Travma aslında “tehlike” ile karşı karşıya kalmaktır.
Psikolojik Travma Çocuklarda Nasıl Görünebilir?
Uzun yıllardır çocuklar ve aileleri ile çalışıyorum. Olumsuz yaşam deneyimlerinin yol açtığı travma sonucunda bedenin dengesinin bozulduğuna ve dengenin tekrar sağlanamadığına birçok kez tanık oldum. Bedenin dengesinin bozulmasından sonra aşırı hareketlenen çocuklara “Hiperaktivite”, öğrenme sorunları yaşayan çocuklara “Öğrenme Bozukluğu”, duygularını donduran çocuklara “depresyon”, ajite olan çocuklara “Davranış Bozukluğu”, “Karşıt Olma ve Karşı Gelme Bozukluğu” gibi tanılar konduğunu gördüm. Oysa bu çocukların olumsuz yaşantılar sonucunda beden ve zihin dengeleri bozulmuş ve travmatize olmuşlardı. Olumsuz olay çok eskilerde kaldığı için de, ne kendileri ne de aileleri olaydan söz ediyor, klinisyenlerin de bu çocukların aslında travma sonrası belirtiler yaşadığını tahmin etmeleri güçleşiyordu.
Yapılan hatalı tanıların yanı sıra, klinik çalışmalarım esnasında cilt sorunları, bağırsak sorunları, alerjik sorunlar, nedensiz ağrılar gibi fiziksel hastalığı olan pek çok çocuğun da geçmiş yaşantılarında aslında travmatik bir yaşantıya maruz kaldıklarına rastladım. Bu çocukların travmaları çözümlendiğinde ise fiziksel hastalıklarının sona erdiğini gözlemledim. Yıllarca kullandıkları ilaçlara umut bağlayan çocuklar, aileleri ve doktorları fiziksel hastalığın kökeninde bazen basit, bazen de karmaşık bir travmanın yattığının farkında bile değillerdi. Psikolojik bir travma nasıl oluyor da bedensel bir belirtiye dönüşüyordu? Bunun cevabı için organizmanın tehlike ile karşılaştığı anlarda neler yaşadığını bilmemiz önemlidir.
Sinir sistemimiz tehlike ile karşılaştığında fazlası ile enerjik bir hale geçer. Bu enerjiyi aktif olarak boşaltabilirsek yani tehlikeye karşı kendimizi başarı ile savunabilirsek sinir sistemimiz deşarj olur ve normal fonksiyonuna geri döner. Ancak tehlikeyle başarılı bir şekilde baş edemezsek, enerji bedenimizde kilitli kalır. Bu durumda organizma tehlikenin devam ettiğini varsayar ve kişileri yıpratıcı travma belirtileri filizlenmeye başlar. Travma belirtileri genellikle psikolojik olarak başlarsa bedende boşalamayan enerji bir süre sonra kronik ağrılara, mide bağırsak problemlerine, cilt hastalıklarına ve daha pek çok fiziksel hastalığa dönüşebilir. Bunun anlamı boşalamayan enerjinin beden tarafından fizyolojik alanlarda kullanılması, ifade bulmasıdır.
Travmatik Yaşantıların Çocuklara Etkileri
Olumsuz yaşam deneyimlerinden kaçmak imkânsızdır. Aslında korku, çaresizlik, yenilgi ve stresi atlatma kapasitesine sahip olarak doğmuşuzdur. Buna “dayanıklılık” diyoruz. Küçük olumsuz deneyimler yaşadıkça esnekliğimiz ve dayanıklılığımız giderek artıyor. Bunu bir lastiğin esnekliğini artırmak için makul bir oranda çekilip bırakılmasına benzetebiliriz. Lastik çekilince esner ve sonra eski haline geri döner; ama lastiği çok fazla çekerseniz eskiyebilir, esnekliğini kaybedebilir ya da kopabilir.
Çocukların günlük yaşantıları irili ufaklı pek çok olumsuz yaşam deneyimi ile doludur. Salıncaktan düşebilirler, kucaklarına aniden zıplayıveren bir kediden korkabilirler, diş hekimine dolgu yaptırabilirler, alay konusu olabilirler, evlerine hırsız girdiğini duyabilirler, sıcak tencereye aniden dokunabilirler, korkutucu hikâyeler dinleyebilirler, televizyonda şiddet görüntülerini tesadüfen izleyebilirler. Bazen bu tip travmalar bazı çocuklar için olumsuz duygu antrenmanları gibi düşünülebilir ve onları minik dozlarda mikrop alarak aşı olmak gibi daha dayanıklı hale getirebilir. Ancak bazen de çocuklar ciddi şiddet olaylarına tanık olabilirler, büyük bir kaza geçirebilirler, cinsel tacize uğrayabilirler, terör olaylarına maruz kalabilirler. Bazı travmalar doğası gereği daha şiddetlidir ve aynı lastiğin çok çekilip esnekliğini kaybetmesine yol açması gibidir.
Travmadan olumsuz etkilenme düzeyi olumsuz olayın doğası dışında başka pek çok faktöre de bağlıdır. Negatif yaşam deneyimine maruz kalmış çocuğun sosyal ve ailesel desteği azsa, acıya tahammül eşiği düşük bir mizacı varsa, ebeveynlerine güvenli bağlanamamışsa, anne ve baba da travmatize olmuşsa veya çocuğun daha önceki yaşantısında irili ufaklı travmatik olaylar çok fazlaysa, çocuğun travmatize olma ihtimali artar.
Bazı travmalar bedensel araz da bırakabilir. Kaza, saldırı gibi travmalarda çok ciddi ve kritik beden yaralanmaları oluşur. Bazı travmalar ise sadece psikolojik etki bırakabilir. Bu durumda, duygusal anlamda acı verici, stresli veya şok edici deneyimler söz konusudur. Negatif bir yaşam deneyiminden sonra duygusal bir travma oluşmuşsa, acı verici olayın yarattığı anılar beynin en derinlerine kaydedilir. Olayın doğrudan doğruya yaşanmış olması duygusal zararın derecesini arttırırken, olay bir yakınımızın başına geldiyse veya tanık olduysak yine ciddi duygusal yaralar alabiliriz.
Esnek Olabilen Dayanıklı Çocuklar
Bazı çocukların dayanıklılığı ve esnekliği diğerlerine göre daha güçlüdür. Kolay kolay travmatize olmazlar. Bunun nedeni bazen bu çocukların mizacı, bazen de güvenli bağlandıkları, onları tehlike anında yatıştırmayı bilen, koruyabilen, kapsayabilen, kendileri de kolay kolay travmatize olmayan, güven veren ebeveynleridir. Dayanıklılığı güçlü olan çocuklar cesurdur. Keşfetmeye açık ve meraklıdır. Bu keşifler sırasında aldıkları ufak tefek yaralar, çatışmalar dayanıklılıklarını arttırır. Başka çocuklarla ilişki kurmaktan, yeni ilişkilerden hoşlanırlar. Paylaşmayı severler. Aynı zamanda bireyselliklerini, kişisel alanlarını, haklarını tanırlar, bilirler ve korurlar. Duygularının farkına varabilir ve ifade edebilirler. Başlarına kötü bir şey geldiğinde yakınları tarafından desteklenirler, esnerler ve hızla eski yaşantılarına geri dönebilirler. Olumsuz yaşantıları geride bırakma kapasiteleri çok güçlüdür. Yaşama sevinci ile doludurlar.
Travma Hem Bedeni Hem Zihni Etkiler
Bedenin hareket gücünü artıran veya azaltan her şey zihnin hareket gücünü de sınırlandırır ya da artırır. Olumsuz yaşantılar sonucunda bedende de derin reaksiyonlar oluşur. Bedenin dengesi bozulur. Gerilir, büzülür, donup kalır ve bazen de çaresizlikten yıkılabilir. Tehlike karşısında beden ve zihin iç içe geçmiş gibidir. Duygular bedende yaşar. Bedeni ve zihni bir bütün gibi düşünmeden travmayı anlamamız imkânsızdır. Parkta çok eğlenirken hiç beklemediği anda salıncaktan düşen bir çocuk bedeninde önce gerilme, kasılma, sonra acı ve sonra da donup kalma tepkisi yaşayabilir. Bir süre öylece kalabilir, anlamsızca etrafına bakabilir. O sırada bedeni ve zihni iç içedir. Çocuk yaşadığı şeye anlam vermeye çalışıyordur. Tam bu noktada gerçekleşecek psiko-fiziksel bir esneme ile bedenin ve zihnin eski dengesine kavuşması önemlidir. Bu esneme bazen gerçekleşebilir, bazen de yukarıda sıraladığımız pek çok faktörün etkisi ile gerçekleşemeyebilir. Bir çocuk için esneyerek eski haline geri dönmesini sağlayacak en önemli faktör ebeveyn desteğidir.
Parkta salıncaktan düşen çocuğun elbette ki ebeveyni de telaşlanır. Onun bedeninde ve zihninde de gerilme, kasılma, hızlanma ve donup kalma tepkileri yaşanabilir. Bunu yaşayan ve çocuğunun belki de yaralandığını gören ebeveyn kendini hemen toparlar, kalbinin atışını, sıklaşan nefesini kontrol altına alır. Ebeveyn çocuğuna neler olup bittiğini, bundan sonra neler yapacaklarını açıklayarak onu yatıştırabilirse, çocuğun esneme gücünü artıracaktır. Ama bu durum karşısında çığlık çığlığa bağıran veya donup kalan bir ebeveyn beden ve zihin dengesine kavuşamadığı için çocuğuna doğru bir şekilde eşlik edemeyecektir.
Çocuklar Travmalara Nasıl Tepki Verirler?
Bir çocuğun esnekliği ve dayanıklılığı azsa, ebeveynleri tarafından yeterince desteklenmediyse veya olumsuz yaşantı doğası gereği çok büyükse travmanın etkileri olayın yaşanmasından günler hatta haftalar sonra ortaya çıkabilir. Yetişkinlere güvenini kaybeden ve olumsuz yaşantının tekrar olmasından korkan çocuklarda gittikçe ağırlaşan travmatik belirtiler olabilir. Bu tip tepkiler yaşlara ve bireylere göre çok farklılık göstermekle beraber şu şekilde sıralanabilir: Travma sonrasında çocuklar aileden ayrılmaktan korkabilir, sızlanabilir, sık ağlayabilir, çığlık atabilir, öfke nöbetleri, saldırgan davranışlar sergileyebilir, aşırı hareketli veya aşır hareketsiz olabilir, titreyebilir, ürkmüş yüz mimikleri sergileyebilir, daha küçük yaşlarda yaptıkları birtakım davranışlara geri dönebilir (parmak emme, yatak ıslatma, karanlıktan korkma vb.), kâbuslar görebilir, okula gitmek istemeyebilir, okul başarısı düşebilir, takıntılı biçimde tekrar eden oyunlar oynayabilir, sebebi bulunamayan mide bulantısı, karın ağrısı, baş ağrısı, bağırsak sorunları, cilt sorunları, ağrılar, alerji sorunları, beslenme ve uyku düzensizlikleri olabilir.
Travmatik Bir Yaşantı Sonrasında Çocuklara Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?
Çocuklar doğaları gereği hem kırılgan, hem dirençlidir. Uygun destek sağlandığında stresli olayları genellikle atlatırlar. Çocukların olumsuz yaşam deneyimleri karşısında esnek ve dayanıklı olma becerisini artırmak için ebeveynlerin de bazı becerileri öğrenmeleri gerekir. Bir ebeveynin kendi travmalarının da farkında olması ve çocuğunun geçirdiği olumsuz yaşam deneyimleri sonucunda kendi travmalarının tetiklenmemesini sağlaması da çok önemlidir. Kendi geçmişinde çok güçlü travmaları var ise öncelikle bu travmalar konusunda profesyonel destek alması önemli olabilir.
Bedenin zengin duyularına açık ve onların farkına varabilen ebeveynler olmak önemlidir. Aynı zamanda, duygularını fark edebilen ve onlar üzerine konuşabilen bir yapı geliştirmek çocuklara çok yardımcı olacaktır. Böylece olumsuz olaylar karşısında tetiklenmeyen, düşünme becerisini kaybetmeyen, çocukları gözlemleyebilen, dinleyebilen, izleyebilen bir ebeveyn haline gelinebilir ve çocukların travmatik yaşantı sonrası ihtiyaçları karşılanabilir. Olumsuz yaşam deneyimleri karşısında kendini hemen toparlayabilen ve yatıştırabilen yetişkinler haline gelmeyi başarabilen ebeveynlerin çocukları şanslıdır. Olumsuz yaşam deneyimleri onları kolay kolay travmatize etmeyecektir.
Olumsuz Bir Yaşam Deneyimine Maruz Kalan Çocuklar İçin İzlenecek Adımlar
- Sakinleştirici Bir Duruş Sergilemek
Muhtemelen siz de olaydan negatif anlamda etkilendiniz, belki de travmatize oldunuz. Elinizden fırlayarak arabaların önüne atlayan bir çocuğun karşısında sakin kalabilmek elbette ki zordur. Ama stres altındayken bedeninizde neler olduğunu bilmeniz, bu tepkilerinizi kontrol altına almanız konusunda size yardımcı olacaktır. Önce bedeninize yönelin, beden tepkilerinizi kontrol altına alın. Derin bir nefes alın. Birkaç saniye kendinizi toparlayın. Kalp atışlarınızı, nefesinizi elinizden geldiğince dinginleştirin. Gergin kaslarınızı gevşetin. - Durumu Tanımlamaya Yönelik Net Bir Konuşma Yapmak
Kolay olmasa da, sakin ve güvenli bir ses tonu ile durumu çocuğunuza tanımlayın. Bunu yaparken mümkün olduğunca somut ve net ifadeler kullanın. Örneğin, çocuğunuz içindeyken aracınızla trafikte bir çarpışma yaşadıysanız, “Büyük bir çarpışma oldu. Bu çarpışmanın şiddetinden arabamız hasar gördü. Hala şoktasın. Biraz sarsıldın. Kendini daha iyi hissedene dek yanında kalacağız. Çarpışma geçti gitti. Şu an hepimiz güvendeyiz.” gibi ifadeler kullanabilirsiniz. - Dikkati Yavaş Bir Tempoda Bedensel Duyulara Çekmek
İlk şoku atlattıktan sonra çocuğun dikkatini önce bedensel duyularına, sonra duygularına yöneltmesini sağlayın. Yumuşak bir ses tonu ile önce bedeninde neler hissettiğini sorun. “Bedeninde şu anda neler oluyor? İçinden ağlamak geliyorsa ağla. Bunları engellemeye çalışma. Bunlar senin daha sonra daha iyi hissetmeni sağlayacak.” gibi. Duyularını tanımlaması için ona yardım edin. “Kalbin hızlı atmış olmalı… Şimdi daha sakin mi?”, “Sanırım solukların da hızlanmıştı. Şu an nasıl?” Çocuğunuz “Çok gerildim, karnıma bir yumruk oturdu.” derse, tanımlamasına yardımcı olun. “Ne kadar sert? Tam olarak nerede? Ne büyüklükte?” Bu soruları yavaş yavaş sorun. Her soru arasında bir iki dakika bekleyin. Unutmayın, acele etmek için uygun bir zaman değil. Bu gibi durumlarda hız çocukları daha karmaşık bir hale getirebilir. - Dikkatle Gözlemek ve Yavaşça Duygulardan Söz Etmek
Çocuğunuzu izleyin. Rahat nefes alıyor mu? Gözleri daha anlamlı bakmaya başladı mı? Beden eski haline dönüyor mu? Cevabınız evetse, dikkatini yaşadığı duygulara çekmeye başlayabilirsiniz. “Peki, duyguların nasıl? Neler hissediyorsun? Belki üzüldün, korktun, endişelendin.” gibi. - Çocuğun Fiziksel ve Duygusal Tepkilerini Onaylamak
Çocuğunuza fiziksel belirtilerini (kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp verme, karın ağrısı, mide bulantısı vb.) ve duygularını (korku, kaygı, endişe, üzüntü, öfke vb.) anladığınızı ve yaşadığı olağandışı olaylardan sonra bu belirtilerin son derece normal olduğunu söyleyin. “Ağlaman ve titremen seni korkutan şeylerin dışarı çıkmasını sağladı. Böylece şu an daha iyi hissediyorsun.” Bu esnada çocuğun sırtına, omzuna güven verici bir biçimde dokunmak da onu rahatlatacaktır. - Sadece Dikkatle Gözlemek
Tüm süreç boyunca çocuğunuzun ne aşırı derecede yakınında ne de uzağında olmalısınız. Sıkıca sarılmak yerine sırtını sıvazlayın, koluna dokunun, elini tutun. Rahatlatmak için bile olsa uzaklaşmayın. Merakla çevresine bakmaya başladıysa normal döngüsüne dönüyor demektir. Çocuklar bazen tepkilerini sözel olarak ifade edemez. Duygu ve düşüncelerini oyunlarla veya resimlerle ifade edebilirler. Onları sakince izleyin. Engellemeyin. Olaylarla ilgili oyun ve resimler sizi endişelendirmesin. Bırakın oynasınlar, yaratsınlar. Oynadıkça, yarattıkça tüm yaşadıklarını zihinlerinde işleyecekler ve yeniden anlamlandıracaklardır. - Dinlenmeye Teşvik Etmek
Yaşanan olay sonucunda çocuğunuz kafasına bir darbe almadıysa -aldıysa doktorunuza danışmalısınız- istemese bile dinlenmesi için teşvik edin. Arınma, dinlenme ve uyuma esnasında da devam eder. Hatta rüyalarla doruğa ulaşabilir. Bedenin reaksiyonel anlamda hareketlenmesinden sonra uzanmak, dinlenmek, uyumak olayla ilgili duygu ve düşüncelerin yeniden işlenmesine ve anlamlandırılmasına yol açar. - Harekete Teşvik Etmek
Duygularını ifadede zorlanan çocukların hareketli oyunlar oynamasına izin verin. Yürüme, koşma, hoplama, zıplama gibi aktif oyunlar onların bedenlerinde biriken ifade edilememiş duyguların farklı bir yolla boşalmasını sağlayacaktır. Bunun sonrasında yine uzanıp dinlenme ve belki de kısa bir uyku çok işe yarayacaktır. - Çocuğun Yaşananları Anlamlandırmasına Yardım Etmek
Çocuğunuz dinlenmiş ve sakinken, onun ritmine uyum sağlamayı unutmadan, duyguları ve deneyimlerine çok daha uzun zaman ayırıp konuşabilirsiniz. Neler olduğunu anlatmasını isteyebilirsiniz. Yaşadığı duygulara eşlik edebilirsiniz. Olaylara anlam vermesi için yardım edebilirsiniz. Çocuğa yaşadıkları ile ilgili iyileştirici bir hikâye anlatmak, olayla ilgili bir oyun oynamak, resim yaptırmak, birlikte bir hikâye yazmak, şiir yazmak da onun anlam vermesini kolaylaştıracaktır.
Bu dokuz adımdan sonra, duyguları ve deneyimleri hakkında konuşmaya devam etmek ve yaşananları anlamlandırmasını sağlamak onları biraz olsun rahatlatacaktır. Sizin dengeli varlığınız onun tüm bedensel tepkilerini, duygu ve düşüncelerini akıtabileceği güvenli bir kap olacaktır. Çocuklar olumsuz yaşam deneyimlerine karşı oldukça esnektir. Büyük bir bölümü bu tür yaşantılardan sonra günlük rutinlerine kısa sürede dönerek, yeniden uyum sağlayabilirler. Onların içsel güçlerini hafife almayın.
Konuk Yazar:
Dr. Olcay Güner
Klinik Psikolog
2007-2011 eğitim öğretim dönemleri arasında Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümünde yarı zamanlı öğretim üyeliği yapmıştır. 2011 yılından itibaren kendi kurduğu Arkabahçe Psikolojik Gelişim, Eğitim ve Danışmanlık Merkezinde psikolojik travma, okul ve öğrenme sorunları, çocukluk dönemi sorunları, boşanma danışmanlığı, evlat edinme danışmanlığı ve aile içi iletişim sorunları konularında teröpatik çalışmalarını sürdürmektedir. Güner’in ilk kez 2006 da yayınlanmış olan “Hani Okulu Sevecektim!” adlı kitabı okulda yaşanan dikkat, okuma, yazma, matematik, sosyal beceri eksikliği problemlerine ve bunlarla baş etme yollarına değinmekte ve öğrenme bozukluğu, dikkat eksikliği ve aşırı hareketliliğe farklı bir bakış açısı getirmektedir. 2010 da yayınlanmış “Çözüm Bende Saklı” adlı kitabı ise, çözüm odaklı terapi tekniğinin kullanımı hakkındaki temel bilgileri içermektedir. Ayrıca, 2013 yılında, “Psikolojik Yardım Alıyorum”, “Çocuklardan Boşanılmaz!”, “Babam Bana Güvenmiyor!”, “Sana Bir Daha Sır Vermeyeceğim!” adlı terapötik çocuk öyküleri de yayınlanmıştır. Güner, Sanat Psikoterapileri Derneği ve EMDR Derneğinde yönetim kurulu üyesidir.