İnsanlar dünyaya geldikleri andan itibaren çeşitli gelişim dönemlerinden geçerler. Bulundukları gelişim dönemlerine uygun olarak da çeşitli becerileri kazanırlar. Çocukların kazandıkları duygusal ya da sosyal becerilerle içinde yaşadıkları topluma uyum sağlayabilmeleri, çevreleriyle dengeli ilişkiler kurabilmeleri ve bu ilişkileri de sağlıklı bir biçimde sürdürebilmeleri önemlidir. Çocukların yaşlarına uygun olarak kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeleri ve bir başkasının düşüncesini, yaşadığı duyguyu, ihtiyacı olan durumu anlayabilmeleri beklenir. Kendilerine verilen sosyal ya da davranışsal tepkilerle davranışlarının bir başkasının üzerindeki etkisini de gözlemlerler. Davranışlarını bulundukları sosyal ortama, kurallara uygun bir şekilde yönetmeyi ve tutumlarını şekillendirmeyi de öğrenirler. Her çocuğun kişiliği, mizacı, içinde bulunduğu aile dinamiği, karşılaştığı aile tutumları birbirinden farklı olduğu için gösterdikleri tutum ve davranışlar, uyum süreçleri de birbirinden farklıdır. Kazanılan yeni beceriler, üstesinden gelinen zorluklar, çocuğun kendine güvenen, yetebilen bir birey olabilmesine ve ruhsal dayanıklılığının artmasına yardımcı olabilmektedir. Çocukların bu becerileri kazanma süreçlerinde bazen sıkıntılar ve sorunlar görülebilir. Yaşanan sorun bazen gelişim döneminde görülebilecek olası bir davranış ya da uyum sorunu iken bazıları da sürekliliği, yoğunluğu ve şiddetiyle bir davranış bozukluğuna dönüşebilmektedir. Davranış bozukluğu; bireyi, aileyi olumsuz yönde etkileyen, içinde bulunulan gelişim dönemine uygun olmayan, başkalarının temel haklarını yok saymaya yönelik davranışlar gösterme ve toplumsal kurallara uymama davranışlarını sürekli tekrarlama durumları olarak tanımlanabilir.
Bir bebeğin dünyaya geldiği andan itibaren fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları için anneye, kendisine bakım verecek olana ihtiyacı vardır. Bion (1962), bebeğin karşılaştığı uyaranlarla baş edebilmesi için annenin kapsayıcı işlevine ihtiyaç duyduğundan bahseder. Anne, bu kapsayıcı işleviyle bebeğinin ihtiyaçlarını doğru zamanda ve doğru şekilde karşılayabildiğinde bebek rahatlar. Bion, annenin kapsayıcı işlevi olmadığında bebeğin ruhsal kapasitesinin gelişemediğini, çocuklarda eylemsel davranışlar ve dürtüsellik görüldüğünü söyler (Akt., Gülenay, 2019). Annenin, çocuğun agresyonunu görmesi, duygularını anlamlandırması, çocuğu kabul etmesi ve dönüştürmesi ruhsal gelişim adına önemlidir. Çocuklar, duygusal ihtiyaçlarını, gerginliklerini kimi zaman sözcükle kimi zaman da simgesel ifadelerle yani oyunla, düşlemle, dille, resimle dile getirir. Anne, bunlara bir anlam verebildiğinde, tahammül edilebildiğinde ve yıkılmadığında çocuğun da kendi olumsuz duygularını ifade etmesi mümkün olur (Zabcı, 2021). Kendisine ifade alanı açılmayan çocuk, eyleme başvurarak saldırgan davranışlar gösterebilir. Çocuk için otoriteyi temsil eden baba, aynı zamanda anne çocuk ilişkisinde bir çerçeve, güven oluşturan ve sınır koyan kişidir. Babanın sınırları olmazsa çocuk için dürtülerini kontrol etmek güçleşir. Babanın sınırlarıyla çocuk, saldırgan dürtülerini daha işlevsel şekle dönüştürerek yapıcı bir şekilde işleyebilir, ortaya koyabilir.
Dürtüler işlevsel hale dönüştürülemediğinde, sağlıklı tepkiler ile ortaya koyulamadığında birtakım zorlanmalar ortaya çıkabilir. Bu durumda çocuğun bazen aşırı bazen de yıkıcı olan davranışlarına doğru müdahale yapılmadığında, bu zorlanmalar yaşla birlikte artarak davranış problemine dönüşebilir. Davranış bozuklukları denildiğinde kimi zorluklar çocukluk döneminden itibaren ortaya çıkar ve gözlemlenebilir. Bazı davranış bozuklukları ise ergenlik döneminde görülmeye başlayabilir; ergenliğin kendine özgü özelliklerinin de etkisiyle daha zorlayıcı hissedilebilir. Bu zorlayıcı etkiler, çocuğun ya da ergenin sosyal ilişkilerini etkileyip aile ve arkadaşlarıyla ilişkilerinin bozulmasına, okulda akademik başarısının düşmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle çocukluk döneminde görülen davranışsal sorunların altındaki nedenlerin anlaşılması ve bu sorunlarla ilgili gerekli desteğin verilmesi önemlidir.
Davranış Bozukluğu Nasıl Anlaşılabilir?
Çocuklar içlerindeki öfkeyi, yaşadıkları ruhsal bir gerginliği, duygusal olarak en yakın hissettikleri, güven duydukları ve yaslanabildikleri anne babalarına yöneltirler. Bazen de bu duygularını söze dökmek zor olduğundan, uygun olmayan davranışlarla gösterebilirler. Çocukların anne babalarının yanında gösterdikleri hırçınlık, huysuzluk ya da olumsuz davranışlar hemen her zaman bir davranış bozukluğu olmayabilir. Yaşananlar bazen sadece gelişim döneminde karşılaşılan, o döneme özgü beklenen bir durum olabilir. 2 yaşındaki bir çocuğun anne babasının her söylediğine “Hayır” demesi, inatlaşması ya da sinirlenmesi, içinde bulunduğu gelişim döneminin tipik belirtileri olarak söylenebilir. Ergenlik dönemi için de “bireyselleşme” beklenen bir gelişim dönemi özelliğidir. Ergen bu bireyselleşmeyi anne babasına karşı çıkarak, isyan ederek, çoğunlukla da onlarla inatlaşarak gerçekleştirebilir. Gencin, bağımsızlığını ilan edebilmek, anne babadan ayrışabilmek, “ben” olabilmek için bu davranışları göstermesi ergenlik döneminde olasıdır.
Zaman zaman karşı gelme, yalan söyleme, sinirli, hırçın olma; arkadaşlarıyla sorun yaşama, kurallara uymama gibi davranışlar çocuklar ve gençlerde görülebilir. Anne babalar karşılaştıkları olay ve durumların normal bir gelişim seyri ya da davranış bozukluğu olup olmadığını ayırt etmekte bazen zorlanabilir. Gelişim dönemlerine özgü beklenen davranışlar, içinde bulunulan yaş dönemi için normal karşılanan davranışlardır. Bu davranışların ilerleyen zamanlarda hala yoğun bir şekilde devam etmesi bir şeylerin yolunda gitmediğini fark edebilmek açısından önemlidir. Söz gelimi, okul öncesi dönemde başka birine ait bir oyuncağı, eşyayı izinsiz olarak alıp eve getirme davranışlarıyla karşılaşılabilir. Bu yaşta mülkiyet kavramı henüz tam olarak gelişmemiştir. Altı yaşla birlikte artık neyin kendine ait olduğunu ve olmadığını öğrenmeye başlar. Bu yaştan sonra başkalarına ait eşyaları izinsiz olarak eve getiriyorsa bunu neden yaptığını anlamaya çalışmak, bunu tekrarlamaması konusunda net konuşmak yerinde olacaktır. Yapılan konuşmaya rağmen sürekli bir biçimde bunu yapmaya devam ediyorsa bu davranışla ne anlatmak istediğine, hangi ruhsal ihtiyaç, içsel çatışma ya da gerginlikten dolayı bunu tekrarladığına bakılmalıdır.
Davranış Bozukluğu Belirtileri
Otoriteyle çatışma, otoriteye sürekli karşı gelme, diğerleriyle ilişkilerinde sürekli kavgacı olma, saldırgan ve yıkıcı davranışlar gösterme, sürekli başkalarını suçlama gibi davranışlar, yaş dönemine özgü beklendik gelişim süreçleri değilse davranış bozukluğu ihtimali üzerinde düşünülebilir. Davranış bozukluğunu düşündüren eylemler, insanlara ve hayvanlara karşı saldırgan davranışlar gösterme, sık sık kavga başlatma, başkalarını gözdağı ile korkutma, yangın çıkarma, başkalarının eşyalarına bile bile zarar verme, kendi çıkarı için yalan söyleme, hırsızlık, evden, okuldan kaçma davranışlarıdır.
Bir eylemin davranış bozukluğu olarak tanı alabilmesi için en az bir yıl süre ile devam etmesi ve kişinin birçok ilişkisinde ve farklı ortamlarda bu davranışların görülmesi gerekir. Davranış bozukluğu tanımının içinde, yaptığı olumsuz davranıştan ötürü bireyin pişman olmaması, suçluluk hissetmemesi, yapılan yanlışın sorumluluğunu üstlenmek yerine başkalarını suçlama davranışı göstermesi sayılabilir. Bireyin duygu dünyasında samimi ve yakın duygulardan çok, sığ ve yüzeysel duygulardan söz edilebilir. Davranış bozukluğu yaşayan bireyler, olumsuz bir olay ve durumda başkalarının duygularını anlamakta zorlanırlar, dikkatleri daha çok olayın kendilerinde yarattığı olumsuz etkiler üzerinde yoğunlaşır. Okulda, işte, önemli bir etkinlikte daha iyisini yapmak için çaba göstermeme ve kötü bir iş çıkardığında başkalarını suçlama da davranış bozukluğunun belirtilerindendir.
Davranış Bozukluğunun Nedenleri
Davranış bozukluğunun ortaya çıkma sebepleri uzun yıllardır araştırmalara konu olmuştur. Birbirinden farklı kuramlar, çeşitli açılardan bu konuya yaklaşmıştır. Davranış bozukluklarının gelişmesinde, anne baba tutumlarının, genetiğin, psikolojik ve çevresel faktörlerin rol sahibi olduğu söylenebilir.
Anne baba tutumları, çocukluktan yetişkinliğe gelişimi etkileyen bir konudur. Aşırı korumacı, kontrolcü ya da sınırları net olmayan ebeveyn tutumları çocuğu farklı açılardan etkiler.
Kontrolcü ve baskıcı ebeveynlik yaklaşımlarında, katı cezalar gündeme gelebilir. Çocuk ya da gencin kendini ifade edebilmesi ve dürtülerini ortaya koyabilmesi için güven veren bir ortam söz konusu olmaz. Hatta çocuk için çoğu zaman suçluluk duygusu ön plana çıkar ve bu durum çocuğun kendini ifade etmesini zora sokabilir. Anne babası tarafından kendisine yöneltilen baskı ya da katı cezalara karşı çıkabilmek için çocuk ya da genç eyleme başvurabilir. Karşılaştığı aşırı otoriteye, baskıya karşı bir savunma olarak olumsuz davranışlarla kendini var etmeye çalışabilir.
Aşırı korumacı ebeveynlik yaklaşımında ise çocuğun yapabileceği birçok şeyi onun adına yapmak isteyen bir ebeveynlik anlayışı söz konusudur. Çocuğun deneyimlerini kısıtlayan, kendi ihtiyaçlarını değerlendirmesini zorlaştıran ve öz farkındalık kazanmasına yardımcı olmayan bu ebeveyn tutumunun çocuğa uzun vadede zararları görülebilmektedir. Çocuğun yapabileceği birçok şeyi onun adına yapmak, çocuğun temel becerilerini geliştirmesini engeller. Problemlerle baş etme becerileri ve sosyal becerilerin gelişmesi etkilenebilir. Aşırı korumacı tutumda ihtiyaçlar, daha dile dökülmeden yetişkin tarafından fark edildiği ve çocuk adına karar verilen/düşünülen bir süreç yaşandığı için çocuk, nüfuz edilme kaygısı yaşar. Bu kaygı yoğunlaştıkça çocuk, olumsuz davranışlar sergileyerek bununla baş etmeye çalışabilir.
Başka bir tarafta ise ebeveynlikte sınırları istemeyen ve/veya gevşek tutulmasını tercih eden ebeveyn bakış açısı vardır. Sınırları olmayan bir tutum, çocuğun güven duygusunu zedeleyici olabilmektedir. Sınırlar belirlendiğinde çocuk bekleyebilmeyi, sabredebilmeyi, engellendiğinde bununla başa çıkabilmeyi ve tepkilerini kontrol edebilmeyi öğrenir. Bunlar ev ortamında olmadığında kendisine sınır koyacak ve durdurabilecek bir otorite ilişkisine sığınmak için davranış zorluklarını arttırabilir.
Bunların yanı sıra ev ortamındaki gerginlikler, ailevi ve ekonomik sorunlar, güvensiz bir ev ortamı da davranış bozukluğuna zemin hazırlayabilir. Sevilmediğini, ilgi göremediğini düşünen çocuk; zorlayıcı, yıkıcı davranışlarla da ilgiyi üzerine toplamaya çalışabilir. Yine aile içinde yaşanan önemli bir olayın ardından bazen çocukta ya da ergende davranış bozukluğu gelişebilir. Ebeveynlerden birinin vefat etmesi, cinsel istismar, aile içi şiddet ya da şiddete maruz kalmak gibi travmatik olaylar davranış bozukluğuna yol açabilir.
Genetik aktarımlar da davranış bozukluğunun nedenlerindendir. Anne babada ya da yakın aile çevresinde, davranış bozukluğu yaşayan bireyler varsa genetik bir aktarım görülme olasılığı da artar. Anne babanın karşılaştığı stres durumları ya da problemlerle baş edebilme becerisi de çocuğun sağlıklı gelişiminde oldukça büyük bir etkiye sahiptir.
Bu Süreçte Aile…
Davranış sorunları, zamanında müdahale edildiğinde çözülebilir. Ancak bir müdahale olmazsa ileriki yaşlarda ve yetişkinlikte de devam ederek, yaşantıdaki işlevselliği olumsuz olarak etkileyip kalıcı bir duruma dönüşebilir. Çocukta bir davranış bozukluğu olabileceğini düşündürecek davranışlar gözlemlendiğinde eğer bir aile üyesinde de benzer davranışlar var ise aile bazen durumu kanıksayabilir. Bazen de anne babanın bu durumu kabullenebilmesi zor olabilir. Sanki bir problem yokmuş gibi davranabilir. Sorunun kendiliğinden geçmeyeceği unutulmamalı, bu problem göz ardı edilmemelidir.
Davranış bozukluğunda değerlendirme ve tanı, uzman kişi tarafından yürütülür. Çocuğun içinde bulunduğu aile yapısı, aile tutumları, arkadaş, sosyal ortam ve çevre durumu, ekonomik durum, okul geribildirimlerinin etraflıca değerlendirilmesi ve farklı kaynaklardan da bilgi edinilmesi doğru tanı için önemlidir. Uzman, aile, sosyal çevre ve okulun iş birliği içinde olabilmesi süreci doğru yönetebilmek adına gereklidir. Süreçte çocuğun okula düzenli devam etmesi de aile ve okul tarafından desteklenmelidir.
Davranış bozukluğu olan çocukla, sosyal becerileri geliştirme, problemle baş edebilme, öfke kontrolünü sağlayabilme üzerine çalışılması ve çocuğun bu konularda desteklenmesi gereklidir. Sadece çocukla yürütülen bireysel psikoterapi süreci yeterli değildir. Aile ile iş birliğinin sağlanması, anne babanın da psikoterapi sürecine katılması, aile dinamiklerinin anlaşılması, ihtiyaçların fark edilip özellikle ev ortamındaki düzenin yeniden gözden geçirilmesi oldukça önemlidir. Öncelikle bu sürece eşlik eden anne babanın ve yakın aile çevresinin sabırlı olabilmesi, çocuğun gösterdiği davranışlarla baş edebilmek için anne babanın da bu konuda destek alması gereklidir. Ailenin, süreçte karşılaştığı olumsuz durumlarda öfkesini kontrol edememesi de kısır bir döngüye sebep olabilir. Ailenin olumsuz davranışla baş etme becerilerini öğrenmesi, problem davranışla karşılaştığında problemi sakin bir şekilde çözmeye çalışması, iletişimde sakin bir dil kullanması, davranışlarında tutarlı olması, kendi ruhsallıklarını da koruması, süreci yönetmeye yardımcı olacaktır. Davranış bozukluğu olan bir çocuk ya da ergenin davranışları anne babayı da duygusal olarak zorlayan bir durumdur. Bu zorluğa rağmen anne babanın ayakta kalabilmesi, yaslanabileceği yetişkinlerin varlığı, çocuğun kendisini güvende hissetmesine ve problemin çözümüne yardımcı olacaktır.
Yazan:
Melek Atakul
Uzman Psikolojik Danışman
Kaynakça
Amerikan Psikiyatri Birliği, (2013). DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı (E. Köroğlu, Çev.) Hekimler Yayın Birliği, Ankara
Çocuklarda Davranış Bozukluğu Neden, Çözüm ve Tedavi Yöntemleri (2021). https://www.jetklinik.com/blog/cocuklarda-davranis-bozuklugu-tedavisi adresine 3 Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.
Gülenay,N.S.(2019). Davranım Bozukluğu Belirtileri Gösteren Çocuklarda Annenin Kapsayıcı İşlevi ve Babasal İşlevlerin Değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Erişim adresi: https://openaccess.maltepe.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12415/4652/10321634.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Kayatürk, B.,Yıkıcı Davranış Bozuklukları. https://www.drbengukayaturk.com/makaleler/yıkıcı-davranış-bozuklukları.html adresine 1 Kasım 2023 tarihinde erişilmiştir.
Zabcı, N. Çocuğun Ruhsal Yapısının Projektif Testlerle Değerlendirilmesi Eğitimi, Süpervizyon Eğitim Notları.
Zabcı, N., Parman, T., Demirörs,T.(2021,21 Kasım). Psikanalistlerle Çocuk ve Ergen Söyleşileri: Çocuk ve Ergende Davranış Sorunları. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık.
https://www.youtube.com/watch?v=HiHvLfIZZmA