birçok alanın da çalışma konusu olmuştur. İkarus’ un balmumu kanatlarıyla babasının tüm öğütlerine rağmen güneşe doğru uçması ergenliğin tipik isyan görünümü gibidir. Peter Pan’in bir taraftan büyümeyi reddedişi, bir taraftan da asla büyüyememekten korkması bitmekte olan çocukluğun kararsızlığını ve korkularını yansıtır. Alice merakına yenik düşerek bir tavşanın peşinden gider. Ergen için de çoğu zaman böyledir. Alice’in hiç düşünmeden atladığı çukurdaki keşifleri ve arayışları vardır; ergen için ise gerçek dünyanın imkânsızlıklarına rağmen hayal ettikleri ve inandıkları…
Ayrılık, aramızda bir köprü.
Seninle diz dize otururken de…(Nazım Hikmet, 1960)
Ayrılıklar, doğum anıyla başlar. Bebek anne karnından doğumuyla ilk kez ayrılığı deneyimler. Bu ilk ayrılık, fizikseldir. Yaşam için kaçınılmaz olan bu deneyim, zorlu ve sancılıdır. Çok geçmeden çocuğun sağlıklı büyüyebilmesi için duygusal ayrılıklar eklenir. Zamanla, büyüyen çocuğun ayakları yere basar, yürümeye geçer. Başka türlü de beslenebileceğini keşfeder, memeden ayrılır. Artık başka öğretmenlerin zamanı gelmiştir, evden çıkar ve okula gider. Ayrılıklar bununla da bitmez, en iyi arkadaş uzakta bir yere taşınır, en sevilen öğretmenin sınıfından mezun olunur, büyüdükçe romantik vedalar gelir. Bırakmak bilerek ve isteyerek bile olsa bir dayatma gibidir. Bir anlamda “zorunluluk” olur ayrılıklar; her ayrılık kontrol duygusunu biraz daha sarsar.
Ergenlik belki de ayrılmaların en büyüğü gibidir. Bu yüzden özeldir, özneldir, coşkulu ve yüksektir. Hem yeni bir kimliğin doğuşudur hem de çocukluğa zorunlu bir veda… Vedalaşılan çocukluk, giden çocukluktur. Hem bedensel hem de ruhsal olarak o çocukluğa dönmek artık mümkün değildir. Büyümekle dünyayı algılama şekli, karar verme şekli, hayal kurma şekli az ya da çok değişir. Vedalaşılan çocukluğun kararları, çocukluğun düşlemleridir. Ergenlik, hem ayrılığı temsil eder, hem de yetişkinliğe doğru giderken anneyle babayla bir yetişkin olarak tekrar buluşmayı. Anne babayla bu yeni ilişki ve yeni mesafe, o ana dek sürüp gelen koşulsuz bağın dönüşmesi, değişmesidir bir yönüyle.
Ergen özne olarak kendini tanımaya çalışırken, rolleri değişmiş anne babasını da yeniden tanımaya başlar. Anne babanın yasakları hala vardır, artık onun da yasaklara karşı sırları vardır. Kimseleri dahil etmediği sırlar, çok önemlidir. Çünkü sadece kendisine aittir. Bu adeta bir bombardıman gibi gelen “ayrılık” ve “büyüme” konularını yatıştıran bir şeydir. Kontrolü elinde tuttuğu, isterse paylaştığı istemezse kendisine sakladığı bu dünya birey olabilmesi için de çok gereklidir. Yine de her ayrılık gibi, acıtır. Bugüne dek üfleyerek pansuman yapılan yaralarını özler. Bir taraftan büyüdüm diye haykırırken bir taraftan da ağlayarak koşmak ve sarılmak ister. Bu yüzden ergenlik de sevdaya dahil edilmelidir.
Sokağa Açılan Kapı
Çocuklar karşıdan karşıya geçmeyi öğrenirken anne babalarının elini sımsıkı tutarlar. Anne baba bir yandan bu güven duygusuyla mutluluk içinde kavrarken çocuğunun elini bir yandan da bu sımsıkı tutuşun uzun sürmeyeceğini bilir. Bu tutuşun bir gün özgür ve kontrollü bir gevşemeye dönüşeceğine emindir. Kendinden emin, kendine iyi bakabilecek, tehditlere ve tehlikelere karşı temkinli olabilecek şekilde çocuğunu büyütmeyi düşler. Bu anne baba için de her zaman coşkulu bir ayrılık değildir; hüznü de içerir. Ergenlik, bu sımsıkı tutuşun gevşemeye başladığı aynı anda hem hüzün hem de coşku içeren anlardan biridir. Artık çocuk kendini karşıdan karşıya geçirecek bilgiye ve deneyime sahiptir. Ancak sımsıkı tutulan o eli bırakmak kolay değildir. Bazen çocuk hazır hissetmez bazen de anne baba hazır değildir.
Özgürlük bireyin kendi kendine yetebilmesi ile bağlantılı bir kavramdır. İnsan büyüdükçe daha özgür seçimler yapar, hayatın direksiyonunda olabilir ve en önemlisi de rotayı belirleyebilir. Ancak direksiyonda olmak için geçilmesi gereken sınavlar, ispatlanması gereken yetkinlikler vardır. Çocukluk dönemi bu ehliyeti alma sürecine benzer. Yanımızda bize öğretecek, bizi kazadan koruyacak bir öğretmen ile yol almak gibi güvenlidir. Biz frene yetişemeyecek olduğumuzda da frene basıp bizi koruyacak olan anne baba bizimledir.
Ergenlik ise artık bir eğitmenle yola çıkmaya ihtiyaç duymamaktır. Kendini yeterli, yetkin hisseden ergen “Gazı da freni de ben ayarlayabilirim” demektedir. Nerede başlayıp nerede duracağına kimse karışmasın ister. En iyisini kendisinin bildiğini, bu yolda en iyi kendi bildiği şekilde gideceğini düşler. Oysa bazen unuttuğu bir şey vardır. Yeni ehliyet almış birinin otoyolda araba sürmesi zordur.
Büyüklerin dünyasına kontrol edemediği bir hızla ilerleyen ergen, yetişkin sınırlarının olmadığı bir dünyaya yol aldığı düşlemine sahiptir. Yetişkinin sınırlarının olmadığı düşlemi, yetişkinin desteğinin de çekileceği kaygısına dönüşür zamanla. Tam da bu noktada çocukluk düşlemlerinin yitimi başlar. Dolayısıyla ergenlik, artık çocukluk hayallerine, anne-babayla kurulan teklifsiz ilişkiye ve çocukluk bedenine bir vedadır. Her yitip giden, her veda ise bir yas sürecini beraberinde getirir.
“Yas, genel anlamda sevilen, bildiğin, tanıdığın bir insanın ya da bir soyutlamanın (vatan, ülkü, özgürlük) yitirilişine gösterilen bir tepkidir.” (Parman, 2021)
Ergenlik, kayıpların getirdiği bu yasa tahammül ederken, anne babanın sakin bir şekilde çocuğun/un elini bırakabilmesi, ona güvenebilmesidir. Aynı zamanda ihtiyaç duyduğu her anda o eli tekrar tutabileceğinin güvencesini verebilmesidir. Bir ergenin ebeveyni olmak, bu ihtiyaçlara doğru zamanda yanıt verebilmek için çocuğunu hep onu gözeteceği güvenli bir mesafede izlemektir. Bahçe kapısından sakince sokağa geçirir gibi, çocukluktan erişkinliğe geçirebilmesidir.
Düne geri dönemem, çünkü o zaman farklı bir insandım.
Alice Harikalar Diyarı
Değişim ve büyüme, insanın yaşam döngüsünün değişmez deneyimleridir. Ergenlikte seyrettiğimiz büyüme ise belki de en farklı ve en zorlu olanıdır. Bu dönemde beden orantısızlıklarla değişmeye başlar. Ergen için kendi kontrolü dışında büyümekte olan bedeni bir “mesele” haline gelmeye başlar. Mesele, dert edilir. Nasıl göründüğü, güzel ya da yakışıklı olup olmadığı, toplumun dayattığı estetik algısı -uzun olmak kısa olmak, kaslı olmak fit olmak, sportif olmak- dert edilir.
Çocuk bedeni cinsiyetsiz bir kap gibidir. Artık değişen bedeni ise cinsel bir yere konumlanmaya başlamıştır. Bu konum ile beraber tekrar bedene dönülür. Bu yeni bedeni nasıl taşıyacağı ve nasıl kullanacağı konusunda acemidir. Değişen bedenine uygun tavırlar almak, çocukluk bedenini geride bırakmak ve toplumsal normların zorladığı estetik algısı ergenin bedensel sorunlarını oluşturur.
Ergen, tadilattaki bedeni ile beraber kim olduğunu bulmaya çalışmaktadır. Bu sadece beden üzerinden ve akıl yoluyla yaşadığı bir değişim de değildir üstelik. Duygulardaki değişimler, beğenilerdeki değişimler, bir sevdiğini bir daha sevmemesine neden olan kararsızlıklar, tutarsızlıklar ve elbette anne babadan ayrışmanın sancısı… “Ben sizin ikameniz değil sizden farklı biriyim” demek istiyordur şimdi ergen.
Büyümek, öngörülmesi zor değişimlerle doludur. Kendini inşa ettiği, kimliğini oluşturmaya çalıştığı bu dönemde, içeride yapımlar, yıkımlar vardır. Özgün bir kimlik arayışı vardır. Ergenin kafası dağınıktır, odası da dağılmaya başlar. Duyguları karışıktır, giyim kuşamı da karışmaya başlar. Düşüncelerini, fikirlerini, beğenilerini düzenlemekte zorlanır tıpkı dersleri, zamanı ve ilişkileri düzenlemekte zorlanması gibi… Bu nedenle ilgisi, bu karmaşaya eşlik edecek akranlarına yönelir. Akranları kendisi için bir aynadır. Bu aynada kendi yaşadığı karmaşayı başkaları üzerinden izler. Bu hem bir rahatlama duygusu hem de bir aidiyet hissi getirir. J. M. Forget’nin de vurguladığı üzere, ergenin deneyimlediği en önemli değişim, var olabilmek ve kendisini tanıyabilmek için başkalarının aracılığına duyduğu ihtiyaçtır (Forget, 2013).
Çocukluk yıllarında arkadaşlık ilişkileri geliştirmek yakın mesafe ilişkileri kurmak gibidir. Aynı sitede oturmak, aynı okulda okumak, anne babaların arkadaş olması yeterlidir. Ergenlik döneminde ise bir ilişkiler ağı oluşur. Artık yakın yerlerde oturmak bir ihtiyaç değildir. Cep telefonları aracılığıyla her an yakın ve iletişimde olabilecekleri yeni bir ilişki dinamiği oluşur. Bu yeni ilişki modelinde gece-gündüz, uzak-yakın fark etmez; her ana ve her anıya ortak olmak söz konusudur. Bu da hem anlamlı ve gerçek dostlukları deneyimlemelerine hem de büyük çatışmaları deneyimlemelerine sebep olur. Yaşla birlikte, duygusal destek, yakınlık, sadakat kavramları ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra, çocukluk yıllarında görülen aynı cinsiyet arkadaşlıklarına yaşla birlikte karşı cinsiyetten arkadaşlıklar ve romantik ilişkiler eklenmektedir.
“Artık neden uçamıyorsun?” diye sorardı Jane, annesine.
“Çünkü büyüdüm hayatım. İnsanlar büyüyünce, nasıl uçacaklarını unutuyor.”
(Peter Pan, 2021)
Her anne baba ergen çocuğunun yürümekte olduğu yolu kendisi de yürümüştür. Benzer heyecanları, zorlukları, sancıları, endişeleri kendisi de deneyimlemiş olan ebeveyn, yetişkinliğe doğru yürürken bunları biraz da unutarak geride bırakmıştır. Geride bıraktığı bu duygular artık o kadar uzaktadır ki ergen çocuğunda bu duyguları gördüğünde tanımakta ve anlamlandırmakta zorlanabilir.
Ergen yaşama alanından ayrılıp farklı yerleri keşfetme arzusundadır. Cesur keşifler ve dünyayı fethetme üzerine yola çıkar. Bu yolculukta geleceğe yönelik endişeler de vardır. Ergen nasıl bir yetişkinliğe doğru ilerlediğini, nasıl bir iş yapacağını, nasıl biriyle ilişki kuracağını, kaç para kazanacağını, nerede yaşayacağını dert eder. Çocukluk döneminde güvenli sınırlar içinde kalan dünyası değişmektedir, evden ayrılmanın sancısı geçmeden mezuniyet gelir, okula veda etmenin burukluğu eklenir.
Çocukluktan yetişkin hayatına geçişteki köprüye girmiştir. Bu köprüden geçerken etrafındaki manzara değişir, merakı ve ilgisi bu değişime yönelir. Dostlar edinmek ve derin bağlar oluşturmak ister. Romantik ilişkiler gündeme gelir. Kendi cinselliğini ve birine duyulan hisleri tanımlamaya çalışır. İlişkiler için talepler iletmeyi öğrenir. Bazen reddedilir, kayba tahammül göstermeyi deneyimler. Zaman zaman çok sevilir ancak bu sevgiye karşılık vermek istemez. Tüm bunlarla birlikte kurduğu ikili ilişkileri yönetmeyi öğrenir.
İlişkilerde denge oturtulmaya çalışılırken, bazen coşkulu, tutkulu bazen de duyarsız ve umarsız görünür. Değişimlere, ayrılıklara, reddedilmeye dair duygusunu çocuksu bir neşe olarak da ortaya koyabilir. Oysa çocuksu neşeye dayanması, yaşadığı derin acıdan kaçmak ya da utancını gizlemek içindir. Ergen için değişkenlerle dolu, yeniliklere açık ve pek çok şey öğrendiği bu yeni deneyimler heyecan verici olduğu kadar korkutucu da olabilir.
Ergen için bu dönemde karar alabilmek, fikirlerini beyan edebilmek, tercihlerini ortaya koyabilmek önemlidir. Edilgen olmak, ergen için istenmedik bir durumdur. Edilgen durumda olmak çocukluktaki bağlılığı ve bağımlığı hatırlatır. Çocuksu bağlılık duygusu ise güçlenmek ve gücünü göstermek isteyen ergen için “güçsüzlük” göstergesi gibidir.
Ergenlik söz konusu olduğunda, diğerleriyle kurduğu ilişkiler kadar ‘yalnız kalma isteği’ ve ‘yalnızlık duygusu’ da kaçınılmazdır. Kendini yalnız hisseden ergen, “Beni kimse anlamıyor” cümlesi ile bu duygusunu dışa vurur. Arkadaşları tarafından onay almak ve kabul görmek önemlidir. Zaman zaman küçük fikir ayrılıklarında bile kendini dışlanmış ve yalnız hissedebilir. Bir yandan grubun içinde hatta tam odağında olmak isteyen ergen, öte yandan odasında tek başına kalmak ister. Özellikle yetişkinlere yönelik ilişki ihtiyaçları azalmıştır, tüm ilgisi akranlarına yönelmiştir. Bu bağlamda ergenlik döneminde yalnızlık, “yetişkinlerle araya mesafe koymak” ve “kendi yaşam rotasını çizme çabası” olarak da değerlendirilebilir.
Tüm bu süreçlerde ebeveynin yapması gereken, güvenli bir ilişki oluşturup ergenin büyümesine ve özgürleşmesine eşlik edebilmektir.
Yazan:
Leyla Vural
Psikolojik Danışman
Kaynakça
Carroll, L. (2016) Alice Harikalar Diyarında, Binbir Çiçek Kitaplar
Barrie, J. M. (2019) Peter Pan; İş Kültür Yayınları
Freud, S. (2013) Metapsikoloji, Payel Yayınları,
Parman, T. (2021) Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Yapı Kredi Yayınları
Parman, T. (2021) Ergenliğin Yüzleri, Yapı Kredi Yayınları
Winnicott, D. W. (2011) İlkel Duygusal Gelişim, Psikanaliz Yazıları, Bağlam Yayıncılık
İnternet alıntısı, https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/41/genclik-degisim-ve-sureklilik adresinden Ağustos 2022 tarihinde alınmıştır.
İnternet alıntısı, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/ET002162.pdf adresinden Ağustos 2022 tarihinde alınmıştır.
İnternet alıntısı, https://ezproxy.terakki.org.tr:2196/epub-reader.html?token=b680590d-c209-493b-8059-0dc209a93b4b&lng=tr Kasım 2022 tarihinde alınmıştır.