Geride bırakılan yüzyıllar içinde meslek kavramında sürekli değişiklikler yaşanmış, usta çırak ilişkisi ile sürdürülen babadan oğula aktarılan meslekler yerlerini eğitimle edinilen mesleklere bırakmıştır. Usta çırak ilişkisi ile öğrenilen zanaatlar günümüzde yok olmaya yüz tuttuğu gibi, bugünün birçok mesleği de ya yok olacak ya da yapay zekâ ve robotların, makinelerin gelişmesi ile insanlar tarafından yürütülmeyecektir. “Büyüdüğünde ne olmak istersin?” sorusuna bugüne kadar verilen cevaplar belki de bundan sonra bir bilinmez olarak zihinlerde yer olacak. Yetişkinlerin bildiği meslekler yerini hayal bile edilemeyecek olanlara bırakacak. Günümüz çocukları yüksek ihtimalle anne babalarının hiç tanışmadığı, tahmin etmekte zorlanacakları mesleklere sahip olacaklar. 20. Yüzyılda ebeveynler çocuklarına mühendis, doktor, öğretmen, avukat ve bankacı ol, sabit gelirin olsun memur ol, serbest meslekle uğraş gibi meslek ve iş önerisinde bulunabilmekteydiler ancak 21. yüzyılın çocuklarının yetişkinlerin hayal edemeyecekleri mesleklere yönelme olasılıklarının çok güçlü olduğu görülüyor. Bu yüzyılın çocukları bir mesleğe yönlendirilmekten öte, hayallerinin, tutkularının peşinden gitmeleri için inanılmaya, cesaretlendirilmeye, pes etmemek için güçlendirilmeye, yıkılmamak için güven duyulmaya ihtiyaç duyacaklar.
İş Dünyasının Dönüşümü
İnsanoğlunun merakı ve uyum sağlama becerileri ile toplayıcılık ve avcılık dönemlerinden, tarım dönemine, tarımdan da sanayi dönemine geçilmiştir. Sanayinin yolculuğundaki her yeni dönem; farklı meslekler ve iş kolları oluşmasına neden olmuş, bu da eğitim alanının da yeniden yapılanması ihtiyacını doğurmuştur. Ayrıca insanın günlük yaşamını da etkileyerek tüketim, pazarlama finans alanlarında da yeni ihtiyaçların ortaya çıkmasını etkilemiş ve yeni mesleklerin oluşmasına neden olmuştur.
Sanayi 1.0, 1760 – 1830 arasında yaşanmış, üretimde buhar gücü ve kömürün kullanılmaya başlanması, makinelerin daha da yaygınlaşmasını sağlamıştır. Sanayi 2.0, 1840 – 1870 dönemini kapsamış, teknoloji devrimi olarak da adlandırılmıştır. Demiryolları başta olmak üzere ulaşımın gelişmesi, hammadde teminini ve ürünlerin yeni ve uzak pazarlara daha kolay ulaşmasını sağlamıştır. Elektrik teknolojisinin gelişmesi ile de üretim hatlarında kullanılmaya başlanmış ve dünya, seri üretim kavramıyla tanışmıştır. Sanayi 3.0 dönemi 1950’li yıllarla birlikte başlamış, dijital teknolojinin gelişmesi, mekanik elektrikle çalışan hesap makinesinin üretilmesi, bilgisayarın iş hayatına girişi ile üretim süreçleri de yeni bir boyut kazanmıştır. İletişim teknolojilerinin gelişmesi, küçük, mekanik ve pratik ürünlerin gündelik hayata girmesini sağlamış, hatta beden gücüne duyulan gereksinim kişisel yaşam içerisinde de ortadan kalkmaya başlamıştır. Sanayi 4.0, 1990’lar ile başlayan süreçtir. Genel olarak makinelerin insan gücüne gerek kalmaksızın kendilerini ve üretim süreçlerini yönetmeye başlaması olarak tanımlanabilir. Bilgisayar, iletişim ve internet teknolojilerinin harmanlanmasıyla ortaya çıkan karma teknoloji en önemli unsurlarıdır. 4. Sanayi Devrimini oluşturan alanları incelediğimizde geleceğin meslekleri hakkında da fikir edinmek mümkün olabilmektedir. Gençlerin ve ebeveynlerinin tüm bu gelişmelerden haberdar olmaları gelecekteki meslekler ve iş dünyası hakkında değerlendirme yapmalarını kolaylaştıracaktır. (EBSO Sanayi 4.0 Raporu – 2015).
Futurist yazar Frey (2014) “162 Geleceğin Meslekleri: Şu an var olmayan mesleklere hazırlık” makalesinde Sanayi 4.0’ın gerçekleşmesine neden olan bu gelişmelerin iş dünyasına yansımalarını ve olası mesleklerin neler olabileceğini öngörmektedir. Kişisel hızlı taşıma sistemleri, suyun kullanımı ile ilgili alanlar, bireyin tüm sağlık, kişisel gelişim gibi ihtiyaçlarını değerlendiren ve cevap veren iş kolları, insanlar için ve özellikle de yaşlılar için üst düzey yaşam çözümleri, geleceğin sporları, ticari drone sanayisi, sensörlerle ilgili çalışma alanları, geleceğin bankası ve kripto para birimleri ve alternatif finansal sistemler, elektrik şebekesinin dönüşümü, sürücüsüz otonom olan herşey, biyo-fabrikalarda üretim, kimya endüstrisi, yetenek değerlendirme ve beceri kazandırmak için alternatif eğitim süreçleri, tarım ziraatında, endüstrilerde olduğu gibi yeniliklerin tasarlanması, gelecekte gereksiz ve sürdürülemez hale gelen şeylerin dönüştürülmesi ve pek çok alanda yenilikçi bakış açıları ile mesleklerin şekilleneceğini belirtiyor. Birçok uzman şekillenen yeni mesleklerle otomasyonun daha çok alanda kullanılmasının insanın verimliliğini önleyeceğini öngörüyor. Frey ise bu değerlendirmeyi doğru bulmuyor, tüm gelişmelerin beşeri sermayeyi özgürleştirip ve yaratıcılığını da arttırması için fırsatlar oluşturacağını, kendisini geleceğin becerileri için hazırlayan bireylerin bu dünyanın içinde hayallerini gerçekleştirebilecekleri ortamları yaratıcılıkları ile inşa edebileceklerini ifade ediyor.
Futurist Ufuk Tarhan (2017) “Hızlı ve büyük değişim geçiren dünyada mutlaka bilinmesi gereken kavramların; Dijital Çağ, Robot Devrimi, Yenilenebilir Enerjiye Geçiş, Uzay Çalışmaları, İnsanlığın Dönüşümü” olacağını belirtiyor ve “Geleceğe uyumlanmak için: Yeni çıkışlar, çareler bulmak; değişip, dönüşmek gerekiyor! “ diyor. Yüksek teknolojinin, yapay zekanın, gelişen ve her geçen gün daha kompleks görevleri yerine getirebilen robotların, üç boyutlu yazıcıların her alanda çalışabilecek şekilde gelişmeye başlaması, otonom araçların, yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesi, nano/genetik/uzay teknolojilerinin en üst seviyede kullanılması için büyük ölçekli şirketlerin, sektörlerinin belirleyicisi olacağı çeşitli araştırma sonuçlarında yer alıyor. Bu değişim sonucunda insanların çalışma düzenlerinin değişeceği ve gelişmelere ayak uyduracak şekilde beceriler kazanmasının da bekleneceği düşünülüyor. İnsan gücüne duyulan ihtiyacın değişeceği, birçok işin yapay zekâ ve robotlar tarafından yürütülmesi nedeni ile üst düzey becerilere sahip çalışanların sektörde çalışabileceği veya girişimci olarak, büyük şirketlere dışarıdan kontratla çalışmanın yaygınlaşacağı öngörülüyor. Dijital platform ve teknolojinin getirdiği avantajların uygun bir zemin yaratarak; girişimcilere, ortak çalışma platformlarına, fikir üreticilerine büyük fırsatlar sunarken büyük riskleri de beraberinde getirebileceği hatırlatılıyor. Sosyal sorumluluk ve sivil toplum örgütü çalışmalarının öneminin artacağı, insanların ve toplumun huzuru için çalışan bu grupların iş dünyası ve girişimcilerin çalışmaları için de denetleyici bir rol üstlenecekleri düşünülüyor. Bu grupta yer alan kurumların akreditasyon ve denetlemeler ile dünyaya, çevreye zararlı faaliyetlerin önlenmesi için çalışacakları belirtiliyor. (PwC- Geleceğin iş gücü 2030 Raporu -2017)
İhtiyaç Duyulan Beceriler
İş ortamlarındaki tüm bu gelişmeler ihtiyaç duyulan insan gücünü de yeniden tarif ediyor. Dünya Ekonomik Forum’u (2016) İstihdam, Beceriler ve İşgücü Stratejisi, Dördüncü Sanayi Devrimi alt başlıkları ile hazırladıkları “İşlerin Geleceği Raporu” çeşitli sektörlerde ve zamanla ortaya çıkacak eğitim seviyesi, beceri düzeyi ve istihdam eğilimlerini anlamaya çalışmaktadır. Raporda küresel ölçekte faaliyette bulunan ve 13 milyondan fazla çalışanı bünyesinde bulunduran 371 firmanın İnsan Kaynakları Departmanları Yöneticileri ile Yetenek ve Strateji Uzmanlarına 2020 yılında istihdamın ve işlerin nasıl değişeceği sorulmuştur. Zeka, muhakeme ve karar alma, değişime uyum sağlama, müzakere, bilişsel esneklik önem kazanacak yetkinlikler olarak ifade ediliyor. Hatta iş yaşamında duygusal zekâ ve takım çalışması gibi sosyal becerilere, teknik becerilerden daha yüksek talep olacağı ve teknik becerilerin güçlü sosyal ve işbirliği becerileriyle desteklenmesi gerekeceğini de belirtiyor. Bugünün işgücünde önemli kabul edilen becerilerin üçte birinden fazlasının değişmiş olacağından ve Dördüncü Sanayi Devriminin gelişmiş robotik, otonom ulaşım, yapay zekâ, ileri malzeme, biyoteknoloji ve genomik alanında çalışmaları arttırmış olacağından bahsediliyor. Bu gelişmelerin çalışma şeklini dönüştüreceği, bazı işlerin de ortadan kalkacağı ön görülüyor. Bugün var olmayan işlerin yaygınlaşacağı belirtiliyor. Raporda bugün ilkokula giden çocukların %65’inin henüz bilinmeyen, yeni işlerde çalışacağı da vurgulanıyor. Hayat boyu öğrenmenin önümüzdeki dönemde daha da önem kazanacağı belirtiliyor ve “merak eden, öğrenmeye açık olan ve kolay uyum sağlayan” bireyler için daha fazla seçeneğin olacağı vurgulanıyor.
Eğitim Süreci
Geleceğin koşullarını tanımlayan iş dünyasının bu ihtiyaçlarına cevap verecek eğitim ortamının yapılanması da çok önemlidir. 21. Yüzyıl Becerileri Ortaklığı Girişimi ve OECD – PİSA araştırmaları bu konuda yol gösterici niteliktedir. 21. Yüzyıl Becerileri Ortaklığı Girişimi öğrenci profilini çok yönlü olarak ele alan bir değerlendirme sunmaktadır. P21 içinde eğitim ile ilgili şirketlerin de bulunduğu 32 üyeli (American Association of School Librarians, National Education Association gibi derneklerin ve Lego, Microsoft, Pearson, ETS, İntel, HP, Dell, Apple, Crayola, Cisco gibi) bir ortak çalışma grubudur. P21 yaptıkları çalışmada öğrencilerin gelecekteki iş ve yaşamlarında başarılı olmaları için gerekli olan yetkinlik, bilgi ve deneyimleri üç başlıkta gruplamaktadır. Birinci grupta öğrenme ve yenilenme becerileri (yaratıcılık ve yenilik, eleştirel düşünme ve problem çözme, iletişim ve işbirliği) yer almaktadır. İkinci grupta bilgi, medya ve teknoloji becerilerinin geliştirilmesi ve bu alanlardaki okur-yazarlık ele alınmaktadır. Üçüncü grupta da yaşam ve meslek becerileri (girişimcilik ve özyönelim, sosyal ve kültürler arası beceriler, esneklik ve uyum, liderlik, üretkenlik ve sorumluluk) yer almaktadır.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) araştırması gerçekleştirilmektedir. Bu çalışma sonuçları ile eğitim sürecinde, hayata hazırlanmakta olan gençler için gereken becerilerin altını da çizmektedir. Üçer yıllık dönemler halinde yapılan PISA’nın temel amacı, öğrencilerin okulda öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma becerisini ölçmektir. 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve okuma becerileri alanlarında değerlendirme yapmaktadır. “Okuryazarlık” kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır. PISA fen okuryazarlığı için olguları bilimsel olarak açıklama, bilimsel sorgulama yöntemi tasarlama ve değerlendirme, verileri ve bulguları bilimsel olarak yorumlama olarak üç yeterlik tanımlamıştır. Okuma becerileri; “kişinin topluma katılmak, potansiyelini ve bilgisini geliştirmek ve amaçlarını gerçekleştirmek için yazılı metinleri anlaması, kullanması, onlar üzerinde düşünmesi ve onlarla uğraşması olarak tanımlanmaktadır. Matematik okuryazarlığını; farklı bağlamlarda öğrencilerin matematiği formüle etme, kullanma ve yorumlama kapasitesini ölçmeye odaklanmaktadır.
Bu becerilerin geliştirilmesi için çocuk ve gençlere okullarda olanaklar sunulması, ailelerin de bu olanakları değerlendirmesi için yönlendirilmesi önem taşımaktadır.
Destekleyici Yaklaşımlar
Her becerinin kazanılması bir önceki gelişimsel görevlerin yerine getirilmesi ile mümkün olabilmektedir. Gerek ruhsal gelişim süreci, gerek bilişsel becerilerin kazanılmasında bir sıralama bulunmaktadır. Bebeklik döneminden itibaren başlayan bu hazırlık, ergenliğin sonuna kadar yetişkin yaşamının gerekliliklerini karşılayabilmeyi kolaylaştırmaktadır. Erikson (1997) psikososyal gelişim kuramında insanın tüm yaşamı boyunca 8 gelişim evresinden geçtiğini dile getirmektedir. Bu 8 gelişim evresinin her birinde tamamlanması gereken bazı görevler vardır. Bebeklikten başlayarak “temel güven”, “özerklik”, “inisiyatif kullanabilme”, “azim”, “kimlik oluşturma” ve “yakınlık kurma” ergenlik dönemi sonuna kadar geliştirilecek önemli görevler olarak tarif edilmektedir. Bu birbirini takip eden görevleri tamamlayabilen bireyin her bir dönemdeki önemli görevini tamamlamasıyla, yetişkinlik döneminde yeni beceriler kazanması için gereken umut, irade, amaç edinme, yetkin olabilme, bağlılık ve sevgi kazanımlarını da elde edilmiş olmaktadır. 7. Gelişim evresi olarak tarif edilen yetişkinlik dönemi “üretkenlik – içtenlikli ilgiyi” temsil etmektedir. Kuşaklararası bağ olarak da tanımlanmaktadır. Üretkenlik, verimlilik ve yaratıcılığı kapsar. Yeni nesilleri, yeni ürünleri ve yeni fikirleri üretmeyi tarif eder. Bu dönemi tarif eden erdem ise “içtenlikli ilgi” olarak tanımlanır. İçtenlikli ilgi; kişinin önemsemeyi öğrendiği insanlar, fikirler ve kazanımlarla ilgilenmesine, onlara özen göstermesine yönelik giderek artan yükümlülüğünü tarif etmektedir. Ericson, güçlü yönler olarak tanımladığı umut, irade, amaç edinme, yetkin olabilme, bağlılık, sevgi ve içtenlikli ilgiyi insan yaşamının “erzak deposu”nu oluşturduğunu belirtmektedir.
Bu erzak deposunun oluşturulması için yakın çevrenin sunduğu olanaklar çok önemlidir. Önce aile sonrasında da okul bu önemli kazanımların oluşması için gereken ortamları sunabilmelidir. Ebeveyn kapsayıcı işlevleri ile çocuğun ihtiyaçlarını zamanında değerlendirerek karşılayabilmeli, çocuğun kendisini birey olarak algılayabilmesini sağlayacak ilişkiyi sunabilmelidir. Ergenlik dönemindeki bireylerden meslek tercihlerini ve gelecekteki yaşam tarzlarını belirginleştirmeleri beklenmektedir. Bu keşif döneminde ergenin; öğrenmeye yönelik olumlu tutuma sahip olması, karar verme becerilerini geliştirmesi, geleceği planlama becerileri kazanması, sağlıklı bir benlik kavramı oluşturmasını destekler ve bu da ruh sağlığını olumlu olarak etkiler. Gelişimsel görevlerdeki başarısızlık ise ergenlerin ruh sağlıklarını olumsuz etkilemektedir. Erikson toplumsal alanda denemelerde bulunarak başarılı bir kimlik oluşturma sürecini yaşayabileceklerini belirtmektedir. Bu denemeler için okul ortamının sunduğu olanaklar destekleyici olmaktadır. Ergenin bu olanaklardan yararlanması için aile ve okulun destekleyici olmaları önemlidir. Bu destek gencin sınırlarını aşan bir şekilde olmamalıdır. Muhakemesini geliştirmesine katkıda bulunan, yaşanan durumu ele almasını sağlayan işbirliği içinde bir çerçeve oluşturulmalıdır.
Yetişkin için kuşaklararası bağ kurma görevinin en zor yanı; bir sonraki nesilin kendisinden ne kadar çok farklılaştığını görmek ve bunu kabul etmek olabilir. Ergen için önemli kararlardan biri olan meslek seçimi, kimlik arayışı sürecinde ebeveyni ile çatışmasına en somut örneklerden biri olmaktadır. Bu zorluğu aşmanın yolu ise ebeveynin durumu anlamaya çalışması olacaktır. Geçmiş dönemlerin verileri ile belirli mesleklerde ısrar etmek sağlıklı bir süreç oluşturmayacaktır. Önemli olan istekle ve keyifle çalışabileceği merak duyduğu bir iş alanı ile gencin buluşması olacaktır. Gelecekte ihtiyaca göre kendini yeniden yapılandırması, yeni beceriler kazanması, o alanda fark yaratacak çabayı göstermesini bu isteklilik sağlayacaktır.
Her nesil kendi çağının alışkanlıkları ile koruyucu bir zemin oluşturmaya çalışmaktadır. Bu alışkanlıkların ön yargılardan oluştuğunu fark etmek, değişimi kolaylaştırıcı etki yapacaktır. Ön yargılarından uzaklaşan günümüz ebeveynleri için 21. Yüzyıl becerilerine uyum sağlayabilmek için tek ihtiyaç bilgidir. Çocuğu ile birlikte araştırarak bu bilgiye ulaşan ebeveyn de kuşaklar arasındaki bağı kurmuş olacaktır.
Yazan:
Demet Uysal
Psikolog