“Benim İşim Değil ki…” isimli hikâyeyi çoğumuz biliriz: Hikâyenin kahramanları; herkes, birisi, herhangi biri ve hiç kimse…
Yapılması gereken çok önemli bir iş vardı ve herkes, birisinin bu işi yapacağından emindi. Gerçi işi herhangi biri de yapabilirdi, ama hiç kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı, çünkü iş herkesin işiydi. Herkes, herhangi birinin bu işi yapacağını düşünmüyordu ama hiç kimse, herkesin yapamayacağının farkında değildi. Sonunda herhangi birinin yapabileceği bir işi, hiç kimse yapamadığı için, herkes birbirini suçladı.
Çoğu anne baba çocuklarının sağlıklı, başarılı kendi ayakları üzerinde durabilen, duygu, düşünce, istek ve ihtiyaçlarını rahatça ifade edebilen, gerektiğinde “hayır” diyebilen, hakkını savunabilen, aynı zamanda karşısındaki kişinin de hak ve özgürlüklerine saygı duyabilen bireyler olmasını bekler. Yetişkin olduklarında ise, kolay pes etmeyen, kararlı, sorumluluk altına girmekten çekinmeyen, verdiği sözün arkasında durabilen bireyler olduğunu görmek anne babaları mutlu eder. Çünkü bu özelliklere sahip olan kişilerin hayat içerisinde daha sağlam adım atabilir oldukları fikrini taşırlar.
Peki, insanın içinde yaşadığı fiziksel ve sosyal çevreye uyumunu sağlayan sorumluluk duygusu, nasıl tanımlanır? Sorumluluk; Kişinin kendi davranışlarının veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın farkında olması, davranışlarının ve durumların ahlaki ve yasal sorumluluğunu bilerek sonuçlarını üstlenmesi, olarak tanımlanabilir. Bu tanımdan hareketle, sorumluluk duygusunun gelişebilmesi için öncelikle çocuğun kendisi ile ilgili olanı ayırt edebilme becerisine ve yapacağı davranışın sosyal çevredeki etkilerini bilmeye ihtiyacı olduğu söylenebilir.
Sorumluluk sahibi bir yapıdan söz edilecek olunduğunda, kendine ve başkalarına karşı saygı duyabilme kavramı önem kazanır. Sorumluluk sahibi olarak tanımlanan kişilerin üzerine düşen görevleri yerine getirirken, duygu, düşünce ve davranışlarının sorumluluğunu taşıma kapasitesine sahip olduğu da söylenebilir. Aile içinde başlayan sorumluluk gelişimi, çocukların sosyalleşmesi ile birlikte girilen her ortamda devam eder. Sorumluluk alabilme, kişinin kimsenin görmediği zamanlarda da bu tutumu sürdürebilmesi, yalnızca övgü almak için değil, doğru olduğuna inandığı için o şeyi yapabilmesidir.
Sorumluluk duygusu kişilik gelişiminde, hayata bakışın şekillenmesinde, kişinin iş yapma disiplini ve ciddiyetinin oluşmasında, sosyal ilişkilerinin zenginleşmesinde, diğerleri tarafından kabul görmesinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü sorumluluk duygusuna sahip bireylerin, davranışlarının sonuçlarından deneyim kazanarak, güven duygusu inşa ederek, hayatlarını daha iyi planlayıp organize edebildikleri düşünülmektedir. Başlanılan işi tamamlayabilme, zorluklarla mücadele konusunda sebat gösterebilme sorumluluk duygusunun önemli bir parçasıdır. Bu nedenle çocukların her ortamda korunarak kendi sorunları ile baş başa kalabilecekleri alanlar açmamak, benlik saygısının gelişimini etkileyen unsurlardan biri olarak ortaya çıkabilir. Örneğin, çocuk üşüdüğü, acıktığı, yorulduğu, uykusu geldiği yani bedenini dinleyerek ihtiyaçlarını ifade edebildiğinde ya da hangi oyunu oynayacağına kendisi karar verdiğinde, giysisini kendi seçebildiğinde okul çağının sorumluluklarıyla da başa çıkmak konusunda kendini daha güçlü hissedebilir.
Okul yaşamında bu konularda güçlük yaşayan çocuklara bakıldığında, öğretmeninin desteğine ihtiyacının yaşıtlarına nazaran daha fazla olduğu ve bu desteği almadan harekete geçmekte zorlandıkları görülmektedir. Kimi zaman yardım almadan arkadaş edinememekte, yazı yazmak için öğretmenden destek beklemekte, zaman planlaması konusunda yönlendirilmeye ihtiyaç duymakta, hatta ergenlik döneminde hedef oluşturmada ve karar verme süreçlerinde zorlanabildikleri gözlenmektedir. Bütün bu nedenlerle aile ortamında çocuğa yeterli uygulama olanağı vermek, küçük yaşlardan itibaren yaşına ve gelişimine uygun deneme fırsatları yaratmak önemlidir.
Çocukların güvende olduklarını hissetmeye ve ebeveynleri tarafından desteklendiklerini bilmeye ihtiyaçları vardır. Çocuklara bağımsızlık kazandırmak ve sorumluluk alabilmelerine destek olabilmek için, tek başlarına yeni deneyimler kazanmalarına izin vermek ve gerçekten ihtiyaçları olduğunda onları desteklemek arasındaki dengeyi kurabilmek çok önemlidir. Çocuklar ancak güvende olduklarını hissettiklerinde, yeni bir şeyler denemek için cesaret gösterirler.
Aynı zamanda çocukların ebeveynlerin onlara inandıklarını bilmeye ihtiyaçları vardır. Küçük bir çocuğun kendi becerileri hakkındaki fikri, ebeveynlerinin onun becerileri hakkındaki fikrine dayanır. Kendilerine inançları geliştiği takdirde, yapmaya uğraştıkları şeylerde pes etmezler. Böylelikle, özgüvenleri kendiliğinden gelişmeye başlar ve sabırlı olmayı öğrenirler. Bu nedenlerle anne ve babalar öncelikle çocuklarına inanarak bu inançlarını hem sözlerine hem de davranışlarına yansıtmalıdırlar. Örneğin ilk denemede yatağını toplamayı başaramadığını gören bir çocuğun yapamama duygusunu yaşarken ebeveyni tarafından yeniden denemeye cesaretlendirilmesi çok önemlidir.
Sorumluluk ve Sabır İlişkisi
Bir önceki bölümde çocuğun beklemeyi, sabretmeyi, isteklerini ertelemeyi öğrenmesinin, sorumluluk duygusunun gelişimine katkısından bahsedilmekteydi. Örneğin çocuk arkadaşlarıyla ilişkilerinde yaşadığı bir sorunu çözme konusunda ailesinden destek istediğinde, ona çözüm yolu bulmak yerine sabırla dinlemek, ilişkisini düzeltebileceği yöntemi kendisinin bulmasına yardımcı olmak daha geliştirici olacaktır.
7 yaşından önce kendisine ihtiyaç olan sınırla karşılaşmayan ve istedikleri ayırt etmeksizin yerine getirilen bir çocuğun, okul hayatında sorumluluklarını beklenen düzeyde üstlenebilmesi zorlaşır. 0- 6 yaş çocuğu “haz” çocuğu olarak da tanımlanmaktadır. İsteklerini ertelemekte zorlanır ve anında gerçekleşsin ister. Bu noktada ihtiyaç duyulan tutum; özellikle 4 yaş sonrası çocuğun sabrı, beklemeyi, isteklerini ertelemeyi, istemediği durumlarla kalabilmeyi öğrenebilmesidir. Örneğin küçük yaşlardan başlayarak istediği bir oyuncağı o an değil de bir süre bekledikten sonra almak, oyuncağın değerini arttıracak, bekleyerek elde etmenin hazzını yaşamasına olanak sağlayarak sahip olunanın değerini anlamasını sağlayacaktır. Arzulanan bir şeyin planlanması aşamasına çocuğun da dahil edilmesi, bu konuda ailelere yardımcı olacaktır.
Hedef Koyma ve Seçim Hakkı Verme
Ergenlik dönemi, fiziksel değişikliklerle birlikte duygusal, davranışsal ve bilişsel alanlarda da hızlı bir değişimi beraberinde getirir. Tüm bu değişimler nedeniyle de “fırtınalı”, “delikanlılık” veya “yaşamın karmaşık bir dönemi” olarak adlandırılan ergenlik döneminde gence yaşı, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendisine hedef koyması noktasında rehberlik etmek ve model oluşturmak önemlidir. Eğitim hayatı boyunca ders çalışmanın yanı sıra ek sorumluluklar alması, isteklerini ertelemeyi öğrenmesi, gencin yetişkin döneme adım attığında kendi ayakları üzerinde durabilen yetişkinlere dönüşmesini sağlar. Sorumluluk almayı öğrenmenin önemli bir kısmı da kendisi için uygun seçimler yapabilmeyi öğrenmektir. Bunun için de gencin çocukluk döneminde seçimler yapabileceği deneyimlerle karşılaşması gerekir. Kişiler kendi seçimlerini ortaya koyabildikleri durumlarda daha yüksek motivasyona sahip olurlar. Oysa başkaları tarafından yapılan seçimler “iş” olarak algılanabilirken, kişinin kendi seçimleri ise “motive edici bir durum” olarak görülebilir. Bireyler her yaş döneminde kendileri için uygun seçimler yapabilirler.
Sorumluluk konusunu ele alırken “Ağustos Böceği” ve “Karınca” hikâyesinin üzerinden gidilecek olursa, bu hikâyede kahramanlardan biri olan Ağustos Böceği, kışa hazırlık yapması gerekirken yaz ayını eğlenerek geçirir, diğer kahraman olan karınca ise çalışarak kışa hazırlık yapar. Bu hikâyede biri geleceğini garanti altına almaya çalışırken, diğeriyse kış aylarında aç kalabileceğini ön göremeyerek hazırlık yapmaz ve sıkıntı yaşar. İkisi de o an için doğru buldukları tercihlerinin sonuçlarını deneyimlerler. Biri eğlenmeden geçen bir yazı, diğeri ise aç kalacağı bir kışı tercih etmiştir aslında… Kişilerin aldıkları kararların sonuçlarını ön görebiliyor olabilmesi karar verme aşamasında yol gösterici nitelik taşır. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarıyla yeni deneyimleyecekleri durumlar konusunda konuşması, kaygılanmadan düşünmelerini sağlaması, kendi yaşamından örnekler sunabilmesi destekleyici olacaktır.
Nasıl Model Olunmalı?
Çocukların sorumluluk almayı öğrenebilmeleri için, onlara yeterli deneme fırsatı tanımanın yanında model olmanın önemini de unutmamak gerekir. Çocuklar bir şeyin nasıl yapılacağını duymaktan çok, gözlemleyerek ve deneyimleyerek öğrenirler. Birlikte alışverişe çıkıldığında o an çok istenilen ve beğenilen bir giysiyi bir sonraki ay alınabileceğinin söylenmesi bekleme ve ekonomik sorumluluğu almaya örnek bir davranış olabilir. Araba kullanırken yayalara, yaşlılara, engelli bireylere öncelik verildiğini görmek, çocuğun başkalarına karşı sorumluluk bilinci geliştirmesine yardımcı olacaktır. Toplumsal sorumluluk gerektiren işlere katılım yapabilmek, yapılan bir yardımın nedenlerini ve sonrasında yaşanılan manevi tatmin duygusunu konuşmak, sokak hayvanlarına yardımcı olmak çocuklar için örnek davranışlar olacak ve zaman içerisinde bu davranışları model alarak kendileri de uygulayacaklardır.
Hedeflenen davranış ve alınması beklenilen sorumluluğa dair bir beceri için önce nedenleri üzerinde çocukla konuşup onu bu konuda bilgilendirmek önemlidir. Nedenlerini bilmek çocuk için kuralları içselleştirmesini ve bu doğrultuda sorumluluk alma olasılığını arttıracaktır. Bu adımların arkasından hedeflenen davranış takibini yapmak da önemlidir. Ona geribildirimlerde bulunmak, tutumu ve aldığı sorumluluklar için onu takdir ederek cesaretlendirmek, davranışın devamını ve motivasyonunu arttıracaktır. Hedeflenen davranış gerçekleşemiyorsa olası güçlükler tekrar ele alınarak yeni çözümler üretilebileceği mesajı da çocukla paylaşılabilir.
Çocukların Alabileceği Sorumluluklar
- 4- 5 yaş civarında çocuklarda “sorumluluk” kavramı netleşmeye başlar. Oyuncaklarını toplama gibi kolay ev işlerinde çocuklara sorumluluk verilebilir. El ve yüzlerini kendileri yıkayabilir, kendi yemeklerini yiyebilir, sofraya birkaç parça eşya taşıyabilir, oyuncaklarını toplayabilir, diş fırçalama alışkanlığı kazandırılabilir. Bu işleri yapıyor olabildiğini görmek çocuk için gurur ve keyif kaynağıdır.
- 6- 7 yaşlarında sorumluluk alabilmek oldukça netlik kazanır. Bu yaş çocuğu, kendi başına giyinip soyunabilir, okula, servise yetişme gibi zamana bağlı işlerin farkına vararak gereğini yapabilir. Evcil bir hayvanın bakımını üstlenip sorumluluğunu alabilir.
- 8- 9 yaş çocukları okulla ilgili tüm sorumluluklarını alabilir. Hatırlatma yapmadan derslerini yapabilir. Odasını, masasını düzenli tutmak, yardımsız banyo yapmak gibi eylemler 8- 9 yaş çocuğunun becerileri arasındadır.
- 10- 12 yaş çocukları süre uzun olmamak kaydıyla evde tek başına kalabilir. Sinema, tiyatro, kütüphane gibi ortamlarda uygun tutumlar sergileyebilir, arkadaşları ile bu tür etkinliklere gidebilir, ufak tefek alışverişleri yapabilir. İlgilerinin neler olduğunu keşfederek kendisine uygun hobiler oluşturabilir.
- 12 yaşından sonra ise evde kalış süresi uzayabilir, kendi hakkını savunma ve başkalarının hakkına saygı duyma konusunda daha güçlü bir pozisyona geçebilir, para biriktirip uzun vadede almak istedikleri için plan yapabilir.
Okul Ortamına Yansıyanlar
Geçmişle karşılaştırıldığında günümüzde çalışma hayatının oldukça yoğun olduğu ve bu nedenle çocuk bakımında üçüncü bir kişiden yardım alma gerekliliği kaçınılmaz olmuştur. Bazen aileden bir kişi bu görevi üstlenirken (büyükanne, teyze, hala vs.), bazen ise dışarıdan bir destek alınmaktadır. Zaman zaman evde çocuğun bakımını destekleyen kişilerin çocuğun temel ihtiyaçlarını giderirken gereğinden fazla müdahalede bulunması ve çocukların kendi becerilerini görmesine engel olucu tutumlar sergilemesi nedeni ile okul ortamına gelen çocukların öz bakım konusunda daha fazla desteğe ihtiyaç duydukları gözlenebilmektedir.
Anaokulu ve ilkokul döneminde, yetişkin tarafından yemek, tuvalet temizliği gibi konularda tek başına bırakılamamış çocuklar okul ortamında da destek ihtiyacını daha fazla duyarken yemeklerin toplu bir şekilde yenildiği yemekhane gibi ortamlarda çatal, kaşık kullanımında zorlanabildikleri için sofradan tam doyamadan kalkabilmektedir. Tuvalet temizliğinde bağımsızlaşmamış çocukların ise tuvalet kazası yaşanabildiği gibi benzer biçimde fiziksel kapasitesi yeterli olduğu halde deneyim fırsatı verilmemiş olmalarından kaynaklı düğme açma- kapama becerisi gelişmemiş çocuklar da bu kazaları yaşayabilmektedir. Unutulmamalıdır ki tek başına yatabilmek, banyo yapabilmek ve tuvalet temizliğini yapabilmek demek çocuğun okulun gerekliliklerinde de tek başına kalabilme kapasitesini geliştirir.
Çocuğun okuldan eve geldiğinde o gün içerisinde okulda bir arkadaşı ile yaşadığı bir sıkıntıyı dile getirdiğinde ebeveyn olarak problemi çözmek yerine çocuğun karşılaştığı sorun karşısında ne yaptığını, ne yapmak istediğini, kimden yardım alabileceğini konuşmak çocuğun anne ve babası yanında olmadığı ortamlarda karşılaştığı zorlukları nasıl çözebileceğini öğrenmesini sağlayacaktır. Böylelikle çocuklar hem çözüm üretebilme becerisini geliştirmeyi hem de çözüm için yardım istenebileceğini öğrenmiş olacaktır.
Çocukların okul sonrasındaki zamanlarını ve hafta sonu tatillerini nasıl değerlendirdiğine bakıldığında farklı sosyal etkinliği bir arada yürütmeye çalıştıkları görülmektedir. Çocukların okul dışındaki tüm zamanları planladığında, onlara sürekli yapılandırılmış ortamlar sunulduğunda, yalnız kaldıklarında bu durumla nasıl baş edebileceklerini, boşluk hissini nasıl dolduracaklarını bilemedikleri gözlenebilmektedir. Bu durumda en kolay zaman geçirme yöntemi olarak televizyon, bilgisayar veya tablet oyunlarını devreye sokarak, boşluk hissi giderilmeye çalışıldığından yeni bir şey üretme arzusu gelişim için yeterli alan bulamayabilir.
Ebeveyn Olarak…
Anne ve babalar olarak çocuğun bir birey olarak varlığını destekleyecek sorumluluk bilinci oluşturabilmek, onu bu konuda cesaretlendirmek ve alan açmak evin dışında kendi başına deneyimleyeceği yeni yaşantılarla daha güvenli karşılaşmalar yaşamasını sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, sorumluluk, çocuğun geleceğine yapılan önemli bir yatırımdır…
Yazan:
Meltem Erdinç Cingöz
Uzman Psikolog
Kaynakça
Gökçegöz Karatekin, N. (Ed.). (2003), Helik Karakter Okulu Aile Kitabı. 1 – Sorumluluk, Bilgitek.
Karaköse, R.(2010), Ailede Sorumluluk Eğitimi, Timaş Yayınları
Özen, Y.(2016), Çocuklarda Sorumluluk Eğitimi, Yason Yayınları
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, https://www.aa.com.tr/yasam/cocuga-sorumluluk-vermek-gelecege-hazirliyor/873640
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, http://www.antalyapsikiyatri.com/cocuk-sorunlari-psikolog/cocuga-sorumluluk-kazandirma
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, https://www.bengisemerci.com/hedefsiz-cocuklar-basarili-olur-mu/
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, http://www.dbe.com.tr/Cocukvegenc/tr/news/çocuklarda-bağimsizlik-duygusu-ve-sorumluluk-bilinci-geliştirme/
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, http://www.dbe.com.tr/Cocukvegenc/tr/news/şimartilmiş-bir-cocugu-söz-dinleyen-osgorulu-ve-sorumluluk-alan-bir-cocuga-donuşturmek
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, http://www.hurriyet.com.tr/egitim/sorumluluk-alan-basariyi-yakaliyor-40429108
İnternet Alıntısı, 2018 Eylül, http://www.trendus.com/cocuk-gelisiminde-sorumluluk-9151