“Evet” sözcüğü birçoğumuz için söylenmesi kolay, herkesin duymaktan hoşlandığı ve uzlaşmacı olarak algılanan bir kelimedir. Ancak bu sözcük her durum için kullanıldığında, kullanan kişinin üzerine gereğinden fazla yük aldığı, maddi ve manevi olarak zorluk yaratan birçok durumu ortaya çıkarabilmekte, bu durumlar kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlıklarını zedeleyen süreçlere dönüşebilmektedir. Kişinin “evet” diyerek yerine getiremediği sözler ve görevler, kendisinde ve karşısındakilerde hayal kırıklığı yaratabilmekte ve ilişkileri bozabilmektedir.
İnsan hayatı için zorlayıcı olan bu olgunun önüne geçilebilmek “hayır” kelimesini yerinde kullanabilmekten geçmektedir. “Hayır” çok basit görünen iki hecelik bir kelimedir; ancak bu kelime kişilerin sınırlarını belirleyen, hayatlarına yön veren, belki de kişinin yaşam kalitesini belirleyen en güçlü sözcüklerden biridir. “Hayır” çoğu kez bir cevap olarak kullanılsa da aslında cevabın ötesinde, etkileşimde bulunulan kişilere kişisel sınırların aktarıldığı, paylaşıldığı, yaşam ve özgürlük alanının oluşturulduğu bir araçtır. Herkesin kendi kendine “Keşke o zaman hayır deseydim.” dediği ya da gerçekten hayır demek istediği ama çeşitli nedenlerden dolayı söylemekte zorlandığı durumlar olabilmektedir. Peki, “hayır” kelimesinin doğru kullanılması bu kadar önemliyken, neden bazı durumlarda hayır demek zor olabilmektedir? “Hayır” cevabı temelde bir reddetmedir. Reddetmekte zorlanmanın altındaysa karşı tarafın bizi reddetmesine ilişkin korkularımız yatmaktadır. Sevilmeme, kaybetme, yalnız bırakılma bu korkuların en temellerini oluşturmaktadır. Hayır demekte zorlanan kişilerin zihinlerinde “hayır dersem bana olan sevgisi değişir mi?”, “Acaba O’nu üzer miyim?”, “Benimle ilişkisi ve iletişimi kötüleşir mi?” gibi kaygılar belirebilmektedir. Bu kaygılar sınırları belirlemeyi ve hayır demeyi oldukça zorlaştırabilmektedir. Bazı kültürlerde hayat boyunca ailede ve toplumda kabul görebilmek için de “hayır” kelimesi insanlar tarafından daha az kullanılmakta olup toplum “evet” diyenleri daha çok sevmekte ve kabul etmektedir. Hatta “hayır demek” ayıp ve karşısındaki kişiye gösterilen saygısız bir davranış olarak bile görülebilmektedir. (Esmergül ve Küskü, 2021)
Bu kaygılar özellikle çocuklarda ve ergenlerin zihinlerinde çok daha sık ortaya çıkabilir. Çocukların ve ergenlerin en büyük ihtiyaçlarından biri kabul görme ve sevilmektir. Bu nedenle çocuklar ve ergenler hayır demekte daha çok zorlanabilmektedirler. (Esmergül ve Küskü, 2021) Özellikle arkadaş çevrelerinde diğer arkadaşlarından gelen olumsuz sonuçlara yol açabilecek teklif ya da isteklere hayır demek çocuklar ve ergenler için oldukça zor olabilmektedir. Bu nedenle onlara istemedikleri durumlarda hayır demeyi, bunun arkasında durmayı ve mümkünse karşı tarafa farklı seçenekler sunarak ilişkilerini sürdürmeyi öğretmek önem taşımaktadır. Hayır diyebilmek pek çok diğer beceriler gibi bebeklikten itibaren edinilmektedir ve bunu etkileyen en önemli faktör de anne baba tutumlarıdır. (Solter, 2012)
Hayır’la Tanışmak
Anne ve babalar, çocuklarını korumak için bebekliklerinden itibaren onlara karşı “hayır” kelimesini kullanmaktadırlar ve çocuk büyüyüp bir yetişkin olana dek bu süreç devam etmektedir. Bebekliğin ilk döneminde yani zihinsel gelişimin başlarında bebek henüz hayır kelimesini duymamakta ve aile bebek için iyi ya da kötü olacaklara ilişkin tüm kararları kendisi vermektedir. Aslında bu aşamada ebeveynler bebeklerini korumak için oluşturdukları “sanal bir koruma kalkanıyla” dış dünyadan onlara gelebilecek zararlara karşı hayır demektedirler. Bebeğin zihinsel gelişiminin ilerlediği ve ailenin neye izin verip neye izin vermediğini ayırt etmeye başladığı ikinci dönemdeyse bebekler hayır kelimesi ile tanışmaya başlamaktadırlar. Bu dönemdeki hayırlar artık dış dünya yerine bebeğe yönlendirilmekte ve hemen hemen tümü bebeklerin sınırları, tehlikeleri tanıması ve korunmayı öğrenmesi için söylenmektedir. Yaklaşık 2 yaşından itibarense çocuklar “hayır” kelimesini tam olarak anlamakla birlikte, sınırları daha iyi idrak edebilmek için neye neden hayır dendiğine ilişkin açıklamalara ihtiyaç duymaya başlamaktadırlar. (Winnicot, 2018)
“Hayır” Demeyi Öğretmek ve “Hayır” Kelimesini Karşılamak
Çocuğun özgüvenli ve sağlam bir karakter geliştirmesinde, hayır demeyi öğrenmesinin önemli bir yer tuttuğu düşünülmektedir. Çocuklar çoğu şey gibi hayır demeyi de ebeveynlerin kendisine nasıl hayır dediğini gözlemleyerek öğrenmektedirler. Bu yüzden çocuğa hayır demek ve ona hayır demeyi öğretmek birbiri ile iç içedir. Bu konuda ebeveynlerin gösterdikleri rol model davranışlar çocukların hayır demeyi öğrenme yetilerini belirlemektedir. (Hasanoğlu ve Seçkin, 2019)
Bu süreçte ebeveynlerin çocuklara “hayır” kelimesini kesin ve net bir “hayır” anlamında kullanmalarının tutarlılık ve anlamlandırma açısından önemi büyüktür. Çocuğun yapmasına izin verilmeyen ve hayır cevabı verilen bir istek, çocuğun ağlaması ya da yalvarması sonucunda gerçekleştiriliyorsa, çocuk da hayır kelimesini hayatında net ve kararlı şekilde kullanmakta büyük ihtimalle zorluk yaşayacaktır. Bu yüzden “hayır” değerli bir kelime olmalıdır ve gerçekten gerçekleşmesine izin verilmeyecek, kararın değiştirilmeyeceği konular için kullanılmalıdır. Nitekim hayır gerçek anlamında kullanıldığında bir süre sonra kullanım sayısı azalacak; ancak sınırları belirleme gücü de aynı oranda artacaktır. (Ginott, 2014)
Bununla birlikte çocukların yapmayı istemedikleri şeylerde ısrarcı olmamak ve onlara bu konuda saygı göstermek onların hayır deme yetilerini geliştiren bir yaklaşımdır. Bir çocuk bir şeyi yapmak istemiyorsa, o şeyi neden yapmak istemediğini anlayıp ona yapmak istemediği konuda farklı seçenekler sunmak ya da kendisinin farklı seçenekler bulmasına teşvik etmek önemlidir. Bu sayede çocuk istemediği şeylere hayır diyebileceğinin ve farklı seçimler yapabileceğinin farkına varabilir. Çocuk hayır kelimesi duyduğunda ne kadar mutsuz olsa da kendisine sunulan seçeneklerden birini seçmesi ve kendi kararını kendisinin verdiğini hissetmesi de onu bir o kadar mutlu edecektir. Çocuğun istemediği şeylerin ona zorla yaptırılmasıysa ona kendi duygu ve düşüncelerinin bir önemi olmadığını ve kendisine dayatılan şeyleri yapmak zorunda olduğunu hissettirebilir. (Solter, 2012)
Çocuğa hayır demenin olumlu yöntemlerinden biri isteklerini hayali olarak yerine getirmek ve onu tekrar gerçeğe yönlendirmektir. Örneğin uyku zamanı gelmesine rağmen yatmak istemeyen bir çocuğa “Artık yatmak zorundasın, uyumazsan büyüyemezsin.” gibi bir ifade yerine “Şu an yatmak istemediğini biliyorum. Keşke bizimle daha fazla vakit geçirip biraz daha oyun oynayabilseydin. Seni anlıyorum. Dişlerini beraber fırçalayalım mı?” ifadesi kullanılabilir. Bu yaklaşım reddetmeye nazaran daha uzlaşmaya yöneliktir; çünkü çocuk anlaşıldığını düşünür ve kişinin anlaşıldığını hissetmesi sevildiğini de hissettirecektir. Bu, çocuğun reddedilen durumla daha kolay başa çıkmasına yardımcı olmaktadır. (Ginott, 2014)
Disiplin ve Sorumluluk Duygusu
“Hayır” kelimesi aynı zamanda disiplini de temsil eder. Disiplin çocuğa ceza vermek değil, çocuğu sınırlar içerisinde özgür bırakarak, kendini gerçekleştirmesini ve kendini tanımasını sağlamaktır. Disiplin sağlamak çocuklarda davranışlarından sorumlu olduklarının farkındalığını yaratmak ve olumsuz ya da yıkıcı davranışları olumlu davranışlara yönlendirmektir. Ebeveynin çocuğun yapmasını istemediği bir davranışa hayır dedikten sonra, nedenlerini sakince açıklaması ve çocuğa farklı seçenekler sunarak bu seçeneklerden birini seçmesini sakince beklemesi, çocuğun disiplin geliştirmesi için önemli bir süreçtir. Çünkü seçime bırakılmayan ve zorla dayatılan her konu çocuğun sorumluluk alma duygusunu köreltmekte ve bu duygunun ortaya çıkmasına engel olabilmektedir. Çocuğun kendi seçimlerini yapması ise sorumluluk alma duygusunun gelişimini sağlamaktadır. Sorumluluk almak disiplinin gelişimine katkı sağlarken çocuk seçimlerinin ve bunlara ilişkin davranış ve duygularının kendisine pozitif kazanımlar getireceğinin farkına varabilmektedir. Bir durum karşısında seçenekler sunmak, çocuğun olaylar karşısında kendi bakış açısını geliştirmesini desteklemektedir. Böylece yaşamda kendi başına kaldığı zaman yaşadığı zorluklar karşısında sorunları çözme becerisini de desteklenmiş olmaktadır. (Hasanoğlu ve Seçkin, 2019)
Çocuklarının sevgisini kaybetmekten korkan ya da onların üzülmesine dayanamayan anne babalar, evde disiplin sağlayarak düzeni kurmak ve çocuktan gelen istekleri reddetmekte zorluk yaşayabilirler. Çocuklar doğaları gereği, hayal güçlerine ya da o anki hissiyatlarına göre birçok istekte bulunabilmekte ve bu istekleri karşılanmadığında duygularını abartılı bir halde yaşayabilmektedirler. Çocukların duygularını göstermelerine izin vermek kendilerini ifade etmelerini sağlamakta ve sağlıklı bir duygusal gelişim göstermelerini desteklemektedir. Davranışlarsa belli bir disiplin çerçevesinde sınırlara tabi olabilir. Örneğin öfkelenen bir çocuğun öfkesini yaşaması ve bu konudaki duygularını dile getirmesi desteklenebilir ancak bu duyguyla birine vurması, etrafa bir şeyler fırlatması gibi olumsuz davranışların kabul edilemeyeceğinin ifade edilmesi gerekmektedir. Çocukların gösterdiği olumlu davranışlarıysa görmek ve bunları destekleyici olumlu geri bildirimlerde bulunmak çocukların bu davranışları pekiştirmesi için motivasyon sağlamaktadır. (Ginott, 2014)
Sınırlar ve Mahremiyet
Çocuklar onlara izin verilebilen davranışların sınırlarını bildiklerinde kendilerini daha güvende hissetmektedirler. Sınırları bildikçe dış dünyanın işleyişini kavramaları, ilişkileri ve iletişimin kurallarını anlamaları ve kendi güvenliklerini sağlamaları kolaylaşır. Ancak çocuklara sınırları çizerken de dikkat edilmesi gereken noktalar mevcuttur.
Sınırları çizerken ve çocuğun taleplerine hayır derken öfkeden kaçınarak, çocuğun duygu ve hislerini ifade ederek onu anladığını iletmek ancak çizilen sınırın da neden çizildiğini sakin bir şekilde anlatmak önem taşır. Öfkeli, otoriter ve boyun eğdirici bir yaklaşımla büyüyen çocuklar her ne kadar yapılmaması gerekeni yapmasa da kendi sınırlarını çizmek ve hayır demek konusunda ilerleme kaydetmeleri oldukça zor olabilmektedir. Bununla birlikte sınır koyarken kesin bir dil kullanılmalıdır. Belirsiz ifadeler kullanıldığında çocuk sınırı sorgulamaya başlayacak ve konu hiç kimsenin kazanamayacağı sonsuz bir tartışmaya dönüşebilecektir. (Ginott, 2014)
Sınırları ifade ederken çocukların özsaygılarının gelişimini destekleyecek olumlu bir dil kullanmak önemlidir. Örneğin “Bugünkü ekran süren sona erdi.” ifadesi “Bugün çok ekrana baktın, artık kapat!” ifadesinden daha fazla kabul görecektir. Aynı şekilde yanlış kullanılan nesnelerin işlevlerini vurgulamak da çocuğun sınırı daha net anlamasını ve kabul etmesini sağlayacaktır. Örneğin “Bu çatalı yemek için kullanıyoruz, etrafa sallamak için değil.” ifadesi “Çatalı düzgün kullan bir yerine batıracaksın!” ifadesinden daha iyi anlaşılacaktır. (Ginott, 2014)
Çocuklara davranışsal sınırlarını çizmek kadar, kişisel sınırlarının ve bunların mahremiyetinin farkındalığını yaratmak da önemlidir. Çocuğun özel alanlarının farkına varması, hem kendi hem de diğer kişilerin sınırlarını öğrenmesini ve bunlara saygı duyulması gerektiğini bilmesini sağlayacaktır. Kişisel alanların sağlıklı oluşturulması ve korunmasıysa yine çocuğun hayır demeyi bilmesinden geçer. Kendisine saygı duyulduğunu ve davranışları nedeniyle suçlayıcı bir yaklaşım gösterilmediğini deneyimleyen çocukların hayır deme cesaretleri daha yüksek olacaktır. (Esmergül ve Küskü, 2021)
SON SÖZ
Hayır demeyi bilebilmek kişinin yaşamı doğru yönlendirmek için kullanabileceği en güçlü yetilerden biridir. Bu yeti çocuğun erken dönemde kurduğu anne-baba ilişkisinde gördüğü kabul ve sevgiyle ve anne-babanın çocuğa karşı gösterdiği tutumlarla gelişir. Anne babasından koşulsuz sevgi ve saygı gören çocuk gerekli durumlarda duyduğu “Hayır” kelimesiyle kendi sınırlarını oluşturacaktır. Doğru ve sakin bir iletişimle hayır diyebilen anne ve babalar, çocuklarını anladıklarını hissettirerek onların sınırlarının ve seçeneklerinin farkına varmasını sağlar. Onların iç disiplin geliştirmeleri ve özgüvenli olmaları için uygun ortamı oluştururlar. Gerçek “hayır”lar ile karşılaşan çocuk, çevresindekilerle sağlıklı ilişkiler kurma ve sürdürme yeteneği kazanır. Böylece kendisi için neyin doğru neyin yanlış olduğunun farkına varır. (Bolat, 2016)
Sonuç olarak;
- Hayır kelimesi hayatımıza yön veren en güçlü kelimelerden biridir.
- Çocuğumuzun da güven içinde yaşaması için hayır demeyi öğrenmesi önemlidir.
- Çocuklarımızın hayır demeyi öğrenmesi için bizim hayırlarımızı duyarak sınırlarını bilmesi gerekir.
- Sınırların çocukların yaşı ve gelişim düzeyini dikkate alarak belirlenmesi önem taşır.
- Çocuğun anlaşıldığını hissetmesi ve seçeneklerinin olduğunu görmesi sınırları kabul etmesini kolaylaştırır.
- Sınırlar net, sakin ve tutarlı bir şekilde ifade edilmelidir.
- Söz ve davranışlarda olumlu bir dil kullanılmalı; sert, suçlayıcı ve cezalandırıcı tutumdan uzak durulmalıdır.
- Çocuğunuzun gösterdiği olumlu davranışlarda olumlu geri bildirimler verilmelidir.
Yazan:
Hilal Orhan Geyik
Uzman Psikolojik Danışman
Kaynakça
Bolat, Ö. (2016). Beni Ödülle Cezalandırma. İstanbul: Doğan Kitap
Esmergül, Ö., Küskü, Ö. (Ed.). (2021). Hayır Diyebilme Sanatı. İstanbul: Destek Yayınları
Ginott, H. G. (2014). Anne Baba ve Çocuk Arasında. İstanbul: Okuyan Us
Hasanoğlu, A., Seçkin, Ş. (2019). Çocukta Rezilyans Esneklik ve Toparlanabilme Becerisi. İstanbul: Remzi Kitapevi
Solter, A. (2012). Çocuğunuza Kulak Verin. İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık
Winnicott, D. W. (2018). Ebeveynlerle Sohbet. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları