Dijital Dünyada Ebeveynlik

İçinde yaşadığımız dijital çağda teknoloji kullanımı her yaştan birey için kaçınılmaz. Dijital alanlara her gün bir yenisi ekleniyor. Her yerde teknolojinin zararları ve çocukları teknolojiden korunmanın şifreleri anlatılıyor. Ebeveyn, eğitimci ve sağlıkçılar bir hayli endişeli. Çocuğunuz “Otizmli olacak.”, “Obez olacak.”, “Hiperaktif olacak.”, “Bağımlılığın kollarında.” gibi başlıklarla yapılan yayınlar, ailelerin teknolojiyi bilinçli kullanmak yerine tümden yasaklamaları ya da teknolojiden kaçınmalarına neden oluyor. Bu mümkün olmadığı gibi, gerekli ve yararlı da değil. Yasaklanan her şey kendi cazibesini doğurur. Bugünün çocuklarının dijital çağda en iyi şekilde gelişmeleri için hem analog, hem de dijital deneyimlere ihtiyaçları var.

Medya kaynaklı kışkırtıcı haberler karşısında ne yapmalı?

  1. Kulaktan dolma “kopyala-yapıştır” paylaşımlara dikkat edin.
  2. Haberlerin başlıklarına aldanmayın, söz edilen araştırmaları kendiniz de inceleyin.
  3. Korku ve suçlulukla hareket etmeyin.
  4. Çelişkili tavsiyeler arasında bocalamamak için bilimsel verilerden şaşmayın.
  5. Bu konuda yazılmış uzman görüşlerini ve kitapları okuyun.

Teknolojik çocukluklar

Kaiser Aile Vakfı’nın 2010, Common Sense Media’nın 2013’teki araştırmasına göre 1970’lerde çocuklar 4 yaşında ekranlarla tanışırken, günümüzde 4 aylıkken tanışıyorlar. İlk 8 yaşta ekran karşısında 2 saat geçirilirken, 8-18 yaş arası günde 7.5-8 saati buluyor. Fermuar çekemez düğme ilikleyemezken akıllı telefonu gözü kapalı kullanan çocuklar; çorba karıştırmadan, vida sıkmadan, evde yaşına uygun sorumluluk almadan büyüyen(!), 24 saat çevirimiçi minik youtuber’larımız var! Çocuklarımız büyük hızla gelişirken fiziksel, sosyal ve zihinsel olarak geri kalma tehlikesi ile de karşı karşıyalar.

Yetişkinler ne yapmalı?

  1. Dijital hayatı keşfetmeleri, sağlıklı ve ölçülü kullanabilmeleri için çocuklarımıza rehber olmalı.
  2. Sanal dünyada öğrendiklerini gerçek dünyada uygulamaya geçirmelerini desteklemeli ve onlara yardımcı olmalı.
  3. Güvenli internet kullanımı; sosyal medya adabı, akran zorbalığı, siber-zorbalık konularında eğitimlere katılmalı.
  4. Yeni araçlar geliştikçe ve çocuk büyüdükçe, bilgiler güncellenmeli.

Ekran karşısında geçirilen zaman hangi yaşta ne kadar olmalı? Kesin süreler var mı?

Sadece yaşlara bakarak ekran karşısında geçirilecek kesin süreler belirtmek gerçekçi değil. Burada her bireyin ve durumun biricik olduğu gerçeği akılda tutularak, ilk 2 yaş ekranla hiç karşılaşılmaması, 2-5 yaş arası günde 1 saat, 5-12 yaş arası 1-2 saat geçirebileceği söylenebilir. Bu sürenin tamamı mutlaka ebeveyn ya da bir büyüğün eşliğinde olmalı ve izlenilen görüntüler hakkında söyleşerek, çocukla etkileşerek zaman geçirilmeli. 7 yaştan itibaren, TV de dâhil edilecekse günde 1-2 saat gibi rakamların gerçekçi olmadığını hepimiz biliyoruz. O nedenle günlük saatlerden bahsetmekten çok günü planlamaları, bilgisayar ya da telefon ile uzun zamanlar harcayacaklarsa bu süreyi hafta sonu ya da haftanın belli günlerinde blok olarak kullanmaları seçeneği değerlendirilebilir.

Tekno-ihmal nedir? Nasıl önleriz?

2013’teki bir araştırmaya göre telefonlarımızı günde yaklaşık 150 kere kontrol ediyoruz. Bu toplam 3 saat ediyor ve bunun 2 saati sosyal medyada geçiyor. Avustralya’da 6000 çocuk üzerindeki bir araştırmada çocukların %32’sinin ebeveyninin onlarla teknolojik aletlerden daha az zaman geçirdiği bulunmuş. Çoğumuz bir dikkat dağınıklığı içindeyiz. Dijital çağın çocuklarımızı etkilemesinden endişe ederken, kendimiz üzerindeki etkilerini görmezden geliyoruz. Çocuklarımızı, yediğimizi içtiğimizi, yaptıklarımızı sosyal medyada sürekli paylaşıyor, anıları kaydetme ve paylaşma zorlantısı, gelişmeleri kaçırmama korkusu yaşıyor; kendimizi, çevremizi ve çocuklarımızı ihmal edebiliyor, anda kalma becerilerimizi yitirebiliyoruz.

Çocuklar kesintisiz dikkate ihtiyaç duyar. Gününü çeşitli zamanlarında teknoloji ile ilişkimizi kesmeli, çocuklarımızla anlamlı ilişkiler kurmalıyız. Ekranlar bizi gerçek ebeveynlik görevlerimizden koparmamalı. Nasıl örnek olduğumuz, sınır ve denge önemlidir. Farkındalık ve an ’da kalma becerileri konusunda kendimizi geliştirmeli, çocuklarımıza da rol model olmalıyız. Yemek, oyun, yatak odasında teknoloji kullanımını sınırlamalı; telefona eve girmeden, çocuk yattığında, uyanmadan bakma alışkınları geliştirmeli; teknolojiyle geçireceğimiz zamanı belirlemeli, gerekirse alarmlar kurmalıyız.

Kendini yönetme becerisi konusunda kolaya mı kaçıyoruz?

Amerikan Konuşma-Dil-İşitme Derneği’nin 2015’teki araştırmasında 8 yaş çocuğu olan ebeveynlerin yarısının çocuklarının öfke kontrol ve özdenetim ve davranış sorunlarını geçiştirmek için teknolojiye başvurduğu gösterilmiş. Teknolojiyi “dijital emzik” olarak kullanmaktan vazgeçmeli, çocuklarımıza kendi kendini yatıştırma ve duygularını düzenleme becerisi kazandırmalıyız. Aksi halde bağımlı bireyler yetiştiririz.

Sosyal medya ve teknoloji sosyal becerilere zarar verebilir mi?

Sosyal medya ve oyunlar çocukların sosyalleşmesine kısmen olanak sağlasa da, çocuklar kişilerarası becerileri geliştirmek, duygu ve niyetleri okumayı öğrenebilmek için yüz yüze iletişim ve temas gereksinirler. Yüz yüze iletişimden uzaklaştıkça sosyal beceriler geriler, iletişim ve ilişki sorunları oluşur. Ekran karşısında geçirdikleri zaman denetlendiğinde çocukların daha fazla sosyal ipucu yakalayabildikleri görülmüştür.

Siber-zorbalık nedir? Nasıl mücadele edilir?

Siber-zorbalık internet üzerinden; görsel, sözlü şiddet içeriğine, rahatsız edici, tacizkâr ya da pornografik içeriklere maruz kalma; rahatsız edici mesajlar alma, alay konusu olma, gruplardan atılma şeklinde olabilir. 8-17 yaş arası çocukların %20’si siber-zorbalığa maruz kalıyor. Çocuklar genelde bu tür durumlarla nasıl baş edileceğini bilemez. Tıpkı cinsel taciz ve istismarda olduğu gibi siber-zorbalık konusunda çocukların eğitilmesi gerekir. Neyin siber-zorbalık olduğu; nasıl baş edecekleri, büyüklerinden yardım almaları gerektiği öğretilmeli. Çocuklar empati ve davranışlarının sonuçlarını öngörme konusunda daha yetersizdir, bir zorbaya dönüşmemeleri için paylaşacakları içerik ve yorumlar konusunda bilinç kazandırılmalıdır.

Zorbalığa nasıl dur deriz?

  1. Dur! Zorbalık eden kişiye yanıt yazma.
  2. Engelle: Engelle ama kanıtları kaydet.
  3. Bildir: İnternet sitesi yöneticisine ya da bir büyüğüne bildir.
  4. Maruz kalanı destekle, aşırı tepki verme, suçlama.
  5. Yardım istediği için takdir et.
  6. Birlikte çözüm ara.
  7. Sağlıklı teknoloji kullanımı konusunda teşvik et, yasaklama.

Şiddet içeriğine maruz kalmanın ne gibi sonuçları olur? Nasıl korunabiliriz?

Çocuklar Youtube’da bir çizgi film izlerken şiddet içeren bir görüntüye üç tık uzaktalar. Birlikte izleme ve model olma o açıdan gerekli. Şiddet içeren içeriğe maruz kalma, özellikle bilgisayar oyunları; çocukların şiddet gösteren davranışlar sergilemesine zemin hazırlar. Küçük çocukların haberleri izlememesi; büyük çocuklarla ise bazı haberlerin birlikte izlenerek, üzerinde konuşularak rehberlik edilmesi yararlıdır.

Pornografik içerikten nasıl korunuruz?

Çocuklar pornografi ile 11’li yaşlarda tanışıyor. Bazı çocuk ürünleri çocuk karakterlerin cinselleştirildiği örüntüler içeriyor. Çocuklarda hızlı cinselleşme söz konusu. Sadece içeriğe maruz kalmıyor, kendilerinin videolarını çekip paylaşarak pornografi üretebiliyorlar. Bu konuda son derece bilinçli olmalı, önlemler almalıyız.

Uygunsuz içeriğe erişimi engellemek için;

  1. İnternete Family Zone gibi filtreler kullanın.
  2. Telefon, tablet ve bilgisayara ebeveyn denetimi ve filtreler kurun. (Her bir kullanıcı için ayrı oturum açılabilir.)
  3. Google’da güvenli arama seçeneğini açın. (Otomatik olarak cinsel içerikleri engeller.)
  4. Youtube kullanırken güvenlik modunu açın. (Tam filtre sağlamasa da etkin.)
  5. Çocuklar için olan internet tarayıcılarını kullanın. (Zoodler, Kidoz gibi.)
  6. Youtube da listeler oluşturun. ( Kids video, kids youtube play list gibi.)
  7. İzledikleri, gördükleri materyalle cinsellik hakkında açık net kapsayıcı ve destekleyici sohbetler edin.
  8. Salon, mutfak gibi kullanım alanları belirleyin bunun dışındaki alanlarda kullanım olmasın.
  9. Bu yöntemlerin hiç biri %100 koruyucu değildir ve ebeveyn gözetiminin şart olduğunu unutmayın.

Sosyal Ağ kullanımı kaç yaşında başlamalı? Nelere dikkat etmeliyiz?

On yaşındaki çocukların yarısı bir sosyal ağ kullanıyor. Sosyal onay ve akranlarla bağ kurma ihtiyacı bu yaşlarda öne çıkıyor. Pek çok oyunun çevrimiçi sohbet özelliği var. Çocuklar teknolojiyi kullanmakta oldukça becerikli olsa da; siber görgü kuralları, etkileşim ve güvenlik becerileri konularında tedbirsizler. 8-12 yaş çocuklar bizim rehberliğimizde internet deneyimleri kazanabilirler. Çocuklarımızın hangi bilgi ve içerikleri paylaşabileceği hakkında onları eğitmeliyiz. Paylaştıklarımızın dijital ayak izlerimiz olduğu bilincini kazandırabilir, beraber paylaşımlar yaparak örnek olabiliriz.

  1. Teknolojiyi çocuklarla birlikte kullanın.
  2. Skype ya da interaktif kitap uygulamaları gibi uygulamalarla sizin de onayladığınız dost ya da akrabalarla bağlar kurmasını sağlayın.
  3. Kendi teknoloji alışkanlıklarınız konusunda dikkatli olun.
  4. Ebeveyn filtreleri kurun.

Uyku açısından nelere dikkat etmeliyiz?

Erişkinler gibi çocuklar da teknoloji aşırı kullanımı nedeniyle kronik yorgunluk sendromu ve uykusuzluk yaşıyor. Gecede 1 saat az uyuyan bir ilkokul öğrencisinin bilişsel becerisi ve öğrenme kapasitesi 2 yaş geriye kayabiliyor. Sağlıklı ve sürdürülebilir uyku alışkanlık ve becerileri için:  Uykudan önce gevşemeye ve sakinleşmeye geçilmelidir. Yatak odalarımızda teknolojik cihazlar bulunmamalı, TV ya da telefonla uyumamalı, ekran parlaklığını düşüren mavi ışık filtreleri kullanılmalı; uyku saatinden 90 dakika önce ekranlardan uzaklaşmış olmalıyız.

Uyku için öneriler:

  1. Yatmadan önce ekran karşısında geçirilen süreyi yavaş yavaş azaltın.
  2. Uykudan önce tempolu etkinliklerden uzak durun.
  3. Ekrana alternatif; yavaşlatıcı uyku rutinleri bulun. (Kitap okuma, yoga gibi)
  4. “Teknolojiye paydos” saatleri belirleyin.
  5. Dijital cihazlar için yatak odası dışında şarj istasyonları belirleyin ve sabaha kadar orada bırakın.
  6. Sağlıklı uyku alışkanlıkları konusunda örnek olun.

Oyun ve aktivite zamanı konularında nelere dikkat etmeliyiz?

Her yaştaki çocuğun oyun hakkı vardır. Planlı oyunlar dışında plansız oyun saatleri, boş vakitler, yaratıcı sıkılmalar da gereklidir. Doğa ile iç içe olma en önemli ihtiyaçlardan biridir. Çocuklar bir saat fiziksel olarak aktif oyunlar oynamalılar. Ekran karşısında yeme alışkanlıklarına dikkat etmeliler. Dijital oyunları tamamen zararlı değildir; yararlı ve geliştirici olabilirler. Çeşitli uygulamaları araştırarak çocukların kullanımlarına sunabiliriz. Common Sense Media, Children’s Technology Review, Kapi Awards gibi sitelerden bu konuda bilgiler alabiliriz. Yine teknolojiyi kullanarak dijital olmayan oyunu Skype ya da WhatsApp görüntülü arama üzerinden arkadaşlarıyla oynayabilmeleri, birebir sosyal etkileşim sağlayacaktır.

Bilgi oburluğu, bilişsel tembelliğe mi yol açıyor? Bilişsel kapasitemizi nasıl güçlendiririz?

30 yıl öncesine göre en az 5 kat fazla bilgi tüketiyoruz. Erişim kolaylaştıkça değeri azalıyor. Belleği kullanmak, notlar almak yerine Google’a, navigasyon uygulamalarına ve ekran görüntülerine başvuruyoruz. Beynimizin yapması gereken görevleri cihazlara devrediyoruz.

Öneriler:

  1. Çocukların izledikleri/oyunları hakkında konuşmak. (Ne anladılar, akıllarında ne kaldı?)
  2. Basılı kitaplar da okumak.
  3. Filmleri cep telefonundan değil ailece izlemek.
  4. Hafıza oyunları, sanal olmayan hikâye anlatımlı, soru cevaplı oyunlar oynamak.
  5. Google’dan aramak yerine sözlük ya da ansiklopedilerden araştırma yapmak.

Dijital bağımlılık

Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-5 (DSM-5) kitabının ekinde bulunan İnternette Oyun Oynama Bozukluğu (İOOB) önerilen tanı kriterleri:

  1. İnternet oyunları üzerine aşırı düşünme,
  2. Oyun oynamadığında yoksunluk belirtilerinin görülmesi,
  3. İstediği heyecanı duymak için giderek artan süreyle oyun oynama gereksinimi,
  4. Birçok kez başarısızlıkla sonuçlanan oyun oynamayı denetim altına alma, azaltma ya da bırakma çabası,
  5. İnternet oyunları dışında hobi ve eğlenceye ilginin azalması,
  6. Psikososyal problemleri olduğunu bilmesine rağmen, aşırı miktarda devam eden oyun oynama davranışı,
  7. Ne kadar oyun oynadığını gizlemek için aile üyelerine, terapistine ya da başkalarına yalan söyleme,
  8. Sorunlarından kaçmak ya da olumsuz duygu durumdan kurtulmak için oyun oynama,
  9. İnternet oyunlarına katılımdan dolayı önemli ilişki, okul, iş, eğitim ya da kariyer fırsatlarının kaybı Son bir yıl içerisinde beş ve daha fazla kriterin gözlenmesi, internette oyun oynama bozukluğuna işaret etmektedir. Endişeleniyorsanız bir haftalık teknoloji kullanım günlüğü ve saati tutabilir, bu konuda çalışan bir ruh sağlığı uzmanına danışabilirsiniz.

Sağlıklı dijital alışkanlıklar kazanın

  1. Doğa zamanları (park, piknik, gezi) planlayın.
  2. Etkinlikler arasında dinleme molaları verin.
  3. Film izlerken telefona bakmayın, mesajlara bakarken sosyal medyaya girmeyin. Her seferinde tek bir iş için süre belirleyin onu yapın ve çıkın.
  4. Bildirim uyarılarını kapayın.
  5. Belli internet sitelerine belli zamanlarda girilmemesini sağlayan kısıtlayıcı uygulamalar kullanın.
  6. Cihazlar uçuş modunda kalsın, modemler kullanılmadıkça kapalı olsun.
  7. Evinizde teknolojisiz alanlar belirleyin.
  8. Stresi azaltın, meditasyon ve farkındalık becerilerini öğrenin, öğretin.

Çocuğunuzla kriz yönetimi için ipuçları

  1. Kurallarınız net olsun, tutarlı davranın, kendinizle çelişmeyin, taviz vermeyin.
  2. Teknoloji ve sosyal medya görgüsü kazandırın. (Uçuş moduna nasıl alınır?, Neler paylaşılır?, Neler zorbalıktır? gibi.)
  3. Medya planı yapın: Ne kadar?, Nerede?, Ne zaman?, Hangi teknoloji?, Hangi içerik?, Kiminle? ölçütlerini belirleyin.
  4. Değişimi aşama aşama uygulayın, radikal hamleler işleri zorlaştırabilir.
  5. Dakika sınırlaması değil bölüm ya da oyun seviyesine göre belirleyin.
  6. Zamanlayıcı kullanın, cihazları ellerinden almayın siz kapatmayın kendileri kapatsınlar.
  7. B planınız olsun, cihazı kapatınca yapılabilecek etkinlikleri önceden bir listeye yazmak yararlı olabilir. (Bir miktar sıkıntı gösterse de sakinleşecektir.)
  8. Sağlıklı dinlenme göz ve duruş alışkanlıkları kazandırın. Gözlerini sık kırpıştırıp molalar vermesini, ekran parlaklığı ve ışık yansımalarını ayarlamasını, işitme yüksekliğini ayarlamasını, sokakta yürürken kulaklık takmamasını, 20 dakika çalışıp 20 saniye mola vermesini, uzaklara bakarak hareket etmesini; ergonomik duruş, göz hizası beden duruşunu ayarlamasını, uygun Mouse, “Ergobreaks” hatırlatıcılar kullanmasını öğretin, örnek olun, hatırlatın.
  9. Öfke nöbeti olursa bir sonraki gün de aynı şeyin yaşanabileceğini ve yeniden izin vermek konusunda çekincenizi belirtin. Davranışlarının sonucu olacağını hissetmesini sağlayın. Bunu tehdit gibi yapmayın.
  10. Yargılamadan ve suçlamadan dinleyin, seçenekler sunun.
  11. Duygularınızı ve endişelerinizi uygun bir şekilde paylaşın.
  12. Sakin zamanlarda böyle durumlar için neyin yararı olacağını birlikte konuşun ve plan yapın.
  13. Paylaştıklarınızın çocukların karşısına çıkabileceğini, arkadaşları ya da kötü niyetli kimseler tarafından kullanılabileceğini anımsayın.
  14. Paylaşımlar yaparken iznini/fikrini alın, fikir verin.
  15. Ekranları bir ödül ceza yöntemi olarak kullanmayın.

Konuk Yazar:
Dr. Arzu Erkan Yüce
Psikiyatr

Psikiyatr Dr. Arzu Erkan Yüce

Uzm. Dr. Arzu Erkan Yüce, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. Psikiyatri ihtisasını Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalında tamamlamıştır. İzmir’de kendi muayenehanesinde çalışmaktadır. Temel uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapilerdir. Türkiye Psikiyatri Derneği ve Anadolu Psikoterapi Derneği’nin Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler (BDT) eğitimcisidir. Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Dergisi hakemleri arasındadır.

The Academy of Cognitive Therapy tarafından BDT terapisti olarak sertifiye edilmiş, diplomat unvanına hak kazanmıştır. The European Federation of Sexology (EFS) & The European Society for Sexual Medicine (ESSM) tarafından yapılan sınavlarla akredite olarak, Psikoseksüel Terapist unvanına hak kazanmıştır.

İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmakta; Kişiler Arası İlişkiler ve Aile Terapileri derslerini anlatmaktadır. Kadın Ruh Sağlığı, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği ve Şiddetle Mücadele, İlişki ve Aile Terapileri, Anksiyete Bozuklukları, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Cinsel İşlev Bozuklukları, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve trans geçiş sürecinde yaşanan sorunların yönetimi, psikosomatik rahatsızlıklar özel ilgi alanları arasındadır. Türkiye Psikiyatri Derneği, Academy of Cognitive Therapy, Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği, Kognitif Davranışçı Psikoterapiler Derneği, Anadolu Psikoterapi Derneği, Aids ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği üyesidir.

Okuma Önerileri ve Kaynakça

Bir Kurbağa Gibi Sakin ve Dikkatli, Eline Snel, Pegasus Yayınları

Çocuğum Bağımlı Olmasın, Barbaros YalçınMehmet AkMehmet KavaklıŞahin Kesici, Nobel Akademik Yayıncılık

Dijital Dünyada Çocuk Büyütmek, Kristy Goodwin, Aganta kitap

Kapat! Çocukları Sanal Dünyadan Koruma Kılavuzu, Psk. Dr. Mehmet Şakiroğlu, Dr. Cansel Poyraz Akyol, Hayykitap

Mindfulness Şimdi ve Burada: Bilinçli Farkındalık, Doç. Dr. Zümra Atalay, Psikonet Yayınları