Tükenmişlik Sendromu

Modern Toplum Hastalığı Mı?

“Bugünlerde yoğun stres altındayım, işlerin üstesinden gelemiyorum, çok yorgunum, işe gitmek istemiyorum, bıktım artık, tükendim.” gibi ifadeleri hangimiz çevremizdekilerden duymuyoruz ki? Hatta bazen bizler de yaşadığımız duyguyu anlatmak için buna benzer ifadeleri kullanabiliyoruz. Bunlar yalnızca modern yaşamın alışagelmiş cümleleri mi, performans eksikliği için üretilen bahaneler mi, yoksa “Tükenmişlilk Sendromu” olarak ifade edilen bir hastalığın belirtileri mi?

Tüm bu sorulara yanıt bulmak ve son zamanlarda özellikle insanlarla bire bir ilişkide olmayı gerektiren meslek çalışanlarının yaşadığı düşünülen tükenmişlik sendromunu anlamak için Erlangen – Nuremberg Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlileri olan A.Weber ve A.Jackel-Reinhard’ın “Tükenmişlik Sendromu; Modern Toplumun Hastalığı mı?” makalesi ile Melbourne Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisinin yazmış olduğu “Stres ve Tükenmişlik” makalesi derlenerek sizler için bu metin hazırlanmıştır.

Tükenmişlik sendromu, iş ve toplumsal yaşamdaki değişimlerin sonucu olarak son 10 yıl içerisinde daha çok gündeme gelmektedir. Tanı kriteriyle ilgili genel bir kabul olmamakla birlikte, yaygın görüşe göre tükenmişlik; özellikle insanlar ile iletişimin yoğun olduğu meslek gruplarında çalışanları etkileyen, başta hizmet kalitesi olmak üzere ciddi kayıplara yol açabilen, bireyin iç kaynaklarının tükenmesi nedeni ile işin gereğini yerine getirememesi durumudur. (Balıcıoğlu, Memetali, Rozant, 2008).

“Tükenmişlik” terimi ilk olarak Amerika’da 25 yıl önce kullanılmaya başlanmıştır. Psikanalist Freundenberger tükenmişlik sendromunu ilk olarak psikiyatrik ve fiziksel bir rahatsızlık olarak ele alarak başarısız olma, güç kaybı, beklenenleri karşılayamama durumunda yaşanan motivasyon kaybı olarak tanımlamıştır. Maslach ise tükenmişliği profesyonel bir kişinin mesleğinin özgül amacı ve anlamından kopması, hizmet verdiği insanlar ile artık gerçekten ilgilenmiyor olması biçiminde tanımlayarak 1981de sürdürdüğü psikosomatik ve psikiyatrik araştırmalar sonucunda 22 maddelik psikometrik bir test oluşturmuştur. Test genel anlamda performans düşüklüğünü, duyarsızlaşmayı ve memnuniyet derecesini ölçerek tükenmişlik sendromu tanısı koymakta kullanılmıştır.

Melbourne Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nin yaptığı araştırma ise tükenmişlik sendromunun kronik stresin sonucu ortaya çıktığını göstermektedir. Stres günlük yaşantımızın bir parçasıdır ve herkesin strese karşı verdiği reaksiyon farklıdır. Vücutta fiziksel, hormonel, kimyasal değişimlere neden olur ve kalbin, akciğerin, kasların fonksiyonlarını olumsuz yönde etkiler. Yoğun stres uzun süre devam ettiğinde kişinin ruhsal ve fiziksel olarak rahatsızlık duymasına sebep olur. Bu durum, tükenmişliği işaret eder.

Tükenmişliğin semptomları psikiyatrik, psikosomatik ve sosyal olabilmektedir. En önemli psikiyatrik belirti kronik yorgunluk ve zihinsel fonksiyonsuzluktur. Bu da konsantrasyonu ve hafızayı olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca kişisel özelliklerde de agresyon, alaycı tutum, duyarsızlaşma, ilginin azalması gibi olumsuz değişimlere de neden olabilmektedir, ilerleyen durumlarda ise yoğun kaygı, depresyon, alkol ve madde kullanımı gibi sonuçlar görülebilmektedir. Baş ağrıları, mide ağrıları, taşikardi somatik belirtileriyken, arkadaşlık ilişkilerinde ve cinsel yaşamda yaşanan sorunlar da tükenmişlik sendromunun sosyal anlamdaki belirtileri olarak sayılabilir.

İş Yaşamında Tükenmişliği Tetikleyen Etkenler

  • Çalışan tarafından durmaksızın yapılması, yerine getirilmesi gereken yoğun bir iş yükü olduğu düşüncesi,
  • Çalışanın yaptığı iş ile ilgili olarak ne yapması gerektiğine karar verme yetkisinin olmaması, işin katı kurallarının olması,
  • Çalışanın iş hayatında yeterli derecede fark edilmemesi, değerli görülmemesi, kabul edilmemesi,
  • Yöneticiden yapıcı geribildirim alamaması, yalnızca olumsuz geri dönütün verilmesi,
  • Çalışanın kendisinden beklenen rollerle ilgili net bir görüşü olmaması, işteki beklentinin sürekli değişmesi,
  • İşinde ilerleme duygusunun eksikliği,
  • Yapılan iş ile ilgili olarak çalışanın yöneticisinden yeterli desteği alamaması,
  • Yönetici ya da iş arkadaşı ile yaşanan çatışma ve devamında gelen stres.

Tükenmişlik Sendromunun Basamakları

Tükenmişlik, aşama aşama ilerleyen ve kişinin günlük yaşamından sosyal ilişkilerine, ruhsal sağlığından iş yaşamına kadar her alanı etkiler. Aşağıda yer alan durumlar tükenmişlik sendromu yaşayan kişilerin hangi aşamalardan geçtiğini göstermektedir. Önceleri yoğun bir enerji ile başlayan günlük yaşam tükenmişlik düzeyinin artması ile beraber giderek yorgunluk, mutsuzluk, yaşamdan zevk almama gibi durumlara dönüşebilir. Kişi yoğun bir sıkışmışlık duygusu hissediyorsa bir uzmandan destek almalıdır.

  • Aşırı hareketlilik,
  • Kronik halsizlik, enerji kaybı, Aktivitede azalma,
  • Agresyon, olumsuzluk, duyarsızlaşma,
  • Bilişsel fonksiyonda, motivasyonda, yaratıcılıkta sorun yaşanması.
  • Duygusal sorunlar, sosyal ilişki kaybı,
  • Uyku bozukluğu, mide-bağırsak sorunları, kalpte rahatsızlıklar, enfeksiyona hassasiyet, cinsel ilişkide sorunlar, alkol-uyuşturucu tüketimi,
  • Psikosomatik sorunlar, intihar eğilimi.

Tükenmişlik Duygusunu Nasıl Azaltabiliriz?

Tükenmişlik, kişinin iş yaşamındaki verimliliğini azaltmakla birlikte, özel yaşamındaki mutluluğunu, motivasyonu da olumsuz etkilemektedir. Bu açıdan bakıldığında, tükenmişlik sendromunun bireylere olduğu kadar, ekonomik ve toplumsal yaşama da etki ettiği söylenebilir. Bu zararların önüne geçebilmek için, tükenmişlik sendromunu tanımlayabilmek, fark edebilmek ve onunla baş edebilmek önemlidir. Bu konuda yapılabileceklerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

  • İş yaşamı ile özel yaşam arasında net bir şekilde sınırın çizilmesi,
  • Profesyonel ve kişisel olarak sıcak, destekleyici ilişkilerin geliştirilerek sürdürülmesi,
  • Çalışma saatleri arasında mutlaka düzenli molaların verilmesi,
  • Kaldırılabilecek iş yükü konusunda kişinin hem kendisine hem yöneticisine hem de iş ekibine karşı dürüst olması,
  • Aile ve eş tarafından desteklenilmesi,
  • Sağlıklı beslenmeye, yeterli derecede uyumaya ve düzenli spor yapmaya özen gösterilmesi,
  • Sosyal yaşamla bağın koparılmaması, hobi edinilmesi,
  • Rahatlama tekniklerinin öğrenilmesi ve kullanılması,
  • Fazla iş yüküne karşı “hayır” denebilmesi,
  • Kendini geliştirici grup etkinliklerine, seminerlere, konferanslara, eğitimlere katılınması,
  • Yıl içerisinde enerji dolu olabilmek adına senelik iznin düzenli olarak kullanılması

Tükenmişlik duygusu yaşayan bireyin, en önemli ihtiyacı güç ve inançtır, bu duygudan çıkabilmek için bakış açısını, düşüncelerini, yaşamdaki önceliklerini değiştirmelidir. “Her şey benim kontrolümde olsun, mükemmel olursam kontrolü ele alabilirim, başkalarını memnun etmek zorundayım, insanları incitmemem gerekir, herkes beni sevsin.” gibi mantıksız inançların, otomatik düşüncelerin, olumsuz algıların fark edilmesi ve düşüncelerin yeniden yapılandırılması gerekir. (Kaçmaz, 2005)

Tükenmişlik duygusu yaşayan bireyin en önemli ihtiyacı güç ve inançtır; bu duygudan çıkabilmek için kişi bakış açısını, düşüncelerini, yaşamdaki önceliklerini değiştirmelidir.

Çeviren:
Aylin Germiyen Alioğlu
Psikolojik Danışman