Sınav Yolculuğu

Yaşamın bir sınav olduğu gerçeğinden yola çıktığımızda aslında her daim sınandığımızı görüyoruz. Okul yıllarının her anında, sınıfımızı geçebilmek, mezun olabilmek, lise ve üniversiteye girebilmek için… İş hayatına atılırken alanımızda uzmanlaşırken karşımıza çıkan kaçınılmaz gerçek, sınavlar… Yaşamımızın herhangi bir döneminde karşımıza çıkan zorluklarla mücadelemiz de bir sınav aslında. Yaşımız ilerledikçe her birimiz birikimimize, tarzımıza, kişiliğimize göre bir yöntem geliştiriyoruz sınanma karşısında.

Gençler için ise durum yetişkinlere nazaran daha bir zorlu oluyor. Onlar hayat sınavının daha başındayken, belki de en önemli sınavlarıyla karşı karşıya kalıyorlar. TEOG, YGS, LYS, YKS, vs… Sınanma konusunda çok da tecrübeli olmadıkları bir dönemde, onların deyimiyle “Hayatlarının geri kalan kısmını belirleyecek” sınavlara giriyorlar. Aslında bilgi birikimlerini ölçen bu sınavlar, “Çocukların ve gençlerin başkalarının gözündeki değerini belirleyecek.” sınavlara dönüşüveriyor birdenbire. Sınavlara yüklenen anlam bu boyuta ulaşınca, her yıl milyonlarca öğrenci ve aileyi bir telaştır sarıyor. Tabii ki girilen sınavlardan başarıyla çıkılmak istenmesi kadar doğal bir beklenti olamaz. Başarı için ise gerekenler belli:

  • Akademik altyapı (Bilgi birikimi)
  • Planlı, programlı çalışmak
  • Kendine güven
  • Olumlu motivasyon

Bu bileşenler bir araya geldiğinde başarılı olmak çok da zor değil. Ancak bunları bir araya getirmek bazen çok kolay olmuyor. Yukarıdaki maddelerden ilk ikisi aslında halledilmesi en kolay olanları. Eğer istenirse, bilgi eksiklikleri iyi bir çalışma planıyla kapatılabilir. Ancak diğer iki maddenin, “kendine güven” ve “olumlu motivasyon”un geliştirilmesi ve oluşturulması ise pek çok faktöre bağlıdır ve oldukça zordur. Genç, çevresinden aldığı geribildirim ve yorumlarla motive olur veya olamaz, kendine olan güvenini kazanır veya kaybeder. Sınava hazırlık sürecinde iyi niyetiyle gence yardımcı olmaya çalışan anne babası belki de “özgüven” ve “motivasyon” konusunda en büyük etkiye sahiptir. Bu nedenle, sınava hazırlık sürecinde çocuğuyla “sınava hazırlanan” anne babalara büyük iş düşüyor.

Değişimi Yönetmek

Sınav sistemlerinde büyük değişimlerin yaşanacak olması ebeveynlerin de, çocukların da kaygısını artırıyor. Belirsizliğin ya da değişikliğin çoğu kişide kuşku ve endişe uyandırması olağandır. Ancak, böyle dönemlerde başarıya odaklanabilmek ve istenilen sonuca ulaşabilmek için ayırt edici faktör değişimi başarıyla yönetebilmektir. Herhangi bir sınava hazırlık sürecinde, kişi elinde olmayan değişkenlerden çok, kendi içinde oluşturabileceği değişim ve gelişimlere odaklanırsa, yaşanan değişikliklerden ve belirsizliklerden en az düzeyde etkilenir. Kuşku ve endişe duygularına yenilerek çalışma temposunu azaltanlar, rakiplerinin gerisine düşer. Gençlerin ve çocukların değişime ayak uydurmasına destek olmak için yapılması gerekenler oldukça önemlidir. Öncelikle onların bu süreçte duygularını anlamak, bu duygularla ilgili onlarla konuşmak yararlı adımlardan biridir. “Bu değişime maruz kalan, mağdur” düşüncesinden hızlıca uzaklaştırıp yaşamları ile ilgili kontrolü ellerine almalarına destek olmaksa bir diğer önemli adımdır. “Sınav değişiklikleri hep bizim dönemimize denk geliyor. Zaten SBS de biz 8. sınıftayken TEOG olmuştu.” gibi konuşmalara bu aralar gençler arasında sıkça rastlamak mümkün. Bu noktada, bu gibi düşüncelerin sürece olumlu etkisi olmadığı konusunda gençlere yol göstermek önemlidir.

O halde, girilecek sınavın adı ve sistemi ne olursa olsun üstünde durulması gerekenler bellidir:

  • Çocuklar ve gençler için; sınavları oluşturan müfredata çalışıp kendi iç dinamiklerine odaklanmak.
  • Ebeveynler için ise; belirsizliğin yarattığı kaygıyı çocuklarına yansıtmadan, onlara duydukları güveni hissettirmek, hissettirebilmek.

Çocuklarımız, değişimi başarıyla yönetip bu süreçten başarıyla çıkanların lider olduğu bir dünyaya hazırlanıyor. O nedenle, gençlerin bu beceriyi geliştirmeleri, sadece sınavlarda değil, yaşamlarında da bir adım önde olmalarına olanak sağlayacaktır.

Evet, isimleri, tarzları değişse de bir sınav süreci var, gençler ve aileleri için. Çocuklar sınav konularıyla ilgili ne kadar bilgili oldukları konusunda sınanacaklar. Aileleri ise bu süreçte çocuklarıyla olan iletişim bağlarını güçlendirmek veya zedelemek, ayrıca çocuklarının özgüven geliştirmelerine destek olmak veya olamamak konusunda sınanacaklar.

Sınava Hazırlık Sürecinde Yaşananlar

A. annesinin babasıyla konuşmasına şahit oldu dün akşam: “…… Lisesi için sınavlarda hiç hata yapmaması lazım, 1 soru kaçırsa bile bu okula girmez.” diyordu annesi. Soruların tamamını doğru cevaplamak zorunda olduğu bir sınava girecekti A. Biraz haksızlık olduğunu düşündü ama ne yapsın, başka çaresi yoktu. Bu büyük hedef için A., çok sevdiği basketbolu bıraktı. Çünkü hafta içi okul sonrası özel dersleri, hafta sonu da sınava hazırlık kursu vardı. Ders dışı etkinliklere ayıracak vakti yoktu. Aslında, düzenli çalışıyor, öğretmenlerinin ve annesinin verdiği ders çalışma programına uyuyordu. Elinden geldiğince… Daha önce hiç bu kadar çok çalışmamıştı. Dersini dinleyip sınavdan önceki gece biraz çalışmak onun için yeterli olmuştu hep. Şimdi çok daha planlı ve düzenli çalışmalıydı. Nasıl yapacağını pek bilemiyordu. O yüzden öğretmenlerinin ve annesinin onun için yaptığı programa uymak daha kolay geliyordu. Ama bazen de çok sıkılıyor, TV izlemek, bilgisayarda vakit geçirmek istiyordu. İşte o zaman annesi, onu hemen uyarıyor, hemen dersine dönmesini istiyordu. Deneme sınavlarında 5-6 yanlış yaptığı oluyor, böyle olunca evdeki kurallar daha da sıkılaşıyordu.

A.’nın annesi başarılı bir öğrencilikten sonra, bir şirkette yönetici olarak çalışıyordu. Oğluna verdiği “iyi imkanların” karşılığı olarak, yıllardır hayalini kurduğu lisenin velisi olmak istiyordu. Kendisi de iyi bir liseden mezun olmuş, sonrasında iyi bir üniversiteyi kazanmış ve iş hayatında da başarılı olmuştu. Bu nedenle, A.’nın da “iyi okullar”dan mezun olmasını istiyordu. Bu yıl tüm enerjisini oğlunun başarılı olması için harcayacaktı. İşi dışında hiçbir program yapmayacaktı. Misafir kabul etmeyecek, arkadaşları ile çok az görüşecekti. Mükemmeliyetçi bir yapısı vardı. Hataya tahammülü azdı. Bu nedenle oğlunu çok sevmesine rağmen, onu eleştirdiği zamanlar çoktu. Ama ne yapsın, oğlu için en iyisini istiyor, onun çok başarılı bir birey olarak yetişmesini arzuluyordu. A.’nın deneme sınavlarında yaptığı yanlışlar moralini bir hayli bozuyor, bir de yakın arkadaşının oğlunun daha başarılı deneme sonuçlarını duyunca kaygısı daha da artıyordu. Böyle durumlarda A.’nın üstüne fazla gittiğini fark ediyordu. Kendini oğlunu eleştirirken böyle giderse hiçbir yeri kazanamayacağını söylerken buluyordu. Elinde değildi, başarı için çok çalışmak, durmadan çalışmak gerekiyordu ona göre. Bu aralar oğlunun yeterince gayret göstermediğini düşünüyordu.

A., bir süre sonra “Acaba ben başarısız biri miyim?” diye düşünmeye başladı. Deneme sınavlarında bir türlü “full” çıkartamıyordu. Aslında toplam 100 sorudan sınav oluyor, yaklaşık 95-96’sını doğru yapıyordu. Ama annesi onun daha iyi yapması gerektiğini söylüyordu. “Daha çok çalışsaydın, yapardın.” diyordu A.’ya. A., BAŞARISIZ olduğunu düşündü hep. Annesini üzdüğü için çok mutsuzdu.

A., 100 soruda 96 doğru yapabilmek gibi, aslında büyük bir başarı elde ediyorken, nasıl oluyor da kendisini başarısız hissediyordu?

B. o gün çok sinirliydi. Okuldaki psikolojik danışmanının odasına hızla girdi ve “Sizinle acil konuşmam lazım, yoksa patlayacağım.” dedi. Danışmanı, B.’den neler olduğunu anlatmasını istedi, durumu anlayabilmek için. B., dün akşam odasında matematik testini çözdükten sonra, arkadaşları ile yazışıp bugün okulda olan bir olay ile ilgili fikir alışverişi yaptığı söyledi. O sırada, annesinin ona meyve getirmek bahanesiyle “kapıyı çalmadan” odasına girdiğini ve onu telefonuyla meşgul olurken görüp “Yine mi telefon!” dediğini belirtti. B.’ye göre hep böyle oluyordu zaten. Annesi, o hep testlerini bitirip başka bir şey ile uğraşırken odasına gelirdi. “Tesadüfün böylesi” diyordu. “Dersimi çalışıyorum, işimi bitiriyorum, ama annem beni hep başka şeylerle uğraşırken gördüğü için kaytardığımı sanıyor.” dedi. Sonrasında, annesinin “Yine mi telefon” sözünü duyan babasının da odaya gelmesiyle B., odasının büyük bir gerilim hattına dönüştüğünü söyledi. Babası zaten ona hiç güvenmiyordu. “Bu gidişle hedeflediğin yeri kazanman çok zor.” dedi yine. Annesi de babayı destekler bir şekilde B.’ye baktı ve “Sen de bizim seni okutmak için gösterdiğimiz özverinin birazını göstersen, ne kadar başarılı olacaksın. Ama yok, aklın hep başka işlerde.” dedi ve gitti. B. de onlara arkalarından “Bıktım bu sözlerden, yeter!” diye bağırdı. Şu an konuşmuyoruz, bir-birimize küstük.” dedi B. ve ekledi: “Çok üstüme geliyorlar, beni anlamıyorlar. Başaramazsam beni sevmeyecekler, biliyorum”.

Yukarıda ele alınan örnek durumlarda görüldüğü gibi sınava hazırlanmak uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta kişinin kendinden kaynaklanan kaygılar, endişeler olabildiği gibi yakın çevresinin sunduğu beklentiler de süreci etkiliyor. Ebeveynlerin sınava dair düşünceleri ve duyguları çocuklarına yönelik yaklaşımlarının oluşumuna neden oluyor. “Yeterince çalışmıyor, sınavda bildiklerini hatırlayamazsa, aklını yeterince kullanmıyor, bu sınav hayatının dönüm noktası, kazanmazsa başkalarına rezil oluruz, ya kazanamazsa” düşünceleri, kaygı, öfke ve gerginlik duygularını oluşturabilir. Bu da ebeveyn ve çocuğu arasındaki iletişimi olumsuz etkiler. A.’nın 100 soruda 96 doğru yaptığı halde kendini başarısız hissetmesi, hissetirilmesi… Herkesin bu süreçte “kendince” iyi niyetli çabası belki de kurtulunması uzun zaman alacak bir duyguya neden oldu A.’nın zihninde. Bunu tamir etmek, sınava hazırlanmaktan daha zor olsa gerek…

“Ya kazanamazsam, diğerleri benden daha zeki, sınavda bildiklerimi hatırlayamazsam, daha çok çalışmam lazım, bu sınav hayatımın dönüm noktası, kazanamazsam aileme, arkadaşlarıma ve öğretmenlerime rezil olurum.” gibi olumsuz düşünceler, olumsuz duygulara yol açıyor: Kaygı, Güvensizlik / Değersizlik Duygusu, Gerginlik. Buna paralel olarak gençlerde ve çocuklarda bazı psikosomatik rahatsızlıkların (baş ağrısı, kas ağrısı, saç dökülmesi, çeşitli cilt hastalıkları vb.) görülebiliyor.

Nasıl Yardım Edilmeli?

Bu zorlu süreçte ebeveynlerin öncelikle kendi, sonrasında ise çocuklarının düşüncelerini ve bu düşüncelerin yarattığı duyguları anlamaya çalışmalı ve bu farkındalık çerçevesinde süreci daha rahat geçirmeye odaklanmalıdırlar.

Ebeveynler olarak;

  • Koşulsuz olarak çocuğunuzu kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi her fırsatta gösterebilmek,
  • Gerçekçi bir bakış açısıyla çocuğa/gence yaklaşabilmek,
  • Sınav sistemi hakkında yeterince bilgi sahibi olmak ve sürece çocukların/gencin gözünden bakabilmek,
  • “Çalış” deme konusunda daha sabırlı olabilmek,
  • Geçen yıl sınava hazırlanan biriyle karşılaştırmak yerine, onun gelişimi üzerine yapıcı yorumlarda bulunmak,
  • Aile sohbetlerinin odağını sınav konusundan uzaklaştırıp onun farklı ilgi alanları hakkında da konuşmak,
  • Birlikte geçirilecek zamanlar yaratarak, onun duyguları üzerine konuşmak. Yorum yapmadan, sadece dinleyerek…
  • Çocukların/gençlerin kendilerini suçlu değil, daha rahat hissedebilmeleri için gereğinden fazla değil, yeterince fedakârlık yapmak.
  • Çocukların gözlem gücü çok güçlüdür. Siz konuşmadan da, kaygınızı sezebildikleri için sözsüz iletişimin, beden dilinin gücünü önemsemek, beden diliyle de olumlu mesajlar göndermek,
  • Çocukların / gençlerin hala ergenliği yaşadığını hatırlayarak onlara yardım edebiliriz.

Çünkü onlar hala,

  • Arkadaşlarına daha yakın ve bağımlılar,
  • Duygularını uçlarda yaşıyorlar,
  • Özgürlüklerine düşkünler,
  • Değişken duygular taşıyorlar,
  • İç çatışmalar yaşıyorlar,
  • Gözü pek, cesur davranışlara girişebilirler,
  • Sınırları tayin etmede zorlanırlar,
  • Sorumlulukları sahiplenmekten kaçınabilirler,
  • Kişiliklerine ve kararlarına anlayış ve saygı beklerler,

Yazan:
Müge Köseoğlu
Uzman Psikolojik Danışman