Ön Ergenlik

Ön ergenlik dönemi ergenliğin belirtilerinin izlerini göstermeye başladığı hem çocuğun hem ailenin kendilerini tanıdıkları ve yeniden konumlandırdıkları özel bir dönemdir. Bu dönemde çocuğu anlayabilmek ve ona doğru yaklaşımı sergileyebilmek için onun içinde bulunduğu gelişim süreci ve geçireceği değişimler konusunda bilgi sahibi olmak gerekir.

Fiziksel Gelişim ve Değişim

Ergenlikten önce çocuğunuzun gelişimi bir süre duraklar. Ergenliğe girildiğinde yaşanan değişiklikler ise hayatının diğer evrelerindeki değişimlerden daha hızlı gerçekleşir. Bu dönemdeki fiziksel değişiklikler hem çocuğunuz hem de sizin için şaşırtıcı derecede hızlı olabilir. Örneğin, çocuğunuzun okuldan gelip atıştırmalık olarak tam bir ekmek veya bir tavuk yemesi daha önce karşılaşmadığınız bir değişikliktir. Çocuğunuzun bedeninde gerçekleşecek değişimlerin, önceden çocukla konuşulması her iki tarafın da işini kolaylaştıracaktır. Erkek çocuklarda testosteron hormonunda yükselme cinsel organın, kasların gelişmesine, boyun uzamasına, sesin kalınlaşmasına ve tüylenmenin başlamasına etki eder. Kızlarda ise östrojen hormonunda artış olur ve bu durum boyun uzamasına, kas ve kemik gelişimine ve cinsel organın gelişmesine etki eder. Adet başlangıcı bazı kızlar için düzensizdir. Beyinde salgılanan serotonin ve dopamin hormonları da bu dönemde dalgalanmalar yaşar. Ergenler, bu hormonal değişimlerin etkisiyle biyolojik olarak da bazen iyi düşünmeden hareket etmeye ve heyecan aramaya yatkın hale gelirler.

Bilmedikleri bir değişim sürecinin başlangıcında olmak çocuğunuzun endişe yaşamasına ve kendiyle ilgili sorgulamalar yapmasına olanak verir. Bu süreçte hem ebeveynlerin hem de çocukların süreçle baş etmesini kolaylaştırabilecek bazı yaklaşımlar benimsenebilir.

Onu bilgilendirin:
Bir tek uzun konuşma yapmak yerine sıklıkla yapılan kısa konuşmalar daha faydalı olabilir. Bu dönemde yaşayacakları fiziksel değişimlerle ilgili bilgilendirmeler yapmak, onları neyin beklediğini somutlaştırabilmelerini ve kaygılarının azalmasını sağlar. Örneğin, bu dönemdeki çocukların seslerinin kalınlaşması en çabuk fark edilecek değişimlerden biridir. Bunun normal ve beklenen bir süreç olduğunu aktarmak önemlidir. Bu durum bazı çocuklarda utanç yaratabilir ve ebeveynlerin bu konuya çok dikkat çekmemesi gerekir. Bazı çocuklar ise bu durumdan çok mutlu olur ve ailesinin onun farkına varmasını ister. Her çocuğun yaşadığı değişim ve gelişimlere tepkileri farklı olabilir. Bu nedenle izlemek ve geri bildirimleri o doğrultuda şekillendirmek önemlidir.

Anlayışlı olun:
Kız çocuklarda özellikle değişen hormon seviyeleri nedeniyle adet öncesi huysuzluk ve yorgunluk yaşanabilir. Bu duruma ve bazı beklenmeyen davranışlara anlayış göstermeye çalışmak yaşanabilecek çatışmaları en aza indirecektir.

Onu işbirliğine davet edin:
Kriz durumlarında endişeler öfkelenmeden, utandırmadan ve çocuğu uzaklaştırmadan ifade edilmelidir. Mevcut kriz durumu hakkında onun görüşünü dinledikten sonra kendi görüşünüzü belirtin. Bir sonraki aşama olarak aklınıza gelen çözüm yollarını birbirinizle paylaşın. Fikirleri paylaşırken birbirinizi yargılamamanız çok önemli. Son aşama olarak birlikte seçenekleri değerlendirerek işbirliği içinde sorunu çözebilirsiniz.

Mahremiyetin önemini vurgulayın:
Gelişen ve değişen vücut özellikleriyle artan cinsel farkındalığın ve merakın normal olduğunu kabul edip vücudunun ona özel olduğu ve o istemedikçe hiç kimsenin dokunmasına izin vermemesi gerektiğini onunla paylaşın. Böyle bir durum olduğunda hemen size haber vermesini söyleyin. Mahremiyet kavramını içselleştirebilmesi için siz de onun mahremiyetine özen gösterin.

Merak edin:
Bu dönemde televizyon programları, diziler, filmler ve sosyal medya ergenlerdeki ilişki kurma ve cinsellik ile hayatı tatma isteğini artırabilir. Ebeveynler çocuklarının yaptıklarına engel koymak yerine onlarla izledikleri üzerine konuşmayı deneyebilir. Hatta onların izledikleri programları izleyerek ortak bir ilgi alanı oluşturmak önemlidir.

Ona güvenin:
Erken yaştan itibaren çocuklarına güvenen ebeveynler, çocuklarının bu beklentileri karşıladığını görürler. Zor bir görevi başarması için güvenilen ergenin suratındaki gurur ebeveynler için keyif verici bir tecrübedir. Güvenilmeyen çocuklar genellikle pes ederler ve beklentileri karşılamak için gerekli motivasyona sahip olmazlar.

Zihinsel Gelişim ve Değişim

Bu dönemde çocuğunuzun beyninin gelişimi sayesinde zihinsel becerilerinin arttığını gözlemleyebilirsiniz. Artık çocuğunuz yemek esnasında yapılan konuşmalarda fikrini beyan etmeye başlayabilir. Ailenin dikkat etmesi gereken ona ve düşüncelerine yer açarken, bu yere saygı duymak ve onu cesaretlendirmektir. Öte yandan, onun hala bir yetişkin olmadığını kendinize hatırlatın. Yüksek beklentiler içine girmediğinizde, hayal kırıklığına uğramayacak ve böylece aranızdaki ilişkinin gerilmesi engellenecektir. Yanlış durumları ona uzun uzun anlatmak ve anlamasını beklemek yerine kendi değer yargılarınızı ve/veya beklentilerinizi açık ve kısaca söylemek aranızda doğabilecek olası çatışmaları en aza indirgeyecektir. Sözel yollarla ona ulaşamadığınızı hissettiğinizde beklenmedik ve komik bir şey yapın (tencere çalmak gibi) veya ona komik bir not yazın. Mizahı kullanmak bazen ona ulaşmanın en etkili yolu olabilir.

Duygusal Gelişim ve Değişim

Ergenler duygusal olarak değişkendir ve ne yapacakları tam bilinemeyebilir. Bir gün duygusal olarak çok sabit ve olgun gözüken çocuğunuz, ertesi gün ağlamaklı, öfkeli ve çocukça davranabilir. Yaşanan birçok duygusal ve hormonal değişikliği hesaba kattığımızda aslında bu sonuç şaşırtıcı değildir. Çatışmalar bu dönemde daha fazla ortaya çıkabilir, bu nedenle sakin kalmaya –mümkün olduğunca- gayret etmek önemlidir; eğer siz de öfkelenirseniz, onun öfkesi daha da artabilir. Unutmayın ki, çocuğunuz gerçekten kızgın olmayabilir; hayal kırıklığı, kıskançlık, utanma veya korkma gibi birçok olumsuz duygusunu öfke şekilde yansıtıyor olabilir. Onun hissettiklerini küçümsemek yerine duygu-larını ve düşüncelerini kabul edin. Duygularının neden olduğu davranış kabul edilemez olduğunda, öncelikle duygusunu kabul edin, sonra ona bu duygusunu gösterebileceği kabul edilebilir seçenekler sunun. Bu durum, sizin ona önem verdiğinizi ve her zaman yanında olduğunuzu hissettirecektir.

Suçlayıcı olmayan ifadeler kullanmaya çalışın: “Anlaşamıyoruz; boşver gitsin.” demek yerine “Biliyorum şu an çok kızgınsın. Sana nasıl yardım edebilirim?” demek aranızdaki iletişimi güçlendirir. Önerilerde bulunmak yerine sadece onu dinleyin. Anlatırken yaptığı jest ve mimiklerin aynısını yapmanız bile ona yardım edecektir. Bunu bir fırsata çevirin; sorular sorarak daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Hata yaptıklarında; affetmek ve konuyu kapatmak, eski hataları deşmemek, küçük başarıları fark etmek ve kutlamak, gizliliklerine saygı duymak ve dinlemek ilişkinizi iyileştirecektir. Bu dönem anne-babalar için de zor bir dönemdir. Zorlandığınız anlarda hissettiklerini çocuğunuzla paylaşın. Ben dili kullanmaya dikkat edin. Örneğin “Bazen senin beni özellikle kızdırmak için böyle şeyler yaptığını düşünüyorum ve kafam karışıyor. Nasıl davranacağımı bilemiyorum.” gibi.

Sosyal Gelişim ve Değişim

Bu dönem bazı uzmanlar tarafından; anne-babalar için çocuklarının onlara ihtiyaç duymasını beklediği, buna karşın ergenler için anne-babalarından bağımsızlaşmaya çalıştıkları bir dönem olarak tanımlanır. Bu dönemde çocuklar yavaş yavaş arkadaşlık ilişkilerine odaklanmaya başlarlar. Bir grubun parçası olmak, arkadaşlarıyla bir şeyler paylaşmak, yeni şeyler keşfetmek, karşı cinse karşı artan ilgi, tüm bunları yaşıtlarıyla paylaşmak oldukça önemli hale gelir. Buna bağlı olarak, çocuğunuzun sizden duygusal anlamda uzaklaştığını düşünmek yerine, bu dönemde arkadaşlarına daha çok ihtiyacı olduğunu anlamaya çalışın. Arkadaşlarını ve aralarındaki ilişkinin niteliğini görmek adına arkadaşlarını eve davet edin. Böylece, onun için önemli olan kişilerin sizin için de önemli olduğu mesajını vermiş olursunuz. Çözemediği bir problemi size anlatmak istediğinde onu dinlemeniz, anlatamıyorsa ifade etmesine yardımcı olmanız kendini daha güvende hissetmesine ve yaşadığı zorlukları sizinle paylaşabilmesine yardımcı olacaktır.

Konuk Yazar:
Feriha Şenkaya Dildar
Uzman Psikolojik Danışman

Feriha Şenkaya Dildar
1989 yılında İstanbul Üniversitesi Pedagoji Bölümü’nden mezun oldu. 1990-1992 yılları arasında, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1988-1990 yılları arasında aynı üniversitenin Psikiyatri Bölümü’nde gönüllü olarak çalışan Feriha Dildar, bir yıl süresince okul öncesi eğitim danışmanlığı yaptı. Ayrıca Liverpool Üniversitesi ve Manchester Çocuk Hastanesi’nde “Çocuk Merkezli Aile Müdahaleleri”, ”Uyum ve Davranış Sorunları” ve “Gelişim Bozuklukları” üzerine çalışmalara katıldı. Bunun yanı sıra, “aile terapisi” ve “oyun terapisi” eğitim programlarına katıldı. 1998-2000 öğretim yıllarında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde yarı zamanlı öğretim üyeliği ve 2000-2002 öğretim yılında Bükreş’te International Nursery School’da gönüllü danışmanlık yaptı. Birçok gazete ve dergide yayınları olmakla birlikte, Hürriyet Kelebek’te çocuk gelişimi üzerine 2004-2010 yılları arasında çocuk gelişimi üzerine köşe yazarlığı yapmıştır. 2011 yılından itibaren Okan Üniversitesi Gelişimsel Psikoloji Yüksek Lisans programında ve Bilgi Üniversitesi Çocuk ve Ergen Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programında yarı zamanlı öğretim üyeliği yapmaktadır. Aynı zamanda, Bilgi Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programına staj ve süpervizyon desteği vermektedir. 1992 yılından bu yana PSİ Çocuk ve Aile Merkezi’nde çalışmalarını sürdüren Feriha Dildar, çocuklarda “bireysel terapi” ve ailelerde “çocuk merkezli aile terapisi” uygulamakta ve ağırlıklı olarak sistematik ve bilişsel-davranışsal yöntemleri kullanmaktadır.