Motivasyonu Anlamak

Kalabalık bir cadde ya da meydanın kenarında durup insanları izleyin. Herkesin hareket halinde olduğunu görürsünüz. Çeşitli yönlere doğru araba ile ya da yürüyerek gidenler, oturup etrafı seyredenler, telefonla konuşanlar… Acaba her sabah insanları yatağından kaldırıp sokağa çıkaran bu güç nedir?

Hayatta kalmak ve yaşamımızı sürdürebilmek için hareket etmek zorundayız. Bunun en temel ve evrensel nedeni beslenmek zorunda olmamızdır. İlk çağlardan bugüne karnını doyurmanın daha iyi yollarını bulmuş olan insan, daha sonra psikolojik ve sosyal ihtiyaçları için hareket etmek zorunda kalmıştır; ancak harekete geçmek ve bu hareketi devam ettirmek görüldüğü kadar basit değildir

Bir ihtiyacı ya da isteği olup da hiçbir şey yapmayan kişilerle karşılaşmışızdır ya da yoğun çalışıp enerjisi hiç bitmeyen birileri için “ Bu adam bu enerjiyi nereden buluyor?” dediğimiz olmuştur. Bazen harekete geçmemiz için ihtiyacımızın ve bedensel enerjimizin olması yeterli olmayabilir, itici bir gücün devreye girmesi gerekebilir. Dışarıdan görülmeyen, iç dünyamızla ilişkili olan, adına psikolojik enerji diyebileceğimiz bu güç motivasyondur.

Günlük dilimize yerleşmiş olan motivasyon kelimesi, hepimiz için bilindik bir anlama sahiptir; ancak iç dünyamızda oluşan bir durum ya da hal olmasından dolayı kavramın kendisini tam olarak tarif etmek zordur. Latince “movere” kelimesinden türetilmiş olan motivasyon kelimesinin Türkçe karşılığı “hareket” demektir. Dilimize Fransızcadan “Motivation; güdülenme, harekete geçiren şey.” anlamında geçmiştir.

Motivasyon insanı harekete geçiren ve bu hareketin devamlılığını sağlayan bir tür katalizör gibidir. Kendiliğinden var olmadığı gibi kendiliğinden de yok olmaz. Çevremizde olup bitenlerden, duygu, düşünce ve kişilik yapımızdan hem etkilenir hem de onları etkiler. Motivasyonun tek bir tanımı yoktur. Bazı bilim insanları motivasyonu; hedefe yönelmiş davranışı canlandıran ve yönlendiren tutku ya da istek; davranışın yönüne ve yoğunluğuna dair ihtiyaç ve arzuların etkisi olarak tanımlamışlardır (Kleinginna ve Kleinginna, 1981).

Motivasyon Nasıl Ortaya Çıkar?

Farklı alanlardaki tüm ihtiyaçlar motivasyonumuzun ortaya çıkmasını sağlayan nedenleri oluşturur. Canlılığımızı sürdürmemiz için açlık ve susuzluğu gidermek gibi fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak en temel motivasyon kaynağımızdır. Aç veya susuz biri başka bir şeyle ilgilenemez. Tüm algı ve dikkati bu ihtiyacını gidermek üzerine yoğunlaşır. Bunun hemen ardından barınma ve korunma ihtiyacı gelir. Bu ihtiyaç motivasyonu, iyi ve güvenliği olan bir ev sahibi olmak, besin değeri yüksek ve doğal yiyecekler alabilmek için maddi kazanç elde etmeye yöneltir.

Sosyo psikolojik ihtiyaçlarımız ise; yaşantılarımız, deneyimlerimiz ve öğrendiklerimizle oluşturduğumuz algı ve düşünce sistemimizle ilişkilidir. Bu nedenle her birimizin kendine has amaç, istek, ilgi ve beklentileri vardır. Kişisel dünyalarımızdaki bu çeşitlilik herkesin farklı konularda farklı motivasyonlara sahip olmasına yol açar. İlgi ya da amaçları birbirine benzeyen insanların arasında bile, motivasyonun yoğunluğu ve gücü bakımından farklılıklar vardır. Günümüzde bilim, spor ve meslek gibi alanlarda çeşitliliğin olması farklı motivasyonlara sahip olmamızla yakından ilişkilidir.

Motivasyonun sosyo psikolojik yanı her zaman pozitif kabul edebileceğimiz amaçlarla ve isteklerle oluşmaz. Olumsuz durumlardan kaçınmaya çalışmak da insanları motive eden nedenler arasındadır. Hepimiz kayıp ya da acı verici durumlar karşısında önlem almaya çalışırız. Örneğin ekonomik sıkıntıların olduğu dönemlerde harcamaları kısıtlamak, zorunlu olmayan ihtiyaçları bekletmek motive olmamızla mümkündür. Sınıfta kalma riski olan bir öğrencinin son sınavlara çok yoğun çalışması da olumsuz durumların bizi motive etmesiyle ilgilidir.

Motivasyonun İç ve Dış Kaynakları

Edison’un lambayı bin birinci denemesinde bulduğu söylenir. Gerçeğin kendisi böyle midir bilemeyiz; ama ilk denemesinde bulamadığını biliyoruz. Tüm başarısız denemelerine rağmen, araştırmalarından ve denemelerinden vazgeçmemesi Edison’un güçlü bir iç motivasyona sahip olduğunu göstermektedir. Kişisel olarak belirlediğimiz amaç ve hedeflerimiz, arzularımız, ilgilerimiz ve meraklarımız iç motivasyonumuzu oluştururlar. İş, spor, sanat dünyası gibi birçok alanda belli noktalara gelmiş insanların ilgilendikleri konuyla ilgili, iç motivasyonlarının diğer insanlara göre daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu tip bir motivasyonunun oldukça güçlü ve dirençli bir yapısı olduğu için dışarıdan gelebilecek olumsuzluklardan kolay kolay etkilenmez.

Yapılan faaliyetin sonunda ulaşılacak beğenilme, takdir edilme gibi kişiye haz ve mutluluk veren durumlar da iç motivasyonu ortaya çıkarabilir. Sınıf birincisi olduğu için takdir edilen bir öğrencinin ders motivasyonu yüksek olur. İş yerinde yeni ve değişik fikirler ortaya çıkardığı için önemsenen ve beğenilen bir kişi, yeni fikirler üretmeye devam eder. Haz almak ve mutlu olmak gibi duygusal ihtiyaçlar, fizyolojik ihtiyaçlarımız kadar önemlidir, sürekli ve yoğun motivasyon kaynaklarıdır.

Ödül, hediye, izin, fırsat, maddi kazanç gibi uğraş alanının kendisiyle direk ilgili olmayıp onun bir sonucu olarak elde edilecekler de insanları motive edebilen dış kaynaklardır. Bu tip motivasyon durumları, dış kaynağın sürekliliği, uğraşın ya da faaliyetin uzunluğuyla ya da kısalığıyla yakından ilgilidir. Dış kaynaklı motivasyonlar kısa süreçli uğraşlar için oldukça etkilidir ve kalıcılığı ve yoğunluğu bakımından uzun süreli uğraşlar için gelip geçici bir etkiye sahiptir. Örneğin; bir ürünün reklamı yapılarak insanların bu ürünü satın alma motivasyonları yaratılabilir. Çalışma alışkanlığı olmayan bir öğrenci telkin edilerek ya da ödül verilerek ders çalışmaya motive edilebilir. Her iki durumda da dış kaynağın cazibesi kadar motivasyon gücü korunabilecektir. Yaşamımızın büyük bir kısmını kaplayan iş ve okul gibi uzun vadeli süreçlerde insanların dış kaynaklarla motive edilmeye çalışılmaları ise taşıma suyla değirmen döndürmeye benzetilebilir. Bu hem zor hem de zahmetli bir durum yaratır.

Çocuklarımızı belli konularda motive ederken dış kaynaklı motive edicileri dikkatli kullanmamız gerekir. Sürekli dış kaynakla motive edilmiş çocuklar, kendiliklerinden hareket etmeyi bir süre sonra bırakırlar. Ödülün vermiş olduğu haz, uğraş ve faaliyetten alınacak hazzın önüne geçer. En ufak isteğinizde bile “Ne vereceksin?, Karşılığı ne olacak?” gibi sorularla karşılaşmaya başlarsınız. Ergenlik döneminde ise dış kaynaklı motive ediciler daha fazla çeşitlilik gösterir. Maddi şeylerin yanı sıra beğenilmek, farklı olduklarını hissetmek, ayrıcalıklı olmak yapacakları işlere karşı yoğun motivasyon hissetmelerini sağlar. Gençler ve çocuklar için neyi, ne zaman ve ne miktarda kullandığımız, dış motivasyon kaynaklarının olumsuz etkilerini kontrol etmek için önemlidir.

Dış ve iç kaynaklı motivasyonları etkileri bakımından ikiye ayırsak da, insan doğası gereği her iki motivasyon kaynağına da ihtiyaç duyar. Kendi isteğimiz ve sık sık yaptığımız uğraşlarla ilgili olarak bile, başkalarından olumlu iletiler duymak isteriz. Bir teşekkür, bir aferin her zaman bizlere iyi gelir. İşimizde başarılı olduğumuz için para ödülü almak bizi sevindirir. Tersi durumlar hafif düşüşler yaratsa da motivasyonu ortadan kaldırmaz. Yemek yapmayı çok seven ve bu konuda yüksek motivasyonu olan bir kişi, akşam gelecek misafirlerinin yapmış olduğu yemekleri beğenip beğenmeyeceklerini merak eder. Konukların yemekleri beğenmesi kişiyi mutlu edeceği için motivasyonu daha da artabilir. Tersi durum ise kişiyi o anlık üzse de yemek yapmayı gerçekten seven birinin motivasyonunu yok etmez, aksine daha iyi yemek yapmak için çabasını arttırır.

Motivasyonu Etkileyen Unsurlar

Yaşamı seven, olumlu ve pozitif kişiler potansiyel bir motivasyona sahiptirler. Bu durum onların hareketli ve canlı olmasını sağlar. Yaşama sevinçleri girdikleri her ortamda hissedilir. Çevrenizde bu tip insanlar varsa canlılıkları size de yansır. Beden ve ruh sağlığımızın korunmasında ya da tedavisinde yaşam motivasyonumuzun büyük etkisi vardır.

Sosyal bir canlı olarak insan ilişkileri hepimizi etkiler. Değer verdiğimiz ya da yoğun şekilde iletişimde bulunduğumuz kişilerle yaşayacağımız olumsuz bir durum, önce moralimizi daha sonra da motivasyonumuzu etkisi altına alır. İşini severek yapan bir çalışanın müdürü ile yaşadığı olumsuz bir diyalog sonucu iş veriminin düşmesi ya da matematik dersinde başarılı olan bir öğrencinin öğretmeniyle yaşadığı olumsuz bir durum sonrası derse olan ilgisini kaybetmesi bu duruma örnek olabilir. Başkalarının üzerimizde yaratabileceği bu tip etkileri kontrol etmemiz mümkün değildir. Yaşanan olumsuz diyalog çözülmeden içimizdeki motivasyonun istenilen seviyeye gelmesi oldukça zordur.

Başarı ya da başarısızlık motivasyonu etkileyen en önemli faktördür. Çok çalışmış olduğu bir sınavdan zayıf alan öğrencinin derse olan motivasyonunu yitirmesi, son saniyedeki sayıyı kaçıran basketbolcunun kaybolan motivasyonu gibi durumlar başarısızlık sonucu ortaya çıkar. Bu durum motivasyonun kısa süreli ya da tamamen yitirilmesine yol açabilir. Başarısızlığa bağlı motivasyon sorunları ikna ya da telkin yoluyla giderilebilse de, bir sonraki performansın sonucuna odaklanmaya neden olur. Bu nedenle başarı başarısızlık durumlarının analizi iyi yapılmalı, özellikle başarısızlığa neden olan durumlar tespit edilerek tekrarlanmaması sağlanmalıdır.

Beceri ve yeteneklerimiz, yaptığımız ya da yapmak istediğimiz şeylerle ilgili motivasyonumuzu sağlayan diğer önemli bir faktördür. Örneğin futbol oynamayı veya resim yapmayı çok istiyor olabiliriz. Bu durum motivasyonumuzu oluşturup bizi harekete geçirecektir; ancak tüm çabamıza rağmen istenildiği kadar oynayamıyor veya çizemiyorsak motivasyonumuz hemen ortadan kalkacaktır. Öğrencilerin, motivasyonlarının az olduğu derslere baktığımızda beceri ve yetenek açısından bu alanlarda zorlandıklarını görebiliriz.

Kişilik yapımız da motivasyon durumumuzu belirler. Çevresindeki insanlardan çabuk etkilenen kişilerin, kendilerine gelen pozitif ya da negatif iletilere bağlı olarak motivasyon durumları değişebilmektedir. Dış odaklı diyebileceğimiz bu kişiler, iç motivasyon kaynaklarına sahip olsalar da, başkalarından olumlu ya da olumsuz şekilde etkilenmeye açıktırlar. İşini çok seven biri, yöneticisinden gelen olumsuz bir söz ya da yapmış olduğu bir iş sonrası kendisine teşekkür edilmemesi gibi bir nedenle motivasyon kaybına uğrayabilir. İş yerindeki arkadaşlıkların keyifli veya gerginlik verici olması da dış odaklı kişilerin iş motivasyonunu ve beraberinde iş verimliliğini olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Benzer durumlar öğrenciler için de geçerlidir. Derslerinde başarılı olan bir öğrencinin, sınıf ortamı, arkadaşlık ilişkileri, öğretmenlerinin tutum ve davranışları motivasyonunu olumlu ya da olumsuz etkileyebilir.

Çözümden çok soruna odaklanan, karamsar veya kaygılı kişiler de sık sık motivasyon sorunu yaşarlar. Bu tip kişilerin harekete geçmeleri zor olduğu için çevrelerinin desteği büyük önem taşır. Pozitif ve çözüm odaklı, sorun durumlarını öğrenme fırsatına çevirebilen kişilerin ise daha hızlı harekete geçebildikleri daha üretken oldukları ve çevrelerine daha fazla faydaları dokunduğu bilinmektedir.

Öğrenci Motivasyonu

Toplum olarak ders çalışmayan ya da derslere karşı ilgi duymayan öğrenciler için hemen motivasyon yokluğundan bahsederiz. Aslında akademik yaşamla ilgili öğrenci motivasyonunu belirleyen birden çok faktör vardır. Bunlardan en önemlisi öğrencinin öğrenme merakıdır. Ülkemizdeki eğitim sistemi öğrenmekten çok sınavdan iyi not almaya odaklandığı için öğrenci motivasyonu da öğrenmekten çok ezber yapmaya yönelmiştir.

Kişisel özellikleri de öğrencilerin derslere olan ilgilerini, dolayısıyla motivasyonlarını etkilemektedir. Matematik dersine karşı motivasyonu düşük olan bir öğrencinin, fizik dersinde oldukça motive olduğu gözlenebilir. Bu nedenle öğrencilerin başarıları ve motivasyonları ders bazlı değerlendirilmelidir.

Yapabilmek insan için önemli bir motivasyon kaynağıdır. Dersler için de benzer bir durum söz konusudur. Bir derste zorlanan öğrencinin bu derse motive olması oldukça güçtür. Böyle bir öğrenci dersten sürekli uzaklaşır. Dersi can kulağıyla dinlemez, ödevlerini yapmaz. Sınıfta kalma riski yaşasa bile motive olamadığı için zihnini ve bedenini harekete geçiremez. Bu noktada öğretmenler ders konuları ilerlemiş olsa da, öğrencinin yapabildiği düzeye geri dönerek tekrar konuyu anlatmalı ve öğrenciyi yapabileceği basit sorularla çalıştırmalıdır.

Öğrencilerin, öğrenim hayatıyla ilgili hedeflerinin olması arzu edilen bir iç motivasyon kaynağıdır. Uzun süreli hedeflerin yanında kısa süreli hedeflerin de oluşturulması motivasyonun devamlılığı için önemlidir. Uzun süreli bir hedef zaman içerisinde etkisini kaybedebilir. Belirlenen kısa süreli hedefler sayesinde öğrencideki motivasyonel iniş çıkışlar dengede tutulabilir.

Öğrencinin arkadaş ilişkileri, arkadaş grubunun ilgi alanları, dünyaya bakış açıları, akademik hedeflerinin olup olmaması gibi etkenler de derslerine olan motivasyonlarını pozitif ya da negatif yönde etkileyebilir.

Diğer önemli bir faktör ise öğretmendir. Dersini ilginç hale getirebilen öğretmen, öğrencilerinde öğrenme merakını yaratır ve ders için gerekli olan motivasyonu ortaya çıkarır. Dış bir faktör olarak öğretmenin yapmış olduğu bu etki, öğrenciler tarafından içselleştirildiğinde, öğrenim yılı boyunca sürebilir. Öğretmenle kurulacak olumlu bir etkileşim de bazen ilgili derse karşı öğrencinin motive olmasını sağlar. Öğretmeninden olumsuz bir söz duyan, öğretmeninin adaletsiz davrandığını düşünen bir öğrenci derse olan motivasyonunu kaybedebilir. Bu konuda öğretmenlerin hem dikkatli hem de öğrencileriyle ilgili bilgi sahibi olmaları önemlidir.

Görüldüğü gibi öğrenci motivasyonu birden fazla nedene bağlıdır. Kimi öğrenciler bir tek nedenle motivasyon sorunu yaşarken kimi öğrenciler birden fazla nedenden etkilenebilir. Motivasyon sorunu olduğu düşünülen öğrencilerin, kişisel ve çevresel tüm alanlarıyla ilgili bilgi sahibi olunmalıdır. Sorun alanlarını ve gelişim dönemi özellikleri bilindiğinde ve daha empatik bir yaklaşım sergilendiğinde öğrenciye motivasyonu konusunda destek olmak kolaylaşır. Bu bilgiler aracılığıyla öğrencinin motivasyonu için neler yapılabileceği ortaya çıkacaktır. Öğrencilerin öğütle, ödül ya da cezayla uzun süreli ve kalıcı bir motivasyona sahip olmaları mümkün değildir.

Yazanlar:
Mehmet Artıran
Uzman Psikolojik Danışman

Meltem Erdinç Cingöz
Psikolog