Yaşam Üçgeni

“Başkaları olmadan yaşamak zor, başkalarıyla birlikte yaşamak da zor. Yaşamak hep zor.”

Jean-Louis Fournier
Tek Yalnız Ben Değilim

İnsanın en büyük merakı da en büyük bilinmezi de kendisidir. Kişi, ortaya koyduğu sanatla, felsefeyle ve bilimle kendi anlamını ve ne olduğunu bulmak, bunu başarabilmek ister. Bununla birlikte, net bir sonuca ulaşmaktan çok bu uğraşı sever insan. Çünkü çözmek istediği, karmaşa ya da muğlaklığa yer bırakmayacak, kesinkes bilebildiği iki gerçeklikle çerçevelenmiştir hayatı: Doğum ve Ölüm.

Spinoza’nın ortaya koyduğu bakış açısına göre, bu iki kavram el ele, kol kola gezer. Zira insan, doğduğu an ölmeye de başlar. Hayat, bu iki kesinlik karşısında yaşanan anlar, ilişkiler, duygular ve anılardır. Bu yolculukta, insanın durakları, ara durakları, bekleme istasyonları vardır. Bu duraklar kimi zaman doğduğu evi, büyüdüğü evi, yaşlandığı evi olur, kimi zaman da okul, iş yeri, arkadaş çevresi, romantik ilişkileridir.

Hayat yolunu yürümekte olan bireyler, hemen her zaman, az ya da çok bir “ilişkiye” ihtiyaç duyarlar. Zorluklar karşısında tahammül etmek ve yılmadan devam edebilmek için bağlanma temel ihtiyaçtır. Bir başkasıyla kurulan her bağ bir ilişki doğurur: Bazen “tek olmayı”, bazen “ikinci” bazen de “üçüncü kişi olmayı” zorunlu kılan bir ilişki. İnsanlar ancak bu ilişkiler aracılığıyla güvende olup, büyüyüp gelişebilirler.

Anne, Baba ve Çocuk

Dünyaya geldikten sonra, aile sistemini anlamaya başlayan çocuk bu sistemi oluşturan her bir kişiyle biricik duygular yaşar ve deneyimler edinir. Kendisiyle baş başa ve tüm güçlü olmayı deneyimlediği bir yerden başka birisine bağımlı olduğu ve onunla adeta bütünleştiği bir “ikinci” olma haline geçer. Çocuk, ilk kez anne ile “ikinci” olmayı deneyimler. Anne bebek arasında kurulan ilişki ve bağlanma biçimi, insan yavrusunun büyüyüp gelişmesi, yeni ilişkilere evrilmesi ve ruhsal kapasitesini oluşturabilmesi için çok önemlidir.

Anne-bebek ilişkisine üçüncü bir kişinin dahil olması kaçınılmaz bir gerçekliktir. Anne ile bebeğin adeta bir füzyon gibi birbirine karışmış ruhsallıklarında, bu ilişki fazlaca coşkulu, kaygılı ve telaşlıdır. Bu simbiyotik bağı kırabilmek, anneyi gerçek dünyaya yani gündelik hayatına, iş hayatına, eş ve yetişkin konumuna geri çağırmak annenin ve bebeğin ruhsallığı açısından çok önemlidir. Bu süreç aynı zamanda bebeğin yüzünü ötekine dönebilmesi, dış dünya ile yeni bağlar oluşturabilmesi için gelişimsel bir dönüm noktasıdır.

Anne-bebek ilişkisine katılan bu üçüncü kişi baba olacaktır. Babanın devreye girişi, yasa ve kural koyuculuğu aracılığı ile yeni bir yapılanmayı da gündeme getirir. Anne ile bebeği, evdeki ve ilişkideki konumlarına yerleştiren bu ilişkinin üçüncüsü olarak baba, iç içe geçmeye karşı çıkar ve anne-baba-çocuk olarak yeni bir üçgenin oluşmasına yelken açar.

Oedipus’un Hikayesi

Çocuk gelişiminde 3 – 3,5 yaş itibariyle gözlemlenmeye başlanan dönem, fallik dönem olarak isimlendirilir. Fallik dönemde, çocuk için en önemli durum, kendisini tam ve bütün hissetmesidir. Bu dönemde cinsel merak oldukça yoğundur. Merak edilen şey ise cinsel eylem değil, cinsler arasındaki farklılıktır. Ergenliğe kadar tamamlanacak bir süreçte cinsel kimlik gelişimi devam eder. Kendi cinsel kimliğini oluştururken anne ve baba ikilisinden yola çıkarak kadın ve erkek ikilisini anlamaya başlar. Bu açıdan bedene ve kadın-erkek arasındaki bedensel farklılıklara yönelik merakı yüksektir.

Hem erkek hem de kız çocuklar için aşkı ilk kez yönlendirecekleri kişi, annedir. Bu nedenle bağlanma, cinsiyetten bağımsız olarak anne ve bebek arasında ele alınan bir konudur. Bağlanma, bebeğin bakım veren kişi ile –ki bu çoğu zaman annedir- yakın, tutarlı ve koruyucu bir ilişki geliştirmesidir. Güvenli, kapsayıcı bu özel bağ, zaman geçtikçe ve bebek büyüdükçe değişimler geçirmek zorunda kalır. Kız çocuk, anneye dair hissettiği bu koşulsuz ve özel bağı geri çekip babaya yönelir. Bu geri çekilme anı, bir yönüyle ruhsal bir ayrılıktır. Bu erken kayıp deneyimi, çocuğun büyümesi için zorunludur.

Psikanalist Sigmund Freud, çocuğun gelişim evreleri üzerinde çalışırken, çocuğun psikoseksüel gelişim sürecinde anne baba ile yaşadığı çatışmaların bilinç dışı bir şekilde rol oynadığını fark eder. Erkek çocuğun babayla, kız çocuğun anneyle yaşadığı mücadeleyi Oedipus’un mücadelesine benzetir. Hikayeye göre, kahinler Kral Laios’a bir oğlunun olacağını, oğlunun kendisini öldürerek krallığın başına geçeceğini, karısıyla da evleneceğini haber verirler. Hem Kral Laios hem de Oedipus, bu kehanetten kaçmak için çok çeşitli yollar deneseler de sonuç değişmez: Bir tesadüf sonucu Kral Laios’un hayatına oğlu Oedipus son verir. Freud, kuramını geliştirirken, Sophokles’in “Kral Oedipus” oyunundan yola çıkarak bugün hala tartışma konusu olan “Oedipus Karmaşası” ve “Elektra Karmaşası” fikirlerini ortaya koyar. Hatta bu açılımı öyle çok beğenir ki 3-6 yaş dönemine denk gelen “Fallik Dönemi” artık bu isimle de isimlendirmeye başlar: Ödipal Dönem.

Ödipal dönem süresince birey için iki zorlu ödev vardır: Kayıp endişesiyle baş etmek ve ödipten çıkabilmek. Bir kız çocuğunun babaya aşk, anneye nefret duyması normaldir. Benzer şekilde bir erkek çocuğun anneyle bütünleşmek isteyip babayı dışarıda bırakmak istemesi de… Ödipal karmaşa, arzulanan şey ile yasaklanan şeyin karmaşasını bize anlatır. Arzu edilen aslında yasak olandır. Arzu ve yasak arasındaki bu çekişme ile ödipal dönemde rekabet çok canlıdır.

Karşı cinsten ebeveyne duyulan aşk ve aynı cinsten ebeveyne yönlendirilmiş rekabet, haset ya da düşmanlık hisleriyle başa çıkmak oldukça zordur. Ödipten çıkabilmek için arzudan vazgeçmek gerekir, bu vazgeçiş sürecinde onarım için anne-babanın yardımı gereklidir. Çocuk, karşı cinsten ebeveyne duyduğu hayranlık ve aşkı aynı cinsten ebeveyne yansıtacağı şekilde duygularını dönüştürür. Böylece erkek çocuk rakibi olan babasına artık farklı bir gözle bakmaktadır: Babası gibi olmaya, babasına benzemeye dair, yeni bir istek. Kız çocuklar için de benzer süreç anneyle ilişkilerinde yaşanır; kız çocuk daha önce annesinde tahammül gösteremediği kimi özelliklere öykünmeye başlar ve “annesi gibi” olmaya yönelik bir özdeşim sürecine girer. Kendi cinsiyle kuracağı bu özdeşim süreci, bir anda olan bir değişim değildir. Zihinsel büyüme ve tekrarlı tecrübelere ihtiyaç vardır.

Ödipal dönemi tamamlama, ruhsal sağlığı ve ideal konumu bulmak açısından önemlidir. Sağlıklı bir anne temsili ve baba temsilinin içselleştirilmesi sürecini içerir. Buna göre anne; anne, yetişkin ve kadın rolündedir; çocuk ise çocuk rolünde kalabilir. Annenin kendi rolünde kalması yaşamdaki diğer tüm rollerini de sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesine imkan verir. Çocuğun çocuk olarak kalması da çocukluğunu yaşaması, çatışması, yaratması, hayal kurması özgürlüklerini ona sunar. Hemen hepimizin yaşadığı bir süreç olan ödipal dönemi büyürken bastırmaya yani unutmaya çalıştığımız bir gerçektir. Ödipal dönemden çıkabilmek bireysel ruh sağlığı kadar toplumsal açıdan da önemlidir: Özdeşim kurarak rekabetten çıkabilmeyi; suçluluk duygusunu yenmeyi ve toplumsal kuralların, ahlakın, yasaların olduğu üst benliği ancak bu yolla inşa edebiliriz.

Ödipal Üçgen

Anne, baba ve çocuk arasındaki ilişkinin, bir üçgene dönüşecek şekilde düzenlenmesi önemlidir. Ödipal dönemin karmaşaları ve sağlıklı bir şekilde tamamlanması konusuna baktıktan sonra, bu üçgenin oluşmasının önemi iyice belirginleşmiştir. Ödipi tamamlamak, ödipal üçgenin sağlıklı bir şekilde oluşturulmasıyla da ilgilidir. Ödipal üçgenin işlevini sağlıklı bir şekilde sürdürmesi, çocuğu ödipten çıkmaya davet etmek anlamına gelir.

Çocuğun kime benzediği, kabiliyetleri, ailedeki bireylere huy, karakter ya da dış görünüş olarak nasıl benzediği; özdeşim kurma sürecinde önemlidir. Tek ebeveynle büyüyen çocuklarda da bu üçgen oluşturulur. Sistemde olmayan ebeveyni, söylemde tutmak buna bir öneri olarak gösterilebilir. Anne ya da baba olmasa bile ikame bir şekilde kaybedilen ebeveyn canlı tutulabilir. Tek ebeveynlerde, sistemde olmayan ebeveyne atıfta bulunmak önemlidir. Benzerlikler bularak, olmayana benzeterek, onu anarak…

Ödipal dönemin sıçrayışlarını, geride bırakmalarını ve tamamlanmalarını yaşayamayan çocuk, bu meselenin içinden çıkamaz. O döneme has ödevler tamamlanmadığında ise çocuk sınırlar konusunda zorlanır, kuralları tanımak istemez. Özellikle üç veya daha fazla kişiden oluşan gruplar içinde yer edinmekte zorlanır, başkasının farklılığına saygı duyamaz. Bu nedenle çocuğa bu süreci sağlıklı bir şekilde geride bırakabilmesi için özendirici olmak gerekir. Ancak bazen anne baba da üçgeni oluşturmak noktasında zorluklar yaşıyor olabilir. Anne-çocuk ya da baba-çocuk bu bağlanmadan, aşırı tatmin duygusu yaşadığında, annelik ve babalık rolünü aşırı idealize edip diğer rollerini üstlenmeyi bırakabilir. Bunun yanı sıra babanın kural koyucu olarak devreye girmekteki isteksizliği veya zorlanmaları, annenin bu anlamda babaya alan açmıyor, atıfta bulunmuyor olması da bu üçgenin oluşturulabilmesinin önündeki engellerdendir.

Anne ve babanın ikili ilişkisine bir üçüncü olarak katılan çocuk, ilişkilerde üçüncü olabilmeyi ilk kez evin içinde deneyimler. Aile sisteminde kaç çocuk olursa olsun her bir çocukla ebeveyn sağlıklı bir ilişki için bu üçgeni oluşturmak zorundadır. Üçgenin noktalarından birisi olan çocuk yerinden memnun değilse ve ilk nesnesi annesi ile kalmak arzusundaysa “Ben aslında ikinci olmak istiyorum.” diyorsa, diğer ebeveynin pozisyonuna gözünü dikmişse, dışarıda kalmaya tahammül edemiyorsa, o zaman üçgen bozulur ve rol karmaşası başlar.

Psikoseksüel kurama göre her bir evrenin (oral, anal, fallik, latent dönem) sağlıklı tamamlanması bir sonraki evrenin sağlıklı tamamlanabilmesinin habercisidir. Gelişim evrelerinde tıkanıklıklar yaşamak, bir sonraki evrede ve yaşamın sonraki yıllarında zorlanmalara sebep olabilir. Örneğin, ödipal dönemin sağlıklı tamamlanamaması kişinin ileriki yaşamında birtakım sorunlarla karşılaşmasına yol açabilir.

  • Yetişkin yaşamında da anne-babadan kopamamak,
  • Eş, partner seçememek,
  • Anne- babadan ayrılma gereksinimi ve girişimleri olunca aşırı suçluluk duymak,
  • Aşırı çekingenlik, girişimde bulunamamak, çabuk suçlanma eğilimleri,
  • Cinsel ilişkiden korkmak, kaçınmak,
  • Hastalık kuşkuları,
  • İlişkilerde aşırı eleştirel bir tutum sergilemek

Anne Babalar İçin Öneriler

Çocuk büyütürken her evrede, anne babanın en temel görevlerinden biri çocuğunun ihtiyaçlarını gelişimsel olarak anlamak ve bu ihtiyaca yönelik hareket edebilmektir. Ancak anne ve babaların ödipal üçgen kurma konusunda karşılaşabilecekleri zorlukları geride bırakabilmeleri için öncelikle kendi ödipal meselelerini çözebilmeleri gerekir. Çünkü çocuğu büyütecek olan şey, anne baba çiftinin kendi ilişki dinamiklerinde birbirlerine alan açıp bebeğin tüm güçlülük yanılsamasını sonlandırmasıdır. Çocuğu tüm güçlülük yanılsamasının sonuna getiren şey, kayıplar ve hayal kırıklığıdır. Oedipus kompleksi, yasak dürtülerle arzuların entegrasyonudur.

Ebeveyn tutumları ve yaşam deneyimleri ile her şeye sahip olmasının mümkün olamayacağını gören çocuk yaşadığı hayal kırıklığı sonrasında büyür, olgunlaşır ve ilişkilerde yeniden konumlanır. Artık o güvenli ve koruyucu sınırlar içerisinde üçüncü konumunda olmanın da mümkün olabildiğini görür. Ailede üçüncü olmayı başaran çocuk, sosyal hayatında da üçüncü olabilmeyi; üçüncü kalabilmeyi başarır. Bu başarı; yetersizlikleri kabul etmek, imkânsızlıkları tanımak, sınırları ve kuralları fark etmek gibi başka sosyal durumları da kucaklayabilmesine yardımcı olur.

Yazan:
Gonca Baştuğ
Danışman Psikolog

Kaynakça

Akbıyık, M. (2023, 6 Nisan). Psikanalize Giriş ve Psikoseksüel Gelişim  [Ders Notu].

Erten, Y. (2010). “İki Köşeli Üçgen” ve Oidipus-Karşıtı Durum. N. Erdem (Der.), Bir Düşünce Bir Usta. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Halifeoğlu, S. (2014). Baba’nın Alfa İşlevi. M. I. Ertüzün (Der.), Baba İşlevi, (s. 23-29). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Özmen, E. (2017). Oedipus Karmaşası: Genel Manzara. Birikim Dergisi. 22 Aralık 2023 tarihinde https://birikimdergisi.com/haftalik/8586/oedipus-karmasasi-i-genel-manzara adresinden erişildi.

Özmen, E. Usta, B. (2020, Eylül). Ödipal Meseleler: Psikiyatrist Özmen ile Söyleşi [Sesli Podcast]. 28 Eylül 2023 tarihinde https://open.spotify.com/episode/3C3LyofNy9xB1PsqGCOaMt?si=5PddLfXpTpu0jXkjshoXCQ&nd=1&dlsi=3d339c35dc0a47b9 adresinden erişildi.

Özmen, E., Usta, B. (2020, Eylül). Oedipus ve Ruhun Yaşı [Sesli Podcast]. 21 Eylül 2023 tarihinde https://open.spotify.com/episode/4HWT0SYq98BXH1qQzwjAb7?si=xoDP8hcrSvO81Tjwxcxnkw&nd=1&dlsi=5d2a61000fec4032 adresinden erişildi.

Parman, T. (2021). Psikanalitik Denemeler. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Saydam, B. (2023). Oidipus psikomitoloji: psikanalitik ve klinik yorumlar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Sevindik, A. (2023). “Kral Oidipus”: Mit ve Tragedya İlişkisi Düzleminde Bir İnceleme. Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 11(35), 608-636. https://doi.org/10.33692/avrasyad.1247192

Zabcı, N. (2011). Ensest Yasağı ve Ödipus. A. A. Köşkdere (Der.), Psikanalitik Psikoterapiler: Temel Kavramlar, Kuramlar ve Yöntemler (s. 204-211). Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları.