Neden Bazı Kişiler Daha Duyarlıdır?

Her anne baba çocuğunun sadece akademik anlamda başarılı olmasını değil aynı zamanda topluma yararlı, çevresine duyarlı, paylaşımcı ve yardımsever bir kişi olmasını da arzu eder. Bilim dünyası, böyle bir birey olma yolundaki tutum ve davranışları “prososyal davranışlar” kavramı altında ele alır. Son dönemlerde bu konuda birçok araştırma yapılmıştır. The Hebrew Üniversitesinde (Israil) öğretim görevlisi olan Prof. Ariel Knafo-Noam’ın, Ottama Üniversitesinde (Kanada) öğretim görevlisi olan Dr. Stuart I.Hammond’un, Pittsburgh Üniversitesi’nde (Amerika) öğretim görevlisi olan Dr. Celia A.Brownell’in ve Stanford Üniversitesinden (Amerika) eğitim uzmanı olan Tom Changnon’un prososyal gelişim kavramını ele aldıkları makaleleri biz de sizler için derleyerek ele almaya çalıştık.

Prososyal davranışlar, başka bir insanın ya da grubun iyilik ve refah halini sağlamak ya da geliştirmek için sergilenen gönüllü davranışlardır. Yardım etmek, paylaşmak, teselli etmek, iş birliği yapmak ve kişiyi potansiyel bir tehlikeden korumak prososyal davranışlara örnek oluşturabilir.

Evrimsel bir perspektiften bakıldığında prososyal davranışların topluluk içinde yaşamanın beraberinde getirdiği uyum sürecinden türemiş olduğu söylenebilir. Bu davranışların gelişimi özellikle sosyal duygusal gelişimin ön planda olduğu çocukluk çağında önemlidir. Prososyal davranışlar ayrıca akademik performans ve problem çözme, ahlaki konularda neden sonuç ilişkisi kurma gibi okula uyum sürecini de kolaylaştıran bilişsel yeterlilik alanlarının gelişimiyle de yakından ilişkilidir.

Prososyal Davranışlar

Prososyal davranışların 18 aylık bebeklerde dahi, nesnelere ya da olaylara karşı verdiği tepkilerle kendini gösterdiği görülür. Örneğin bebek, karşısında ağlayan biri varsa bu kişiden etkilenir, empati kurar ve ağlamaya başlar. Üç dört yaşlarında ise prososyal davranışlar daha kompleks bir yapı kazanır. Kişi, etraflarındakilerin olumsuz duygularına, yardım etme, teselli eme ve paylaşma şeklindeki davranışlarla kolay ve çabuk bir şekilde cevap verir. Yine bu yaş döneminde, çocuklar kendileri ile cinsiyet ya da ırk gibi benzerlikler paylaştığı kişilere karşı daha fazla yardımsever olurlar. Çocuklar sosyal-bilişsel gelişim alanında ilerledikçe ve yaşıtları ile daha fazla zaman geçirdikçe, başkalarına yardım etmenin neden önemli olduğunun farkına varırlar ve bu farkındalık onları bu tarz davranışlara daha çok teşvik eder.

Çocuklarda bu davranışların belirleyicileri ve pekiştireçleri çeşitlidir. İlk beş yılda erken ahlak gelişiminin önemli bir temel teşkil ettiği bilinir. Bu yıllarda yardım etme, paylaşma, teselli etme, iş birliği kurma gibi davranışların çok daha kolay edinildiği ve etkili olduğu görülür. Sınırların ihlal edilmesi ve kuralların çiğnenmesi durumunda suçluluk hisseden çocukların, yaptıkları davranışların hem kendileri hem de başkaları için ne şekilde sonuçlanabileceğini görmeleri prososyal davranış sergileme ihtimallerini artırır. Empatinin, prososyal davranışın önemli bir belirleyicisi olduğu konusunda genel bir kabul olmakla beraber, empatinin aşırılık ya da eksiklik şeklindeki uç formlarının, daha sonra psikolojik problemler yaşama riskini artırdığı da öne sürülür. Örneğin evlilikte yaşanan sıkıntılar ya da sağlık sorunları nedeniyle ebeveynleriyle ilgili aşırı endişe duyan ve bunu ifade eden çocukların, ilerleyen zamanlarda kaygı ya da depresyon eğilimlerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ebeveyn ve akranlarla sosyalleşmek, çocukların prososyal davranış gelişiminde çok önemli bir yer teşkil eder. Bu davranışları modelleyen ve başkalarının perspektiflerini anlamaları için çocuklarını cesaretlendiren ebeveynler, çocuklarının prososyal değerleri içselleştirmelerinde oldukça etkilidirler. Aynı şekilde, işbirliği içeren akran etkileşim alanları yaratan eğitmenler de, prososyal davranışı destekleyen bilişsel becerilerin gelişimini hızlandırabilirler.

Prososyal davranışın yaş dönemlerine olan dağılımı incelendiğinde davranışın ortaya çıkış sebebinin birçok nedeni olduğu görülür. Bebekteki prososyal davranış yetişkininkinden o kadar farklı değildir ancak aynı da değildir. Buna ek olarak, bir kişi prososyal davranış sergilemek konusunda her seferinde aynı şekilde güdülenmiyor olabilir. İnsan yaşamının bütünü düşünüldüğünde, genel eğilimin sosyalleşmek ve başkaları ile etkileşim içinde olmak olduğu ancak bu durumun her zaman ahlaki bir çerçevede yaşanmadığı görülür. Hayat deneyimi, sıkı bir çalışma, düşünme ve bağlılık gibi evrelerden sonra prososyal davranışın ahlaki niteliğinin yerleşeceğini söylemek mümkün olabilir.

Yaşlara Göre Prososyal Gelişim

  • Bebeklik ve Yürümeye Başlama Evresi:
    Yardım Etme, Paylaşma ve Önemseme:
    Empati bebeklerde prososyal gelişimi destekleyen en önemli faktörlerdendir ve başka bir bebeğin ağlamasını duyan bir bebeğin ağlamaya başlaması ile örneklendirilebilir. Yürümeye yeni başlayan bebeklerdeyse diğerlerini teselli etmek öne çıkar. Yetişkinlere yardım etmek şeklinde açığa çıkan davranışlar ise öncelikli olarak çocuğun yakınlık ihtiyacından ya da onlarla eğlenceli bir şey paylaşma isteğinden doğsa da zaman içerisinde bir prososyal davranışın sebebi değişebilir ve eğlence olarak başlayan bir süreç sorumluluk duygusuna dönüşebilir.
  • Çocukluk:
    Kendi ve Diğerleri Üzerine Düşünme: Dört yaşından itibaren çocuklar kendilerinin ve diğerlerinin davranışları üzerine düşünmeye başlarlar. Bebekler paylaşım konusunda eşitlik beklerken çocuklar kaynakların paylaştırılması esnasında çaba, ihtiyaç, grup üyeliği, bedel ve geçmiş yaşantıları da göz önünde bulundurmaya başlarlar. Araştırmalar endüstriyelleşmiş toplumlarda çocukların ebeveynlerinden çok akranları ile benzeştiğini gösterir.
  • Ergenlik ve Yaklaşan Yetişkinlik:
    Gönüllü Olma ve Kimlik: Prososyal davranış, hormonal ve ruhsal değişiklikler nedeniyle önegenlikte azalma eğilimindedir ancak zaman içerisinde eski haline döner. Ergenlerin sosyal olarak bağımsızlaşmasıyla, vatandaşlık görevleri veya gönüllü hizmet şeklinde farklı türlü bir prososyal davranış modeli doğar. Bu dönemde sergilenen ve uzun süreli adanmışlık gerektiren prososyal davranışlar, kişinin davranışlarının başkalarının hayatında olumlu bir fark yaratabileceği hissini yaratır ve kimlik gelişimini destekler. Bu dönemde gerçekleştirilen gönüllü etkinlikler, kişinin yetişkinlik hayatında da belirleyici olur.
  • Yetişkinlik ve Ötesi:
    Gelecek Nesiller ve Ahlaki Simgeler: Yetişkinlikle birlikte çok az sayıda kişinin çevresindeki kişilerin yararını düşünerek kahramanca fedakârlıklar ve adanmışlıklar sergilediğini görürüz. Sosyal psikoloji alanında yapılan çalışmalar yetişkinlikle birlikte topluluk içerisindeki yardım etme oranının azaldığını ortaya koyar. Bu da yetişkinlerin çocuk ve ergenlerden daha az prososyal davranış sergilediğinin göstergesidir.

Prososyal Davranışların Gelişimini Desteklemek İçin Neler Yapılabilir?

Ebevynler, eğitimciler ve bakım veren kişiler, etraflarındakilere direkt yardımda bulunmanın ötesinde çocuklarının sosyal hayatlarındaki ahlaki beklentilere referans vererek onlarla konuşabilir, aile ve sosyal hayatlarının içerisinde işbirliğini güçlendirebilir ve bu şekilde prososyal davranışları destekleyebilirler.

  • İyi Bir Model Olun. Çocuğunuz kimseyle olmadığı kadar sizinle zaman geçirir ve gördüklerini kopyalar, bu noktada ona iyi bir model olun, gergin olduğunuz zamanları kontrol etmeye çalışın. Çocuğunuzun gergin olduğu anları da anlamaya çalışın. Makas kullanmayı öğrenmek de, arkadaşlık kurmak da kolay değildir, zorlandığını hissettiğinizde ara verip sakinleşmesini sağlayın.
  • Hoşgörülü Olun. Sizden farklı etnik köken, dini inanış, giyim tarzı ya da yaşam şekline sahip kişilerle ilgili önyargılı olmamaya çalışın. Siz hoşgörülü olduğunuz oranda çocuğunuzun da olacaktır. Çocuğunuzun farklı arkadaşları ile beraber oynaması, özel bir günü kutlaması, yemek yemesi için ortamlar yaratın.
  • Çocuğunuzun Çocuk Olmasına İzin Verin. Çocuğunuzdan çocukça davranışlar bekleyin, yetişkin davranışları değil. Sosyal gelişim küçük adımlarla sağlanır ve her yeni adım bir öncekinin üstüne kurulur. Her çocuğun daha zor evrelere geçmeden önce oynamak ve etrafını keşfetmek için zamana ihtiyacı vardır.
  • Çocuğunuza Şefkat Gösterin. Çocukların sevildiklerini duymaya ihtiyaçları vardır. Ebeveyn olarak çocuğunuzun davranışlarından her zaman hoşlanmayabilirsiniz ancak bunun duygularınızı değiştirmediğini söyleyebilirsiniz. Gerektiğinde, “Seni seviyorum ancak arkadaşına bunu demiş olmandan hiç hoşlanmadım” gibi cümleler kurabilirsiniz.
  • Ev Hayatına Dair Net Kurallar Koyun. Çocukların kuralların varlığıyla beraber gelen yapıya ve sınırların varlığını hissetmeye ihtiyaçları vardır. Ev yaşamına ilişkin kurallar çocuk ile beraber konuşulmalı ve herkes tarafından takip edilmelidir.
  • Tutarlı Olun. İki ebeveyn arasındaki tutarlılık önemlidir. Çocuk, hangi ebeveynin kuralları esnetebileceğini sezer bu yüzden iki ebeveyn de önceden hemfikir olmalıdır. Çocukların anlamak ve hatırlamakta zorlanmayacağı kurallar koymaya özen gösterin.
  • Mantıklı Sonuçlar Yaratın. Çocuklar kuralları çiğnerlerse, bunun sonuçlarını kabul etmek durumundadırlar. Bunlara uygun sonuçların ne olacağını onlara anlattığınızdan emin olun ve gerçekten uygulayabileceğinize inandığınız yaptırımları gündeme getirin.
  • Öfke Nöbetlerini Cesaretlendirmeyin. Çocuklarınıza arzu ettikleri her şeyi öfke nöbetleri sergileyerek alamayacaklarını öğretin.
  • Orada Olun. Çocuğunuzu dinleyin. Onunla konuşun, beraber eğlenin. Ona destek olun ve onu cesaretlendirin. Sizin gibi çocuğunuzun da iyi ve kötü günleri olacaktır. Kendisini kötü hissettiğini fark ettiğinizde konuşması için onu teşvik edin ve kendinizle ilgili bir paylaşımda bulunun.
  • Özür Dileyin. Çocuğunuza üzüntüsünü hissetmesi ve bunu dile getirmesi konusunda destek olun. Çocuğunuz hata yaptığında bunun söylenmesine ihtiyaç duyar. Birinin canını acıttığında, bir kuralı ihlal ettiğinde ya da bir arkadaşının kendisini kötü hissettiğini fark ettiğinde üzülmesi de doğaldır. Siz de aynı şekilde üzgün olduğunuzu dile getirmekten ve gerekiyorsa özür dilemekten çekinmeyin.
  • Onu Cesaretlendirin. “Bu iyi bir denemeydi.”, “Neredeyse başardın.”, “Yarın da denemeye devam edebilirsin.” gibi cümlelerle çocuğunuzun kendine güvenini artırmasını sağlayın. Çocukların kendileri ile ilgili olumlu duygular duymaları önemlidir.
  • Korkularınızı Kendinize Saklayın. Korkularınızın çok görünür olması çocuğunuzun da bundan etkilenmesine ve benzer şekilde hissetmesine sebep olabilir.
  • Espri Anlayışınızı Koruyun. Gülümsemek ve kahkaha atmak gerilimi azaltır. Çocuğunuzla beraber gülün ve kendinize gülün. “Annen gömleğini yanlışlıkla ters giydi, ne komik değil mi?” diyerek onun da yeri geldiğinde kendisi ile eğlenmesine örnek teşkil edin.
  • Onu Yeni Durumlara Hazırlayın. Çocuklar girdikleri yeni ortamlardan neler beklemeleri gerektiğini bilmelidirler. Onlara karşılaşacakları kişileri ve olayları anlatabilir hatta önceden kısa bir karşılaşma anı yaratabilirseniz yeni deneyimlerle ilgili kaygı duymayacaklardır.
  • Karşılaştırma Yapmayın. Her çocuğun bir birey olduğunu unutmayın. Onları kardeşleri, arkadaşları, akrabaları ya da etraftaki bir “süper çocuk” ile karşılaştırmayın. Ona saygı duyun ve onu kendi şartlarında kabul edin.
  • Karar Almasında Yardımcı Olun. Çocuğunuzun kendi giysilerini, yiyeceklerini seçmesine, kiminle ne oynamak istediğine karar vermesine izin verin. Çocuklar yetişkinlere göre uygun olan kararlar veremeyebilirler. Kendi kararlarını alması ve sonuçlarını yaşaması için ona alan verin.
  • Beklemeyi Öğretin. Çocuğunuza haz ertelemesini öğretin. Yaşıtları ile oynarken kaydırak sırasında öne geçerse ya da bir arkadaşının elinden şekerini alırsa arkadaşının nasıl hissedeceğini konuşun.
  • Paylaşmayı Öğretin: Hikâye, gülümseme, şaka, ödül, oyuncak, salıncak, oyun… Bunların hepsi paylaşılabilir.
  • Uygun Davranışları Ödüllendirin: “Teşekkür ederim.”, “Lütfen”, “Affedersiniz” gibi sözcükleri duymak istediğinizi çocuğunuza hatırlatın ve kendiniz de çocuğunuzla konuşuyorken bunları mutlaka kullanın.
  • İleriyi Tahmin Etmeye Çalışın: Çocuğunuzun yaşayabileceğini öngördüğünüz problemlere dair hikâyeler okuyun ve tartışın.

Çeviren:
Aylin Germiyen Alioğlu
Psikolojik Danışman