Gelişime Genel Bir Bakış

Gelişim; kişinin bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve dil becerileri yönünden yaşam boyu süren bir süreçtir.  Bireyin önceki yaşantılarıyla yeni deneyimleri arasında bağ kurar ve süreklilik içeren bir devinim ifade eder. Biyolojik açıdan bir embriyo olarak başlayan gelişim yolculuğu; çeşitli evrelerden geçerek devam eder ve sonunda da göreceli olarak tamamlanır.

Gelişim sürecine etki eden en önemli kavramlar öğrenme ve olgunlaşmadır. Bireyin gelişiminin gerçekleşebilmesi için olgunlaşma ve öğrenme süreçlerinin de aktif olması gerekir.  Aydın (2002),   gelişim kavramını  “Döllenmeden ölüme kadar süren yaşam dönemi içinde organizmada gözlenen sürekli ve düzenli değişiklikler.” olarak tanımlar.  Büyüme/olgunlaşma kavramlarının; öğrenme ve yaşantı sonucu kişide gözlenebilir nitelik ve nicelik boyutundaki değişiklikleri içermekte olduğundan bahseder.

Aydın (2002)’a göre büyüme; bireyin fizik yapısında zamana bağlı olarak meydana gelen nicelik boyutundaki değişikliklerdir. Doğum öncesi dönemdeki hücre çoğalması büyümeyi anlatırken, doğum sonrasındaki süreçte aylara ve yıllara göre fiziki yapıda meydana gelen değişiklikler tanımlanmaktadır. Olgunlaşma kavramı ise büyüyen organizmanın kendinden beklenilen işlevi yerine getirebilecek fizyolojik güce ulaşması şeklinde tanımlanır ve çevre faktörlerinden bağımsızdır. Olgunlaşma, organizmanın büyüyerek bir işi yapabilecek seviyeye gelmesidir ve kendiliğinden meydana gelen bir süreçtir. Gelişimin olabilmesi için, organizmanın belirli bir olgunluğa ulaşması gerekir. Örneğin kas gelişimi yeterli olgunluğa ulaşmayan çocuğun yürümesi beklenemez. Olgunlaşma genetik yapı tarafından önceden belirlenmiş bir plana göre ortaya çıkarak öğrenme için gerekli ön koşulu hazırlar. 

Öğrenme; bireyin çevresiyle kurduğu etkileşim sonucunda, davranışta meydana gelen kalıcı değişikliklerdir. Öğrenmeyi olgunlaşmadan ayıran faktör, çevre ile etkileşim sonucunda meydana gelmesidir. Dolayısıyla öğrenme için kesinlikle çevre etkisine ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin; parmak kasları yeterli düzeyde gelişmiş olsa da bireyin gitar çalabilmesi için öğrenme süreçlerinin aktif olması gerekmektedir.

Cüceloğlu (1992), İnsan ve Davranışı adlı kitabında; “Gelişimin ‘çok yönlü ve karmaşık’ bir süreç olduğundan bahseder.  Psikologların gelişim sürecine üç temel açıdan baktıklarını ifade eder. Bunları;

  1. Biyolojik bir süreç olarak gelişim (kalıtım),
  2. Çevrenin etkisi altında yapılaşan bir gelişim,
  3. Biyolojik yapının ve çevre özelliklerinin birbirlerini karşılıklı etkiledikleri bir gelişim olarak sıralar.

Cüceloğlu bu süreçlere dayalı olarak, gelişimin bireyin doğuştan getirdiği biyolojik süreçlerle, çevre koşullarının sürekli etkileşimi içinde oluştuğunu söyler.

Gelişimin Evrensel İlkeleri

İnsan gelişimini inceleyen uzmanlar gelişimin evrensel ilkeleri olduğu konusunda hemfikirdirler. Bunlara daha yakından bakılacak olunursa; 

Gelişim, kalıtım ve çevre etkileşiminin ürünüdür: Gelişim, kalıtım ve çevrenin etkisiyle gerçekleşir. Kalıtım yoluyla var olan özelliklerimiz çevre koşullarıyla etkileşime girerek gelişimi sağlar. Doğuştan gelen potansiyelin uygun eğitim yaşantılarıyla desteklenmemesi halinde, yeterince gelişmediği düşünülmektedir. Bunun yanı sıra zengin ve doğru uyarıcı çeşitliliğindeyse gelişimin hızlı olduğu bilinmektedir. Gelişimde bireysel farklılıklar vardır. Her çocuğun doğuştan getirdiği özellikleri ön plandadır. Sonrasında çocuğun yetiştirilme biçimi, sağlanan imkânlar, ilgi ve eğitim olanakları gelişim sürecini etkiler. Birey, çevresinde olan biteni algılar ve çoğu zaman çevresine göre kendisini konumlandırır. Bu nedenle çevresel faktörlerin gelişime katkısını yok saymak mümkün değildir. Pozitif anlamda yapılanmış bir dış çevre, gelişimi çok daha sağlıklı kılmaktadır. (Senemoğlu, 2003)

Gelişim süreklidir, aynı sırayı izlerken zamansal farklılıklar gösterebilir: Gelişim süreci içinde tüm çocuklar aynı gelişim yolunu izlerler. Bebek önce emekler, sonra tutunarak ayağa kalkar daha sonra da yürür.  Gelişim sırası her birey için aynı olurken hızları farklılık gösterebilmektedir. Örneğin her bebek önce sesler çıkarır, sonra kelime ve cümlelerle dil gelişimini sürdürür. Ancak bazı bebekler ilk kelimelerini 10 aylıkken söylerken, bazı bebekler 14-16 aylık olduklarında söylemektedirler. Aynı gelişim döneminden geçen çocukların, süreci farklı şekillerde tamamladıkları gözlenir. Bu farklılığın sebepleri arasında çocuğun yapısı, yetiştirilme tutumları/şekli, cinsiyeti ve çevresel koşullar belirleyicidir. Bazı çocuklar, diğerlerine oranla daha hızlı gelişirlerken bazı çocuklarda ise bu gelişim daha yavaş olmaktadır. Erken ya da geç fiziksel olgunlaşmanın sonuçlarını karşılaştırmak için yapılan çalışmaların bir kısmında, erken fiziksel olgunlaşmanın bazı durumlarda çok da olumlu sonuçları olmadığına yönelik gözlemler dikkat çekmektedir. (Senemoğlu, 2003)

Tüm gelişim alanları birbirini etkiler ve birbirinden etkilenir: Gelişim psikologları insan gelişimi üzerine düşünürken tüm yönleriyle ele alırlar. Biyolojik, fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimi izlerler ve aralarındaki etkileşimle gelişmenin gerçekleşeceğini düşünürler. Gelişim alanları karşılıklı olarak birbirlerini etkileyerek bir denge oluştururlar.  Bireyin zihinsel gelişim düzeyi dil gelişimini, dil gelişim düzeyi de zihinsel gelişimini etkiler. Örneğin, dil alanında gelişerek konuşabilen çocuk, iletişim becerilerini artırır. Böylece, sosyal ve duygusal alanda güvenli ve olumlu adımlar atabilir. (Senemoğlu, 2003)

Gelişimde belirli yönelimler vardır: Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir ve genelden özele, bütünden parçaya, baştan ayağa, içten dışa, basitten karmaşığa doğrudur. Örneğin gelişimin en somut ve en hızlı gözlemlendiği dönem 0-6 yaş aralığıdır. Yeni doğanın, zamanla hareketleri farklılaşır. Emekler, ayağa kalkar, yürür, dişleri çıkar, konuşur. Gelişim özellikle yaşamın ilk yıllarında bu kadar net gözlemlenirken, bu değişimlerin çok belirgin olduğu diğer en önemli dönem de ergenliktir. Ergenlik dönemi, tıpkı ilk zamanlarda olduğu gibi bedensel değişimi, gelişimi ve büyümeyi kapsar. Değişime ayak uydurmak her ergen için çocukluktaki kadar da kolay olmaz. Çünkü fiziksel gelişimin yanında ruhsal yapı da çarpıcı bir biçimde değişime uğrar. (Senemoğlu, 2003 ) 

Gelişim Alanları

Bireyin gelişimi çok yönlü ve karmaşık bir süreçtir ve kişi gelişim süreçlerinin etkisini ömrü boyunca taşır. Bireyin tüm yaşamı boyunca her türlü değişimlerin bir toplamı olarak nitelendirilebilecek olan gelişim, fiziksel, bilişsel ve psikososyal süreçlere bağlıdır. Bu süreçler birbirlerini etkileyerek, birbirlerinin üzerinde önemli belirleyici işlevlerde bulunurlar.

Fiziksel gelişim;  gelişimin kalıtsal temellerini içerir. Bir bütün olarak insan vücudunun büyümesi; motor gelişim, vücut ve duyu sistemlerindeki değişiklikler, cinsel gelişim, sağlık, beslenme, uyku gibi fiziksel gelişimle ilgili süreçleri kapsar.

Bilişsel gelişim; doğumundan başlayarak, çevremizdeki dünyayla etkileşimimizi sağlayan ve dünyamızı anlamamıza yarayan bilginin edinilip kullanılmasına, saklanmasına, yorumlanarak yeniden düzenlenmesine, değerlendirilmesine yardım eden, bütün zihinsel süreçleri içine alan bir gelişim alanıdır.

Psikososyal gelişim; duyguları, kişiliği ve sosyal ilişkileri içerir. Bu alandaki gelişim bireyde psikolojik ve sosyal olarak neler yaşandığını gösterir. Örneğin erken çocukluk döneminde kişilik gelişimi ve bağlanma önemli olduğundan, başlangıçta odak noktası bebekler ve ona bakım verenlere yönelir. Çocuk büyüdükçe sosyal çevresi genişler, diğer çocuklar ve öğretmenlerle girdiği etkileşim ve oyun dünyası ön plana çıkar. Psikososyal gelişim, tüm yaşam boyunca birbirine benzer ya da farklı bir şekilde aile kurma, yeni arkadaşlıklar edinme, kariyer geliştirme, anne baba olma gibi hayatımız içinde var olan tüm deneyimleri içerir.

Gelişim Dönemleri

Cüceloğlu (1992), gelişim olayını hiçbir görüşün tek başına açıklayamayacağını, o nedenle her kuramsal yaklaşımın temel görüş ve kavramlarından faydalanabileceğini, çocuğun anne rahmine düşüşünden yaşlanıp ölümüne kadar geçen zaman içerisinde ortaya çıkan süreçlere bütünsel bakılması gerektiğini ifade eder. Dedal (2018) “Çocuk gelişimi ve psikolojisi: Gelişimi etkileyen faktörler” adlı yazısında gelişim dönemlerini aşağıdaki şekilde ele almıştır.

Doğum Öncesi Dönem (Döllenmeden–doğuma kadar); Doğum öncesi gelişim döllenme ile başlar ve 266-280 gün devam ederek doğumla sonlanır. Doğum öncesi gelişim 3 döneme ayrılır; germinal dönem (döllenmeden sonraki ilk iki haftalık dönem) , embriyonik dönem (döllenmeden sonraki 2 ile 8 haftalık dönme) , fetal dönem (2. aydan doğuma kadar olan dönem).

Bebeklik Dönemi (0-2 yaş); Bebeklik dönemi çocukların büyüme ve gelişme hızının en yüksek olduğu dönemdir.  Bebek bedensel (kas ve kemik) gelişimleriyle bağlantılı olarak kendi başlarına hareket edebilmeyi ve yürümeyi öğrenerek anneye bağımlı olmaktan kurtulur ve dünyayı keşfe çıkabilirler. Kemiklerdeki en hızlı gelişmeyse yaşamın ilk yılı içinde görülür ve ergenlik dönemine kadar olan dönemde gelişme hızında bir düşme gözlenir. Bunların yanı sıra yeni doğan dünyaya gelişiyle birlikte zihinsel ve ruhsal olarak da gelişmeye başlar. Bu dönemde alıcı bir yapıya sahiptir ve duyduğu, gördüğü, dokunduğu duyumları içselleştirir, zamanı geldiğinde de kullanır. Konuşma bebeğin kazandığı diğer bir davranıştır. Başlangıçta yalnızca bakışlar üzerinden iletişim kurabilme becerisine sahip bebek zaman içerisinde bunun yanına dil becerilerini de ekler. Dışkı kontrolü de bebek için bu dönemde gelişen önemli bir davranıştır. Doğumla birlikte bedensel atıkları denetlenemezken iki yaşına doğru bebeğin biyolojik gelişim sürecine bağlı olarak kaslarını kontrol etmesi beklenir. Çocuğun bedensel gelişim ve davranışlarında görülen ilerleme zihinsel gelişiminin de göstergesi olacaktır. Kavram gelişiminin de temelleri bu dönemde atılır ve zihin gelişimi eğitim ile doğru orantılıdır. Anne babanın gösterdiği ilgi, oynamak için kullandığı oyuncaklar, yaşadığı çevredeki çeşitli uyaranlar çocuğun zihinsel gelişimini büyük ölçüde etkiler.

İlk çocukluk (oyun) dönemi (3-6 Yaş); Okul öncesi yıllarını içine alan ilk çocukluk dönemi, çocuğun aktif olarak çevresine yöneldiği, uyarıcılarla dolu dış dünyayı keşfetmeye çalıştığı, insan yaşamının en temel becerilerinin kazanıldığı bir dönemdir. Bu dönemde çocuk, belli bir yapılanmayı tamamlamış olan bedenini etkili bir şekilde kullanmayı öğrenir, büyüyen bedeninin farkına varmaya başlar. Sosyalleşme devreye girer. Çocuk davranışlarında egosantriktir (ben merkezcil). Çocuğun bu dönemde kazandığı beceriler, sonraki yıllarda sosyal ilişkilerinin temel yapı taşını oluşturur. Bedendeki büyüme bebekliğe oranla yavaş olsa da kendi içerisinde bir hıza sahiptir. Bu hız zaman zaman onların dengesini kurmakta zorluk yaşamasına neden olur ve zaman zaman sakarlıklar gözlenebilir. Aynı zamanda bu dönemin önemli bir noktası da vicdan gelişiminin temellerinin atılıyor olmasıdır.

İkinci çocukluk (ilkokul ) dönemi (7-11 yaş); Bu dönem çocuğun ağırlıklı olarak ilkokul yıllarını kapsar ve erinlik sürecinin başlamasıyla son bulur. Çocukta benmerkezcilik azalırken dış dünya ve yaşıtlarıyla temas önem kazanmaya başlar. Bilişsel becerileri gelişir ve bu becerilere bellek ve dil becerilerinin artışı da eklenir. Bir önceki dönemde denge ile ilgili yaşadığı güçlük azalarak sportif becerilerinde artış görülmeye başlanır. Okul yaşamıyla birlikte akademik beceriler gelişmeye başlar. Dış dünyayla olan yoğun temas, soyut düşünme becerisinin gelişmesi onun gündelik yaşamda olup bitenlerle ilgili farkındalık kazanmasına neden olur. Okul öncesi dönemde temelleri atılan vicdan gelişimi bu dönemde değerlerin, tercihlerin ve tutumların belirginleşmesi şeklinde devam eder.

Ergenlik dönemi (12-18 yaş); Ergenlik, bedensel değişimin ve dönüşümün yaşandığı dönemdir. Yavaş ilerleyen bedensel değişim ergenlikle birlikte hızlanarak yetişkinlik yapısına ulaşır. Bu hızlı değişim gencin beden oranlarını etkiler. Değişen bu oranlara uyum sağlayabilmesi için zamana ihtiyaç duyan genç sakarlaşabilir.  Ergenlik döneminde bedensel gelişim hızına eşlik eden duygusal gelişim bu dönemin sancılı olarak deneyimlenmesine neden olacaktır. Çocuksu olan geride kalır. Toplum içerisinde bağımsız hareket etme ihtiyacı oluşur ve kendi başına girişimlerde bulunabilir. Dış dünya ve akranlarıyla temasın artışıyla anne babadan ayrışma da gündemdedir. Gençler ne yetişkin ne de çocuk olarak kabul edildikleri bu geçiş döneminde uyum sağlamakta güçlük çekebilirler. Vicdan gelişimi bu dönemde birtakım temel değer yargılarının gelişmesi biçimini alır.

Genç Yetişkinlik Dönemi: 20’li yaşların başlarında başlayan ve 30’lu yaşların sonlarında biten bir dönemdir. Kişisel ve ekonomik açıdan bağımsızlaşmanın, kariyer gelişiminin, eş seçiminin ve aile kurmanın gerçekleştiği dönemdir.

Orta Yetişkinlik Dönemi: 30-60 yaşları arasında gerçekleşen bir dönemdir. Sosyal ve kişisel katılımın gerçekleştiği, sorumlulukların alındığı, gelecek nesillerin yetişmesine katkıda bulunulduğu ve bireyin kariyerinden doyum aldığı bir dönemdir.

İleri Yetişkinlik Dönemi; 60’lı yıllarda başlar ve ölüme kadar devam eder. Güç ve sağlık kaybına alışma dönemidir. Yaşamını gözden geçirme, emekli olma ve yeni sosyal rollerine uyum sağlama söz konusudur.

Sonuç olarak; insan gelişimi doğumdan başlayarak yaşamın sonuna kadar devam eden bir süreci kapsamaktadır. Gelişim her insan için geçerli olan bir kavram olsa da biricik ve kişiye özgüdür. Gelişim sürecinin o kişinin özelinde değerlendirilmesi bu nedenle önem taşımaktadır.

Yazan:
Asude Işık Tunca
Uzman Psikolojik Danışman

Belkıs Elitaş
Psikolojik Danışman

Kaynakça

Aydın, B. (2002). Gelişimin Doğası. B. Yeşilyaprak (Ed.), Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi (3. Basım, 27-49) içinde. Ankara:  Pegem Yayıncılık

Cüceloğlu, D. (1992). İnsan ve Davranışı (3. Basım). İstanbul: Remzi Yayınevi

Senemoğlu, N. (2003). Gelişim Öğrenme ve Öğretim (8. Basım). Ankara: Gazi Kitabevi

İnternet alıntısı; https://courses.lumenlearning.com/wmopen-lifespandevelopment/chapter/human-development/ adresinden 20 Nisan 2022 tarihinde alınmıştır.

Dedal, Y. B., (2018, Nisan), Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi: Gelişimi Etkileyen Faktörler,   https://www.medikalakademi.com.tr/cocuk-gelisimi-ve-psikolojisi-cocuklarin-gelisimini-etkileyen-faktorler/ adresinden 20 Nisan 2022 tarihinde alınmıştır.